- 1184 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Saygı, Sevgi ve Hoşgörü 3
SEVGİ ,SAYGI VE HOŞGÖRÜ 3
10.Kasım.2023 tarihinde Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım ve Mühendislik Kulübü faaliyeti olarak Biyosistem Mühendisliği Başkanı Prof.Dr. Ebubekir Altuntaş’ın daveti ile 1. Sınıflara “saygı , sevgi ve Hoşgörü” konulu konuşma yapmış ve soruları cevaplamıştık. Güzel soru soranlara kalem defter ve en güzel soru soran 2 kişiye de kitap hediye etmiştik. Tarihe not düşmek açısından soruları burada da cevaplayalım dedik.
SORU-Önyargılı insan hoşgörülü olabilir mi? (Melike Hüsemoğlu)
CEVAP- Önyargı insanın iyice düşünmeden kişi, olaylar ve düşünceleri yorumlaması, dar açıdan bakması anlamına gelen bir duygudur.
Hoşgörü ise İnsanın başkalarına, canlılara küçük hatalarını affederek şefkat ve merhamet göstermesi anlamına gelir.
Yanı ikisi de farklı duygulardır. İnsan hem önyargılı, yani karşısındakini tam anlamadan değerlendirerek hem de ona şefkat ve merhamet gösterebilir.
Her insanda zıt duygularda olabilir. Mesela bir insan karşısındaki insanı hem sevebilir hem de eleştirebilir. Genelde karşısındakini gerçekten seven onun hatalarını da yüzüne söyleyebilmeli ama onu üzmeden kırmadan herkesin içinde olmadan. Başbaşa iken. İnsan seviyorum diyerek karşısındakinin hatasını bile görmemezlikten gelirse bu bence saf sevgi olmaz. İnsan sevdiğinin davranışlarını olumluysa takdir edebilmeli olumsuzsa eleştirebilmelli.
İnsanların önyargılarını yıkmak zordur ama genelde hoşgörü toplumumuzda daha yaygındır ve insanlar genelde hoşgörü ile yaklaşır sevdiklerine. Önyargılar genelde sevmedikleri insanlar içindir. Gerçek seven önyargının zıddı olan empati duygusu ile bakar muhatabına. Bu da onu daha şefkatli ve merhametli ve hoşgörülü yapar.
Önyargılarımızı azlatmaya hoşgörümüzü çoğaltmaya bakmalıyız.
Bu güzel sorunuz için teşekkür ederim Melike.
SORU- Ülkemizde kitap okuma alışkanlığının yaygınlaştırılması için neler yapmalıyız. (Eren Çetinkaya)
CEVAP- Güzel bir soru. Çok yerde bu soruyu bana sorarlar.
Kitap okuma alışkanlığının yaygınlaşması genelde sizler gibi Üniversite öğrencilerinin elinde diyebiliriz.
Sizler çok kitap okuyarak gelişen insanları tespit ederek, tanışarak, sohbet ederk, onların kitap okuma alışkanlığını naısl edindiğini öğrenerek, arkadaşlarınızla çok kitap okuyan insanları tanıştırarak, hocalarınıza tavsiye edip onları okulunua davet ederek kitap okumayı sevmek isteyen arkadaşlarınızla onların tanışmasını sağlayabilirsiniz.
Kardeşlerinizin yanında kitap okuyarak, onlara kitap hediye ederek, kitap konulu söyleşilere onları da götürerek okumayı sevmelerini sağlayabilirsiniz.Çocuklara “kitap okuyun” demenin anlamı yok. Onlar ebeveynlerinin izlerini takip eder. Ben her gün gazete okuyan babamdan öğrendim okumayı. “Oku” emrini anlamaya başladığım zamanda daha çok okumaya başladım. Arkadaşlarım kitaplar, dergiler ve gazeteler oldu genelde. Oyuncaklarımda. Bana kimse “oku” demedi ama babam eve her gün gazete getirdi. Konuşması da güzel etkili insandı. İlkokul okumuştu ama her gün gazete okuması sayesinde Üniversite tamamlamış kadar kültür ve bilgi sahibiydi. O’nun bu okuma alışkanlığını 4 çocuğundan sadece ben kaptım. Çünkü baba erkek çocuğun modelidir genelde.
Bizlerde kitap okuyan insan olarak “okumak” üzerine tecrübelerimizi Üniversitelerde, liselerde anlatmak için gönüllüyüz ama genelde çok az davet alıyoruz. Bugün olduğu gibi severek gidiyoruz bu davetlere. Sevgi, Saygı ve Hoşgörüye önem veren Ebubekir Hoca gibi hocalar sağ olsun davet ediyorlar. Bazen biz teklif etmemize rağmen “tamam davet ederiz” deyip de davet etmeyen o kadar çok eğitimci var ki. Bunların tutumuna da üzülüyoruz tabii ki. Konu” okumak ve kitap “ olunca herkes seferber olmalı okumayı sevdirmek için. Ama toplum olarak okumayı da okumayı sevdirmeye çalışanı da çok okuyanı da kabullenemiyoruz genelde. Bizlerde severek gidip okumakla alakalı anılarımızı tecrübelerimizi anlatıyoruz. Güzel sorular soranlara kitaplar armağan ediyoruz. Kütüphanede yanımıza gelenlerle okumak üzerine konuşup kitap tavsiye ediyoruz varsa kitap hediye ediyoruz. Davetlerin daha çok olmasını da candan dileriz. Zorla da okumak öğretilemez ki insana. Kitap okumayı sevmek inanç, sevgi, saygı ve hoşgörü, azim ve kararlılık işidir çünkü.
Bu güzel sorunuz için teşekkür ederim Eren Kardeşim.
SORU- Engel mi insana engeldir Yoksa insan mı engelliye engeldir.( Abidin Türkmenoğlu)
CEVAP- Fiziksel engelleri aşmak azimli engellilere çok kolay. Mesela ben duymamanın verdiği dezavantajları çok okuyarak aşarım. Görme engelli işitme duygusunu daha etkin kullanarak engelleri aşar. Ama insanların alay, kabullenememe yardım ediyormuş gibi görünüp de baştan savmaları engelini aşmak kolay değil.
Derler ki “Yardım ediyormuş gibi görünme, yardım et de görünme” Ama insnaların çoğu yardım ediyormuş gibi görünerek aslında baştan savıyorlar. Toplum içinde “engelliler baş tacımız” diyen ama yanına giden engellileri” baştab savan” o kadar çok insan var ki bens adece onlar adına üzülüyorum. Bunu toplum görüyor ve onları da beyninin ve kalbinin bir köşeseine nakşediyor. Ama gerçekten engellilere yardım edeni de görüyor ve asla unutmuyor. “Engelli ve yaşlının duasını alanlar” toplum tarafından 50 sene 30 sene geçse de unutulmuyorlar.
Başarılı ve unutulmayan liderlerin hayatına baktığımız zaman “engelli ve yaşlıları gerçekten seven ve yardım eden” insnaların unutulmadığını görüyoruz. Liderliğin en büyük özelliklerinden bir tanesi de bu bence. Engellilerde gerçekten onları unutmuyor ve eser üretiyorlarsa o eserlerinde onları sevgi ve saygı ile yad ederek gelecek nesillerinde o liderleri tanımasını sağlıyorlar.
Aslında söz verip de yerine getirmeyenlerde engellilere engel olmadıkları gibi, onların azimlerini de artırmalarını sağlıyorlar. Engelliler genelde kin beslemeden, ama sözde durmayanları da unutmadan yollarına devam ederler. Çünkü genelde uzun vadeli düşünürler ve bugün olmazsa da yarınlarda onları anlayacak insnalar çıkacağına dair inançları ile yaşarlar. “Umutlu olmak, engellilerin en büyük zenginliği ve makamıdır” derim.
Yani kısaca ne engel engelliye engel olur ne de insanlar. Aslında kendini sağlam sanan insnalar kendi gelişimlerine engel oluyorlarda farkında değiller. “sen baştans avarsan zaman gelir seni de baştan savan olur” misali zamanı gelince onlara da engel olmak isteyen bulunur. Her iyilik mükafat , her kötülük de ceza görecek muhakkak. Verilmeyen sözler unutulmayacağı gibi engelliye de engel olmazlar. Bu sadece engellilerle alakalı da değil. Bu her insan için geçerli olan evrensel kurallardır. Yani genel kurallar. Azimli insan engelli olsun sağlam olsun olumsuzluklara takılmadan doğru bildiklerini söyleyen ve yazan insandır.
Bu güzel sorunuz için sizi gönülden tebrik ederim Abidin. Hayat boyu iş ve aile yaşamında başarılar dilerim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.