- 212 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Beyaz Melekler 13. Bölüm
On dokuzuncu hayatı kurtardım. Evet, büyük bir mücadele verdim. Çünkü, komaya girmiş hastamın ıq’su son derece yüksekti. Güçlü bir zihnin, yüksek ıq’lu bir zekanın yapabilecekleri karşısında insan gerçekten hayrete düşüyor.
İkinci Bahar Huzurevine gittiğimde kendimi gayet iyi hissediyordum. Gün ışımış, kuşlar ötüşmeye başlamıştı. Turuncu Tırtılı park edip araçtan indim. Bana huzur veren bu büyülü yeri belki de son kez ziyaret ediyor olduğum düşüncesi boğazıma takılan bir yumru gibi oturmuştu. Sanırım hayatımda yaşadığım en kederli günlerden ikincisiydi. On dokuz hayat kurtarmıştım. Koma evreninde kendi beyinlerinin yarattığı hayal dünyasında kalmış insanları uyandırma görevini layıkıyla yerine getirmiş ve bana verilen görevi bitirmiştim.
Verandanın merdivenlerine oturdum ve düşünmeye başladım. İstemeden ağladığımı hatırlıyorum. Kurtardığım hayatları düşünüyordum. O sırada Sema Akbuğa merdivenlere kadar gelmişti. Onun geldiğini son anda fark etmiştim.
‘Hayat kurtarmanın mutluluğuna vardın değil mi?’
Evet diye başımı salladım. Gözlerim hala ağlamaklı bir haldeydi. Başımı diğer tarafa çevirdim ve avuç içlerimle gözlerimi sildim.
Sema Hanım ‘Ve gitmek istiyorsun?’ diye ekledi.
Evet diye başımı tekrar salladım.
‘Içeri geçelim mi?’ dedi. Ayağı kalktım ve beraberce İkinci Bahar Huzurevinden içeri girdik. Herkes oradaydı. Üzüntü verici bir vedaya hazırlanmış gibiydiler. Bir hüzün dalgası etrafı sarmıştı. Kimse bu hüzünden bahsetmiyor ve üzgün olduğunu belli etmemeye çalışıyordu. Ayrılıkla yüzleşmek istemiyorduk.
Hüznü ve ayrılığı bir kenara itip sohbet ettik. Bol bol güldük ve eğlendik.
Son hayatı kurtardığım gün işte böyle geçmişti. Sonraki gün de ilk günden farksızdı. Sonraki de…
Siz hayata ne kadar müdahale ederseniz edin karanlık ve ışık sonsuza kadar savaşacak. Birileri karanlığı seçecek ve karanlıkta yitip gidecek. Birileri ışığın aydınlığında yürüyecek ve sonsuzluğa ulaşacak. Ölümlü ama uzun olan hayatım boyunca edindiğim yegâne tecrübe buydu. Evet, hayata ve hayatın tuhaflıklarına dair tüm bildiğim bu. Bir de tüm bunların 2023 yılında, İkinci Bahar Huzurevinde olduğu.
Huzurevindeki son günlerimi geçiriyordum. Lokman Hekim verandaya yanıma geldi. O sırada öykümün son hali üzerinde çalışıyordum. Yüzü durgun bir insanınki gibiydi. Daha çok üzgün gibi geldi bana.
Ben sayfaları kontrol ediyordum. Boşlukta gibiydim. Bir sonun benim için başlamak üzere olduğunun farkındaydık. Bu son, kışın en soğuk gecesi gibi iliklerimize kadar işliyordu. Oturduğum yerden ormanlık araziye bakıyordum. Öykümü bitirmek için kendimi çok zorlamıştım. Ama her şeye rağmen iyi hissediyordum. İçimde biriken her şeyi sayfalara dökmüştüm.
Lokman Hekimle göz göze gelmek istemiyordum. Adını koyamadığım bir şey buna engel oluyordu. Kaçamak bakışlarla ‘Devamını da okumak istiyor musun?’ diye sordum.
Elini nazikçe toparlamaya uğraştığım sayfalara uzattı. ‘İstersen…’ dedim. Sanki beynimin içini okuyor gibiydi.
‘İstemediğim hiçbir şeyi yapmadım.’ Dedi. ‘Merak ediyorum. Hikâyeni gerçekten önemsiyorum.’
Sayfaları eline aldı ve hızlıca daha önce okumadığı yerleri okudu.
‘Güzel bir anlatımın var.’ Dedi.
Gülümsedim. Hep iyi bir futbolcu olmayı istemiştim. Ve birçok insan gibi istediğim şeye ulaşamadım. Ben de iyi bir doktor olmaya çalıştım. Yazarlık aklımın ucundan dahi geçmezdi. Fakat hayat bana beklemediğim sürprizlerle geldi.
Ömrümü iyi şeyler yapmaya adadım. Ve sanırım karşılığını da aldım.
‘Kaç yıldır bu yalnız olduğuna inanılan gezegendesin?’ diye sordu.
‘1938 doğumluyum. Kadir Kara’nın hayatını kurtardığımda 62 yaşındaydım. Şu an 85 yaşındayım.’
‘Daha genç sayılırsın.’
Hafifçe gülümsedim. ‘Evet, bir insan hayatı için uzun bir yaşam sürdüm ama bir melek için bu sürenin hiçbir önemi yok.’
Lokman Hekim okuduğu sayfaları bana uzattı. 1999 depremini hatırlıyordum. Melek Bilen’in hastaneye geldiği ilk geceyi de… Yüzük parmaklarımı kavradığı o tuhaf günü de…
O gün hiçbir şey anlamamıştım. Ama bedenimde bir şeyler değişmişti. Zihnim berraklaşmıştı.
Melek Hanım ‘Kalbinin ve zihninin tertemiz olduğundan emin olmak istedim. Seninle konuştuk ve Tercih yaptın.
Gireceğin karanlık dünyadan çıkışa ulaşabilecek kadar güçlü olup olmadığını görmek istedim.’ Demişti.
Lokman Hekim zihnimde geçmişe yaptığım yolculuğu okuyor gibiydi. ‘Neden hiç evlenmedin? Yani, insanken…’
Yüzüme nedenini anlayamadığım bir gülümseme oturdu. ‘Bilmiyorum. Belki de bir çocuk sahibi olmaktan kaçtım.’ Dedim.
Sesli bir şekilde güldü ve elini sırtıma koydu. ‘Bence bir insanla aynı ev ömrünün sonuna kadar geçirmekten kaçtın?’
Ben de ona doğru gülmeye başladım. ‘Zihnimi senden saklayamıyorum. Ve evet sanırım ondan korktum.’ Dedim.
Lokman Hekim kolunu hafifçe omuzumdan çekti ve verandanın merdivenlerinden yürüyerek içeriye geçti. Bir an orada durup yine ormanlık alana bakmaya ve ayrılığı sindirdim. Evet hikâyem ana hatlarıyla bitmişti. İçimde tarifsiz bir huzur vardı.
Anlaşılacağı üzere hikâyem henüz bir nihayete ermedi. Yazmam gereken teferruatlar kaldı. Küçük ama etkisi bir ömür sürecek şeyler…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.