Göçmek
“Dünyadan ahirete göçmek bir bardaktan diğerine boşalmak gibidir…”
Nepal’de düşen uçağın enkazına ulaşıldı diyordu spiker. Dağın eteğinde, paramparça olmuş uçak görüntüleri… Hani bizde o uçakta olabilirdik. Hayal ediyorum ki, uçak düşmeye başlamış ölüm muhakkak, nasıl bir ruh hali içinde olurdum ki? O an neler düşünürdüm. Dünyalık neleri düşürürdüm… Cep telefonunu açıp ben ölüyorum diye kimseye telefon etmezdim en azından. Yahut kendi bu acıklı halimi videoya kaydedip sosyal medyada paylaşmazdım da… Kendi sonumu seyrederken, bu ana kadar seyrettiklerimin beni acıyarak seyrettiğine tanık olurdum herhalde… Paramparça olurken acı hisseder miydim ki? İnsan en çok ölüm anında acı çeker miyim diye düşünür ya… O an etrafımda kimleri görürdüm ki? Beni teselli eden olur muydu? Ruhumun parçalanmış tenime bakarken şaşkın halini hayal bile edemiyorum.
İnsan ne kadar zengin olsa, ne kadar teknolojik donananıma sahip olsa… En iyisini yaşasa, ölüme garanti yok. En keyifli bir anda keyfin bozulduğu anlara tanık olacağımız gibi ölüme de tanık olabiliriz. Hani dipdiriydi, yaşam doluydu, nasıl oldu da kalp krizi geçirdi bu gencecik yaşta ve öldü dediğimiz nelere tanık oluyoruz. Bizim hayat devam ettiği için bir çırpıda onları unutup hayata devam ediyoruz. Ne yazık ki, ölümle çıkılacak sonsuz yolculuğa hazırlık yapmıyoruz. Bu halimizle pek perişan bir son oluyor bekliyor bizi sonuçta…
Hani bunları yazarken ben bundan geri değilim. Bunu yazarken ben de kendi halime bakıyor ve ne yapabilirim, nasıl bir hayatın içindeyim, kimlerle yatıp kalkıyorum diye derinden düşünüyorum. Haberleri izlerken, kah bir depremde, kah bir yanardağ lavlarında kah tsunami ile boğularak ölenlerle ben de ölüyorum. Onların öldüğü anı düşünüyorum. Neler hissediyorlar diye ders alıyorum.
Güncel, seçimler konuşulurken, çıkarlar çatışması yaşanırken, herkes ben kazanayım derken… Kirli çamaşırları ortaya döküp düşmanlıkları kusarken… Allah korusun bir afet başımıza gelse, çok kişinin öldüğünü görsek kim siyaseti hatırlar, çıkarları düşünür ki? Bu siyasi görüntü bile başlı başına bir afet gibi aslında… Azmış, kudurmuş sonunu düşünmeyen insanlık kitleleri… Siyaset insanı ölümden kurtarmıyor ki! Diğer yandan kim ne kazanırsa dünyadan mezarına mı götürüyor ki…
Derde çare aramayıp erteledikçe o dert çare bulunamaz hale geliyor ve nihai son o kişiyi buluyor. Bardağımız dolduğunda başka bardağa doluyor ve biz başka bir bardağa alışıyoruz. İkinci bardak öylesi büyük ki… ilk bardağın kirlerini yakacak mekanizmaları da var. Kirleri kabul etmiyor asla… Bu yüzden dünyada yaşarken kirlenmeden yaşamak gerek. Tertemiz, iyi, kalp kırmadan ve sağlıklı olmak! Evet, bunu yaşarken yapabilene ne mutlu, hele ki bu kirlenmiş ve vurdumduymaz toplumda…
Şu an ne konuşuyoruz, biraz sonra ne konuşuyor olacağız. Konuşabilecek miyiz?
Saffet KURAMAZ, 15.01.2023, Ankara
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.