- 331 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KOMŞU KAPISI
Komşuluk, Türk kültür hayatının ve toplum yapısının önemli bir unsurudur. Gündelik hayatın işleyişinde en çok ihtiyaç duyulan ve etkilerine maruz kalınan komşuluk üzerine yazılı kültürde yeterli araştırmaların varlığından söz etmek güçtür. Sosyal dinamiğin önemli unsuru olan komşuluk bölgeden bölgeye, toplumdan topluma çeşitli yönleriyle farklılık gösteren bir tarihselliğe sahiptir.
Değişen dünya koşullarında yapısal ve işlevsel bakımdan da hızla değişmektedir. Bu değişimin tespit edilebilmesi için konunun kültürel tarih içindeki yeri geniş biçimde araştırılmalıdır. Günümüzde çok hızlı bir kentleşme yaşanıyor. Bunun neticesinde de şehir yapılaşması ve yaşam tarzımız değişiyor. Özellikle iş hayatındaki değişimler, beraberinde komşuluk ilişkilerinde de değişimi getirmiştir.
‘’KOMŞULUK’’, Türk toplumunda birçok bakımdan önemli bir yere sahiptir. Günlük hayatımızın vazgeçilmez bir alanı, elzem bir unsurudur. O kadar önemlidir ki, onun üzerine pek çok yargıda bulunulmuş, atasözleri, deyimler, özdeyişler dizilmiştir.
Komşunun ve komşuluğun ehemmiyetini çok iyi bilen atalarımız, “Ev alma, komşu al” demiştir. Çünkü komşu ile olan münasebetler, öyle bir an gelir ki evden çok daha önemli olabilir. Zira kötü komşuya maruz kalındığı zaman kişinin gözü evini dahi görmez. Bir başka makalemde aynı apartmanı paylaştığımız halde hiç birbirimizi tanımadığımız komşularımızla karşılaşınca birbirimize soruyoruz kime baktınız diye. Acı ama böyle anlar yaşanıyor.
İnsan, sosyal bir varlıktır. Tek başına bütün ihtiyaçlarını karşılayıp hayatını idame ettiremez. Onun yalnızlığını gidermek, hayatını kolaylaştırmak, yaşanılır kılmak için en yakın destekçisi, komşusudur. “Komşu, komşunun külüne muhtaçtır” sözü hiç de fuzuli söylenmemiştir. Çünkü “Komşuda pişer, bize de düşer”. Evet apartman hayatı belki de birbirimizi tanımamıza engel teşkil ediyor ama sosyal bir varlık olan insan ve aileler tek başına nasıl mutlu olacaklar olsalar da tek başlarına bu mutluluğu nasıl yaşayacaklar.
Öğretmen okuluna gidinceye kadar köyde okudum diyebilirim ki: Her gün evimizde pişen yemekten mutlaka az veya çok komşuya üstü örtülü bir şekilde götürülürdü. Gittiğiniz yerden dönerken de tabağınızda mutlaka bir şeyler olurdu. Rahmetli annem her gün hazırladığı üstü örtülü tepsiyi elime tutuşturur. Bunu Muttalip dedenlere ver de gel derdi. Hasbel kader bir günde gitmezse ben kendi içimde bunu sorgular veya yemekleri yoksa diye hayıflanırdım. Komşunun işi mi? yetişmedi hemen yakın komşular birlik olur o işi yapar ve komşuyu rahatlatırlardı.
Kalktığımız anda gördüğümüz komşularımızla selamlaşmak ve bir ihtiyacı olup olmadığını sormak dinimizin emridir. “Bir Müslüman, hayır ve iyilik üzere, komşusu ile buluştuğu zaman ona selâm verecek. Çağırdığı zaman davete gidecek, hastalandığı zaman ziyaret edip hâl hatır soracak, komşusu açsa var olan yemeğini onunla paylaşacak.”
Dilimizin ve kültürümüzün önemli unsurlarından biri olan deyimlerimizde de komşuluk hakkına sık sık yer verildiğini biliyoruz. Komşular arasında gözetilen saygı anlamına gelen “KOMŞU HATIRI”, pek yakın yer anlamında “KOMŞU KAPISI”, bir yere sık sık uğramak manasını içeren “komşu kapısına çevirmek” gibi deyimlerden de anlıyoruz ki: Türk kültüründe komşu en yakınımız ve en çok gözetmemiz gerek bir kurum’’Komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim’’ Diyen Resulü ekrem yıllar önce bize bildirmedi mi? Bize ne oldu ki acı gününde yanında yokuz, sevinçli gününde yanında yokuz.
Toplumumuzun önemli bir dinamiği olan komşuluğun kendine has birtakım davranış, düşünüş ve yaşayış kalıpları vardır. Kötü, acı, tatlı bütün günlerinde komşunun yanında olunur. Komşudan bir ikram gelmişse gelen tabak asla boş gönderilmez. Komşunun dedikodusu yapılmaz. Özel bir yemek pişirilmişse komşuya da götürülür. Düğün daveti olursa çeşitli şekillerde yardımda bulunulur.
Köyümüzün çok güzel bir adeti vardı. Komşu düğün veya bir başka daveti falan varsa topluğun içinden evinin yeteceği kadar misafir alınır eve götürülür. Hatta kimse kalmayıncaya kadar beklenir ve en son komşuya yapacağımız bir şey olup olmadığı sorulur öyle eve gidilirdi. Aileden sonra en yakının komşular olduğu asla unutulmaz. Komşuda hasta varsa mutlaka ziyaret edilir. Hastalık sürecinde ihtiyaçları giderilir. Bir gün bir doğum vardı, köyde doğum yaptıran yaşlı ebemin git oğlum Yusuf amcana bu durumu anlat dedi. Koşa koşa gittim. Yusuf amca telaşlandı. Be oğlum neden önceden haber etmediniz, diyerek telaşla kalktı ve koşarak cip ’ini çalıştırıp hastaneye yetiştirmişti. Böyle durumlarda hiçbir şekilde para talep edilmezdi.
Say say bitmez bu güzel örf adet ve törelerimizi. “Bitiremezdik” desek daha doğru olur galiba. Çünkü günümüzdeki modern şehir yaşamında bunların hepsi altüst oldu ve birçoğu da unutuldu. Bizim köydeki komşumuz Ahmet amcanın hanımı bizim annemiz gibiydi. Onun çocukları bizim kardeşimizdi. Bir defasında rahmetli babam biz üç erkek kardeş beşte kız kardeştik. Ahmet amcanınsa üç kızı iki oğlu vardı. ’Bakın oğlum Ahmet amcanızın kızları sizin kardeşinizdir. Eğer onlara sizden veya bir başkasından bir zarar gelirse siz mesulsünüz dedi. Evet biz ondan sonra yeminle bir anadan doğan kardeşler gibi büyüdük. (===ar======DEVAM EDECEK)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.