Kızıl Saçlı Minik Kız ve Ceviz Kurdu. 5
VI
Minik Kız ve Ceviz Kurdunun tutulduğu odada tam bir karmaşa yaşanmaktadır. Askerler, Minik Kızın etrafında dolanıp onunla eğlenirken Küçük Kurtçuk tepesinde nöbet tutan Böcek Askere şebeklik yapmaktadır!
Küçük Kurtçuk suratına ilginç şekiller vererek böcek askere:
”Bak buna benziyorsun… Gözün buna… Burnun da tıpkı baş parmağım gibi..!”
Böcek Asker öfkeden deliye dönmüştür, muhteşem bir hırsla elinde ki topuzu fanusa vurmasıyla camın kırılması bir olur! Kurtçuk istediğini başarmıştır, şimdi ok, yay ve kılıçlarına ulaşmalıdır! Ancak camın kırılmasıyla yere düşen iğrenç Böcek, kalkar kalkmaz hışımla Kurtçuğun üzerine atlayıverir, can cana ve diş dişe bir kavga başlar… Böcek, Kurtçuğu yere yatırmış, bacakları ile kurtçuğun karın boşluğuna baskı yaparken, Böceğin ağzından çıkan salyalarda Ceviz Kurdu’nun yüzüne akmaktadır! Askerler bunu fark eder etmez, Kurtçuğu yakalamak üzere atılırlar. Bu esnada Minik Kız, yerinden fırlayarak, kıvrak bir şekilde altında ki sandalyeyi kaptığı gibi, askerlerden birine indirmesiyle, sandalyenin askerin kafasında kırılması ve askerin yere davul patalarcasına ses çıkartarak yığılması bir olur… Kurtçuk bir silkelenme hareketi ile Böceği üzerinden atar… Diğer asker kılıcını çekerek Minik Kıza saldırır; keskin kılıcı havadaki oksijeni ayrıştırarak Minik Kızı tam ortadan biçecek şekilde inmektedir. Daha tenine değmeden yırtılırcığını hissettirmiştir! Minik Kız kılıcın ürkütücülüğü altında kaskatı kesilmiş ve gözlerini yummuş, yüzünü elleri ile kapatmıştır. Önce kılıcın rüzgarını hisseder, ardından keserken çıkarttığı ince hışırtıyı duyar!!!
Gözlerini parmaklarının boşluğundan panikle aralar; alaca karanlığı göreceğini umarak… fakat hiçte öyle olmamıştır; kılıç hemen yanında odanın bir köşesinde sütunun dibinde bulunan tropikal ağaçlardan birini kesmiştir… Asker kılıcı savurduğu sırada, Küçük Kurtçuk askerin yüzüne atlamış, onu şaşırtmış ve dengesini kaybettirerek yere düşürmüştür! Ancak kurtçukta oldukça sersemdir, düştüğü yerden kalkmaya çalışmaktadır. Kurtçuğun yere serdiği Böcek Asker, çoktan düşürüldüğü yerden kalkmış, iğrenç bir böğürtüyle, elinde mızrak ve topuzla Minik Kıza doğru hızla koşmaya ve ona zarar vermeye gelmektedir… Minik Kızı’ın sandalye ile bayılttığı asker de kendine gelmeye başlamıştır… Bu sırada kapı çalınır! Bir an hepsi duraklayıp, bir birlerine ve kapıya bakarlarken; Minik Kız önüne kadar gelip kapının çalınmasıyla ayaklarının dibinde duran, çirkin Böceğe, sağlam bir tekme yerleştiriverir. Böcek masadaki şamdanlara çarparak, masanın üzerine yıkılmasına neden olur, altında sıkışır ve ölür! Yerdeki Askerler ayaklandığı sırada, kapıyı çalan kişi kapıyı aralamış içeri girmek üzeredir. Bu sanatkar bir işkenceci olan Minik Kızın tırnaklarını sökmekle görevli Lamardır. Kurtçuk adeta havada uçuyormuşçasına sandığın üzerinden silahlarına atılır ve kuşanırken Minik Kız, son bir hamle ile kapıdan girmekte olan Lamar’ın yüzüne sertçe kapıyı çarpar ve Lamar acıyla dizlerinin üzerine çöker. Kurtçuk okunu yayına yerleştirmiş, sicim teli hızla germiştir, ardı ardına yayına okları yerleştirip yayı germeye ve bırakmaya devam eder, ve teker teker askerleri olduğu yere bayıltır. Kurtçuk Minik Kızın cebine atlar ve kapıdan dışarı fırlarcasına çıkarlar… Tam koridoru dönmek üzeredirler ki; karşılarında Karayakiyi ve iki Böcek Askerini bulurlar. Karayaki avazının çıktığı kadar:
”Nöbetçiler… Koşun yakalayın casuslar kaçıyor!” Karayakinin sesi saray’ın her yanına sel baskını misali yayılmıştır…
Minik Kız ve Küçük Kurtçuğun kaçmak üzere hareket etmelerine zaman kalmadan, koridorlar kötü bakışlı Askerlerle doluvermiştir bile! Minik Kız ve Küçük Ceviz Kurdu birbirlerine bakarlar ve aniden koşmaya başlarlar… Minik Kız hızla Karayakiye doğru koşmaktayken, Kurtçuk, duvara asılı duran Krallığın amblemine zıplamış Askerleri okuyla bayılmaktadır, koridorda kılıç mızrak ve çığlık sesleri hakim olmuştur! Minik Kız tam Karayaki’nin üzerine atlayacakken; bir Asker eline geçirdiği kalınca bir sopayla Minik Kızın yolunu keser, hemen arkasında da başka bir Asker peşinden koşmaktadır. Minik Kız, yerde yuvarlanarak takla atar ve önünde duran Askerin bacak arasından geçiverir, arkasından gelen Askerde, Minik Kızın altından geçtiği, Askere çarpar ve çarpmanın şiddetiyle iki Asker sağa sola yuvarlanırlar… Çığlık ve kılıç seslerini bastıran bir tonla Karayaki haykırır:
”Askerler öldürün..!”
Askerin biri baltayı kaptığı gibi Minik Kıza fırlatır, tam üzerine gelmektedir ve Minik Kızın baltaya arkası dönüktür. Minik Kızın aklı Karayakidedir, sırtına saplanmak üzere olan baltadan bir haberdir.. Küçük Kurtçuk duvarlardan sekerek Minik Kıza doğru gelmekte olan baltaya atlayarak yönünü değiştirir; önce duvara çarpar ve hızının kesilmesiyle balta yere düşer. Minik Kız, arkasını döndüğünde şaşkın bir vaziyetle Kurtçuğa bakar, O yetişmese ölecektir! Bu sırada Karayaki Minik Kızı boğazlayıverir! Minik Kız, dev bir yengeç gibi boğazına sarılan elleri tutar, fakat Karayaki o kadar öfkelidir ki, onu daha da fazla sıkmaktadır ve Minik Kız nefes alamaz duruma gelmiştir… Kurtçuk, boyuna göre dev bir sıçrayışla, Karayaki’nin koluna bir kılıç darbesi indiriverir! Karayaki acıyla Minik Kızı bırakır ve geri çekilir, diğer taraftan, Askerler yaklaşmaktadır ve Küçük Kurtçuğun üzerine iki Böcek Asker hiddetle atılırlarken, koridorda ayakta kalan son üç Askeri de okuyla bayıltıverir. Ceviz Kurdu’nun okları tükenmektedir. Başka Askerler gelmeden kaçmalı ve Kral’a ulaşmalıdırlar. Oysa ki Kral’ın odası hemen yan taraftadır, ancak odasında değildir!
İki Böcek Asker, kılıçlarını çekmiş Kurtçukla amansız bir düelloya başlamışlardır bile… Minik Kız sersemleyen Karayaki’nin arkasına geçmiş, sırtına atlamış onu yere yıkmış boğuşmaktadırlar… Böcek Askerin biri Kurtçuğa acımasız bir kılıç darbesi vurur, neyseki kolunu sıyırarak ince bir yara açar ve Böcek Asker, Ceviz Kurdunu tekmeyle yere düşürür. Kurtçuk yerden doğrulurken yayını gerer ve Böcek Askerlere nişan aldığı sırada Karayakiyle boğuşan Minik Kız, Kurtçuğa çarpar! Kurtçuğun yayı ve oku daha atamadan elinden fırlar. Kurtçuk “Yine mi?” Der. Bu sırada iki Böcek Askerden biri, amansızca Kurtçuğa bir kılıç darbesi daha indirir! Yine sıyırmıştır fakat Kurtçuk çok yoğun bir şekilde kan kaybetmektedir… Karşısında kanlı gözlerle ölmesini bekleyen iki Böcek Askere bakar ve can havli ile boğuşmakta olan Minik Kıza… sonra tekrar Böceklere bakar ve derin bir nefes alır… Kan kaybetmekte olan vücudunu, belki de son kez oksijenle besler! Kurtçuk göz kapaklarını kısarak, tüm yaşamını bu koridora odaklar; gözleri karşısında onu öldürmek için yaklaşan, iki kötü Böcekten başka bir şey görmemektedir. Adeta avına kenetlenmiş bir şahindir ve kılıcını tüm kuvvetiyle kavrayarak, hedefine dikkatlice atılır!
Karayaki ve Minik Kız boğuşmadan oldukça yorulmuşlardır, kapışma tüm şiddetiyle devam etmekteyken; Ceviz Kurdu ve Böcek Askerler arasında yürek hoplatan bir kılıç savaşı başlamıştır… Kurtçuk, kıvrak bir hareketle Böcek Askerlerden birinin kılıcını düşürür ve onu tekmeleyerek duvara yapıştırıverir, bunu gören diğeri, mızrağını Kurtçuğa fırlatır ama faydasız; Kurtçuk bir fırtına olmuştur, mızraktan hızla sıyrılır ve Böceğin üzerine atlayarak onun da kılıcını bir kılıç darbesiyle sarayın yüksek tavanına kadar fırlatıverir. Böceğin kılıcı yere düşmeden Kurtçuk diğer eli ile onu yakalayarak, Böcek Askere sağlam bir tekme atar ve yere serer. Kılıcının ürkütücü parlaklığını Böcek Askerin ürkek gözlerine yansıtarak, ucunu gırtlağına dayadığı ve zafer kazandığı sırada; koridor yeniden askerlerle dolmaya başlamıştır! Minik Kız, hemen ayağa kalkarak, Kurtçuğu kaptığı gibi kaçmaya başlar… Peşlerinde Karayaki, Böcek Askerler ve sarayın diğer muhafızları vardır. Koridorlarda muhteşem bir kovalamaca başlamıştır… Minik Kız bulduğu ilk kapıdan içeri girer ve oda da başka bir çıkış yolu yoktur. Geri dönüp arkasına baktığında; kapının askerler ve Karayaki tarafından tutulduğunu görür!
Minik Kız, etrafına bir kez daha bakınır ve şömine’nin içinde bir tünel görür; dar bir deliktir, kendini hemen oradan içeri atar, nereye gittiğini bilmediği bu karanlık tünelde hızla ilerlemektedir… Delik çok dardır ve askerler buraya sığmazlar ancak Böcek Askerler için geçerli değildir! Karayaki:
”Kahretsin, sarayın gizli tünellerine girdi! Böcekler hemen peşinden gidin ve öldürmeden gelmeyin!”
Karayaki tüm nöbetçilere haber vermiştir; bu tünellerin sarayın bir çok yerine açılan çıkışları vardır ve Minik Kızın’ın nereden çıkacağı kestirilememektedir!
Tünelde amansız bir kovalamaca başlamıştır! Minik Kız hızla kaçmaktayken, ardında da tünelin tozlarını bir birine katan Böcekler vardır… Tünelin bir anda çıkmaz bölümüne gelirler, Kızıl Saçlı Minik Kız ve Ceviz Kurdu çaresizce geri dönüp baktıklarında; Böcek Askerlerin kapkara yüzleri ile karşılaşırlar, çok yaklaşmışlardır!
Küçük Ceviz Kurdu haykırırcasına:
”Mınık Kız, bak yukarıya çıkan bir merdiven var… Tırmanalım hemen!” Der.
Minik Kız kafasını kaldırdığında gerçektende orada bir yol olduğunu görür ve hızla yukarı çıkar. Merdiven’in bittiği noktada, tünelin bir kaç kola ayrıldığını fark eder ve aklına ilk gelene girmek üzereyken; Kurtçuk, Minik Kızın cebinden atlar, yalın ayakları uyuşmasına rağmen, taştan tünelin buz kesen zeminini hissetmemektedir! Minik Kız’a karalı ve hüzün dolu gözlerle bakarak:
”Sen git Minik Kız, ikimiz başaramayacağız; Böcekler çok yaklaştı, onları durdurmalıyım!”
”Hayır asla… sevgili Kurtçuğum asla!”
“Gitmelisin Miniciğim, Kral’a ulaşmalısın… Korkma bana bir şey olmaz!”
Küçük Kurtçuk bunları söylerken, kaybettiği kan nedeniyle ayakta durmakta oldukça zorlanıyordu ve Böcekler yaklaşmaktaydı!
”Seni burada bırakıp gitmeyeceğim Kurtçuğum!”
”Minik Kız, o zarar gören halkı düşün, Kraliçeyi düşün ve işkence gören onlarca çocuğu düşün… onlar için gitmelisin…” Der ve devam eder “Eğer şimdi gitmezsen bir daha..!
Minik Kızın gözleri yaşarır, damlalar o kadar üzgündürki, yere düşmeden buharlaşıp kaybolurlar! Minik Kız çaresizliğin farkındadır bir anda hıçkırığa boğulmuştur. Küçük Kurtçuğunu yerden alır, onu avuçlarında sımsıkı sararak yanaklarına dokundurur, öper ve yavaşça yere bırakır, ayrılmak üzerelerken; Minik Kız bir daha Kurtçuğun gözlerine bakar, yere çöküp onu tekrar tekrar öperek:
”Seni seviyorum Kurtçuğum…” Der.
”Ben de seni Minik Kız… Ben de seni seviyorum! Hadi git artık…”
Ve Minik Kız önceden seçtiği delikten hızla uzaklaşır… Kral’a ulaşmalıdır ve ne olursa olsun bunda kararlıdır, canı pahasına bile olsa!
Böcek Askerler gelmiş Kurtçukla çarpışmaya başlamışlardır bile! Kurtçuk, onları durduramayacağını bilmektedir, artık gücü kalmamıştır ve tek niyeti elinden geldiği kadar oyalamaktır, kanının son damlasına kadar çarpışacaktır!
Uzunca bir çarpışmanın ardından; Böcek Askerler, Küçük Kurtçuğu yere sermiş ve üzerine çıkmışlardır. İğrenç bir zafer çığlığı atarlar! Bir tanesi sarayın koridorlarında Minik Kız’ın çarpmasıyla Kurtçuğun elinden düşen ok ve yayını almıştır; onu okla bayıltıp Karayaki’ye götürmek ister fakat diğeri ona engel olur. Ve Küçük Kurtçuğun bitkin bedenine pençeli ayakları ile basarak: “Öldürelim..!” Diye haykırır. İçinde ki kötülüğü gizleyemeyen gözleri iyice irileşmiştir. Böcek Asker mızrağını Küçük Kurtçuğa saplamak üzere kaldırır, yaşamı Böceğin mızrağı indirme mesafesi kadardır. Artık Kurtçuk için serüvenin sonu gelmiştir!