- 303 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
YALANDAN KİM ÖLMÜŞ!
Yalan, Müslümana ve insana, insanların meşgul olduğu hiç bir mesleğe yakışmaz iken; ne oldu da “Asla bir Mümin yalan söylemez” diyen bir Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellemin) ümmeti olan bizler yalan söylemede diğer milletleri geçtik?
Sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle daha da bir arttı daha da bir yaygınlaştı sanki. Ne hızına erişilebiliyor ne de yalanın ulaştığı her göze kulağa ulaşılıp ta duyduğunun gördüğünün yalan olduğu anlatılabiliyor. Çünkü; doğru yola çıkana kadar yalan dünyayı kaç kere dolaşmış oluyor.
Bu söz halk tarafından boşa söylenmiyor. Araştırmalara göre sosyal ağlarda bulunan yalan haberler gerçek haberden 6 kat daha hızlı yayılıyor.
YALAN TETİKÇİLİĞİ
Artık öyle bir noktaya gelindi ki yalan mekanizması bu milletin düşmanları tarafından milletimizin aleyhine kullanılan bir silah haline geldi. Bu silahın kullanılmasında tetikçi olarak özellikle bazı siyasetçilerimiz ve bazı sempatizanları çok usta hale geldi.
Atatürk’e değer verdiklerini iddia eden bazı çevrelerden bazı insanlar Atatürk’ün; “bir vatanseverin kendi menfaatleri ile düşmanın menfaatlerini birleştiremeyeceğini” ifade etmesine rağmen, açık açık ülke dışındaki güçlerle bu ülkenin tercihini , seçilmiş hükümetini düşürmek için görüşüp plan yapabiliyorlar. Bu zihniyete sahip insanların içinde büyüttükleri kin, öyle bir kontrol edilemez hale gelmiş ki; vatanın zarar görmesinin önemi kalmamış, vatanın yüce menfaatleri öfkelerinin gerisine geçmiştir. Yeter ki öfke duyduğu kişi devrilsin de ne olursa olsun. Ve bu amaç uğruna; yalan, dolan, iftira, bol bol servis edilsin.
Akıllarındaki bu zehirli düşüncelerin, dışımızdaki ülke düşmanlarının zehirli düşünceleri ile aynı olması, bu kişilerde bir rahatsızlık, bir düşünme, bir uyanma fırsatı vermediği gibi, bu hedefe yönelik onların desteklerini meşru görebiliyorlar. Ne hale gelmişiz değil mi? Atatürk, bu hali görse, ne yapardı dersiniz?
Bu birliktelik, netice almak uğruna her yolu kullanmaktan maalesef çekinmiyor. Konumuz yalan olunca bu boyuttan yürüyelim isterseniz.
YALANDA DERECEMİZ VAR
Oxford Üniversitesi Reuters Enstitüsü tarafından yapılan Digital News Report 2018 dijital yalan raporunda ; 37 ülkedeki yalan haber, medyaya güven ve haber tüketicilerinin davranışları incelendi. Türkiye, yanıltıcı ve sahte haberlerin en çok yapıldığı ülke olarak açıklandı
Türkiye’de haberlerin dezenformasyon oranı yüzde 49 olarak belirlendi. Yanıltıcı haber konusunda Türkiye’yi yüzde 44 ile Yunanistan ve Malezya takip ediyor.
İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü tarafından yapılan bir diğer araştırmaya göre de; Türkiye’de "trend" yani gündem olan tweetlerin hemen hemen yarısının sahte olduğu belirtildi. Enstitüden yapılan açıklamada, Türkiye’deki yerel gündemlerin yüzde 47’sinin, küresel gündemlerin ise yüzde 20’sinin sahte olduğu ifade edildi.
Haziran 2015 ile Eylül 2019 dönemini kapsayan araştırmada, 2019 yılının eylül ayına kadar bilgisayar yazılımları tarafından oluşturulan 108 bin "bot", yani sahte hesabın ortaya çıkarıldığı ifade ediliyor. Yani yıkım hedefine hizmet eden algı operasyonları oluşturuluyor ve her zaman güncel olan konuya göre güncel yalanlar ortaya atılıyor. Nasıl olsa bu yalanlardan bir şekilde bir bedel ödemeden sıyrılabiliyorlar ve yalanlar yanlarına kâr kalıyor.
Yalandan kim ölmüş araştırmış değiliz ama; yalanın bereketsizlik ve huzursuzluk getireceğinden, Müslümanın vasfı olmadığından ve dahi hesabı sorulacağından, bedeli olduğundan eminiz. İster siyasi hırs uğruna olsun isterse ticari kazanç için olsun ve dahi neler neler için olursa olsun çevreye, millete, ümmete, mazlumlara hep zarar yazdığını görüyoruz.
MUMLARIN SÖNMESİ İÇİN YATSIYI BEKLEME
Bu zararların büyümemesi için, yıkıma dönüşmemesi için yalan söyleyen kim olursa olsun bunlara pirim vermemek vatanseverliktir, insan severliktir. Özellikle sosyal medyada her duyulana itibar etmeyelim, bu yalancıların yalanını paylaşarak yaymayalım. Hatta doğrularını bile teyit edip öyle kabul edelim. Mumlarını yatsıyı beklemeden söndürelim. Doğruların sesi yalanları ifşa etsin ve onları bastırsın.
Yalanı meslek edinen, yalana alışan kimsede utanma kalmaz, karnı yalanla doludur ve kusa kusa bitiremez. Ona göre “yalandan kim ölmüş, çamur at izi kalsın” yöntemi yaşam tarzıdır. Hem yalanın yalan olduğu ortaya çıkana kadar aldanan insan kazançlarıdır. E öyleyse, bu ülkenin geleceğini ve bağımsızlığını üç beş yalancının yalan gemisine mi bindireceğiz? Hiç bir ülkede, ülkelerinin aleyhine dönen çarka müsaade edilmezken biz niye müsaade ediyoruz. Demokrasi savunucuları olan ülkelerde bile bu tip yalan çarklarının dişlileri kırılıp dağıtılıyorsa bizde neden bu çarklar tıkır tıkır çalışıyor, yoksa biz demokrasiyi yanlış anlayıp yanlış mı uyguluyoruz?
Bu yalan mekanizması millet düşmanlarıyla da dirsek temasından, el sıkışmaktan dahi çekinmez hale gelmişse artık konu bir milli güvenlik meselesi haline gelmiştir.
ARTIK YETER
Artık yeter, yasalarımız caydırıcı değilse caydırıcı hale gelsin, eksiğimiz varsa tamamlayalım. Her gün karşımıza çıkıp, yalanları doğru gibi söyleyen yalancıların yalanlarını dinlemekten artık yorulduk. Aziz milletimizin geleceğini tehdit eden bu yalan furyasına bir dur denmelidir artık. Daha fazla gecikmeden, yalanlar bu milleti yakmadan…
Şimdiye kadar çok geç kaldık çoook, sizce de öyle değil mi?
YALANDAN KİM ÖLMÜŞ!
Yalan, Müslümana ve insana, insanların meşgul olduğu hiç bir mesleğe yakışmaz iken; ne oldu da “Asla bir Mümin yalan söylemez” diyen bir Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellemin) ümmeti olan bizler yalan söylemede diğer milletleri geçtik?
Sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle daha da bir arttı daha da bir yaygınlaştı sanki. Ne hızına erişilebiliyor ne de yalanın ulaştığı her göze kulağa ulaşılıp ta duyduğunun gördüğünün yalan olduğu anlatılabiliyor. Çünkü; doğru yola çıkana kadar yalan dünyayı kaç kere dolaşmış oluyor.
Bu söz halk tarafından boşa söylenmiyor. Araştırmalara göre sosyal ağlarda bulunan yalan haberler gerçek haberden 6 kat daha hızlı yayılıyor.
YALAN TETİKÇİLİĞİ
Artık öyle bir noktaya gelindi ki yalan mekanizması bu milletin düşmanları tarafından milletimizin aleyhine kullanılan bir silah haline geldi. Bu silahın kullanılmasında tetikçi olarak özellikle bazı siyasetçilerimiz ve bazı sempatizanları çok usta hale geldi.
Atatürk’e değer verdiklerini iddia eden bazı çevrelerden bazı insanlar Atatürk’ün; “bir vatanseverin kendi menfaatleri ile düşmanın menfaatlerini birleştiremeyeceğini” ifade etmesine rağmen, açık açık ülke dışındaki güçlerle bu ülkenin tercihini , seçilmiş hükümetini düşürmek için görüşüp plan yapabiliyorlar. Bu zihniyete sahip insanların içinde büyüttükleri kin, öyle bir kontrol edilemez hale gelmiş ki; vatanın zarar görmesinin önemi kalmamış, vatanın yüce menfaatleri öfkelerinin gerisine geçmiştir. Yeter ki öfke duyduğu kişi devrilsin de ne olursa olsun. Ve bu amaç uğruna; yalan, dolan, iftira, bol bol servis edilsin.
Akıllarındaki bu zehirli düşüncelerin, dışımızdaki ülke düşmanlarının zehirli düşünceleri ile aynı olması, bu kişilerde bir rahatsızlık, bir düşünme, bir uyanma fırsatı vermediği gibi, bu hedefe yönelik onların desteklerini meşru görebiliyorlar. Ne hale gelmişiz değil mi? Atatürk, bu hali görse, ne yapardı dersiniz?
Bu birliktelik, netice almak uğruna her yolu kullanmaktan maalesef çekinmiyor. Konumuz yalan olunca bu boyuttan yürüyelim isterseniz.
YALANDA DERECEMİZ VAR
Oxford Üniversitesi Reuters Enstitüsü tarafından yapılan Digital News Report 2018 dijital yalan raporunda ; 37 ülkedeki yalan haber, medyaya güven ve haber tüketicilerinin davranışları incelendi. Türkiye, yanıltıcı ve sahte haberlerin en çok yapıldığı ülke olarak açıklandı
Türkiye’de haberlerin dezenformasyon oranı yüzde 49 olarak belirlendi. Yanıltıcı haber konusunda Türkiye’yi yüzde 44 ile Yunanistan ve Malezya takip ediyor.
İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü tarafından yapılan bir diğer araştırmaya göre de; Türkiye’de "trend" yani gündem olan tweetlerin hemen hemen yarısının sahte olduğu belirtildi. Enstitüden yapılan açıklamada, Türkiye’deki yerel gündemlerin yüzde 47’sinin, küresel gündemlerin ise yüzde 20’sinin sahte olduğu ifade edildi.
Haziran 2015 ile Eylül 2019 dönemini kapsayan araştırmada, 2019 yılının eylül ayına kadar bilgisayar yazılımları tarafından oluşturulan 108 bin "bot", yani sahte hesabın ortaya çıkarıldığı ifade ediliyor. Yani yıkım hedefine hizmet eden algı operasyonları oluşturuluyor ve her zaman güncel olan konuya göre güncel yalanlar ortaya atılıyor. Nasıl olsa bu yalanlardan bir şekilde bir bedel ödemeden sıyrılabiliyorlar ve yalanlar yanlarına kâr kalıyor.
Yalandan kim ölmüş araştırmış değiliz ama; yalanın bereketsizlik ve huzursuzluk getireceğinden, Müslümanın vasfı olmadığından ve dahi hesabı sorulacağından, bedeli olduğundan eminiz. İster siyasi hırs uğruna olsun isterse ticari kazanç için olsun ve dahi neler neler için olursa olsun çevreye, millete, ümmete, mazlumlara hep zarar yazdığını görüyoruz.
MUMLARIN SÖNMESİ İÇİN YATSIYI BEKLEME
Bu zararların büyümemesi için, yıkıma dönüşmemesi için yalan söyleyen kim olursa olsun bunlara pirim vermemek vatanseverliktir, insan severliktir. Özellikle sosyal medyada her duyulana itibar etmeyelim, bu yalancıların yalanını paylaşarak yaymayalım. Hatta doğrularını bile teyit edip öyle kabul edelim. Mumlarını yatsıyı beklemeden söndürelim. Doğruların sesi yalanları ifşa etsin ve onları bastırsın.
Yalanı meslek edinen, yalana alışan kimsede utanma kalmaz, karnı yalanla doludur ve kusa kusa bitiremez. Ona göre “yalandan kim ölmüş, çamur at izi kalsın” yöntemi yaşam tarzıdır. Hem yalanın yalan olduğu ortaya çıkana kadar aldanan insan kazançlarıdır. E öyleyse, bu ülkenin geleceğini ve bağımsızlığını üç beş yalancının yalan gemisine mi bindireceğiz? Hiç bir ülkede, ülkelerinin aleyhine dönen çarka müsaade edilmezken biz niye müsaade ediyoruz. Demokrasi savunucuları olan ülkelerde bile bu tip yalan çarklarının dişlileri kırılıp dağıtılıyorsa bizde neden bu çarklar tıkır tıkır çalışıyor, yoksa biz demokrasiyi yanlış anlayıp yanlış mı uyguluyoruz?
Bu yalan mekanizması millet düşmanlarıyla da dirsek temasından, el sıkışmaktan dahi çekinmez hale gelmişse artık konu bir milli güvenlik meselesi haline gelmiştir.
ARTIK YETER
Artık yeter, yasalarımız caydırıcı değilse caydırıcı hale gelsin, eksiğimiz varsa tamamlayalım. Her gün karşımıza çıkıp, yalanları doğru gibi söyleyen yalancıların yalanlarını dinlemekten artık yorulduk. Aziz milletimizin geleceğini tehdit eden bu yalan furyasına bir dur denmelidir artık. Daha fazla gecikmeden, yalanlar bu milleti yakmadan…
Şimdiye kadar çok geç kaldık çoook, sizce de öyle değil mi?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.