- 439 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM BİLL’İN ESRARENGİZ DEĞİŞİMİ Güç; bilgi, strateji ve değişimden doğar.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
BİLL’İN ESRARENGİZ DEĞİŞİMİ
Güç; bilgi, strateji ve değişimden doğar.
Şaşkınlık içinde Bill’in dönüşümünü düşünürken söze ilk başlayan Bill oldu.Hızlı yaşantı, bitmeyen istekler ve aşırı rekabetçi ortamın kendisini fiziksel ve ruhsal açıdan bitirdiğini, kalp krizinin kendisi için bir ikaz görevini gördüğünü, araştırdıkça yüz yıldan fazla yaşam süren Himalaya Bilgelerine olan merakının arttığını ve her şeyini satarak Himalayalar’a gittiğini anlattı.
Himalayalar’a yaptığı seyahatin; yaşlanmış ve yorgun düşmüş vücudunu ve zihnini dinlendirmenin ötesinde, kim olduğunu ve yaşamın amacını bulmak için iç benliğine doğru yapılmış bir seyahat olduğunu belirtirken heyecanlanıyor ve gözleri ışıldıyordu.
Himalayalar’da birçok bilge ile tanışmış, bilgeler onu samimiyetle kucaklamış, evlerini, kalplerini açmış, bilgilerini paylaşmışlardı. Bill, onlardan çok şey öğrenmiş, sessiz ve eşsiz manzaralı yerlerdeki yüksek tapınakların mistik havasından da etkilenmişti.
Bu büyülü ve tabii ortamda günler geçtikçe, fiziksel ve ruhsal olarak gençleşmiş, belki de çocukluğundan beri ilk kez kendini daha canlı hissetmeye başlamış ve yaratıcı zekası, yaşam enerjisi,gülümseyişiyle değişime uğramıştı.
‘’Değişmek zor muydu?’ sormadan edemedim.
‘’Bir yerde, bazen gelecek için gerçek değişim, mevcut olan her şeyden vazgeçmeyi gerektirebilir diye okumuştum. Benimde yapmak istediğim buydu. Yaşamın bitmek bilmeyen isteklerini kovalamaktan vazgeçip, güneşin doğuşunu veya batışını seyretmek gibi küçük şeylerden mutlu olmaya başladım. Değişim eşsiz manzaralı yerlerde yaşayan saf, temiz, samimi halk ve bilgelerin yanında kendi doğal seyri içinde oldu,” dedi ve devam etti.
‘’Aradığım bilgeleri hemen bulamadım doğal olarak, uzun bir zamanım arayış içinde geçti. Bu arayışta benim gibi arayış içinde olanlarla da tanıştım. Bir makine gibi çalışmaktan yorulmuş, varoluşlarının amacını bulmaya çalışıyorlardı. Ben de daha verimli, daha dolu, daha, mutlu, daha doğal, varoluş amacına uygun bir yaşamı öğrenmek için geldiğimi belirtiyor, böyle bir yaşamı nereden öğrenebileceğimi Himlayalar’ın eteklerindeki küçük köylerde yaşayan insanlara soruyordum. Çok zor bulunabilecek, çok az kişinin ulaşabildiği Himalayalar’ın tepesindeki Hilvana Bilgelerinden bahsettiler. Başarılı bir iş ve kabarık bir banka cüzdanına rağmen iflas etmiş bir vücuda sahip ve hiç huzuru bulamamış bir kişi olarak yaşamın amacını bulmak, iç huzura ve fiziki sağlığa kavuşmak benim için çok önemliydi. Sonunda zorlu, ilginç bir yolculuktan sonra buldum. Çok sıcak karşıladılar beni, huzurlu bir ortam vardı. Gerçekten öğrenmek istiyorsan, öğrendiklerini gittiğin yerde herkese ulaştırman şartıyla yaşamını daha fazla mutluluk, enerji ve amaçla dolduracak bilgileri paylaşmak istediklerini belirttiklerinde dünyalar benim olmuş, içim huzurla dolmuş, yeni bir yaşamın başlangıç noktasında olduğumu hissetmiş, heyecanlanmıştım.”
Sihirli bir değnek gibi Bill’in yaşamını değiştiren, yeni ufuklar açan Hilvana köyünü ve Hilvana Bilgelerine olan merakım artmıştı. Bill anlatmaya devam etti. ‘’Hilvana yaşlı, düzgün yapılı çam ağaçlarıyla kaplı, geniş tepelerin tam ortasında, dere kenarına kurulmuş bir köydü. Köyün ortasında her türlü çiçekle kaplanmış muhteşem bir tapınak bulunmaktaydı. Burada yaşayanların tamamı mutlu, genç görünümlü, güler yüzlüydü. Modern dünyamızda yaşayanların çoğunda görülen acı gülümseme, stresten eser yoktu. Beni kendi ailelerinden birisi gibi kabul ettiler. Lider bilge; beni hayatın anlamına ilişkin bilgilerle donattı, daha mutlu, daha canlı, doyurucu ve anlamlı yaşam için gerekli teknikleri öğretti. Kimi zaman güneşin muhteşem doğuşunu, batışını yeşil otlaklar üstünde çam ağaçlar arsından seyrettik, kimi zaman, ağaçlar arasında yumuşak topraklar üzerinde yürürken felsefi konularda tartıştık, kimi zaman sessizce meditasyon yaparak mutluluklarımızı paylaştık.
Çiçeklerle, kuşlarla, diğer hayvanlarla ve çeşitli ağaçlarla koyun koyuna yaşadım, onların dilini öğrendim, onların hikayelerini dinledim. Hele bir kardelen çiçeğinin hikayesi var ki derslerle dolu. Kardelen çiçeği; sert toprağı delerek gök yüzüne çıkan tüm güçlükleri yılmadan yenen ve karlar altında açan bir çiçek.Güçlü,dayanıklı ama bir o kadar da mütevazi, başı öne eğik ama gövdesi dik duran bir çiçek.Kendisine kışın karlar arasında, karlar gibi bembeyaz açmak gibi zorlu bir görev edinmiş. Bunu belki de Hilvana Bilgeleri gibi sessizlik uğruna, sessizliğin gücünden istifade ve birazda kışı canlandırmak, kışın zor günlerinde başkalarına yardım etmek için yapmış.”
‘’Bu çiçeğin hikayesi ne Bill?, merak ettim doğrusu, çiçeklerin, ağaçların hikayelerini dinlemeyeli yıllar oldu.”
‘’Uzun yıllar önce baharın başında açan iki çiçek birbirini çok sevmişler. Günün birinde bu iki çiçek, birlikte daha yalnız olmak, sessizliğin gücünden yararlanmak, doğanın daha çoğuna sahip olmak ve yeni varlıklara yardımcı olmak için herkesin kaçtığı karlı günde, kışın açmaya karar vermişler. Böylece bu yaz açmayacaklarına, biraz daha bekleyerek kışın buluşmaya söz vermişler. Yaz gelmiş, çiçeklerden biri, yazın güzelliğine dayanamayıp yine yazın açmış, diğeri ise sözleştikleri gibi beklemiş ve kışın karlarda açmış, bakmış kışın da başka bir güzelliği var, daha sessiz, değişik varlıklarla tanışmış ama sevdiği gelmemiş. Sevdiğini hep aramış, beklemiş, sevdiği bir türlü gelmemiş. Başını önüne eğmiş o gün bu gündür sevdiğini bekliyormuş. O gün bu gündür karda açan ve sevdiğini bekleyen çiçek kardelen, sevdiğini yarı yolda bırakan çiçek de hercai olarak adlandırılmıştır. Bu yüzden vefakar sevgiliye kardelen, hayırsız sevgiliye de hercai denmiştir.”
‘’Ne hüzünlü, doğrusu beni duygulandırdı. Makine ve yazılımların arasında duyguyu da unutmuştum Bill. Senin dediğini hala yapamadık, kendi kendini geliştiren bilgisayarı, robotu. Çok iyi satranç oynayan, zaman zaman dünya birincisini yenen yazılımları, bilgisayarı yaptık ama yendiğinde gülen ve sevinen yazılımı hala yapamadık. Yaptığımız bilgisayarlar, yendiğinde gülme sesi çıkarabiliyorlar, ama biz öyle programladığımız için gülme sesini çıkarıyorlar ve bu sesten başka mutluluğun emaresi bir değişim olmuyor bilgisayarda. Yendiğinde ağlama sesi çıkaracak şekilde programladığımız zaman da ağlıyorlar. Değişim, his, düşünce yok yaptığımız makinelerde hala Bill’’
‘’Onlar geçmişte kaldı. Çiçekler bilgisayarlardan daha fazla mutluluk veriyor bana. Çiçekler, bitkiler, hayvanlar, insanlar daha fazla bir aydınlık veriyor bana. Onlarla iç içe olmak yaşamıma daha fazla anlam ve enerji katıyor.”
Bill anlattıkça sanki ben de oralara ve çocukluğuma gidiyor, çocukluğumdaki hazları yaşıyordum. Parktaki ağaçlar, çiçekler; anlattıkça daha güzel gelmeye başlamış, güneşin yükselişi bile başka bir anlam kazanmaya başlamıştı. Merakla dinlediğimi gören Bill daha heyecanlı ve bir başka mutlulukla anlatmaya devam ediyordu.
‘’Hilvana’da geçirdiğim iki aydan sonra kişisel gelişimimdeki ilk değişiklikleri hissetmeye başladım. En basit şeylerdeki güzelliği görmeye ve basit şeylerle mutlu olmaya başladım. Sonra iç huzurunu duymaya, zihinsel, fiziksel yorgunluğumun gitmeye başladığını hissettim. Yaşlı, yorgun ve hasta vücudum canlılık ve enerji ile dolmuş, daha düzgün bir görünüm almıştı. İç huzurda başarı olmadıkça dıştaki başarının bir anlam taşımadığını anladım. Dolu dolu yaşam için; zihin, vücut ve ruhun özenle beslenmesi gerektiğini öğrendim. Hilvana bilgesi, bana bazen güneş yükselirken bazen ay ışığında düşüncenin kontrolünü, insanları yiyip bitiren geçmişin kötü hatıraları ve kaygı alışkanlığının nasıl terk edileceğini, önce kendimi sonra da başkalarını nasıl seveceğimi öğreten, kısaca mutluluğu sağlayan on bin yıllar öncesinden gelen Hilvana ilkelerini ve uygulamalarını öğrettiler.”
Bu ilkelerin Bill için işe yaradığını Bill üzerinde görebiliyordum. Merak ve istek içinde, ‘’Benim için de bu ilkeler faydalı olur mu? Bana da bu erdemli ilkeleri öğretir misin Bill?” dedim.
Gözleri ışıldayarak, ‘’Bu ilkeler herkes için ebedi ilkeler. İstekli olursan, önce içini boşaltırsan, düşünce süzgecini değiştirirsen ve öğrendiklerini başkalarına da öğretmeye söz verirsen neden olmasın? İstek olmazsa hiçbir şey öğrenilemez, önce istemelisin. Dolu bardağı boşaltmadan yeniden dolduramazsın, aynı süzgeçle hep aynı şeyleri alabilirsin farklı şeyleri alamazsın Tom,” dedi ve ekledi, ‘’Yalnız uygulamaları bir ay süre ile inanarak uygulamanı istiyorum. İşe yaradığını göreceksin.”
Güneş batmak üzereydi, Bill ile birlikte Hilvana Bilgeleri gibi bambaşka bir gözle ve büyük bir hazla güneşin batışını seyre daldık. Zaman ne kadar çabuk geçmişti, hiç fark etmedim. ‘’Daha sonra devam edelim Tom’’ sesiyle irkildim. Bu konuşmanın ve bu havanın bitmesini hiç istemiyordum. Tüm ısrarıma rağmen, ertesi hafta gün doğumundan önce aynı yerde buluşmak için sözleşerek ayrıldık.
Anlaşılmaz bir merak içindeydim, Buluşma zamanına kadar zaman benim için çok zor geçecekti. Çocukluğumdaki mutluluğu, zindeliği, iç huzuru, asıl önemlisi yaşamın gerçek amacını bulabilecek miydim? Belki benim için de bir çağrı olacaktı söyleyeceklerinde. Hilvana Bilgelerinin söyledikleri, herhalde Kişisel Gelişim Kitaplarının yazdıklarından daha öte bir şeydi. Yoksa bilgisayar mühendisliğini ben de mi bırakmalıydım? Karmaşık düşünceler içinde, bir bahar akşamı hafif karanlıkta eve yürüdüm.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.