- 534 Okunma
- 3 Yorum
- 4 Beğeni
CÜMLETEN SELAMLIYOR SİZİ TÜM CÜMLELERİM...
Bir vazgeçişin öyküsüydü gecenin uykulu gözlerinde yağan o yağmurun da güncesi idi yaşıma nasıl da hazırlıksız yakalanmıştım.
Mabedimde saklıydı matemim ve mahremim ve melankoli asla dilememiştim evrenden lakin kökü dünde saklı öykülerim vardı benim içine hapsolduğum oysaki her hikâye özgürlüğün ifadesiydi zannımca elbet siz yazdığınız takdirde.
İfa edebildiğimden fazlası yüreğimden sızan ve dışarıdan gelen o siren sesi ve sus pus kalıveriyorum işte olduğum yerde.
Mevsimin fıtratı mı nedir içimde infilak etmek üzere olan o sessizliğin üzerinden de çokça zaman geçmemişken ve kaybettiğim zamanların telafisi adınadır belki de bu bitimsiz coşkum ve yazma aşkım ve sevecen bir rüzgâra teslim oluyorum nerede ise her gece yolculuğa çıkıyorum kainatta üstelik yol yorgunu olma ihtimalim de yok ne de olsa vücudum diri ve dingin ruhumsa asılı gök kubbede ve kalbimdeki gümbürtülü atış ile tüm evrene talip olabiliyorum.
Tavaf ettiğim aşikâr.
Hayata tav olduğum da.
Heyecanla bekliyorum her gece yolculuğumda nerelere gidip neler yazacağımı ve hala yazıyor olabildiğimi de yüzde yüz kabullenememişken çünkü yazdığım hiçbir şeyi beğenmiyorum ve görücüye çıkarmadan metinlerimi ve de şiirlerimi acımasızca tek tuşa basıp silmek hiç de zor olmuyor hani bir o kadar yastık altı yaptığım yazılar ve şiirler saklı belleğimde elbet bilgisayara da depoladığım.
Kıtlık çıkacakmış gibi istiflediğim yüzlerce binlerce cümle ve masa üstümün dağınıklığı ile beynimin de savurganlığı eşleşirken ve işte kendimi iyi hissettiğim o an tıpkı üniversite yıllarımda deli gibi not alıp da masaya yığdığım yüzlerce sayfa ve finaller öncesi odamda kampa girdiğim ve rüştümü ispatladığım.
Bilgi ve kitapta sınır tanımadığım o kadar aşikâr ki bir de severken bu yüzden bonkörüm ben: hem yazdığımda hem kitap alışverişine çıktığımda hem de insanlara yaklaşıp bir o kadar onları uzaktan sevdiğimde hele ki insan ilişkilerinde kurduğum yakınlıklar bir süre sonra infilak ederken ve nerede ise ölümle örtüşen o sonlar ve nice yaşayan ölü biriktirdim şüheda mazimde ve esintisi hala dün gibi.
Savurmayı seviyorum bir o kadar savrulmayı da.
Sevmeyi seviyorum ve yaşadığım hayal kırıklıklarından kendime ders çıkaramadığım gibi nihayetinden kendimi kabullendiğim ve yüzleştiğim de tek gerçek.
Dokunulmazlığı olan varlıklar var hayatta bir de hayatta olmayanlar.
Ruhumun dokunulmazlığı pek izafi değil hani yüreğimdeki doku kaybına da baktık mı eyvahlar olsun.
Renkler coşkulu tıpkı kalem gibi.
Duygular frensiz tıpkı kendimi yok saydığım ve yok sayıldığım gibi artık yokluğu hiçliğimle örtüştürüp varlığımı da hiçliğe kurdum mu sorunları aşmayı iyi kötü beceriyorum son zamanlarda gerçi dışarıdan görünen tablo insanlara pek inandırıcı gelmiyor ama en azından kendimi kandırmayı sonlandırdım kendimi sevip sevmeme hususunda ve kalbimin de varlığımın da rüştünü ispatladım iyi kötü.
Dönen çarklar.
Çarkların un ufak ettiği.
Elbet sistemdeki döngüyü hiç birimiz sonlandıramazken en azından sevebiliyor olmakla kendimizi siperimizde koruyor ve hayatta olan duruşumuzu da tescil ediyoruz bu bağlamda ters giden hiçbir şey için de kendimizi suçlamamış oluyoruz…
Keşke yaşamak da yazmak kadar kolay olsaydı en azından coşkunun ibresi yaşama sevincini gösterirken demek oluyor ki hiçbir şey için geç değil.
Unutmayı diliyorum unutulmuş olmamı ama unuttuklarım beynimde yaptıkları kazıda yeni bulgular sunuyor bana.
Buyurgan bir yüreğim: üzgünüm kendim.
Büyümediğim nasıl da belli oluyor değil mi?
Üzgünüm annem.
Ruhum Çıfıt çarşısı ve beynim aynı bilgisayarımdaki masa üstü gibi binlerce evrakla dolu işte.
İtiş kakışım kaç zamandır ve asla hafızama format atamıyorum.
Ola ki uyuyayım alt bellek devreye giriyor üstelik rüyalarımı güncelleyemiyorum hele ki çöp kutumu da boşaltma imkânım yokken.
Ah, sevgili şehir öyle mi?
Günde kaç vakit çöpleri toplamaya geliyorlar üstelik geri dönüşümle pek çok şeyin atığı katık olarak sunuluyor doğaya.
Doğal bir afetim ben ve yüreğimin ambarı tıkış tıkış.
Aralıksız gagaladığım sevgi ve umut elbet kendimi zengin ve heybetli hissediyorum içine tıkıldığım o arpa ambarında.
Arpadan olacak muhtemelen içimde şahlanan atın ölümü ve doz aşımından dolayı kurdeşen döküyorum kaç senedir.
Alerjimin olduğu pek çok kimyasal ürün ve beynimin salgıladığı sayısız hormon.
Adrenalinden bol miktarda üretim.
Serotin ve de endorfin aklınıza ne gelirse.
Ve çikolata yemeden de mutlu olabilen insanlardanım en çok da kendimle yüzleşip içimdeki çocuğun o masum yüzünü okşadığımda.
Elimde değil işte.
Virüs belasından bu yana tabi olduğumuz kurallar ve işte tek dokunabildiğim yine kendim iken.
Kimlik numaramı ve cep telefonumu ezberlemeye yeltendiğim günden beri aralıksız hücuma geçen onlarca telefon numarası tüm sevdiğim insanları zihnime kazımışken üstelik adları ve soy isimleri ile de tescilli iken.
Sefil kendim.
Ah, sevdalı kendim.
Kendimim de kendimin en yakın dostu ve baş düşmanı kendimi bildim bileli üstelik.
Öykündüğüm yine kendim.
Öldürdüğümse sefil nefsim.
Sakil duran her neyse aralıksız kurcaladığım ve kurguladığım yüzlerce hikâye görücüye çıkarmadığım yastık altı yaptığım…
Ah, bir de dilaltı şiirlerim.
Nüktedan ve de savurgan ve işte beynimde kullanmadığım ne kadar bellek varsa yazmaya başladığım günden beri faaliyete geçen beynimin atıl haznesi.
Bense hazine bulmuş gibi mutluyum en çok da kendimi deşerken…
Üstüne üstelik haletiruhiyem evrim geçirirken kendimi hatırladığım ta o dört yaşındaki çocuk halim.
İş bu raddeye geldi madem mümkün mü yazmaktan vazgeçmem?
Vazgeçtiğim o kadar çok saklı ki atıl olarak defolanmış aklımın ambarında en çok bastırdığım iç sesim ve bir ömür dış sese maruz ve de tabi kalmışken.
Sürüncemede çok duygum var günbegün şekillenen.
İnsan sevgimi keşfettiğim ilk günden beri tüm dünyayı kucaklayabilirken bir oda dolusu ya da bir sokak dolusu insan nasıl olup da sahiplenmemişler sahi onlara verdiğim sevgiyi ve de duyduğum güveni?
Karınca misaliyim her gece yolculuğa çıkıyorum küçük adımlarla ve telaşla nükseden iç sesimden nasiplenip bol bol hayal kuruyorum bir o kadar cümle.
Cümleten haberiniz olsun hani.
Cümleten de selamlıyor sizi tüm cümlelerim.
Sessizliğim sizi yanıltmasın hani: içimde kopan kıyameti bastırmak az buz iş değil bu bağlamda yazmak benim tüm aş’ım ve de Aşk’ım.
YORUMLAR
Ruhunu özgür bırak.
Toprağa yayılmış, tutunmuş küçük su birikintisi gibi umut ve hayata doğru bembeyaz ak.
Sevgilerimle selamlar.
Gülüm Çamlısoy
Kalbim de.
Yoksa bu acımasız ve yeknesak düzene nasıl dayanır nasıl kafa tutardım dünyanın adaletsizliğine...
Bir kuru sevgim var.
Bir kuru canım.
Bir de kuru kalemim.
Ve işte hayatı yeşerten yaşartan yaşatan da bu.
Sevgimle gönül dostum