- 287 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Çöküş 4
Puslu zamanların güneşli bir sabahıydı o gün. Hazırlıklarımızı bitirmiş yapacağımız işlerin planını yapıyorduk.Beklenen saat oldu padişahımız marangozhaneye gelmediler.Gelir diye bekledik ama nafile ne gelen var ne de giden. Padişahımız en çok sevdikleri ve haz duydukları bu mekana ilk defa gelmemişlerdi. Marangozhane öksüz,sessiz ve sahipsizdi. Bizler farklı mıydık sanki? Elimiz ayağımız çekilmişti. Kimsenin yüzü gülmüyor,duvarlar üstümüze geliyordu sanki. Ağzımızı bıçak açmıyordu.Çomar bile öyle köşesinde mahsun bir şekilde pinekliyordu. Hatta yeni gelmiş olmasına rağmen ecnebi Rafael bile süklüm püklümdü. Bize her zaman ki gibi gelerek; yarım Türkçe yarım İngilizce şaka yapmaya kalktı. Mehteran takımını çok seviyordu. Onların hal ve hareketlerini yapar sözlerini taklit ederdi.
“ I’m sorry…Bre yarrenlerr…dezturr heydin ye Ellah” dedi.
Amacı oluşan kaskatı havayı yumuşatmaktı. Reşat Ağa başta olmak üzere, herkes el vursan patlayacak gibiydi. Elimde ki divit kalemin boyası kan damlatıyordu sanki.Yaptığım süslemeler sığ geliyordu benliğime. ”Edep Ya Hu” yazılı tablo bile o edepsizleri edebe ve insafa çağırır gibiydi.
Reşat Ağa sessizliği bozdu; "Kızanlarım,duyduklarım doğru ise, olaylar sonrasında tahkikat hızlı bir şekilde yapılmış. Bu hain planı, Ermeni komitacılar yapmış ve yaptırtmışlar. Sebebi ise zaten belli; yıllardır kafalarında kurdukları büyük ermeni devleti hayaliymiş."
Kamil usta heyecana kapılıp;"Vay İnsafsızlar vay!" Dedi.
Sonrasında Reşat Ağa devam etti;
" Padişahımızın atlı arabasına -120 Kg patlayıcı ve şiddeti artsın diye kilolarca demir parçası- yerleştirmişler. Ermeniler bu işin altından kalkmak ve tereyağından kıl çeker gibi işi halletmek için Belçika’dan terörist bile getirtmişler. Edward Joris isimli terörist en ufak ayrıntıya kadar her şeyi planlamış. Padişahın dakikliğini bildiklerinden, planlarını cuma selamlığından arabaya gidiş süresini(1 dk 42 saniye) en ince bir şekilde ayarlamışlar. Bu sürede padişah arabaya binse diğer 26 kişi ile beraber o da ölüp gidecekti. Çok şükür Rabbim fırsat vermedi hainlere."
Sonrasın da istemeye istemeye işimizin başına döndük.
Bu hain plan sonrası olanlar hepimizi çok yıprattı. Marangozlar keserleri tahtaya değil, ermeni komitacıların kafalarına çakar gibi çivi çakıyorlardı. Halbuki, Padişahımız onlara ne kadar da iyilik etmişti. Yer vermiş yurt vermişti. İttihat Terakkiciler artık çok olmaya başlamışlardı. Padişah Efendimiz soruşturmayı iyice derinleştirmiş, yapılan sıkı araştırma sonrası, kırk kişiye yakın ismin belirlendiği söylendi. Bir çoğu yurt dışına kaçmış,bunlardan on beş kişi kıskıvrak yakalanıp içeri atılmıştı. Bunlardan en önemlisi ise bu olayın planlayıcısı ve tatbik edicisi o hain Edward Joristti.
Ancak,ecnebiler hiç rahat durmuyorlardı.Devletin içinde bulunduğu durumu bildiklerinden imtiyazları bahane ederek Padişaha suikastçıyı bırakmalarını bile istemişler.Yapılan diplomasi girişimleri sonucu bu hain iki yıl hapis yattıktan sonra memleketine gönderilecekmiş. Olaylar durulmak bilmiyordu. İçteki hainlerin yardım ve yataklıkları sonucu dış düşmanlar atlarını rahat rahat oynatabiliyorlardı.
Padişah Efendimiz bir hafta boyunca yanımıza gelmedi.Sonrasında Reşat Ağa ve bizim ekip Padişahımızı ziyarete gittik.Bizi görünce biraz rahatladı.
”Kızanlarım, sizler iyi ki varsınız!” dedi.”
Yarın o güzel mekana geleceğim,rahatlamaya çok ihtiyacım var” dedi. O gün hiç uyumadım.Biraz hat çalışmak istedim ama elim varmadı bir türlü...Ney’imle yarenlik ettim.
Sabah namazı sonrası yanımızdaydı.İşe başlamadan bizlerle sohbet edeceğini ve bazı şeyleri bizim bilmemiz gerektiğini söyledi.Bana dönerek;
" Selim Sabri "dedi.Heyecandan ayaklarımın bağı çözüldü sanki...
"Buyurun, Hünkarım Efendim!" dedim.
"Şu, ney’inle bir iki saba makamı terennüm yap ruhumuz dinlensin" dedi.
"Emriniz başım üstüne Sultanım ! " diyerek üflemeye başladım.Ortam uhrevi bir havaya büründü.Sonrasında, suikastı es geçerek daha öncesi yaşanan olayların kısa özetini şöyle anlattı:
”1876’nın baharıydı. Hüseyin Avni Paşa, Mithat Paşa, Mütercim Rüşti, Mahmut Celaleddin ve Nuri Paşa, yanlarına Şeyhülislam Hasan Hayrullah Efendi’yi de alarak Amcam Sultan Abdülaziz’i tahttan indirdiler. Yerine Şehzade Murat’ı geçirdiler. Ancak yaşadığımız bu olaylar, ailevi sıkıntılar derken; V. Murat ruhsal bir çöküntü içine girdi.Bana her zaman derdini anlatırdı.Kişilik olarak çok güçlü birisi değildi.Olaylar öyle hızlı gelişiyordu ki; Mithat başta olmak üzere, V.Mehmet’i her defasında ters köşe ediyorlar, her gelişlerinde farklı görüşler ve planlar ile mevcut idareyi zor duruma sokan fikirleri ortaya atıyorlardı. Lakin, Mithat Paşay’ı gözüm hiç tutmuyordu. Bunu müteaddit defalar sohbet esnasında dile getirdim. Çünkü, amcamı katl edip tahttan indiren grubun lideri olduğunu biliyor ama ispatlayamıyordum. Kendi aralarında kurdukları illegal siyasi birlik ile faaliyetlerine kaldıkları yerden hızlı bir şekilde başladılar. Amaçları V.Mehmet’i tahta çıkartmak “Kukla Sultan,Kukla Yönetim” adı altında emellerine ulaşmaktı."
Sinirini bastırmak ve kuşkularını dindirmek adına olayları yüzeysel geçiyordu. Aslında içinde bulunduğu açmazı bilen Padişahımız, güvendiği bizlere olaylardan haberdar olalım diye anlatıyordu tüm bunları.Belagatı ve ses tonu güçlü Padişahımız anlattıkça içimizden hayıflanıyorduk...Tütün tabakasını çıkardı.İçinde hazır sarılı sigarasını yakıp devam etti konuşmasına;
"Sözde Padişah var ama bu grup tüm ülkeyi yöneteceklerini sanıyorlar. Alt kadroyu kendileri tayin edecekler haspalarım. Buna göz yumamazdım. Çünkü, bizim Mehmet kişilik olarak ülkenin içinde bulunduğu bu durumu kaldıracak güçte biri değildi. Ortada dönen kirli siyasetin hızına aklı ermiyordu. Diğer Osmanlı Padişahlığı yapmış atalarım gibi temiz insandı ama çok naifti. Kirli emelli insanların envai çeşit oyunları karşısında ruhsal bunalıma girdi.Öyleki Mehmet artık içkinin dozunu kaçırmış,ayakta duracak halde bile değildi.Mithat ve arkadaşları daha evvel bir sürü maddenin yazılı olduğu bir evrakı kabul etmem karşılığı tahta çıkacağımı söylemişlerdi.O zaman kabul etmemiştim.Çünkü bu maddeler yenilir yutulur cinsten değildi. Bir gün Mithat’ı ve diğer arkadaşlarını yanıma çağırttım. Onların istedikleri bütün şartları kabul ettiğimi söyledim ve tahta çıktım. Günlerden 31 Ağustos 1876 idi. Mithat Paşa’yı sadrazam yaptım.Ancak,olanlar bundan sonra oldu.Mithat çok zeki ve bilgili biriydi.Ama ikili oynuyordu.O’nu takip etmesi için iki gizli eleman görevlendirdim."
Devamı var.