- 646 Okunma
- 4 Yorum
- 3 Beğeni
ANNE ATLARI VURMASINLAR
Anne atları vurmasınlar...
Bundan 15 yıl önceydi, ben tayinim çıkan köye öğretmen olmuştum. Pek gelişmiş bir köy olmamasına karşın insanları çok sıcak ve samimiydi. Beni de alıp içlerine kabul etmişlerdi, aradan yıllar geçiyor aramızdaki bağlar daha da kuvvetleniyordu. Günlerden bir gün Ayşe teyze geldi, okulun sobasını yakmaya çalışıyordum bir yandan da Ayşe teyzeyi dinliyordum. O minicik gözlerini kocaman kocaman açıp -Kızım artık evlenme vaktin geldi, hayat yalnız geçmez köyün en yaşlısı olarak bu görev bana düştü, seni köyümüzün ileri gelenlerinin oğullarından Zeynel ağanın oğlu mühendis Berat’la evlendirelim, hem o da senin gibi okumuş mutlu olur gidersiniz a kızım dedi?
Normalde olsa böyle bir teklife sinirlenir çok sert tepki verirdim ama karşımdaki köyün en yaşlısı ve en saygıya layık insanıydı belli ki beni düşünüyordu. O yüzden ses tonumu iyice kısıp onu incitmeden böyle bir şeyin olmayacağını söyledim çok üzülmüştü -Sen yine de bir düşün kızım. Deyip gitti.
Daha içimde bir aşkı bitirmeden nasıl başka biri ile evlenebilirdim, Hem sevmek gerekmez miydi? İçimde alev alev yanan aşka ihanet edemezdim ki! Ayrıldığımız halde onu hâlâ ilk günkü gibi seviyordum, aradan tam bir hafta geçmiş Ayşe teyze bütün verdiğim cevaplara rağmen ikna olmamıştı ve nihayet beni sadece tanışmaya ikna etmişti.
Beratla buluşacaktım, iki konuşup güzelce olmayacağını söyleyecektim. Buluşma günü geldiğinde berat beyaz bir atla okulun bahçesine geldi, indi atından aman Allahım bir an kartpostaldan fırlamış sandım, o kadar yakışıklıydı ki hiç köy insanı gibi değildi. Kibar, bilgili ve görgülüydü. Düşündüğüm gibi bu ilk buluşmayla kalmamıştı, artık her gün buluşuyor beraber saatlerce konuşuyorduk. Nihayet evlenmeye karar verdik artık onu sevmeye başlamıştım. Evimin kadını, çocuklarımın anası moduna yavaş yavaş giriyordum. Berat sürekli eve bir şeyler alıyor, düğün hazırlıkları yapıyordu, pek bir heyecanlıydı onun bu heyecanı beni de motive etmiş tüm ailemle biz de harala gürele çeyiz yapıyorduk.
Evlenme günü gelip çattı, kurbanlar kesildi ayaklarıma, testi dolusu altınlar döküldü başımdan, güllerden bir yolda yürüdük, her şey o kadar güzeldi ki! İçimden geçirdim hayır bu bir rüya, gerçek olamaz ama gerçekti ben de an be an bu mutluluğu sindiriyordum. Sonra Beratın cirit oynadığı arkadaşları geldi gösteriler yaptılar, hayranlık içinde izliyordum. Tam o sırada Beratın bindiği at düştü ve beratta yere kapaklandı. At can çekişir gibi kıvranmaya başladı yerde, Berat ayağa kalktı, ağzının kanını ceketinin koluyla sildi, davulcunun silahını alıp ata ateş etti, at bir iki can havliyle hareket edip cansız düştü yere. Şaşkındım herkes suspus olmuştu, koşa koşa gittim Berat’ın yanına ona bir tokat attım. -Neden yaptın neden? İki ağaçla kırılan ayağı bağlardık neden vurdun onu diye ağlaya ağlaya yumruklamaya başladım.
Berat ellerimi tutup -Buralarda ayağı kırılan atı vururlar dedi.
İşte o gün anladım, ne kadar da okumuş olursa olsun Beratta bir köylüydü ve okumakla sadece diploma almıştı, ben ise hayatımın dersini almıştım.
Döndüm Berat’a baktım ve dedim ki -Sen bugün o kurşunu ata değil yüreğime sıktın evlenmiyorum seninle.
Ve ağlayarak annemin yanına gittim, sarıldım ikimiz de saatlerce ağladık -Anne atları vurmasınlar diye!
YORUMLAR
Ayağı ve gönlü kırılan insanlar ölmesin
güzel bir hikayeydi.
yüreğiniz daim olsun
selam ve saygılar...
KeLeBeK EtKiSii
gönlünü de kimse kırmasın insanların inşallah şair teşekkür ederim.
Nice masum İnsanların ve canların haksız yere katledildiği şu fani Dünyada kırık ayakları yüzünden öldürülen atlara çokta şaşırmasın köyün nazlı ve yufka yürekli gelini.
Düşen bombalardan kopan şarapnellerle parçalanan bedenleri,üç kuruş ekmek parasına inşaatlarda fabrikalarda can veren kan döken işçileri,tırnaklarıyla toprağı eşeleyip nafakası peşinde faizcinin tefecinin eline düşmüş köylüleri
ve daha neleri neleri öğrenmeli,köyün nazlı ve yufka yürekli gelini.
KeLeBeK EtKiSii
bende diyorum ki acı acıdır
dili dini ırkı mezhebi ve hatta ayrımı olmadan
söyle o köyün bıçkın delikanlısına
bugün bir ata yarın bağrı yanan bir şehit anasına
yarınlarda da deprem de can veren canlara yazar bu köyün nazlı yufka yürekli gelini
saygılarımla
Ayağı kırılan atların şiiri var; Ali Lidar dizeli. Öncelikle şiir:
"ayağı kırılan atların vurulduğunu öğrendiğimden beri
umudumu kestim insanlardan! .
bu yaşımdan sonra karşıma çıkan
sen
ve ben
olsa olsa bir çeşit spekülasyon yaratırız hepsi o kadar..
ayağı kırılan atlar öldükten sonra nereye gider?
var mıdır onlara da cennet vaad eden bir kitap?
gülümseyerek uzattığın alçı,
iyileştirmez ki ruh kırığımı..
ayağı kırılan atları vurmasınlar diye
çocuk yaşta kırdım bütün oyuncaklarımı.
önce annem kesti benden ümidini, sonra öğretmenim.
vurulan atlarla birlikte gömdüm çocukluğumu at mezarlığına
boşuna uğraşma, geri getiremezsin sevgilim.."
Sonraleyin diyebilirim ki;
Yeryüzünün en mukaddes canlılar ayetinden biri olan atların kaderidir. Bacakları kırılınca atlar öldürülür. Kırıklarını alçılar tedavi edemez, cüsselerini kırık bacak taşıyamaz.
Köylüler başından vurur, şehirliler uyutur...
Hikâye üzücü. Daha da üzücü olan atların kaderi. Ya da kadersizliği.
Yüreğinize sağlık olsun.
KeLeBeK EtKiSii
silip tekrar yazılamaz mı
atların suçu ne
onlarda Allahın dilsiz kulları değil mi
belki bizde hayatın yollarında ayağı kırık bir atız dır kim bilir
beğenen yüreğiniz var olsun
Umarım şiirim paylaşmamın bir sakıncası yoktur
Sadece bu güzel yazıya uygun gördüm hepsi bu
Tebrikler
Tek Atış
atları vururlar sevgilim!
ayağı kırılan, o mağrur atları vururlar!
en kolay ölümü seçerler
gözlerine baka baka
tek atışta
tam alnından vururlar!
köpük köpük kan bulaşsa da
o rüzgarla yarışan yelelerine
bir damla gözyaşı birikse de kocaman gözlerine
yine de vururlar!
acı çekmesin diye…
kurda kuşa yem olmasın diye…
kahrından ölmesin diye vururlar!
sen…
vurmadın..!
-----------martıların efendisi--------
KeLeBeK EtKiSii
bunun izahı yoktur can
ben vurmadım ama ben gördüm