- 843 Okunma
- 7 Yorum
- 5 Beğeni
Ağzı Olan Konuşuyor..!
.
Öncelikle güzel İzmir’imize geçmiş olsun. Türk Milleti’ne başsağlığı, vefat edenlere Allah’tan rahmet dilerim.
Baştan belirtmekte yarar var, ben mimarım.
Bilindiği üzere ülkemizin neredeyse tamamı deprem kuşağında. Bu durum yıllardan beri bilinen bir şey. Deprem haritaları oluşturulmuş, fay hatları belirlenmiş. 90’lı yılların ikinci yarısından itibaren deprem yönetmelikleri değişmeye başladı. Gelişen teknolojiye paralel olarak nervürlü demir (tırtırlı) kullanımına geçildi. Kolon ve kirişlerde deprem sıklaştırmaları, temelde radye temel uygulanmaya başlandı. Etriye aralıkları daha sıklaştırıldı. Kolon ve kirişlerde kullanılan demir sayıları hem arttı hem de kalınlaştı. Kolon kiriş ebatları büyüdü. 1999 Gölcük ve Düzce Depremlerinden sonra iş daha da sıkılaştırıldı. Yapı Denetimler devreye girdi. Betonarmede kullanılan betonun dozu daha fazlalaştı. Zemin etüd raporları istenir oldu. Ona göre binanın statik projeleri hazırlanmaya başlandı.
Peki ya öncesi.?
Öncesinde de projeler vardı tabii.
Nervürlü demir yoktu. Düz demir vardı. O kullanılıyordu. Beton dozları daha azdı. Üstüne bir de malzemeden çalınmışsa..! Maalesef sonuçları görüyoruz. İzmir’de İstanbul’da yıkılan binalarda deniz kumu kullanıldığı bile görülüyor.
Ülke çapında riskli o kadar çok bina var ki.. Kesinlikle titiz çalışmalarla önlem alınmalı.
Her deprem olduğunda televizyonlara, basına falan birileri çıkıp konuşuyor. İşin ehli olan da konuşuyor, olmayan da konuşuyor. Adam kolonu bilmiyor, kirişi bilmiyor, donatıyı bilmiyor, zemin emniyetinden haberi yok inşaatın statiği ile ilgili ahkam kesiyor. Kolona dikme diyor. Depremde yıkılarak örselenmiş beton parçalarını eliyle ufalayıp basınç deneyi uyguluyor. Düz demirden nervürlü demire ne zaman geçildiğini bilmeden "Bakın bakın yuvarlak demir kullanılmış" diyor. 30 yıl önce o demir kullanılıyordu halbuki.
Ben mimarım. 35 yıllık mimarım. Meslek hayatımın tamamına yakını şantiyelerde geçti. İnşaatın her aşamasında çalıştım.
İnşaat işinde nelerle karşılaşıyoruz nelerle..
Bir şey olunca ilk suçlanan da biz oluyoruz. Maalesef işi mimarlara mühendislere bırakmıyorlar ki !! BİZDEN BAŞKA HERKES BİZİM MESLEĞİMİZİ ÇOK İYİ BİLİYOR.
Yıllar önce zengin biri televizyon televizyon kendi firmasının reklamlarına çıkarak "Bu değil, bu değil" diye bizim emeğimizin simgesi olan proje rulolarını fırlatıp fırlatıp atıyordu. O kadar zoruma gitmişti ki..
Bizim mesleklerimizden inşaat yapıp da zengin olanlara pek rastlanmaz. Çünkü biz çalmasını bilemeyiz, çalamayız.. Demirden çalsak çalamayız riskini biliriz. Betonun dozundan çalmasını bilemeyiz çünkü riski vardır, iğneden ipliğe düşünürüz.
Adamlar kasaplığı bırakıyor yap-sat yapıyor. Bakkallığı bırakıyor inşaata başlıyor. Sonuç ortada. Araba kullanmak için ehliyet vs bir sürü şey istenir ama inşaat yapacak kişiden hiçbir şey istenmez. Eline üç-beş kuruş geçiren inşaata başlar.
Zira herkesin gözünde en kolay para kazanılacak yer inşaattır.
Biz teknik elemanların işi de zordur.
İnşaat işinde fenni mesullük olayı vardır. Adamlar önlem almaz, kurallara uymaz inşaattan düşer ölür. İlkönce "gel bakalım fenni mesul.” Para ve hapis cezası, meslekten men cezası sana. Milyonlara varan para cezasını öde ödeyebilirsen. Fenni mesullüğü üstlenmezsen şantiye şefi olarak veya saha mühendisi olarak işe alınmazsın.
İnşaatta önlem aldırtmak, tehlikeli boşlukları (Asansör kuyuları, havalandırma ve ışıklık boşlukları, dış cephe ve balkonlar vb) kapattırmak bir derttir. Müteahhitlere angarya gelir. Çalışma Bakanlığından denetime gelip de ceza keserlerse "Gardaşım yaptıraydın, yaptırdın da engel olan mı oldu" olur. Senin uyarıların unutulmuştur çoktan. Çalışanlara emniyet kemeri, baret taktırabilmek ayrı derttir. 10-15 katlı binanın dış iskelesinde çalışan, güya beline emniyet kemeri takmıştır ama ucu boştadır. Ne iskeleye ne de emniyet halatına bağlı değildir emniyet kemeri. Boştadır boşta. Sorunca, uyarınca boşta olan ucunu sallayarak cevap verir sana. Dalga geçer gibi güler bir de.. Cevabı “Rahat çalışamıyordur” bir yere takarsa. Düşüp biri ölünce sanki onu sen iteklemişsin gibi de sana düşman olurlar anında..
Ahh ahh.
Bir dokun bin ah işit. Saymakla bitmez.
Hepinize sağlıklı günler dilerim.
Mimar Suat Zobu
.
YORUMLAR
Yazını da da okudum yorumları da
Hani bir reklam vardı:
"Su sıcak sabun Komili"diye.
"Sahi yarın otellerde havuzlara girilecek mi?
Acı acıya su sancıya "diyenler kimler?
Haa... Yat uyu bu yazıyı güne getirmezler.
Suat Zobu
Bir ucu dine dayansaydı belki gelebilirdi.
Sen büyük adamsın abim. İYİ ki varsın.
Saygımla öperim el'den
kel'den..
Muhteşem!..Memleketimin değerlerine saygımız sonsuz.Hele de işini büyük bir heyecan ve özveriyle yapan meslek mensuplarına..Bilgelerin konuşması vaki olduğunda ağzı olanlar da susup kulaklarını açar.Tıpkı siz konuştukta benim dinlediğim gibi.Benim dayım da mimar. İki kuzenim de mimar..Benim şiirimde bahsi geçen mimarlar sizler gibi işinin ehli olup duyarlı bir şekilde görevini yapanlar değil..Sizler gibi donanımlı ve dürüst olanlar da var elbette .Sizleri tenzih edeyim bir defa..Her meslek sahibi mesleğinin bilincinde olarak görev yapsa işte o zaman insanlığa gerçek manada insanlığa hizmet edilmiş olunacak.Hepinize sağlıklı günler diliyorum.Saygıyla..
"Bizim mesleklerimizden inşaat yapıp da zengin olanlara pek rastlanmaz. Çünkü biz çalmasını bilemeyiz, çalamayız.. Demirden çalsak çalamayız riskini biliriz. Betonun dozundan çalmasını bilemeyiz çünkü riski vardır, iğneden ipliğe düşünürüz."
Allah razı olsun sizlerin gönlü zengin
vicdanları temiz az da olsa aldığınız para helal
siz daha zenginsiniz
evet ağzı olan konuşuyor
çok çok çok haklı bir isyan
işin ehli olmayan fırıncının ekmeği nasıl eciş bücüş olursa
hırsız müteahhitlerin yaptığı binaların altından da Alya bebeklerin annelerinin cansız bedenleri çıkar
);
üzgünüm çok...
Bence ağzı olan konuşmalı!
Niye mi?
Nerde okuduğumu hatırlamıyorum Lakin bir filozof ya da bile sözü olduğu aklımda. Bir çobandan bir bilgenin alacağı öğütler var diye yazmıştı. Elbette yazar haklı haklıda biz ağzı olan sussun dediğimiz için bu günlerdeyiz. Siyasetin kaymağını yiyenler, memleketin toprağını satanlar, ağzı olan konuşmadığı, sustuğu, ağam bilir dediği için, depremler millete zarar veriyor.
Depremden kim zarar görüyor? iki gün önce bir deprem bilimci açıkladı. Bir gerçeğin altını çizdi. Diyor ki "Vatan için şehit düşende yoksul, tabii afette enkaz altında kalan da fakir. " Fakirliğin sebebi yoksullar mı? Kesinlikle hayır! Devşirmeler kolay yönetmek için bilinçli olarak halkı yoksullaştırıyor. Eskiden orta direk vardı. Anayasayı bir defa çiğnemeden bir şey olmaz diyenler şimdi anayasayı hiç kazımıyorlar. Onun için ağzı olan konuşmalı. hakkını aramalı. Sokağa çıkıp yalan yanlış bağırmalı. Elbette sözüm Mimarın tespitlerine değil.
Selam ve sevgilerimle.
Suat Zobu
"Vatan için şehit düşende yoksul, tabii afette enkaz altında kalan da fakir. " kesinlikle katılıyorum.
İnsanlar haklarını elbette aramalı. Amenna.
Fakat ağızdan ağıza fark var, benim söylediğim, söylemeye çalıştığım o. Sizin mesleğiniz ile ilgili olarak ben şöyle bir şeyler söylesem mesela. Çok uç noktalar olacak belki ama; şimdi Azerbaycan da haklı bir savaş var. 30 yıllık işgaldeki topraklarını kurtarmaya çalışıyor. "Karabağ'da yukarıdan ve aşağıdan ilerlemeye çalışıyor. Bunlar çok yanlış. Ortadan bodoslama dalmalıydı" desem.
Hatta biraz daha ileri götürüp "Nahcivan'la arasında yaklaşık 40 km mesafe var oradan bir koridor açsa direkt Türkiye'den yardım alsa" desem. Azıcık daha ileri gidip "Biz Azerbaycan'la kardeş ülkeyiz. Biz bu yandan, onlar o yandan" desem. Az daha zorlasam "Türkiye 2-3 günde Ermenistan'ı yutuversin" desem.
"Hop hop o kadar da uzun boylu değil" denilmez mi? Uluslararası sorunlar çıkacak elbet. Amerika, Rusya, diğer ülkeler ortalığı yıkacak elbet.
Mesela dedik komutanım.
Benim yazıda anlatmaya çalıştığım bizim mesleğimiz ve sorunları. Herkesin kendi işini yapması lazım. Enkaz üstünde poz vermek, yaşlı bir kadından yıllar öncesinin hesabını sormak, bizim mesleğimizi küçümseyerek proje rulolarını savurup atmak zoruma gidiyor.
Enkazda Türkiye'nin her yanından gelmiş canla başla çalışan, toza toprağa bulanmış yiğitlerden gurur duyuyorum. Hepsini alınlarından öpüyorum.
Selam ve saygılarımla.
Elif bebek mucizesi bir enkazdan çıkarılınca yaşandı. O enkaz neden oldu?
Eskiden baytardan doktor, mahallenin yaşlı kadınlarından ebe, şifacı olurdu. İnsan ömrü kırk yaşını gördü mü yaşlı denirdi. Dilerim ki TIP da yaşanan gelişmeler inşaat sektöründe de bir an önce başlasın. İşi erbabı dışında herkes yapınca böyle olur, haklısınız. Her yer müteahhit...
Sevgilerimle...
Suat Zobu
İnşaat sektöründe de çok müthiş gelişmeler var. Her gün yeni yeni teknolojiler çıkıyor ve ülkemizde de uygulanıyor.
Sıkıntı işi ehlinin yapmaması ve hırsızlık. Malzemeden çalma. İzmir'de sadece 17 bina yoktu ki. Binlerce bina vardı içlerinden en kötü olan 17 tanesi yıkıldı. İyiden kötüye doğru bir sıralama yapılsa en alttaki 17 bina. 18-19-20...... de risk yok mu? Var. İşte onları tespit etmek ve önlem almak lazım. Onda da yine işi ehline yaptırmak lazım.
Yukarıda Necati Hocama verdiğim cevapta da anlatmaya çalıştım sıkıntı işi ehline bırakmamakta.
Herkes kendi işini yapmalı ve en iyisini yapmalı. Ben gidip de bir kalp cerrahının yaptığı ameliyatı yapmamalıyım.
Selam ve saygılarımla sağlıklı günler dilerim.
Hadi buyur ?
Ağzı da var, bilgisi de.
Yazmış adam.
Bildiğini bildirmiş işte...
Var mı verecek bir cevabınız?
Pardon...Pardon...
Verdiniz ya bir cevap.
Hani dediniz ya:
"99 depreminde bu kadar çabuk hareket edilmemiştir."
Yaşa be!!!
Gördünüz mü başarıyı?
Senin görevin öldürdüğünü enkazdan çıkarmak değildi.
O canların ölmemesi için önlem almaktı.
Sahi ne zaman nerede keyif çayı atılacak?
Bilelim de, şayet kaparsak çayı, rantınıza kurban gidenlerin
mezarlarının başında içeriz...
Yazık...Çok yazık...
Canım kardeşim, adamın hası kardeşim benim...
Kaleminden, yüreğinden,o diplomayı almak için çürüttüğün
dirseklerinden saygıyla öperim.
Suat Zobu
Benim sıkıntım işi ehlinin yapmaması. Bunu anlatmaya çalışıyorum. Çıkıp da ahkam kesmek çözüm değil. Çözüm işi ehline bırakarak sorunlu binaların sorununu çözmek. Cumhurbaşkanlığının resmi rakamlarına göre (yanlış hatırlamıyorsam -bina değil konut olabilir-) 650.000 civarında. İşte bunların sorununu çözmek gerekir. En güzel çözüm de yıkıp yeniden yapmak. Yeniden yaparken de sağlam zemine sağlam bina yapmak.
Deprem bu. Afet yani, yani milli felaket. Bunda iktidar muhalefet bilmem ne olmaz.
Giden canlar hepimizin. Bu gün ona yarın bana olabilir.
Çürük yumurtaları ayıklamak lazım.
AMA EHLİNE YAPTIRMAK KAYDIYLA..
Selam ve saygımla ellerinden öperim. Özellikle kel'den.
Sağlıklı günler dilerim.