Kötü Günümüzde Kim kalıyor ki Yanımızda
Kimisinin hastası, kimisinin ölüsü, kimisinin ne derdi vardır kim bilir şu an. Kim arzular ki derdinin olmasını… Ne leylekle geliyor, ne yağmurlar düşüyor, ne harmanda savruluyor… Deprem gibi yangın gibi fırtına gibi aniden ve hazırlıksız yakalıyor. Alışkanlıklara ve eğlencelere dur diyor. Ne kahramanınız yanınızda, ne lideriniz sesinizi duyuyor, ne iyi gün dostları… Eğer varsa yalnızca sevdikleriniz!
Anlıyorsunuz ki, herkesin bir hayatı var, kendini bağlayan hedefi… Siz onlara sadece piyonsunuz. Etrafında kalabalık olmaktan başka bir değeriniz de yok. Görünmeyen bir virüs sizi seçiyor bu arada. İçinizde büyüyor, büyüyor ve derdinizin olduğunun farkına varıyorsunuz. Öksürüyorsunuz-gök gürültüsü, yüksek ateşler için yanıyorsunuz-cehennem, sağa sola dönüyorsunuz-yaprak gibi savruluyorsunuz, ne yemek ne içmek ne de eğlenmek istiyorsunuz. Şifa için imdat ediyorsunuz. Beraber olduklarınız yanınızda olmayınca, o yalnızlıkta mecburiyetten şifa ver Ya rabbi diyorsunuz. Ne dualar ediyorsunuz. Belki beraber olduklarınızla yaşadığınız, Rab hakkında atıp tuttuğunuz, Onu inkar ettiğiniz, Onun öğütlerine kulak tıkadığınız anları unutuyorsunuz. O Rabbimdir ve ondan başka sığınacak kimsem yok diyorsunuz. Hatta öğütlerini ve ibadetlerini samimiyetle, tavuk gelecek yerden kaz esirgenmez misali aksatmadan yapmaya çabalıyorsunuz, ağlıyorsunuz, muson yağmurları gibi… Öylesine çaresizce!
Dert olmasaydı, hastalık olmasaydı… Herhalde herkes, Nemrut gibi kendisini Rab diye takdim eder, herkesin önünde secde etmesini isterdi. Nitekim, öyle liderler var ki, bunları yapmadılar mı… Nice şöhretler var ki, peşinden koşturmadılar mı… Bir randevu almaya, onunla bir yemek yemeye, ondan çıkarınız için bir şeyler istemeye çırpınmadınız mı? İşte onlar ne sizi tanıyor ne de şifanıza yardım ediyor. Peşinden koştuklarınız, Rabbi inkar ederek yaşayan, sömüren kişiler yok artık yanınızda. Sonra öyle bir zaman geliyor ki, o kişiler ölüyor. Herkes gibi bir tabutta cenaze namazı kılınıyor. Herkes gibi helallik isteniyor. Herkes gibi üstüne toprak atılıyor ve sonra da o mekan terk ediliyor. Hatırlansa kim hayırla yad ediyor ki… Taziye edenler her ne kadar iyi niyetli görünselerde kalplerinde ne kinleri döküyorlar içten içe cenazesinde… Kimse bilmiyor onların kalplerini, üzüntülü hallerini ve oyuncu karakterlerini, orada bulunanlardan tam not alıyor.
Kimin peşinden gidiyoruz, onları tanıyor muyuz, onun dertleri ne kadar bizim olmalı… Diyor muyuz? Öyle insanlar var ki, insanlar hangi şekle girerlerse girsinler hala hayırla yad ediliyorlar… Kimileri de var ki, hala arkasından küfür ediyorlar. Yani yaptıkları iyiyse iyi, kötüyse kötü o toplumu etkiliyor. Ancak yine başka bir yoldan, başka kötüler ya da iyiler topluma sürülüyor. Yine kanıyoruz, yine aldanıyoruz, yine kurtarıcı arıyoruz. Bir türlü dert sahibi olunca yalnız kalacağımızı ve kendimizden ve Rabbimizden başka dostumuzun olmadığını anlayamıyoruz. Kötüye küfrederken, başka kötüyü alkışlıyoruz. Yine hayallerimizi ve eğlencelerimizi onu ideolojisi etkiliyor. Oyunun adı değişiyor ruhu değil. Yine kanıyoruz. Yine dertlerimiz olduğunda yalnız başımıza melül melül geziyoruz.
İnsan şunu kabul etmeli ki, ölüme bile yalnız gidecektir. Etrafında ki doğa, insan ve ideolojiler gelip geçici… İnsan sadece ömrü boşu boşuna harcıyor. Kendisini Rabbine yönlendirenler sadece onlar yalnızlıktan kurtuluyor, onlar kazanıyor. Dertleri hep geçici, sıkıntıları harmanda ki saman gibi savruluyor. İbrahimin ateşi su oluyor, Yunus balığın karnında Yunus peygamber eviymiş gibi yaşıyor. Eyüp dertlerine şükrediyor, ona gençliği müjdeleniyor. Rabbim kendine kul olana ol diyor ne istiyorsa oluyor. Derdim var diye şikayet ettirmiyor. Etrafında ki küfürleri, virüsleri, çığırtkanları görmüyor, onlara özenmiyor, ölümle ve rızıkla tehdit etseler sadece gülüyor, hani , Allah’tan geldik yine Ona döneceğiz diyor. Her nimeti o vermiyor mu? Kimden neden korkayım ki… O ne zaman yanına çağırırsa koşa koşa giderim diyor. Derdim sadece özlemdir, gurbettir diyor.
Derdi olanlar var, derdine kapı kapı derman arayanlar. Hayatını zindan edenler. Gülemeyenler, etrafını göremeyenler… Her işin oluru, Rabbine teslim olmak, başka türlü insan bu çaresiz dünyada dertten kurtulabilir mi? Dünyayı ne kadar seversen sev, ölüme çare bulabilir mi? Aşk dediğin dünyalık duygu seni terk etmiyor mu? Yazdığın kalem tükeniyor, yaşadığın zaman geçip gidiyor, sevdiklerini toprağa koyuyorsun, sevmediklerin eziyet etmeye devam ediyor. Neleri eleştirsek, eleştirdiğimizi de eleştiriyorlar. Hep ben haklıyım diyen ama ortada hakkın olmadığı kısır döngüler. Ne lede var ne avuçta…
Hani birileri diyecek ki, Her yazdığını islam’a mal ediyorsun. Nefesimin sahibi bile Allah’ken ben başka neyi düşüneyim. Neyin doğruluğunun peşine düşeyim ki. Kişi ne kadar Allah’ı inkar etse, kıyısından geçmese de, Allah o kişiye öyle dertler veriyor ki, Ona Kul olduğunu hatırlatıyor, Ta ki kendisini unutacak merhaleye gelene kadar, o zaman da canını alıyor. İyi düşünmek gerek, elbette kendimizi… Kendimizin dışındaki hiç kimseden ne dünyada ne de öbür dünyada fayda görmeyeceğiz.
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.