- 1106 Okunma
- 8 Yorum
- 5 Beğeni
Baba Haydar
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
1978 yılının Mayıs ayını hiç unutamıyorum.
Babam polis memuruydu. Mahallemizin karakolunun baba Haydar lakaplı komiseriydi. Herkes tarafından saygı ve sevgi duyulan bir kişilikti. Küçükken çok girip çıkmışımdır karakola ve içindeki ranzalarda kısa süreli uyuklamalarım olmuştur. Şu an düşündüğümde babamın bir kahraman olduğunu daha iyi anladığımı fark ediyorum. Gerek yaptığı iş, gerekse o memur maaşıyla kendi dışında 6 boğazı doyurması ve evi döndürmesi inanılmaz geliyor. Ben en büyük oğluydum.
Babam 34 senelik vazifesinden sonra emekli oldu. Tek amacı emeklilik ikramiyesiyle eşine ve çocuklarına büyük bir ev almaktı. Sonra tadını çıkarabilirdi belki hayatın. O zamanlar 13 bin küsür liraya güzel bir ev alınabiliyordu. Fakat bir durum oldu, babamın bir arkadaşı paraya sıkıştı ve babamdan borç para istedi. 5 ay sonrada o emekli oluyordu, bu durumu bilen babam, emekli ikramiyesinin büyük bir kısmını borç olarak verdi ona. Fakat aylar geçmişti, para geri gelmiyordu. Her salonun kapısını açışımda ortalık görünmüyordu sigara dumanından. İçine dert olmuştu, çocuklarına almak istediği evi alamamıştı. Gururu incinmişti. Bir noktaya devirip bakışlarını öyle donakalıyordu, belki saatlerce. Babamı muayeneye götürmeye karar verdim. İlaçlar kar etmedi. En son Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine götürdüm. Doktor Kriton beye durumu anlattım. Ama Kriton bey: Oğlum hastane ağzına kadar dolu, yatak yok, babanı yatıramam dedi. Bende babamı aldım, gözlerim nemli girdim koluna. Daha hastaneden çıkmamıştık ki arkamızdan Kriton bey seslendi. Dönüp baktım...
Bir yatak mutlaka ayıracağım, 1 hafta sonra babandaki değişime inanamayacaksın dedi. Bu sözleri üzerine sarıldım ona. Gerçekten de 1 hafta sonra babamı aldığımda, çok neşeli ve sağlıklıydı. Bir müddet bu böyle gitti. Ama sonra daha kötüleşti birdenbire. Ben o sıralar gazetede çalışıyordum. Bir sabah yazıhaneye gittiğimde arkadaşlarım geldi yanıma. Yusuf, bu sabah bir ceset vurdu kıyıya. Emekli bir polismiş dediler. O an anladım babamın öldüğünü. Teşhise gittiğimde sadece kesinleşmişti.
O günün önceki günü babam beni ziyarete gelmiş öğrendiğime göre. Beni bulamamış, belki orada olsaydım bunlar olmayacaktı. Ondan sonra Sarayburnu’na gidip kendini atmış denize. Kendini attığı yerde onlarca Birinci izmariti bulunmuş. Kimbilir neler düşündü de ardı ardına yaktı sigaraları.
Babam inançlı bir insandı. Zamanında içki içmiş ama tövbe etmiş bir daha içmemişti. İntiharın en büyük günahlardan biri olduğunu bilip, her zaman söylüyordu gazete haberlerinde karşılaştığında. Babamı defnettik. İmamla yalnız kaldığım bir anda sordum bunu. İntiharın anlık bir boşluk olduğunu, o anki refleksle yapıldığını dolayısıyla içimin rahat olması gerektiğini söyledi. Belki beni üzmemek için böyle söyledi bilmiyorum..
Sadece bir şeyi biliyorum babam gerçekten iyi bir "adam"dı..
Not: Hikayeyi babamın gözünden yazdım. Yani bu hikaye hiç tanıyamadığım dedemi anlatıyor..
Not2: Yazımı güne uygun gören seçki kuruluna çok teşekkür ederim..
YORUMLAR
cointreau
Allah Rahmet eylesin, birde hocam şimdiki alimlerimizin bir kısmı aklı gitmeyen bir kişi intihar etmez diyorlar. Aklı gidende sorumlu olmaz diyorlar lar. Tebrik ederim Selamlar Hayırlı günler
cointreau
Benzer hikayeler çok var toplumda... İnsanlara güvenme işinin artık yavaş yavaş suyu çıkıyor... Hele de bu devirde kardeşler bile kazık atıyor birbirlerine... Kaldı ki iş arkadaşları konu olan... Hüzünlü bir hikaye belli bir yaşanmışlığı da barındıran içinde... Ne diyelim Allah rahmet eylesin yakınınıza... Manidardı gerçekten...
cointreau
herkesin hikayesi farklı, artık yazı bile okuyamıyorum. bu yazı da iyice gömdü beni.. benim peder işçiydi, son işi için ukraynaya gitti sanırım ya da rusya, belli bir süre çalıştı bundan 10-12 yıl evveldi, neyse firma anlaşamamış geri geldiler, 2 aylık maaşları kaldı içerde..
ondan sonra da çalışmadı..
büyük amcam da çok para kaptırdı sağa sola borç verdi, isteyemedi.. şimdi yaylada keyfine bakıyor.. torunlarıyla anlaşamıyor pek.. o da kalfaydı.. dolarla maaş aldılar, o yüzden biraz yırttılar ekonomik yönden..
bizi biz yönetmiyoruz üstadım.. ne alamanyay gerek vardı gitmeye ne de rusya ürdün arabistan ukrayna vb yerlere gitmelerine atalarımızın.. lakin boğazın rahip ve imamları, siyasetin yalancıları milleti sömürüyor..
bu böyle gider mi...
belki uygun olmayacak ama y ve z kuşağı ihtiyarlığı beklemez üstadım.. çekmez bu dünyayı ve bu ülkeyi...
4 gün nezarette kaldım fetöden... neyse hakim imza karşılığı bıraktı.. bir hafta sonra imzadan dönerken yolda lise arkaaşımı gördüm, uzun yıllar liseyi okuduğum şehirde yani memleketimde değildim, biraz halleştik, liseden konuştuk falan.. morali bozuktu, lise 1 de benim arka sırada otururdu, çok bilek güreşi yapardık, kimse yenemezdi onu, zayıftı ama bileği acayip sağlamdı.. amcası veya dayısı okulumuzun müdür yardımcısı idi, din kültürü öğremeni hem.. neyse... durumu vasatmış, 1 haftalığa küçük bir miktar borç verdim kendi durumumu düşünmeden, dayanamayız bizler.. daha gelmedi..
kimi insan borçunu bir ister iki ister artık istemekten de utanır..
diyecek bir şey bulamıyorum.. lakin üzüldüm.
emekli parasını kaptırmış, hayalleri yıkılmış.. çözüm de bulamamış.
inanç mı?? inanç veya din şehre göre değil artık, eskiden köy ve kırsalda camiler cemevleri bir sosyalleşme hal hatır sorma haber alma yeriydi, şimdi ise, imamlar para için ezan okuyor,
yani din ehemniyetini kaybetti. ben dindar biriydim.. artık deistim.. peder mi naş vakit namazlı, kendi dini bilgilerime göre değerlendirirsem cennetlik. geldiği zaman namaz kılmadan gitmesini istemem pek, secdadesi cübbesi hazırdır..
ara sıra kızar bari cumaya git oğlum der, ses çıkarmam.. ne diyeyim, deist oldum mu?? deistlik ne bilmez bile..
niye yazdım bunları bilmiyorum ama yazınız yazdırdı nesildaşım..
hayatın size gülmesi dileğimle..
Y Kuşağından selamlar.
cointreau
Mevzu belki de güvendiğimiz insanların bizi arkamızdan bıçaklaması. Her isteyene borç verilmiyor sonuçta. Ya da belki de canımızı yakmayacak kadar borç vermeliyiz tanıdıklarımıza. Çünkü verdiğimiz para bir gün mutlaka işimize yarayacak oluyor ama geri gelmediğinden sıkıntıya düşüyoruz. Siz de çok elim olay atlatmışsınız belli ki. Geçmiş olsun her açıdan. Y kuşağı ve Z kuşağı ihtiyarlığı beklemez tespitinize katılıyorum. İnanılmaz stres var her yerde ve yıllar ilerledikçe bu artıyor. Haber izlemez oldum artık, zira içimizi açacak tek bir haber bile olmuyor. Bu böyle nereye kadar gider bilmiyorum..
Teşekkür ederim değerli yorumunuz için. Yazıma tercüman oldunuz. Saygılar ve selamlar..
Aslında etkilenmek istemesem bile okurken tüylerim diken diken oldu..birkaç ayrıntıyı değiştirsem sanki kendimi okur gibi olurdum...
Bazen benzer hikayeler geçiyor başımızdan ya...en acısı hikayeler demek sanırım yaşadığımız onca acı, üzerinden zaman geçince birer hikayeye dönüyor işte...
Yine de arkasında çok daha önemli bir şeyler bırakıyor böyle insanlar...ADAM ne demek öğreniyor insan...
Ben hastalıktan kaybetmiştim babamı lakin onun lakabı da " BABA " idi...
Kaleminize sağlık...
black_sky tarafından 8/25/2020 12:43:29 AM zamanında düzenlenmiştir.