- 1320 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
KATILMAYAN KINAMASIN
CAN ÇEKİŞEN EDEBİYAT
Beni bu makaleyi yazmaya sevk eden edebi kural, edebi ahlak, edebi aşk ve edebi dürüstlüktür. Edebiyat; başlı başına güzel ahlakın ürünleri değil midir, sizce?
Her alanda Teknolojilerin gelişmesiyle dünyayı saran, " Z - KUŞAĞI" denilen yeni yetme gençleri kendine hayran bıraktıran giyim tarzları, saç modelleri, özü Türkçe olsa da söyleyiş şekli ecinni anadiline benzeyen, yeni bir kültür türü maalesef ülkemize bilinçli olarak yerleştirilmiş kanısındayım. Bugün; hangi amaçlar taşıdığı belli olmayan kültürü tartışmaya açmak için değil, bu kültür ruhundan esinlenerek edebiyatımızda yeni bir yazı tarzı yaratanlara şaşıyorum doğrusu.
Yeni yazı tarzıyla, bir cümlede bakarsınız kırk – elli sözcük ardı ardına sıralanmış, aralarında hiçbir noktalama işareti kullanılmadan, gerçek amaca sondan iki – üç sözcükle anlam kazandırılarak tamamlanmıştır. Haa… denilebilir ki eski yazarlardan Nurullah Ataç da elli- altmış kelimelerden oluşan cümleler kurmuştur. Doğrudur, cümlelerinin arasında mutlaka virgüller ya da noktalı virgüller kullanarak anlam bütünlüğünü sağlamıştır. Acaba diyorum, düşüncelerini açıklayan bazı gazeteciler gibi İmla kuralları da cezaevlerinde kilit altına mı alındı, haberimiz olmadan? Kim bilir, belki… Çevremde rastladığım, yazılarını okuduğum kişilere sorduğumda;
“Herkesin bir tarzı var, benim de tarzım budur.” Der ve haklılığını ortaya koyar. “Haklılığını ortaya koyar” diyorum, çünkü yaşam tarzımızda neler değişmedi ki… Varsın yazım kurallarımız da değişsin, ne çıkar? Ne de olsa imla kuralları, noktalama işaretleri yerini yeni tarzlara bırakmamış mıdır?
Edebi şahsiyetler her dönemde kendilerine, lise sıralarında edebiyat öğretmenleri öğrencilerine, eli kalem tutan edebiyat severler arkadaş ortamlarında aynı soruyu sormuşlardır her daim,
“Edebiyat nedir..?”
Verilen cevapları yazmaya çalışırsak, sanırım kocaman bir kitap meydana gelmiş olur.
Bana göre edebiyat, gerçeklerin hayal ile süslenmesidir, hani gerçekler daima çıplak gezmeyi sevmez mi? Duygusal bir toplum olmamız nedeniyle genellikle yazılarımıza hüzünlü bir ruh vermeye çalışmıyor muyuz? Gördüğümüz, duyduğumuz ve yaşadığımız gerçekleri hayal ile süsleyerek biraz da duygusal tarafımızı katarak hikayeleştiriyoruz , ya da duygu ve düşüncelerimizi makale olarak kaleme almaya çalışırız.
Başka bir mesele de; benim için önemli olan bir eserin içeriğinden ziyade edebi yönüdür... Anlaşılır cümlelerle güzel Türkçe dilimize argo kelimeler katmadan, aralara Türkçe anlamı olmayan sözcükler sıkıştırmadan, çok çeşitli şivelerden oluşan Anadolu kültürünü yaşayan ve yaşatan insanlarımızın anlayacakları bir üslupla, anlatmak istediğinizi mükemmel bir şekilde anlatma tarzıdır.
Sözüm meclisten dışarı bazı yazar arkadaşlarımızın yazlarında kullandıkları sözcükler ve cümleler benim için hiçbir şey ifade etmiyor. O tür sözcükler yazmaya kalkışırsak inanın buradan Çine yol olur, tabiri caizse...
Hani halk arasında derler;
"Arkadaşını söyle kim olduğunu söyleyeyim, " bir de;
"Kişinin iştir aynası" sözlerinin doğruluğuna az çok inananlarımız vardır, sanırım… Buradaki; arkadaş kalem, işi gösteren de eserlerimiz değil mi? Yazılarımızda samimiyet, dürüstlük ve insanlara verdiğimiz değerler kendini apaçık göstermektedir. İnanır mısınız bilmem, her gün bu sitede günlük olarak yayınlayan yazıların tümüne göz atıyorum. Ruhumu okşayan, ahlaki değerleri yüksek sevgi dolu yürekleriyle düşüncelerini anlatan yazar arkadaşlarımın ifadelerine hayranım. "....... yazar hakkında ne düşünürsünüz?" diye sorulursa hiç görmediğimiz halde duygularını, düşüncelerini ve ahlaki değerlerini az çok anlatabiliriz, galiba.
Bu makaleyi yazmak için neden gerek duydunuz derseniz, okuduğum bazı yazılarda – edebi açıdan - anlam veremediğim sözcükler ya da kültürümüzden uzak kullanılan cümleciklerdir. Asıl anlamlarından uzaklaşmış sözcüklerden kurulu, anlaşılması zorlaşan çetrefilli tümcelerle yazılmış metinlere ne denmeli? Oysa yazıların içeriği anadilimizle ufkumu açacak, yerine göre güldürürken beni düşüncelere sevk edecek, bana mesajlar verecek nitelikte olmalıdır. Cümleler arasına sıkıştırılan şekli şimali değiştirilen sözcükler, öz Türkçe yerine anlamı belli olmayan kelimeler insanımızı Anadolu kültüründen uzaklaştırmaktadır. İşte üzüldüğüm taraf budur. Bakarsınız birileri çıkar;
“Kusura bakma Mehmet hocam, eğitimci kimliğinle bize ayak uyduramıyorsun, bizler artık yeni yarattığımız " Z - KUŞAĞININ" kalemşörleriyiz, eskiler geride kaldı…” diyebilirler.
Varsın desinler… Biz edebiyatı, edebi şahsiyetlerin eserlerini irdeleyerek öğrendik. Her bir şair ya da yazar, başlı başına bir memlekete değerdir, benim gözümde. İdeolojileri, inançları, fikir ve düşünceleri ne olursa olsun fark etmez, gerek Türk şiirinde, gerek hikâye ya da makale alanlarında bizlere çığır açanlar ne yecüc - mecüc duygularla, ne de ecinni ana diliyle eserler miras olarak bıraktıklarına şahit oldunuz mu? Rahmetle anacağımız; Nazım Hikmetler, Necip Fazıl Kısakürekler, Faruk Nafiz Çamlıbeller….. vb. şairler; Sabahattin Aliler, Peyami Sefalar, Yaşar Kemaller, Kemal Tahirler, Yakup Karaomsanoğlu ….gibi daha yazamadığım şair ve yazarların eserlerini nereye koymalıyız? Hayatta olanlara selametler dilediğim Ömer Zülfü Livaneliler, Ayşe Kuleler, Nazan Bekiroğlular, Hasan Toptaşlar gibi yazarlarımız bizi hem geçmişe götüren, hem de günümüzü bize yaşatan eserleriyle edebiyatımıza ışık tutmuyorlar mı?
Anadolu’muzun tüm bölgelerini kasıp kavuran, okullarımıza kadar inerek gençlerimizin yeni tarz kültürlerini destekleyebiliriz ya da eleştirebiliriz, başka tartışma konusu…
Yeri gelmişken yıllarını eğitime adamış emekli bir öğretmen olarak; İkibinli yılların başlarından itibaren eğitim sistemimizde yapılan değişiklikler ile hüsrana uğrayan bir ülke kalmış hafızamızda. Anlama ve anlatmaktan uzak, yazmaktan aciz - yetenekli çocuklar hariç – bilgi ve genel kültürden çok uzak kalmış, tarihi bilmeyen, coğrafyadan anlamayan edebiyattan nefret eden yeni bir nesil meydana geldi. Sadece testlere dayalı bir eğitim sisteminden ne çıkar…? Her mahalleye bir İHL açmanın hiçbir izahı yoktur. Eskiden halk arasında İHL’ara karış bir saygınlık biliniyorken, an itibariyle nefrete dönüştürmesine gerek var mıydı? Şimdi, eğitim sistemini değiştirme lüksümüz var mı? Var, ama yeni bir eğitim sistemi rayına oturması için uzun seneler ister. Nasıl ki yirmi yıldır milyonlarca gençlerin eğitimini gözden çıkardık, yeni bir eğitim sistemi ile de gözden çıkarılması gereken milyonlarca yeni gençler olacak. Eski müfredat yeterli miydi, hayır çıkarılması gereken bilgi kirliliği hem de çok fazlasıyla vardı. Sistemle fazla oynamadan gereksiz bilgiler müfredattan elbette çıkarılabilirdi.
Ben mutluydum eski sistemle ders verirken sınıfımda, öğrencilerimin de mutluluklarını okuyordum gözlerinden. Ne çare…
Yazdıklarımı saçma bulacak olanlar çıkacak elbette, ama gerçekler her zaman çıplak gezmeyi sevmez mi…?
24 Haziran 2020
Mehmet AKIN
YORUMLAR
Tekrar Merhaba Değerli Öğretmenim,
Bizim meslektaş olarak algıladığımız 'edebiyat' sözcüğü ile sosyal ağlardaki karşılığı her zaman aynı olmayabilir.
Hepimiz her ne kadar evimizin gelir gider dengesini kurmayı becerebiliyorsak ama buna rağmen ekonomi konusunda bir öneri getiremiyorsak... biraz bunun gibi belki... :)
Buna rağmen ekonomiye zarar vermeyecek (!) kadar bu işi bilmemiz de takdire şayan!..
Çok değerli Meslektaşım!..
Bildiğiniz gibi her edebiyat ait olduğu ülkenin anadiliyle yapılır. O nedenle de her ülkede kendi ana dili sınıf geçmede 'ortalamayla geçmeye girmeyen' tek baraj dersidir.
Oysa ülkemizde sınıf seviyesine göre Türkçe ya da Türk Dili ve Edebiyatı dersinden geçer not almayan öğrencinin velisi 'Nasıl olur?... Kim ana dilini bilmez ki?' diyebiliyor. Daha da ileri gidip etnik kimliğinden dolayı bu dili okumak zorunda olmadığını savunabiliyor!... :(
Tüm meslek hayatımda böyle iki vaka yaşadım sadece... Bunlardan biri etiketinin çok kabarık olmasıyla övünen bir 'yüksek mimar'dı... Bu konuyu dile getirdiği zaman:
- "Büyük iki kızınızın üniversitede okuduğunu belirttiniz. Siz de lisans ve lisans üstü tamamlamış biri olarak siz ve kızlarınız, bunları hangi dille okudunuz? " dediğimde... çok şaşırdı:
- "Tabii ki Türkçeyle!.." dedi.
- "Şimdi mi aklınıza geldi etnik kimiğiniz? Bu ülke ayırım yapmadan size her hakkı tanımış, isediğiniz yere kadar okutmuş da ( üstelik burslu okuduğunuzu da açıkladınız biraz önce ) siz neyin ezilmişliğini anlatıyorsunuz bana? Şimdi bitiniz kanlandı da sesiniz mi yükseldi? Bir gün idealinizi gerçekleştirir de ülke kurarsanız, sizden böyle bir talepte bulunulursa ne yapacağınızı da bir düşünün. Almak kolaydır da verme zordur. Her vatandaş, etnik kimliği ve kendi ana dili ne olursa olsun, yaşadığı ülkenin resmi dilini bilmek zorundadır. Bunu size anlatmak zorunda kalmam bile hoş değil!... "demiştim. ve bu konuşma büyük bir devlet lisesinin öğretmenler odasında herkesin ortasında yapılmıştı.
İkinci örneği Arap bir veliyle yaşadım. Ülkemizde 'Arap seviciliğinin' arttığı dönemin öz güveniyle ( henüz hiçbir not verilmemiş, değerlendirme yapılmamış ) oğlunun bu dersi okumak zorunda olmadığını, onun bir ana dili olduğunu belirtti bana. Ben de :
- "Bir ana dil yetiyorsa, çocuğunuza iki Batı dili eğitimi neden aldırıyorsunuz? Hazır o dilleri biliyorken çocuğunuzu neden o dillerin egemen olduğu ülkelerde okutmuyorsunuz?.. Çünkü bu seviyeyle orada 'barajı' aşamayacağını ve buradaki kadar kabul görmeyeceğinizi biliyorsunuz?... Siz hangi hakla Türk Eğitim Sisteminin kurallarını kişiselleştiriyorsunuz? Kaldı ki bu kararı veren ben değilim!... Gücünüzü toplayın ve bunu Ankara'ya anlatmayı deneyin!..." dedim.
Karne notu zayıf geldiği halde veli bir daha benimle görüşmeye hiç gelmedi!..
Demem o ki Değerli Öğretmenim!..
Edebiyatın dille yapıldığının bilinci bu topluma verilemedikçe, bu serzenşllerimiz ne yazık ki sürecek.
Çünkü bu toplumu her yönden bölmeyi denediler. Bunlardan biri de kültür tercihi ve tabii buna göre de dil kullanımıydı.
Okuduğunuz metinlerde bunu çıkarmanız çok kolay. Bu, aidiyet zayıflığıdır!... Güçlü olduğunu düşündüğü tarafa yaslanma, kendine o tarafta yer arama çabasıdır!..
Bizim ülkemiz kadar özgürlük nutukları atan - milli değerlerine bağlılıktan dem vuran eli kalem tutanların, kendini tümüyle ana diliyle anlatmaktan kaçındığı bir başka örnek zor bulunur.
Bu konunun üzerine yazılacak çok şey var, çoook!... :(
Globalleşme derken bile neyin dayatıldığını herkes gözünü açıp görmelidir artık!...
Nice paylaşımlarda buluşmak dileğimle Değerli Meslektaşım.
Saygılarımla...
Serap IRKÖRÜCÜ tarafından 6/25/2020 9:56:57 PM zamanında düzenlenmiştir.
Mehmet Burhan AKIN
Her daim bilgilerinize muhtaç olduğumun farkına vardım, yorumlarınızla beni ihya ettiniz. Tereciye tere satmak benim hadım değil, tabi ki. Sadece beni ilahi aşka yönlendiren;
Edep - Edebi - Edebiyat ....
Edep : Güzel ahlak, haya. ar...
Edebi : Sonsuza kadar devam edecek güzel ahlak...
Edebiyat : Güzel ahlak kültürünün ürünleri..
Birbirine bağlı üç sözcüğün sırları içinde zaman zaman kayboluyorum, o kadar.
Vermiş olduğunuz iki örnekten yola çıkarak, kendimi sizden dahi çok şanslı görüyorum. Bir kaç gün önce güne seçilen "GÜN OLA DEVRAN DÖNE" başlıklı yazımda gerekenleri yazmıştım. Kendimi şanslı görüyorum, çünkü soyum Kürt olmadığı halde anadilim Kürtçe, konuşma ve Resmi dilim Türkçedir, anlayacağınız iki dil ve iki kültüre sahibim. Anlayacağınız Kürtçe düşünür Türkçe yazarım, Türkçe düşünür yine Türkçe yazarım. Sizce şanslı değil miyim?
Saygılarımla, efendim...
Kıymetli Öğretmenim; Aslında çürümüşlüğün sancılarını en yakından gören bir eğitimcinin iç yangınından dökülen kor közlerden bir demetti yazdıklarınız.
Bana yabancı olmayan ve de canımı yakan
NİCE SAYGILARIMLA
Mehmet Burhan AKIN
Çok içten gelen bir yorum, doğrusu gözlerim yaşaracak.
Ne yapalım Müslüm Üstadım;
Kanayan yaralarımızı düzeltemesek de, kalemimizle topluma eğitimsel mesajlar vererek avutalım kendimizi, bari...
Size yabancı olmayan o güzelim saygı içinde varolun...
Çok faydalı bulduğum güzel bir makale kaleme almışsınız. Bir çok kez okuyup değerlendirmeye alınacak bir yazı olmuş. Kutluyorum ve teşekkür ediyorum. Güne seçilmiş olsaydı çok iyi olurdu.
Saygılarımla...
Mehmet Burhan AKIN
"Adım Hıdır, elimden gelen budur" misali, karınca kadınca topluma eğitimsel mesajlar vermek - emekli olsam da - henüz bitmeyen görevlerimiz arasındadır, sanırım. Kendi çevremin benden beklentilerini yerine getirmek zorunluluğunu hissediyorum.
Müsaadenizle ;
"Sevgili Asude Hanım Kardeşim" diye hitap etmek istiyorum, çünkü " Edebiyat Defteri Sitesi" aile üyeleri arasına henüz yeni sayılırım.
Yorumunuz beni sevindirdi...
Mehmet Burhan AKIN
Bana çok şeyler anlatan kısa ve öz, kendisine has yorumları ancak
"Bir Dünyevi " Üstadım yapabilirdi.
Şiirsel yorumunuz beni sevindirdi, iyi ki sizinle karşılaştım, üstadım...
Bilinç akışı eskiden beri edebiyatta vardır aslında öğretmenim. Virginia Woolf bu tekniğin en bilinen isimlerindendir. Ben de bazı yazıları okuduğumda sizinle aynı hisse kapılıyorum. Düzensiz, ardı arkasına yazılmış, birbirinden bağımsız gibi duran ama bir şekilde ulanmaya çalışılmış kelime ordusunu sayfaya sürmüşler gibi.
Mutfakta gezinirken tezgahta ütüye rastlarsınız ya o uzun cümlenin nereye gittiğini düşünürken böyle bir kelime giriveriyor araya. Komik geliyor okurken gülüyorum bazen. Yazı bittiğinde ''şimdi ne anladım?'', cevap veriyorum; ''............'' :))
Kendi adıma yabancı kelimelerin kullanılmasına da argonun yazı içine serpiştirilmesine de farklı tekniklerin kullanılmasına da karşı değilim. Ancak hakkını veremeyince toz bulutu içinde karmaşık bir fırtınaya bakar gibi yazılar önümüze geliyor.
Kendi adıma faydalandığım bir yazı okudum. Teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Mehmet Burhan AKIN
Aranıza katılmam kısa bir süre olsa da Sevgili Deniz'in geçmişe dönük yazılarını dahi fırsat buldukça okumaya çalıştım. Eğilmeyen bir baş, kor gibi bir yürek , kendine has bir üslup ve asla kırılmayan akıcı bir kalem gördüm.
İtiraf edeyim ki, acaba bir gün Deniz üstadım benim yazılarıma da yorumlar yapacak mı? Diye beklerken bugün o şerefe nail oldum.
Yabancı kelimelerden kastım, sözcük Türkçe olduğu halde şekil değiştiriliyor örneğin;
"Rukiye " yerine "Rukxi " olarak kullanmak ne kadar doğrudur?
Yorumlar için teşekkürler, efendim...
Değerli Eğitimcim,
Uygun bir zamanımda bu yazınıza kesinlik dönüş yapmak istiyorum, çünkü katıldığım ve katmak istediğim konular var.
Çok kayda değer br konu işlemişsiniz... Yürekten kutlarım...
Şimdilik bu kadar!.. Daha detaylı yorumda görüşmek dileğimle...
Saygılarımla...
Serap IRKÖRÜCÜ tarafından 6/25/2020 9:12:44 AM zamanında düzenlenmiştir.
Mehmet Burhan AKIN
Dört gözle bekleyeceğim, efendim..