- 731 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
Ölümlü Bir Adamın, Ölümsüz Mektubu
Sevgili Şair Hanım,
Seninde bilmeni istediğim üzere, bu gece gözlerimle şahit olduğum en muzdarip gecelerimden birisiydi. Çünkü hem sevinç içinde kaldım hem de hüzün yağmuruna tutuldum. Bilmeni isterim ki, ilk kez biri tarafından bana mektup yazıldı ve o biri sendin. Sen bana mektup yazan ilk kadınsın. Bu benim için elzem bir mutluluktur. Yine bilmelisin ki bana şiir yazan ilk kadın sensin. Sana yazmış olduğum bütün şiirler ve mektuplar senin şu mektubunun yanında küçücük bir satır gibi kalır. Bunun beni ne kadar mutlu ettiğini bilemezsin. Beni anlamanı beklemiyorum ama mutluluktan yana bir beklentim yok artık. Sen gittin ya, beni bir veda mektubuna sığdırıp öylece gittin. Daha mutluluk şiiri yazmaya cüret edemem ben. Keşke seninle uzun uzun konuşup halledebilseydik bazı şeyleri. İmkansızlığı o kadar büyütmüşsün ki düşüncelerinde, artık kaçınılmaz bir şekilde içine hapsolmuş haldesin o kelimenin. İçinden çıkamadığın bir savaşın var. Ben bu savaşta yanında değilim. Bağışla.
Ama zannetme ki unuturum gidişini.
Uyanalı çok oldu şimdi bu rüyadan, üzülme sakın, sen benim her zaman aklımda, fikrimde ve yüreğimdesin. Ben sana seni sevdiğimi söyleyemem. Kolay değildir öyle gelişi güzel bir deyişle sevmek terimi. Senin benden bu kadar kolay bir şekilde vazgeçebiliyor olmana da aldırış etmiyorum. Ne de olsa mesafeler bahanesidir, tek taraflı aşkın.
Ben seni anlayamamış olmaktan hep korkmuştum. Çünkü bir kadının sevilmekten önce anlaşılmaya ihtiyacı vardır. Bu yüzden seni anlamak için hep çaba gösterdim ve sana kati bir saygı duyuyordum. Beni bağışla. Sana en güzel anlarını yaşatamadım. Sana yakından bakmaya doyamadım. Mesela saçlarına dokunup onları birer şiir ezgisi gibi koklayamadım. Ellerine bakıp üşüdüğü zaman ellerime alıp nefesimle ısıtamadım. Ben sana hep yakındım ama sen bana hep uzak oldun. Ben soğukluğuna rağmen içimdeki ateşle ikimizi de ısıtırdım. Yalnızca razı olmalıydın. Rızasız gönüle giremezdim. Girmem de zaten. Neyse daha fazla uzatmadan, ben seni tanıdığım günden beri hep olduğun gibi sevdim. Senin şu hiç göremediğim dik başlılığın, kadınsı yanlarından doğan bilge kişiliğin, bana bir anne oluşun ve öğreticiliğin, beni üzmeden kırmadan kendince içinde bulunduğun savaştan uzak tutma çaban, kararsızlığına rağmen kararlılığın, bana karşı belirsizlik içinde duran tek dizelik çaresizliğin, bana hissettiğin ama söyleyememiş olduğun güzel duyguların, çocuksa tavırların, öylece yapayalnız duran incecik bir papatya gibi tebessüm edişin, henüz içemediğimiz şu çay... Ben işte bunları sevdim. Hayatıma bir şiir gibi dokundun sen. Ben bu dokunuşla hayat buldum. Bir şiir gibi geldin ve bir satır gibi keskince gittin. Ben sana mecbur değilim. Meftunum. Şimdi git gidebilirsen. Ben alışkınım zaten. Ta en başından beri, hep yeniden doğarım acılarımla. Kim benden uzaksa, kim bana yakınsa bilirim hep bir acı bırakmıştır bir yanımda. O acıya sarılır dururum. Sonra unuturum. Unutulur elbet bütün acılar. Çünki yarınlar acılara mahal vermez. Gelip geçiyor işte herşey.. Tıpkı senin gibi. Biliyorum unutulacak bu olup bitenler. Ben olmayacağım bıraktığın gibi. Belki de hiç olamayacağım. Vakit ölümü kolluyor ben ise hiçbir şey yapmamaktayım. Bu çaresizlikle yaşamayı öğrendim. Kendimi karşıma alıp konuşmayı, yutkunduğum cümleleri savurmayı öğrendim. Bu sebepten susmak bilhassa konuşmaktır kendisiyle insanın. Ben de öyleyim. Öylece izlerim bu kaskatı dünyayı uzaktan.. Özlemek devriye atar düşüncelerde, ben o kelimeyi bir timsah gibi yutarım. Ufkumu aşan bütün kelimelerden uzak dururum. Kıtaları ayıran denizlere bakmam. Su akar yolunu bulur da, ben bulamam. Bu ebedi kaçışım, bir karış toprağa vardığım zaman son bulur. Ben ki en derin çukurlara gömülsem sığmam. Bu ölümsüz mektubun kifayetini sana bahşediyorum. Onu tozlu raflarda saklamanı diliyorum.
Şu küçücük kalpte nice hakkın yüklü.
Sevgili sevda’m ve veda’m.
Bu bir veda mektubu değildir inan.
Ben sana asla veda edemem.
Çünkü ben vedaları sevmem.
Her veda bir ayrılıktır çünki bilirim.
Bu sana yazmış olduğum ve seninle görüşeceğim o güne dek sana hatıra olarak emaneten verdiğim bir mektubun biçimsiz halidir.
Seni emanetleri en güzel koruyan Allah’a emanet ediyorum.
Bu naçizane mektubu al olur mu?
Hoş geldin.
Hoş kalasın.
Bütün kalbimle, bu son cümlemin ağırlığını daha fazla taşıyamadan gidiyorum.
26.04.2020