- 675 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
-BİLİM VE TAASSUP NOKTASINDA İSLAM ALEMİNDEN KARELER-
İslam aleminin temel problemlerinden biri hatta başta geleni belki de, asırlar önceki yüksekliklerin güncellenmesi bazında her şeyden evvel bunu sağlayacak kafa yapısına sahip olunmaması noktasında cereyan etmektedir. Bin yıl önce İspanya’da Endülüs ve Abbasi döneminde ulaşılan merhale, yahut Selçuklu ve Osmanlının yüksek zamanları o çağın şaheserlerini verir hiç kuşkusuz.
Ne ki, daha önce erken İslam, orta İslam, geç İslam tabir ettiğim bir durumsallık vardır İslam tarihinde. Erken İslam hiç şüphesiz Hz. Peygamber dönemiyle başlayıp devam eden, medeniyet tarihi bazında ise özellikle Endülüs, Abbasiler, Selçuklu ve Osmanlının belirli evreleriyle taçlanan bir tarihselliği önümüze koyacaktır. Orta İslam bu süreçler manzumesinin işlemesindeki durağanlığı kapsar. Dinamizmin kaybedilip statükoya teslim oluş özünde tüm uygarlıkların, devletlerin, imparatorlukların hüsranı olmakta. Aşama olarak bir içten içe çürüme, tükenme görülür. Dış istila ve yabancı nüfuzunun artması ancak devamıdır bunun.
Mesela Moğol istilası kimi zaman zannedildiği gibi İslam medeniyetinin çözülüş ve dağılmasının nedeni değil neticesidir. Ne diyor yüce Allah? “Ardında ve önünde insanoğlunu takip edenler vardır; Allah’ın emriyle onu gözetirler. Bir millet kendini bozmadıkça Allah onların durumunu değiştirmez. Allah bir milletin fenalığını dileyince artık onun önüne geçilmez. Onlar için Allah’tan başka hamide bulunmaz.”
Erken İslamdan orta İslama dönüşümü dış tahrip ögelerine açık hal alış izler basamak olarak. Geç İslam ise son asırlarda birçok İslam ülkesinin dış güçlerin boyunduruğu altına girmesi ve batının, batı dünyasının gösterdiği bilimsel ve teknolojik gelişim karşısında kültür emperyalizminin tutsağı olunması, beraberinde ise sapla samanı birbirine karıştırmak misali batılılaşma ile batıdan istifade imkanlarının birbirine karıştırılması, zıddıyla modern olan her şeye cephe alan gelenekçi tepkisellik, içe kapanma hakim olmakta.
Bir yanılgı noktası da batının ilmini fennini alalım kültürünü almayalım şeklindeki ilk elde doğru fakat yanlışa meyyal perspektif olmaktadır. Elbette batının örfünü, ananesini almak ilerleme, modernleşme değildir. Ne ki, batının bilimsel teknolojik gelişimini de mekanik bir değişim zannetmemek gerekir. Rasyonel düşünce denebilecek bir kafa yapısı vardır arka planda. İşte bu mantalite farkını da yılbaşında çam ağacı süslemek hesabına getirirsek teknolojik gelişimin pasif tüketicisi olmanın ötesine geçemeyiz hiçbir dem. Nihayet bugün itibarıyla geçememekte İslam alemi. Batılı cep telefonunu ticari gayeler ya da kısa mesaj için üretirken, birde bakıyorsunuz bizde çok kez olduğu gibi laklak vasıtası halini de alabilmekte. Neden? Üreten değilsin çünkü. Efendim! Zahmette rahmet vardır elbette. İnsanın baba parası yemesiyle kendi kazandığını harcaması aynı şey midir söz gelimi? Kazanan için harcamak daha bir zor ve ince hesap işidir. Oradan hesap edelim.
Ne diyordum, bilim ve teknikte gelişim bir kafa yapısı olayıdır. Sorgulama, eleştirel düşüncenin gelişimi, demokratik tartışma usullerinin yaygınlaşması, eğitimsel ve kültürel gelişim meselesi son tahlilde.
Evet bin yıl, beş yüzyıl önce ulaşılan zirvelerde bir mantalite farkına bağlıdır, kimi başka etkenlerle beraber. Ancak günümüz İslam dünyasında bir de bakıyoruz o çağın İslam alimi, bilgin ve filozofu her şeyi Müslümanlar buldu batılılar bizden çaldı düzleminde, hani dış dünyaya karşı propaganda bağlamında müdafaa edilirken, içeride ise tam tersi bir işleyişle tekfir de edilir durumsal olarak. Muhtelif bilgin ve düşünürler gerek kendilerinden sonraki tutuculuk evrelerinde gerekse günümüze doğru geldikçe taassuba bağlı olarak zındık ilan edilmez mi? Bu tabi direk bilimsel çalışmalarından ve eserlerinden değil bu çalışmaları yürütmelerini mümkün kılan sorgulayan, eleştiren düşünüşten kaynaklanır. Çünkü o kafa an gelir iktidarı, yerleşikliği de sorgulayabilir. Yoksa bu bilginlerin hemen hiçbiri itikat anlamında Kur’anı reddetmezler. Antik felsefenin kendilerine intikal eden tesiriyle kısmi bir met cezir hali yaşarlar. Filozofik tartışmalarına dinsel ilkeler de dahil olmaktadır açıkçası. Bu muhakkak bir inkarın ifadesi olmayıp bilakis bilimsel araştırmalarını da yapmalarına imkan veren kafa yapısının bütünlüğü içerisindedir.
Sözün özü türlü etkileşimler dairesinde mantalite fesadına uğramış bir dünya günümüz hatta son birkaç asrın İslam dünyası. Kabahati dış güçler ve içerideki adamlarına, hıyanet odaklarına bağlamak bir yere kadar. Asıl olan içine düşülen gaflet, dalalet noktasındadır. Aydınlar, din adamları, akademi dünyası, politikacılar, vs. Daha da öteye halk kesimleri. Bilinç düzeyine bağlı olarak şuuraltı bozuklukları ideolojik bir duruşun nişanesi de zannedilebilir.
L.T.
YORUMLAR
levent taner
Nikos Kazancakis'e ait “Dünyayı bugünkü durumuna getiren nedir, bilir misin? Yarım işler, yarım konuşmalar, yarım günahlar, yarım iyilikler. Sonuna kadar git be insan!” sözü de hoşuma gider
Ancak o vakit değişim ve hatta dönüşüm kapıdadır çünkü
Katılım ve katkınız her dem değerlidir bende
Sağlıklı, huzurlu günler dilerim size ve ailenize...
. ·