- 1083 Okunma
- 11 Yorum
- 8 Beğeni
Kaybettiklerimiz
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Kapı güm güm ediyor.
Bu kim ki sabahın bu vaktinde? Bu saatte gelenimiz de olmaz ya!
Hayallah! Kapıya alacaklı gibi de vuruyor. Kimseye de borcumuz yok çok şükür. Kendi yağımızda kavrulup gidiyoruz. Bu da neyin nesi diyerek eşimle göz göze geldik.
-Hayatım sen dur ben bakarım kapıya.
Öyle dedim ama on metrelik kapı yolu sanki bir ömürlük yol gibiydi. Ne çok korkularım varmış da itiraf edemiyormuşum kimseye. Geçmişi düşünmekten , geleceği düşünmekten yaşadığımız anı kaçırmışız. Bilemiyorum zaman ne çok şey almış bizden. Öyle hoyrat geçiyor ki bilinmezlikler ülkesine bizi sürüklüyor farkına varamıyoruz. Anlamını veremediğimiz duygularla bizi savaştırıp durduruyor. Hergün yeni birileri hergün yeni duygularla karşılaştırıyor.
Derken kapıdayım.
Mercekten dışarı bi baktım. Uzun boylu, saçları epey eksilmiş biri. Uzun zaman olmuş mercekten dışarı bakmayalı. İhtiyaç duymamışız ki bugüne kadar kapı merceğine. Merceğin camı kirlenmiş , kapıdaki gelen şahsı tam tanıyamadım. Mecbur kapıyı açtım evin reisi olarak. Aaa üst komşu İbrahim bey! Bize de hiç gelmişliği yok ki. Neden geldi derken?!
- Affedersin komşu. Bu saatte de sizi rahatsız ettim. Endişelendirdim.
- Estağfurullah İbrahim bey. Nasıl yardımcı olabilirim size?
- Otoparktan çıkarken arabayla sizin arabanın aynasına dokundum. Baktım bi çizik var. Hakka girmeyeyim. Aşağı bi inelim yapılabilecek bir şey varsa yapalım. Çizik var mıydı? Yoksa ben mi çizdim? Emin olamadım.
- Önemli değil komşu. Olur öyle şeyler.
- Yine de bi bakalım. Fotoğrafını da çektim. Bi fotoğrafa bak.
- Önemli değil komşu.
- Allah razı olsun. Hakkını helal et.
- Helal olsun.
İbrahim bey merdivenlerden kendi dairesine yavaş yavaş çıktı. Bense başka duygular içinde yoğruluyordum şimdi.
Bir anda geçmişe gittim. Geçmişin yoklukları beşeri hayatta belimizi büküyormuş ancak manevi duygularla sahip olduklarımız bizi ayakta tutuyormuş. Ne acı ki İbrahim bey ve ailesini iki üç yıldır tanıyordum bir gelmişliği yok bizim de gitmişliğimiz yok. Evini bilmem o da bizim evi bilmez. Yan komşu alt komşu ve diğer komşularla olan diyaloglarda İbrahim beyle olan diyaloglarımızdan farklı değil. Asansörde merhaba, günaydın, iyi akşamlar nakaratı. Ve başka birşey bilmiyoruz birbirimiz hakkında. Ben öyleyim de şehirlerde yaşayan diğer bireyler benden farklı mı? Kimsenin kimseden farkı yok!.
Oysa geçmiş öyle miydi? Bizler çocuktuk ya da gençliğimize yeni adım atıyorduk seksenler ve doksanlarda. Seksenleri bi kenara koyayım. Hatırlamayayım. Ancak doksanlar net bir fotoğraf gibi yada yeni çekilmiş bir sinema filmi gibi gözümün önünde duruyor. Herkes birbiriyle en özel şekilde münasebet kurarken sıkıntılar ,kederler, özel anlar ve tabiki mutluluklar herkes tarafından yaşanır herkesçe bilinirdi. Hiç unutmam. Yıl 1992 temmuz ayı idi. Yaşlı bi komşumuz Mehmet amca vardı. Hastalıklarla boğuşuyordu. Günden güne düşüyordu. Tabi o zamanlar bildiğiniz üzere cep telefonları yoktu. Sabit hatlarla evlere bağlanan ev telefonları bazı ailelerde vardı. Gecenin üçünde bir telefon. Telefon çalar çalmaz o acıyı hissettim. Arayan komşumuzun kızı Hülya idi . Ağlayan seslerle dedesi Mehmet amcayı kaybettiğimiz bize bildiriyordu. Acısını bizimle paylaşıyordu. Gecenin üçünde ailecek çoluk çocuk demeden hepimiz kalktık ve komşunun zor zamanında yanında olmaya gittik. İyisiyle kötüsüyle elimizden geldiğince o yası birlikte tuttuk. Acıyı birlikte azaltmaya çalıştık.
Nasıl da değiştirmiş zaman bizleri. Her sabah uyandığımızda aynalarda kendimizi bir şekilde görüyoruz ister istemez. Lavabo denilen kavram olmasaydı belki zamanın kargaşasını kendimizde bu kadar hissetmezdik. Aynalara bakmak günübirlik bir ihtiyaç. Uyandım, gittim, elimi yüzümü yıkadım ve baktım. Geçmiş ve bugün aynı mı?!Kimimizin saçlarına aklar düşmüş kimimizi de o sırma saçları terketmiş. Yüzlerde ve gözlerde kırışıklıklar.
Ah o aynalar yok mu?! Olmasaymış diyorum bazen. Yüzleşmek ne çok zormuş zamanla.
Daha geçen hafta eşime demiştim:
- Yeme içme ve lavabo ihtiyacı olmasaydı hayat nasıl bir şey olurdu?!
O da bana:
- Kesinlikle dünya daha güzel olurdu. İnsanlar birbirinin boğazlarını sıkmak yerine ellerini sıkardı!
Yemeye içmeye ve lavaboya endeksli bir hayat hikayemiz var. Ve bizler bu hikayenin içinde zamanın acımasızlığına yenik düşüyoruz. Dünyaya şöyle bir bakıyorum. Her yerde savaş var. Orta Doğu doğduğumdan beri kaynıyor benden önce de kaynıyordu. Dedem zamanın da da kaynıyordu, yüz yıllar önce de kaynıyordu. Uzak Doğu’nun başka sorunları var. Avrupa ve Amerika kıtasının bambaşka sorunları var. Dünyanın sorunlarını anlat anlat bitmiyor.
Kendi içimize bakınca tablo değişmiyor. Ne çok acı yönlerimiz var. Ne çok ayrıştık. Ne çok uzaklaştık birbirimizden . Gözden uzak olan gönülden uzak olur hikayelerinden daha büyük kayıplarımız. Kaybettiğimiz aslında bedenlerimiz değişirken ruhumuzda biriktirdiğimiz asaletin kayboluşudur. Paylaşım duygularımızın bir daha yer yüzüne çıkmamak üzere toprağın yedi kat altına gömmemizdir. Bir lokma bir hırka felsefesinin kayboluşudur. Yaşadığımız dünyayı başka bir şekilde anlamlandıramıyorum.
Görüyor musunuz? Komşunun en küçük teması, bana neler neler düşündürdü.
Sizde de aynı duygular olmuyor mu?
Ne dersiniz....
YORUMLAR
Olmaz mı olmaz mı hatta daha bile fazlası.
Kaybettik ve kaybolduk da yeter ki vakit geç olmadan koyulalım yola.
Tebriklerim sizinle ve yeniden okumak adına mutluyum.
Selam ve saygılarımla dost yazarım
Serkan BOL
Saygı ve selamlarımla...
Yazınız, geçmişten ne çok güzel duyguları yaşattı.
O günler benim çocukluğuma denk gelse de hala hatırımda..
Önceden bir kaç gün önceden haber verilmezdi komşu ziyaretine gidileceğini zaman. "Huuu" diye seslenip girerlerdi içeri.. Annem kısa zamanda mutfakta mucizeler yaratırdı. Az malzeme, çok çeşit...:)
Komşuluk akrabadan daha yakın, daha bir candı..
Tebrik ederim güne gelişinizi.
Güzel bir paylaşımdı..
Saygı ve selamlarımla...
Serkan BOL
Yazıyı çok güzel yorumladız var olun.
Saygılarımla...
Çok güzel bir yazı olmuş. Ben de eski güzel komşulukları hatırladım. Elinize sağlık.
Serkan BOL
Saygılarımla....
Soluksuz okudum hani duygulanmadım desem yalan olur akıp giden yaşamı düşünürken emeğiniz var osaygı selamlar
Serkan BOL
Saygılarımla...
Yazınız ile eski güzel günleri birlikte yad ettik.
Kutluyorum sizi.
Saygılarımla.
Serkan BOL
Saygılarımla...
Umut yok daha.. lakin Güzel demiş;
Kabrimi kimse ziyaret etmesin Allah için
Gelmesin reddeylerim, billahi öz kardeşimi
Gözlerim ebnâ-yi âdemden o kadar yıldı ki
İstemem ben Fatiha, tek çalmasınlar taşımı..
Şair Eşref
Şair burada anlattığı"Gözlerim ebnâ-yi âdemden o kadar yıldı ki" yani yıldığı kendi türü.
Hayvanlardan öteye geçememiş insanlık, asırların birikimini taht oyunlarına kurban etmiş bir türüz.
Han duvarlarında Faruk Nafiz, yağan karı yağan beyaz ölüme benzetir. Bırakınız komşuyu artık aile içinde bireyler birbirine güvenemez durumda.
Bunların nedenleri nedir, ne değildir, çok su götürse de; bir kimse, bir kimseyi kendine benzetmeye çalışıyor toplumda. Ve daha firavun, nemrut, avrupadaki lordlar, bizdeki beyler, saçma salak bir hiyerarşik düzen var. dün zalime karşı gelen toplumlar, kendileri zalim oluyor bir zaman sonra.
kimi zaman insanları tek tipleştirenuygulamalara veryansın ederiz, en uç örneği üstün ırkıcılar, kimi zaman düşünüyorum da, bir inanç uydurulmuş zamanında dünyanın hemen her bölgesinde bir üstün güç, adı tanrı, allah, baba, gök baba, yer ana...bana sorarsan sıfır-etkisiz eleman. lakin o güce yakarmaya öyle çok alışmışız ki insanlık olarak, varsa da yoksa da, güç elimize geçince kendimizi ona benzetmeye çalışıyoruz.
o da belli, hüküm benim der. biz de ona benzemeye çalışınca hüküm ben deriz, sen, görmeyiz, onu düşünmeyiz, sizler bizler onlar hep düşman olur..
işin içinden çıkılmaz bir girdap.
yaşıyoruz daha işte..
bir tebessüm bıraktım sayfanıza..
saygı ve huzurla..
Serkan BOL
Saygılarımla....
“Kokmuştur” diye, bütün apartmana dağıtılıp ev ahalisine azıcık kalan yiyecekler geldi hemen aklıma:) en çok biz çocuklar isyan ederdik bu duruma. Oysa ne güzel günlermiş!
Teşekkürler yazının anımsattıklarına ve güzel anlatımına... Saygıyla...
Serkan BOL
Yorumunuz ile onur verdiniz. Çok teşekkür ederim.
Saygılarımla esneklikler dilerim.