- 418 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SÖYLEŞİ GELENEĞİ
Başka toplumlarda durum nedir bilmiyorum ama bizim toplumumuzda bilgi, görgü alış verişi çoğunlukla sohbetle olurdu. Okur yazarlığın bu kadar düşük olduğu bir ülkede birilerinin okuması ve okuduklarını diğerlerine anlatması elbette en pratik yoldu. Eğer bu anlatıcı bir de güvenilir biriyse küçük çaplı bir okul olur çıkardı sohbet.
Bundan elli yıl kadar öncesinden başlayarak geriye gittiğinizde sohbet topluluklarına çok rahat rastlarsınız. Evlerde, kahvehanelerde hatta mescitlerde olurdu sohbetler. Ve bir adabı vardı sohbetin. Sohbet edecek insan o mekanın en görülür, en yüksek yerine otururdu ve oraya baş köşe denirdi. Sohbetçinin sağından ve solundan başlayarak en yaşlı, en muteber insanlar sıralanırdı sonra. O zamanlar koltuk, sandalye olmadığından sedir veya divan dediğimiz oturma yerleri vardı. Oralar tükendiğinde insanlar yere çöker, yan yana sıkıştıkça sıkışılırdı. Ta kapının yanına kadar gidilir(eşiğe) eğer daha da gelen olursa sesi alabilecek şekilde kapının dışına da çıkılırdı.
Adapta sohbetçi konuşurken ses çıkarma yoktu. O kadar sessiz olunurdu ki bırakın kapının dışından dinlemeyi, yan odadan bile dinleyebilirdiniz.
Sohbetçiye değer verilirdi. O ne derse kıymetliydi, hesaba katılırdı hayatın çeşitli aşamalarında.
Eğer doğrudan dinleyememişseniz dolaylı olarak gelirdi sohbet size. Mesela kadınlar genellikle dinleyemez, onlara kocaları veya babaları anlatırdı olduğu kadar, bildikleri, akıllarında tuttukları kadar.
Sözü okumaya getireceğim. Günümüzde okumayı sevmeyen, sevdiremediğimiz bir insan topluluğu ile karşı karşıyayız. Bana göre bu soğukluğun sebeplerinden biri de bu gelenek. DNA’larımaza işlemiş ve biz okuyamıyoruz.
İyi de sohbet de edemiyoruz.
Böyle bir alışkanlığı yeni kuşaklar aktaramadık. Dinleme melekemizi neredeyse tamamen kaybettik. Şöyle çevrenize bakın hiç gerçekten dinleyen var mı, diye. Yok, yok efendim yok. Kimse kimseyi dinlemiyor. Dinliyormuş gibi görünse de bir soru soruyor size ya da bir şeye itiraz ediyor. Anlıyorsunuz ki anlatılanlardan hiçbir şey anlamamış.
Peki, dinlemeyenle birlikte bir de dinletemeyen de yok mu?
Kim yaptı, nasıl yaptı bilemiyorum ama bildiğim bir şey var. Artık çevremizde sözü dinlenebilecek o kadar az adam var ki !
Eğer bu özellikte birini bulursak dinliyoruz. Bakın televizyonlara hatip özelliğini kullanarak milyonlar kazanan, binlerce insanı ağzına baktıran insanlar var elbette.
Belki de KANAAT ÖNDERLERİMİZ yok. Ne dersiniz olmalı mı?
Bence olmalı. Allah rahmet eylesin Erzurum’da Naim Hoca gibi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.