Anaya Babaya İtaat Allah’ın Tavsiyesidir
“Gerçi biz insana, anasına ve babasına itaati de tavsiye ettik. Anası onu zayıflık üstüne zayıflıkla taşıdı. Onun sütten ayrılması da iki yıl içindedir. (Biz insana): «Bana, anana ve babana şükret» diye de tavsiye ettik. Dönüş, ancak banadır.” (Lokman, 14)
…/
Günümüzde ana babaya itaat edilmiyor. Ben bilirim diyen, ana babası yanında onlara karşı terbiyesizce konuşan, edepsizce oturan, aynı sofrada bulunmayı red eden, ailesinden ayrı odasında bulunmaktan haz duyan, misafir sevmeyen, söz dinlemez bir evlat modeli ürettik, maalesef!.
Geçenlerde bir gazetede okudum. Anne ve babasını dinlemeyip, Almanya’da gidip orada yaşayan evlat sahibi bir ebeveyn, karı-koca çaresi olmayan hastalığa-kansere yakalanmışlar. Evladı onları arayıp sormadığı için tüm mallarını fakir fukaraya ve vakıflara bağışlamışlar. Bir süre yetecek kadar paralarıyla birlikte otelde kalmışlar, ellerindeki kalan paralarını oteldeki çalışanlara gün be gün dağıtmışlar ve zaten az müşterisi olan otelde iyi biri olarak tanınmışlar böylece de… Son geceden sonra uzun süre ortalıkta görünmeyince, otel çalışanları merak etmişler, odalarına girmişler. Bir mektup bıraktıklarını görmüşler ve okuyunca kendi istekleri ile intihar edeceklerini yazdıklarına şahit olmuşlar. Otel kamerasından takip ettiklerinde el ele denize doğru gittiklerini görmüşler. Günler sonra cesetleri uzak bir yerde sahilde görülmüş. Bunu öğrenen Almanya’daki oğlu, twiter hesabından, ölen anne ve babasına üzülmek yerine, lanet ve beddua dolu bir mesaj yazmış. Gerçekten çok üzülesi bir durum değil mi? Evladımız olsun diye çırpınıyor, yaşlandığımızda torun severiz diye düşünürken, yukarıda ki örnekte olduğu gibi ibret verici bir paylaşıma dönüşüyor bu güzel isteğimiz!
Biz değişiyoruz ama bu değişim iyi bir değişim olmuyor. Yaşam kalitemiz refah seviyesinin üzerine çıktıkça, çocukları gelecek korkusuyla sınavlara hazırladıkça, ruhsuz, kimyasız, Allah tanımaz ve kuldan utanmaz bir nesil ortaya çıkıyor. Aman çalışsın da yemeğini sonra yesin, aman üzülmesinde oyun oynasın, aman dışarı çıkarsa kötü alışkanlıkları olur, ne olmuş ki odasından çıkmıyorsa… Gibi yaklaşımlarla, çocuğun üstüne titredikçe, çocuk bizden kopuyor. Ne kendi başına hareket ediyor, özgüveni oluyor ne de bir baltaya sap oluyor. Yanında olmayan anne babaya alışıyor yani yalnızlığa ve büyüyünce de para kazanmaya başladığında evinden uzaklaşıyor. Böyle çocuk büyüten anne ve babalar çocuk büyüyünce, ondan saygı ve sevgi bekliyorlar ama nafile! Evlense düğününe davet etmiyor, evlatlarını bile sevdirmiyor, asla…
Biz çocukken, ebeveynlerimiz kimi zaman çok hatalı davransa da, onlar kendilerinin ne kadar değerli olduklarını, ana-baba hakkının ne demek olduğunu, din olgusu içinde bize öğrettiler. Ne kadar onlardan hak etmediğimiz bir çok sorun yaşamış olsak da, anne ve baba gibi yar olmaz deyip, hatalarını görmezden gelirdik. Yanlarında ayak ayaküstüne ayaklarımızı koyarak oturmazdık. Yanlarında yatmazdık. Bayram gelince ellerinden öperdik. Onlarla buna rağmen saygı ve sevgiye dayalı hiçbir şeyi paylaşamazdık da. Kuralları katıydı çünkü… Dertlerimizin çözümünü hep dışarıda arardık. Ben kendim adıma, kendi işimizi kendimiz buldum. Kendi eşimi kendim aradım. Bunları yaparken, din objesi ve Allah korkusu ön plandaydı. Ailem en azından İslami değerleri temel olarak öğretebilmişti.
Anne ve babalar, çocuklarına dinlerini, tarihlerini, akrabalarını öğretebilmelidirler. Öğretirken ezber gibi değil, yaşamalarını, hep beraberce gidip gelerek pratikleriyle sağlamalılardır. Yeme içmeyi öğretir gibi, sabırla… Arkadaşlarının seçimini bile dolaylı yoldan takip etmelidirler. Eğer anne ve baba gerekli eğitimi bu şekilde verebilmişlerse, ona itaat eden çocukları olacaktır. Çocukları onlara karşı kusur işlese bile, yaptıkları hatayı sonradan anlayarak ondan pişman olacak ve aradaki sevgiyi koruyacaklardır.
Biz ne hatalı davranışları yaşadıysak, çocuklarımız yaşamasın diye uğraşıp durduk… Yemedik içmedik, gezmedik tozmadık, asla israf etmeden her yaptığına hoşgörülü olamaya gayret ettik. Özgürlüğü savunduğumuz felsefemizi çocukların yaşaması için elimizden geleni yaptık. Ancak, bu zararlı böcekleri öldürmek için yaptığımız mücadeleye benzedi. O tarlada zararlı böcekler öldü ama alınan verim aksine çok fazlaca düştü. Biz bu müdahale ile fakirleştik ve çaresiz kaldık. Bu tarlaya müdahale gibi, çocuklarımıza uyguladığımız eğitim biçimi ile en sonunda bizden kopan, bizi saymayan, dininden bihaber yaşayan çocukları ürettik, hem de ruhsuz ve özgür olmak yerine her kötülüğe bağımlı çocukları… Bizde ki iyi niyet ve acıları yok etme fikri iflas etti böylece… Her şeyin ortası olmalıydı. Ama bunu başaramadık!
Allah’tan temennim ve duam, dinini iyice öğrenmiş, böylece yaşamakta gayretli, tarihini ve akrabalarını bilen evlatların artması ve yukarıdaki ayete muhatap, ana baba hakkı gözeten bir neslin yetiştirilebilmesidir.
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Yine bir Kur'an ayetidir mealen ''Anaya babaya sizin yanınızda yaşlandı mı öf bile demeyiniz.'' der... Allah indinde ana babaya kötü davranmak hiç hoş karşılanan bir davranış değildir... Biz çocuklarımızı Allah korkusu ve sevgisi ile büyütürsek onlarda bizden ne görürler ise onu yapacaklardır... Sılayı Rahim de çok önemli bir kavramdır İslam içinde, onu da gözetmek lazım... Kutlarım güzel bir yazıydı...