- 2090 Okunma
- 7 Yorum
- 4 Beğeni
CAM TAVAN SENDROMU
İnsanlığın var oluşundan beri daha iyiye ulaşabilmek adına eğitimle ilgili birçok söz söylenmiş, birçok sistem denenmiş. Tecrübeler göstermiş ki “İNSAN NE KADAR AZ BİLİRSE O KADAR ÇOK İNANIR.” Çünkü az öğrenen çok bildiğini zanneder, çok öğrenen ne kadar az bildiğini fark eder.
Bilgi, bize sorgulamayı öğretemediği, çıkarım yaptıramadığı, kendi kararımızı verebilir hale getiremediği sürece eğitim, ezberlenen bir kavram kargaşasından başka hiçbir şey değildir. Bizi ‘amacına hizmet eden’ kişiler haline getirmek amacını yerine getirmekten başka hiçbir işe yaramaz.
“İyi bir öğretmen, kendisini yavaş yavaş gereksiz kılabilen insandır.” Thomas J. Carrutheris’in bu sözü de eğitimin bilgi ezberletmek değil de yol gösterici olmak işlevini sıra dışı bir yaklaşımla anlatıyor.
Eğitimin en önemli işlevi, sınırları zorlamayı ve kaldırmayı öğretmesi olmalıdır. Zihinlerdeki sınırlar, gerçek hayattakinden çok daha hasar vericidir, kalıcıdır ve ilerlemeye engel oluşturur.
Bunu ispatlamak için bilim adamlarının yaptığı PİRE DENEYİ eğitim dünyasında çok sık gündeme gelir ve bu deneydeki pirelerle öğrencilerin benzerliği konuşulur.
Bilim adamları pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiklerini görürler. Birkaçını toplayıp 30 cm yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar.
Metal zemin ısıtılır. Sıcaktan rahatsız olan pireler zıplayarak kaçmaya çalışırlar ama başlarını cam tavana çarparak düşerler. Zeminin sıcaklığı artıkça tekrar zıplarlar, tekrar başlarını cama vururlar.
Pireler camın ne olduğunu bilmediklerinden, kendilerini neyin engellediğini anlamakta zorluk çekerler.
Defalarca kafalarını cama vuran pireler sonunda o zeminde 30 santimden fazla zıpla(ya)mayacaklarını farkında olmadan öğrenirler.
Artık hepsinin 30 cm zıpladığı görülünce deneyin ikinci aşamasına geçilir ve cam tavanın mesafesi yükseltilir, zemin tekrar ısıtılır. Pirelerin çoğu 30 cm zıplarken birkaç tanesi cam tavana kadar zıplar.
Deneyin son aşamasına geçilir. Fanustaki cam tavan kaldırılır, zemin tekrar ısıtılır. Üzerlerinde cam engeli yoktur, daha yükseğe zıplama ve fanustan kurtulma imkânları vardır ama hiçbiri buna cesaret edemez.
Pireler, kafalarını cam tavana vura vura öğrendikleri bu ‘öğrenilmiş çaresizlik’le sınırlayıcı “hayat dersi”ne sadık halde yaşarlar.
Çünkü engel artık zihinlerindedir. Onları sınırlayan dış engel kalkmıştır ama kafalarındaki iç engel varlığını sürdürmektedir.
Bu deney canlıların neyi başaramayacaklarını nasıl öğrendiklerini göstermektedir.
Bu pirelerin yaşadıkları “cam tavan sendromu” deneyi insan yaşamına uyarlandığında onun da gelebileceğine inandığı en üst nokta, kendi cam tavanıdır.
İnsanın sorgulama yeteneğiyle bunun dışına çıkması beklenir, yoksa pireden farkı kalmaz. Yeterliliklerinizi kendi sınırlarını kaldıramamış kişilerin sınırlamasına izin vermeyin.
Neden sınırlandığımızı düşünmeye başlayalım yeter, cam tavanımızı önce yükseltmek sonra kaldırmak elimizde.
Serap IRKÖRÜCÜ
YORUMLAR
İlginç ve ne kadar doğru... Ben de erk’lerin insanlar İÇİN bir alan çizdiğini ve bu alanın dışına çıkmalarını yasakladığını düşünürüm biraz konu dışına taşarak...
Sonuçta insan cam tavan sendromunu aşmalı mı... Bu da ayrı bir tartışma olabilir. Hayatı, toplumu ve toplum içinde mutlu insanları görünce kendime diyorum bazen; insan kendini zorlamadığı ya da ona çizilen alanda yaşadığı müddetçe daha mı mutlu.
Serap Hocam; bazen öyle bir konuda yazıyorsunuz Kİ ilk başta çok basit görünen cevap içlere doğru yol aldıkça karmaşıklaşıyor.
Farkı; fark ettirenlerdensiniz...
Saygılarımla Serap Hocam
Serap IRKÖRÜCÜ
Sizin dediğiniz 'erk'lerin koyduğu yasakların her zaman bizim için olduğuna artık inanmıyorum Ersin Bey.
Ben de sizin gibi bürokraside uzun süre görev yapmış, ast - üst hiyerarşisine çok özen göstermiş biri olarak yıllarca öyle düşünmek için bile kendimi hep zorladım. Çünkü bazı gözlemlerin alınan bazı kararların zannettiğimiz kadar 'bizim için' olmadığını düşündürdü bana.
Cam Tavan Sendromu, öğrenilmiş çaresizliğin diğer adıdır. Küçük denemelerle başlar, git gide artar ve öyle bir sınıra gelir ki 'ölümü gösterip sıtmaya razı etmek' devreye girdiğinde insanlar, kabullendiklerinin bile onları sınırlayacağını bile bile rıza gösterirler.
Paylaşımlarıma verdiğiniz önem ve onları derinlemesine değerlendrmeniz beni inanın çok mutlu ediyor. Sizinle yazışarak da olsa fikir paylaşmak bir zenginlik...
Estağfurullah!...
Bence siz, önemsizlerin içindeki 'önemliyi' gören ayrı bir bakış açısına sahipsiniz...
Ben teşekkür ederim.
Saygılarımla...
Anlam derinliği yüce bir yazı yine usta kalemden
İnsanlar kuranın ilk ayeti olan Oku! ALLAHIN ADIYLA OKU
Ayetinin neden İSLAMIN BEŞ ŞARTINDA OLMADIĞINI SORGULAMAZLAR HİÇ
yazınızda tüm nedenleri var, daha fazlasını yazmak yakışık almaz
kutluyorum her yönüyle takdire şayan bir yazı
saygılarımla
Serap IRKÖRÜCÜ
Bunları aşabilecek güce sahipken neden sınırlarımızı kendimizin koyduğunun farkına varmayalım ve 'eksik yaşayalım'? yaradılışımız bize verilen her melekeyi ama önce aklı kullanmak ilgiliyse biz de sorgulamalarla tüm engellerimizi kaldırabiliriz diye düşünüyorum.
Üstelik sorgulayan insandan kimseye zarar gelmez.
İlginize, yorumunuza ve beğenilerinize çok teşekkür ederim Müslüm Bey.
Saygılarımla.
Hayat dersi!... Emeğin için teşekkürler arkadaşım, o güzel yüreğin hep var olsun...
Senin öğrencilerinin eğitim alma açısından çok şanslı olduğunu düşünüyorum, ki mutlaka öyledir.
( keşke her okula senden bir tane olsa, bunu içimden düşündüm )
Sevgilerimle
Serap IRKÖRÜCÜ
Yok canım, hayat kocaman bir umman. Onun sınırını çizmeki dersini vermek hangimizin haddine!... :)))) olsa olsa bir damladır...
Güzel sözlerin ve beğenilerin için çok teşekkür ederim Sevgili Arkadaşım. Her şey gönlünce olsun.
Sevgielrimle.
Serap abla güzel eğitici bir yazı olmuş.Her zaman ki gibi...
Pavlov'un köpeklerini anımsattı pirelerin durumu :))
Kişisel gelişime katkısı yönünden başarılı bulduğum bir yazı olmuş.tebriklerimle
Serap IRKÖRÜCÜ
'şartlı refleks' gibi...
Beğenilerin için teşekkür ederim Gökhan.
Saygılarımla.
Hocam çok doğru bulgular insanı insan yapan diğer canlılardan ayrıcalıklı üstün kılan düşünce yetisidur bu yetisine sınır koyanın o pirelerle bir farkı yoktur. Aydınlatıcı bu güzel çalışmanız için içtenlikle teşekkür ederim
Serap IRKÖRÜCÜ
Beğenileriniz için teşekkür ederim Ozan Ali Bey.
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Sevgilerimle.
Serap hanım, antolojiden alışık olduğumuz güzel bir yazıya daha imza atmışsınız,faydalandık efendim..
Serap IRKÖRÜCÜ
Estağfurullah!.
Beğendiğinize sevindim. Saygılarımla.