- 1784 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
YILANLARIN AŞKI - SEN BANA HİÇ BÖYLE SARILMADIN
Hemşire ’’ Müjdeler olsun. Bir erkek evladınız dünyaya geldi ’’ dediğinde genç anakonda sevinçten kıvrım kıvrım kıvrılmıştı. Derhal yeşil derili dünya güzeli eşi Nılay’ın yanına koştu. Gerçekten de Nılay’ın kucağında nur topu denemese de top top toparlanmış vaziyette minicik bir anakonda durmaktaydı.
Sevinçle baktı yavrusuna... Eşi Nılay’ın boynuna hemen oracıkta beşini birden bir ipe bağladığı beş adet tavşan taktı doğum hediyesi olarak.
Rahmetli babası ’’ Eğer bir erkek evladın olursa çocuğun adını Yalın koy ’’ dediği için hemen oracıkta yavrusunun kulağına ’’Adın Yalın, derin kalın olsun. Sakın dosdoğru bir yılan olma. Yılanlar aleminde dosdoğru olmak hayra alamet değildir.’’ diye tısladı.
Aynı anda hastanenin bir başka odasında bayan pitonun da doğum sancıları tüm şiddetiyle devam ediyor, o kadar ıkınmasına rağmen yavrusu bir türlü yumurtanın kabuğunu kırıp dışarı çıkamıyordu.
Bayan Piton ’’ Yetişin gonşulaa ! Ben sancıdan öleyoon galiiii ’’ diye bağırdığında sesin şiddetinden olsa gerek yumurta çatladı ve içinden sevimli mi sevimli bir kız çocuğu başını uzattı. Onun adı da önceden belirlenmişti : Aylın...
Hikayeyi uzatmamak adına çocukluk yıllarını atlayıp direkt gençlik yıllarına gelelim.
İnsan oğullarının artık yaylalara çıkmaya başladığı aylarda Yalın ve Aylın da ’’ Yahu kış mevsimi boyunca domuz yutmaktan içimiz dışımıza çıktı. Biraz da taze koyun, taze sığır, dana yutalım. Midemize biraz helal lokma girsin’’ düşüncesiyle yaylaya çıktılar.
Yaylada Yalın ve Aylın ilk kez birbirlerini gördüler. Yalın hemen sokuldu Aylın’a ve başladı tıslamaya:
Duruşun andırır asil soyunu
Hisar, Kuruçeşme, sahil boylu mu?
Arnavutköylü mü Ortaköylü mü?
Kız sen İstanbul’un neresindensin?
Aylın ters ters baktı Yalın’a
-Salak şey. İstanbullu olduğumu da nereden çıkardın? Ben Balıkesir- Bandırmalıyım bi kerem.
Yalın sırıttı.
- Balıkesir- Bandırma, kız sen beni kandırma. Tıss tıss tısss.
Aylın sinirlenmişti.
-Hıhhh boyuna posuna bakmadan bir de kızlara asılmaz mı? G.tümün kenarı.
Gerçekten de Yalın’ın boyu sadece beş metre iken Aylın’ın boyu altı metreyi geçiyordu. Çünkü yılanlar aleminde pitonlar her zaman anakondalardan daha uzun olurlardı.
Yalın hiç oralı olmadı.
-Kızım sen hiç duymadın mı? Önemli olan boyu değil işlevidir. Hem ben senden daha kalın ve ağırım n’aabeeer.
Bu da doğruydu. Anakondalar pitonlardan daha kısa olsalar da onlardan daha kalın ve ağır olurlardı hep.
Aylın bir kez daha süzdü Yalın’ı. Aslında hiç de fena bir yılana benzemiyordu. Hatta yılanlar soğuk hayvanlar olmakla birlikte kanı ısınmaya başlamıştı bu esprili ve yakışıklı delikanlıya. ’’ Siz böyle her gördüğünüz kıza asılır mısınız?’’ diye sordu. Yalın bütün samimiyetiyle yemin etti:
-Manda yutup testere çıkarayım ki hayatımda ilk kez bir kıza karşı yüreğimde bir şeyler hissediyorum. Ben öyle Don Juan denilen yılan gibi her önüne gelen kıza tıslayan biri asla değilim.
Manda yutup testere çıkarmak yılanlar alemindeki en büyük yemin olsa da Aylın pek inanmış görünmüyordu.
-Ama gözleriniz öyle söylemiyor. Sanki yutacak gibi bakıyorsunuz bana.
Yalın yine tıs tıs tıs tebessüm etti.
- Kızım nasıl yutayım seni? Altı metreden fazlasın. Hem belli ki bayağı da zenginsin. Zengin kısmını yutmak zor olur.
Aylın mütevazi bir şekilde cevap verdi?
-Hamdolsun variyetimiz fena sayılmaz. Allah’ın ’’Sürün ya kulum ’’ dediklerinden sayılırız.
Aslında mutad yiyeceklerinden olmasa da Yalın ve Aylın mercimeği fırına vermişlerdi. O dakikadan sonra artık sevgili oldular.
Sevgili olmasına oldular ama kısa süre sonra Aylın ilk başlarda ’’ G.tümün kenarı ’’ bile dediği Yalın’a sırılsıklam aşık olmuş, onu her şeyden kıskanmaya başlamıştı. Hatta bu kıskançlık artık hastalık haline gelmişti.
Bir taraftan Yalın’ı deliler gibi seviyor öte taraftan kıskançlığı ile ona hayatı zindan ediyordu.
Mesela?
Mesela bir gün Yalın oldukça besili bir bizon yavrusuna doğru sinsice süzülüp tam ağzını açmıştı ki Aylın başladı bağırmaya.
-Elin karılarını gördüğün zaman hemen ağzın beş metre açılıyor.
Yalın her ne kadar ’’ Ulan ben yılanım. Beslenmek için ağzımı açmak zorundayım. Ağzımı değil de kıçımı mı açayım? Hasbinallah veni’mel vekil yahuuu. Erkek-kadın fark eder mi? Biz yılanız. Ne bulursak onu yutmak zorundayız. Bunun erkeği, kadını mı olur? ’’ dediyse de Aylın’ı ikna edemedi.
Bir başka gün Yalın yine bir köy evinin damında gördüğü besili bir tavuğu yutmak üzere ağzını açmıştı ki Aylın aşağıdan bağırdı:
- Oh oh ohhh. Maşallah beyimiz Mart kedisi gibi damlardan inmiyor. Yok anlamadığım şey, o gıt gıt gıt gıdaklayan şıllıkta bende olmayan ne buluyorsun?
Yalın öfkeyle cevap verdi?
-Yahu açım, aç... Bu kadarcık basit ve doğal bir şeyi idrak edemiyor musun?
Aylın daha da sinirlendi.
- Bana karşı hiç böyle aç görmedim seni. Elin karılarına açsın ama bana gelince karnın hep tok oluyor bakıyorum.
Yalın patladı artık
-Ulan beni resmen dam budalası yaptın çıktın.
Aylın istifini bozmadı.
-Öylesin zaten. Tam bir dam budalasısın.
Yalın ’’ Ya sabır ’’ Diyerek indi damdan. Böylece tavuk canını kurtarmış, kendisi aç kalmıştı ama Aylın’ın dırdırını çekmektense aç kalmak bin kat daha hayırlıydı.
Aslında Yalın tam anlamıyla olmasa da dini bütün bir yılandı. Öyle karıyla kızla işi olan bir anakonda değildi ama bunu bir türlü anlatamıyordu Aylın’a...
Bir kaç gün sonra şiddetli bir patırtı daha oldu aralarında. O gün Yalın dişi bir tarla faresini tam yutmaya başlamıştı ki Aylın yine başladı bağırmaya.
-Sen o fare kızı fareye niçin gülüyorsun bakıyım? Bana hiç böyle gülmemiştin. Söyle aranızda ne var?
Yalın şaşkınlık içindeydi. Ağzındaki fareyi tükürüp attıktan sonra cevap verdi.
-Ulan ne gülmesi. Tam fareyi ağzıma aldım, namussuz kakasını yapmaya başlamaz mı? Senin anlayacağın resmen ağzıma sı.tı. Ben başladım öğürmeye, sen gülme sandın. Elin faresine niçin güleyim ki?
Aylın artık iyice şirazeden çıkmıştı. Öfkeyle bağırmaya devam etti:
-Sen zaten seni benim gibi seveni değil hep ağzına sı.anları seversin. Ahhh ahhh. Erkek milleti değil misiniz. Hepiniz aynı b.ksunuz. Aşkın kadir kıymetini bilmezsiniz.
Yalın içinden ’’ Ulan altı metre olmasan ben sana sorardım aşkın kıymetini ama aaah aah. Gözü kör olsun, çok uzunsun ’’ dedi. Dışından ise Aylın’ı bir tarla faresine tav olmadığı konusunda ikna edebilmek için saatlerce tısladı durdu ama tabii ki nafileydi çabaları.
Ve nihayet bardağı taşıran son damla da geldi.
Bir gün Yalın ormanda yiyecek bir şeyler bulabilmek için dolaştı durdu ama koskoca orman sanki kurumuştu. Sağa sola bakınırken birden gözleri parladı. İleride bir adam elinde kamerasıyla doğa manzaraları çekimi yapmaktaydı. Anakondalar pek insan yutmasalar da açlık dönemlerinde bu kural ihlal edilebiliyordu. Sessizce adama doğru yaklaştı.
İnsanoğlu tehlikeli bir varlık olduğu için onu önce iyice sıkarak öldürmesi gerekiyordu. Aniden adamın önce ayaklarına, sonra kalçasına ve nihayet beline dolanıp var gücüyle sıkmaya başlamıştı ki Aylın yine çıktı ortaya.
- Seni kör olası yılan seni. Hayatın boyunca bana hiç böyle sarıldın mı?
Yalın bir taraftan adamı sıkmaya devam ederken bir taraftan cevap verdi:
-Yok artık...Beni erkeklerden de mi kıskanıyorsun?
Aylın tripe devam etti.
- Konuyu saptırma. Bana hiç böylesine sıkı sıkı sarıldın mı onu söyle?
Yılanların tepesinde bir tas olmasa da Yalın’ın tepesinin tası attı artık.
- Kızım, arıza mısın ya...
Zavallı Yalın’ın da onca hayat tecrübesine rağmen anlayamadığı tek şey vardı: Dünyada arıza olmayan kadın var mıydı ki?
YORUMLAR
hocam teşekkürler yılanda olsa sevdiyine sarılıp yutamıyor demi..kıyamazsınız istesenizde siz yeryüzünde hiç bir canlıya bu yılanda olsa....ALLAHIM size güzel ömür verip gamdan.kederden uzak etsin..okumayan okumaz ben yazınızı anında okuyorum bazen yorumda aciz kalsamda okuma sevdası vardır benim.siz yazmaya devam edin bakmışınız öyküleriniz tutuyormu.....çünkü tutanların çokmu da güzel zannetmem..gül diyarından gönlü güzel hocamıza selam olsun
Sonunda Yalın'ın öfkeden aylına sarılıp yutacağını düşünmüştüm ama öyle olmadı.
Kaleminize sağlık
Saygılarımla