- 1024 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
KIRIK KANATLAR
Nice ayrılışların ve nice kavuşmaların durağı olan Sakarya garajından hareket ediyor otobüsüm. Memleketim Balıkesir’e doğru heyecan içinde gidiyorum. Hayatımın yirmi altı yılı yollarda geçti. Yorgun, bitkin hissetsem de kendimi zaman zaman yine de iyi yönlerini düşünerek, biraz da Polyanna’yı örnek alarak mutluluk oyunları oynuyorum.
Gurbetin ne olduğunu bilmeden çıkmıştım içinde hasreti, özlemi barındıran göçebelik yoluna. Sabırsızlıkla beklediğimiz yaz tatilleri ve şubat tatili kırık kanatlarımızın şifa bulup iyileşmesi demekti. Geçici iyileşen kanatlarımızı açıp uçuyorduk bizi bekleyen ailelerimize. Onlar da dualarında “Sağlıklı olun da derdimiz gurbet olsun.” derlerdi, çaresiz her zaman.
Bu seyahatim sırasında gidiş ve dönüş anında yanımda oturan dört farklı bayanla geçen yolculuğum bana hayata dair birçok konuyla ilgili bilgi sahibi olma şansı da verdi. Kişilerin oldukça rahat olduğu ortamlardan birinin de yolculuklar olduğuna karar verdim. Çok kısa süren bu arkadaşlık paylaşımında korkularımızdan arınıyorduk ve doyasıya doğal oluyorduk nedense. Dertleri, sevinçleri ve aklınıza gelebilecek her şeyi sıkılmadan anlatabiliyorduk. Bu tarz yakınlaşmaların hastane köşelerinde de örneklerine rastlamıştım sıkça. Günlük hayatımızın içinde bulunan komşularımız ve belki de akrabalarımıza güvenip anlatamazken sorunlarımızı, kısa süreli yol arkadaşlarımıza ve belki de hastanede tanıştığımız dosta anlatıyorduk tüm açıklığıyla her şeyi.
Sakarya’dan ilk hareket anımızda yanımda oturan genç bir hanımefendiydi. Biri kucağında dört yaşlarında bir kız çocuğu, diğeri de daha doğmamış üç aylık hayata merhaba demeyi bekleyen bir bebekti. Mide bulantıları yüzünden zor geçiyordu seyahati, bu yüzden elimden geldiğince yardımcı olmaya çalıştım genç hanıma. Yaşım gereği anlıyordum halini ve anlayışla yaklaşıyordum bir kadın olarak bu duruma. Meraklı olan kızı, papağan gibi hiç durmadan konuştu. Ayşegül’le aramızda inanılmaz bir muhabbet kurulmuştu Bursa’ya kadar. Daha sonrasında, yetmişli yaşlarını süren ve yaşına rağmen dinç ve güzel bir kadın olan Sevim teyzeyle başladı seyahatimiz. Ooo neler anlatmadı ki, hatta kızının İngiltere’de bulunmasından dolayı bu ülke hakkında baya bilgi sahibi oldum. Durmadan anlatıyor, anlatıyordu, sabırla dinledim onu, bir gün elbet ben de aynı duruma düşebilirim.
Bir hafta ne de çabuk geçti göz açıp kapayana kadar, yine kürkçü dükkânına dönme zamanı geldi. Annem ve babam geçiriyor beni, eller sallanıyor, tekrar tekrar öpücükler gönderiyorum, şimdiden hasret burukluğu çöktü içime. Yanımda seksenli yaşlara yakın Tokat’ın Erbaa ilçesinden Mihriban teyze oturuyor, bir bir dolaştığı çocuklarının yanında geçiyor ömrü, içim sızlıyor, ne zordur yaşlılık. Bursa’ya kadar sürüyor onunla yolculuğumuz, dokunarak seviyor beni yaşlı elleriyle. Tutuyor ellerimi sıkıca, anlatıyor da anlatıyor her şeyi. Aramızda kısa zamanda kocaman bir sevgi yumağı oluşuyor adeta. Şimdiki son yol arkadaşım Gümüşhaneli, memleketinin ağzıyla konuşuyor çok hoş. Hacı hanım, kız kardeşinin hastalığı için çıkmış bu yolculuğa, okuması, yazması yok Mihriban teyze gibi onun da. Bir telaş ki içinde, bir neşe var ki yüzünde, diyorsun ki cahil olsan da insanım ben de.
İşte böyle geçiyor zaman hızla, yolum az kaldı. Beni bekleyen hayat arkadaşıma ve çocuklarıma kavuşacağım, onları çok özledim. Anlatacak çok hikaye olmasına rağmen, birkaç satırla özetiyorum bu şubat tatilini. Monoton gibi görünen hayatımızın içinde, ne çok ayrıntı varmış meğer değil mi?
H.Çiğdem Deniz.
YORUMLAR
Yolculuklarda çok fazla laflamayı sevmem nedense. Çoğu kişi de sorar da sorar o bir kaç saatlik
zaman diliminde. Otobüs duracak, her kes yoluna gidecek, neden versin insan bir sürü ifade.
Başlangıçta ille ki iyi yolculuklar dilerim, bir de hoşçakalın derim vardığımızda ineceğimiz yere:).
Doğrudur yanlıştır onu da bilemem tabi ama kişiliğim böyle.
Sevgiler,