HELÂL GIDA REKLÂMLARI
Çanakkale’de.
Demircioğlu Caddesi üzerinde yürüyorum. Önümde bir levha, kalın bir ok işareti de var, caddenin karşısını işaret ediyor.
“Helâl Gıda Kermesi”
Yazıyı okur okumaz, kafamda olumlu bir tepki oluşmadı. Kızdım ve söylendim. “Ulan biz helâl olmayan gıdalar mı yiyoruz?” Bizi bu günlere getirenlere kızıyorum. Kim getirdi bizi bu günlere, kim düşürdü bu hallere?
622 yılından beri İslâmiyet var. Türkler 751 yılında Talas Savaşı’ndan sonra Müslüman olmuşlar. 1071 yılında Anadolu’ya gelmişiz.
Kalıplaşmış bilgilerle, çocukluğumuzdan itibaren bizlere “helâl ile haramı” öğrettiler. Helâlden uzaklaşmanın haram olduğunu, günah olduğunu biliyoruz. Biliyor muyuz?
Kur’an-ı Kerim’de kesin yargılar var, helal ile haram hakkında. Yaşantımız içinde ne kadar uyguluyoruz bu kuralları. Bir yaşam biçimine dönüştürebildik mi?
Yüzlerce yıl önce doğmuş bir inancın bireyleri olarak, bu gün helâl haram konularını tartışacaksak, bir arpa boyu yol almamışız demektir.
Hâlâ öğrenemedik mi?
Bakın “Helâl” hakkındaki temel ifadeler şöyle.
“Dinen yapılması veya yenip içilmesi yasaklanmayan, serbest bırakılan şey demektir. Allâh ve Rasûlü’nün bir şeyin helâl olduğunu belirtmesi veya işlenmesinde günah olmadığını bildirmesi, o fiilin helâl olduğunu gösterdiği gibi, o fiil veya şeyin yasaklandığına dair bir delil bulunmaması da helâl olduğunu gösterir. Zira eşyada aslolan helal oluşudur. Buna göre bir şey, dinin açık bir hükmüne, yasağına ve ilkesine aykırı olmadıkça helâldir, meşrudur. Helâl kavramının, meşru, caiz, mubah tabirleri ile yakın ilişkisi vardır. Çoğu zaman da eş anlamlı olarak kullanılmaktadır.” (alıntı)
Helâl olan gıda maddelerini sayalım.
İnek, koyun deve ve keçi sütü. Bal. Balık. Sarhoşluk vermeyen bitkiler. Taze veya tabii olarak dondurulmuş meyveler. Yer fıstığı, antep fıstığı, fındık, ceviz gibi kabuklu ve reçineli meyveler. Buğday, arpa, pirinç, çavdar, yulaf gibi taneli gıdalar.
Sığır, deve, koyun, keçi, geyik, tavuk, ördek gibi hayvanların ve av kuşlarının etleri de helâldir. Ancak, belirtilen hayvanların, “İslâmi usule göre kesilmiş olmaları şarttır.”
İslami kurallara göre nasıl kesim yapılacağını bilmiyorsak, buda Müslüman olarak bizim ayıbımızdır. (alıntı)
Birde “Haram” kavramından bahsedelim.
İnancımıza göre yapılması “yasak ve günah” olan şeylerdir. Haram; gayri meşru, meşru olmayan manasına gelen bir Arapça kelimedir. Kuran-ı Kerim ve Peygamberimiz (s.a.v.) in sünnetine uymayan her şeydir. (alıntı)
Bir tekrar daha yapalım.
“Haram. Dinimizde yapılması kesinlikle yasaklanmış işlerdir.“
( İnsan öldürmek, içki içmek, kumar oynamak, faiz yemek, anne ve babaya karşı gelmek v.b )
Dinimizce haram olan bir şeyi, helal kabul etmek ve savunmak ta kişiyi dinden çıkarır Bu mesele o kadar önemli bir mesele.
Yenilmesi içilmesi haram olanları da sayalım.
Domuz eti. Kan. Et yiyen hayvanların etleri. Ölmüş hayvanın parçaları. İslami usullere göre kesilmemiş, eti helâl hayvanların etleri. Sürüngen ve böceklerin etleri. Şarap, Etil alkol ve İspirto içmek haramdır. (alıntı)
“Ey İnsanlar! Yeryüzünde temiz ve helâl şeylerden yiyin, şeytana ayak uydurmayın, zira o, sizin için apaçık bir düşmandır.” (Bakara 168) âyet-i kerimesine dikkat edilirse Cenab-ı Hak bu hususta sadece Müslümanlara değil, bütün insanlara hitab etmektedir. Ayrıca Maide sûresi üçüncü ayetinde de Cenab-ı Zül Celâl hazretleri iman edenlere şöyle buyurmaktadır:
“Leş, kan, domuz eti, Allâh (c.c.)’dan başkası adına kesilenler, boğulmuş, bir yerine vurularak öldürülmüş, düşüp yuvarlanmış, başka bir hayvan tarafından yenmiş olanlar (canları çıkmadan önce kesmemişseniz) ve dikili taşlar üzerinde boğazlananlar haram’dır.” (alıntı)
Benim için işkembeden sıktı demesinler diye, yazımda alıntılar kullandım. Benim yazı da hutbe gibi oldu.
Helâl ile haramı öğrenmek zor bir şey değil.
Değil de!
Günümüzde, bu “Helâl ile Haram” kavramları birbirlerinin içine o kadar fazla girdiler ki. Birçok insan kendisine göre, yeni kavramlar geliştirdi.
Haram, helâl oldu gitti.
Kollar, bacaklar karıştı.
Haram belli değil, helâl belli değil.
*
Yüzde 99’u Müslüman sayılan bir ülkede, birisi bir laf etti zamanında, ortalık toz duman oldu.
“Çiftliklerde, toplu beslenen tavuklar, İslami kurallara göre kesilmiyor.” Dediler. Tavukçular gümledi.
Kasapların sattığı etler, İslami kuralara göre kesiliyor mu?
Şüphe! Müslümanlar birbirlerinden şüphelenir oldular.
Hazır gıdaların içinde, domuz eti ya da yağı var mı?
Kafalar karıştı gitti.
Bazı üreticiler paketlerin üstüne yazmaya başladı. “Tavuklarımız İslami kurallarla göre kesilmiştir.” ”Etlerimiz İslami kuralarla kesilip üretilmiştir.” “Ürünlerimizde domuz yağı yoktur” gibi.
Toplumda, güven kalmadı vallahi.
Cuma namazında yan yana oturduğumuz, kasaptan bile şüphelenir olduk.
*
Hileli gıda üretiminde de zirve yapan bir ülkeyiz.
Hatırlayın sahte bal ile tereyağı imalatlarını… Hatırlayın, sucukların içinden gelen kişneme seslerini… Kiremitten yapılmış, kırmızıbiberleri bir hatırlayın… Hileli üretilmiş o kadar çok şey var ki.
Zeytin ve zeytinyağındaki katakullileri herkes anlatıyor birbirine.
Birileri, “Helâl Gıda Kermesi” açmış. Açarlar elbette. Ürünlerini de satarlar birilerine. İster istemez, birileri helâl gıda satıyor da, yan taraftaki bakkal haram gıda mı satıyor? Diye de düşünmeden edemiyor insan. Haksız bir rekabet ortamı da oluşmuş böylece, inanç bazında hem de.
“Benim ki helâl, ya senin ki?”
Ben de kendi kendime “başka yerden aldığım her şey haram mı?” Diye düşünmekten alamıyorum kendimi.
Birileri bu işi bulandırıyor gibi geliyor bana. Bu iş para kazanmanın başka bir yolu bence.
Kusura bakmayın, şüpheleniyorum, ben bu işlerden.
Onbeş yıldan daha uzun bir süreden beri bildiğim bir şey var.
Bazıları hazır tavuk kullanılmış pilavları yemiyor. Düğünlerdeki etli yemekleri yemeyenler var. Biz yiyoruz. İman dua ediyor. ”Amin” diyoruz, şükrediyoruz. Yemeyenler “has Müslüman” oluyorlar. İmamda dâhil bizler “sahte Müslüman” oluyoruz.
*
Müslüman, Müslümanın dükkânında satılan maldan şüphe duyar mı?
Duyuyoruz.
Bölüündük!
Yüzlerce yıldan beri içinde olduğumuz İslamiyet, bize tarihten gelen bir öğreti sunamamış, bilgelik verememiş. Vermişte biz almamışız.
Kendimize göre şekillendirdiğimiz yaşantımızla, yeni doğruların peşine düşmüşüz. Hata üstüne hata yapıyoruz. Yanlışlar doğru olmuş.
Babam bana;
“Oğlum tarla sahibine söylemeden, tarlanın içindeki deli turpları bile alıp yeme demişti.”
O günden beri, mecbur kalıpta birisinin tarlasından bir elma alıp yesem, bulurum sahibini helâlleşirim. Anlatırım durumu, “helâl et” derim. Helâl ederse eder, etmezse gocunmadan öderim bedelini. “Allah razı olsun” bile derim.
“Helâl Gıda Kermesleri” ya da “Helâl Gıda Reyonları” beni hiç ilgilendirmiyor. Bu bir ayrışmadır. Hem de İslamiyet’in yaşandığı bir ülkede.
“Helâl Gıda Reklâmları” bunlar. Cepleri doldurmak için.
Bakın İslamiyet’in geçmişine, böyle bir olay böyle bir reklâm göremeyeceksiniz.
*
Helâl Gıda işinden, daha önemli durumlar var ülkemizde.
Hırsızlıklar; depremlerdeki ya da felaketlerdeki talan ve yağma olayları…
Camilerden halı kilim çalmalar…
Okulları soymalar…
Hırsızlıklar…
Siz hiç aç bir insanın bulduğu ekmeği “helal mi haram mı” diye sorguladığını duydunuz mu?
Sosyal yapısı bozulan toplumlarda, inançlarda o oranda zayıflar. “Açlık sofuluğu bozar.” Diye boşuna dememişler. “Aç köpek fırın delermiş” diye bir söz daha var.
Adam cami avlusuna anasını bırakıyor…
Bebekler atılıyor parklara…
Ailesini katledip, intihar ediyor birçok insan…
Kimisi, pazar yerlerinden çürük gıda ayıklıyor…
Ayakkabısı ve elbisesi olmayan bir çocuk soruyor.
“Bakkal Amca, sattığın tavuklar helâl kesim mi?”
Hadi sende be!
Şuayipodabasi
Eskiden yazılmış bir yazı.
20017/Ocak/Kepez/Çanakkale
YORUMLAR
Hocam,
Ilk once: " Hileli gıda üretiminde de zirve yapan bir ülkeyiz.
Hatırlayın sahte bal ile tereyağı imalatlarını… Hatırlayın, sucukların içinden gelen kişneme seslerini… Kiremitten yapılmış, kırmızıbiberleri bir hatırlayın… Hileli üretilmiş o kadar çok şey var ki.
Zeytin ve zeytinyağındaki katakullileri herkes anlatıyor birbirine." diye yazmissiniz.
Sonra da: “Bakkal Amca, sattığın tavuklar helâl kesim mi? Hadi sende be!" diye noktalamissiniz.
Sahi, vatandas ne yiyip ne ictigini uzerinde titiz olmasin mi? Sorgulamasin mi? Haksiz mi? Kaldi ki, vatandasin hakli oldugunu zaten kendiniz ortaya koymussunuz...
Meslegimden biliyorum; unun kalitesini artiracak bazi kimyasal maddeler kullanilir. Bunlardan sadece biri: E920 kodundaki L-cysteine'dir. Bu maddenin bir kismi Cinde insan sacindan elde edilir....
"hadi sende be!" demekle insan sagligini allak bullak eden gidalarin zararindan kurtulamayiz hocam...
ODABAŞI
ODABAŞI
“Bakkal Amca, sattığın tavuklar helâl kesim mi?”
Hadi sende be!"
Birinci yorumda cümleyi yanlış yazdım. "Hadi sende be!" sözünü gıdalarla ilgili sorunlardan uzaklaşmak için kullanmadım. Yukarıdaki cümle yeteri kadar açık bence. Selamlar.