- 734 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
10Suskunluklarımız benlik direncimizi aştı 10.
Kim bilir sen kaçıncı uykundasın, tan şafağı sökmeye yüz tutmuşken, bense rüyadan rüyaya sanki çelik çomak oynarcasına atlayıp duruyorum…
Neyse sabahın tanında bitmek üzere olan rüya sonrasında belki bakışlarımız bir gün ışığı yememiş yıldızda birleşir…
Küçükayı yıldızı ile büyük ayı yıldızının kolları elbet o az sönük yıldızda birleşecektir…
Güneş tepeliklerden aşağıya salarken ışık demetlerini, geceden kalma ruhsal yorgunlukla kendime gülümsemem kıskanç bir sevinçle hissettim…
Beklenmedik bir an ve beklemediğim bir sevinç yaratan garip bir gülümseme izleri düşmüştü yüzümden hislerime…
Beklemediğim ve de beklenmeyen bir sevinçti yüzümdeki gülümsemeye sebep olan.
Yıllar öncesinin yaşandığı bir soru cümlesine verdiğim cevaptı aklımdan dudaklarımda gülümseme yaratan…
“Yıldızlar hep birbirlerine herhangi bir zamanda gülümserler mi?” Diye sormuştu o zamanlar en önemli olanım. Garip ve beklenmedik bir soruydu ona şaşkınlıkla cevap vermiştim, aniden. “evet gülümserler, çünkü biz onlara bakarken çoğu zaman biz de gülümseriz, hele benim yıldızıma deyip devam etmiştim, işte onların bir birlerine gülüşlerini biz bize gülüyor zannedip, konuşurduk onlarla. Çünkü o tüm yalnızlık gecelerimizde onlar bize hep eşlik ettiler ve biz onlarla hep konuştuk…
Senin yokluğunda da ben hep küçük ayı yıldızımız ile konuşarak yalnızlığımı bertaraf ettim…
Unutulmaz ve beklenmez acılanmalarla yıllardır kaybettiğim gülümsemelerimi bu anlarda yeniden anlık dahi olsa bulmam kendime gelen bir mucize gibiydi gülümsemem…
Hayatım tüm gülümsemelerimi ağlamalarıma ve acılanmalara sebep olan sen, bu günlerde yaşamda tek bir nefesle gülümseme elde etmişken bile içinde sen anlamı taşıyan düşüncelerimde de hâlâ varlığın süre geliyorsa, öfkelenmelerin veya acılanmaların arasında kalan bu an ki beni gülümsetmesi ki yıllar sonra ulaştığım an zamanı huzuru oluyordu…
Yıllarım ve onun içindeki nefes almalarımın tümünü sıkıntıya çevirmiş iken sen bu çapraz düşlerle kısa an zamanı dahi olsa o tek anlık gülümsemeye konu olan yaşamımdı, kaybettiğim mutluluğumdan dönen tek an en kısa an olsa gerek…
Ne güzel yaşamlarım varmış, sen giderken umarsızca yok edip arkada acı ve umutsuzluk bırakan kaybedilmiş zamanların ve kaybedilmiş mutlulukların ardında kalan bu kadar yaşamdan huzur duymakta galiba bu kadar imkanla oluyormuş…
Biz o kadar güzellikler yitirdik ki şimdi onları özlemek bile insanın direncini yok etmeye yetiyor…
Galiba sevgiden sonra aşırı sevmekten sonra bu kaybediş, bu kadarcık mutluluk bırakıyormuş geride kendini hatırlatırcasına…
Hüsranlara düşmüş bir yaşamı, belli bir yaşam zamanı sonrası veya yaşam sonuna yakın yılların içinde bulunup da bazı şeyleri unutmak veya unutamamak, yaşamın bu kısmındaki özverilerimle, içinde bulunduğum şartların çoğunu kabullenmesem bile, ben bunları yaşamaya mecburdum cümlesinin ardında sığınarak nefes almalarımın zor şartları ile kendi kendime konuşur gibi kalem, kareli defterimin satırlarına düşüncelerimin iz düşümlerini bırakıyor…
Çoğundan korkmama rağmen, birçoğu düşüncemin dibini kurcalayarak kendimden öfkemi alıyorum sanki…
Kimse beni, bu acılanma şartlarımı yaşatmaya mecbur etmedi…
Çoğuna saygınlık, birçoğuna ise hak etmedim düşünceleri ile var hızla sıralıyorum cümlelerimi…
Düşündüm de hesabını veremeyeceğim veya riyaya bulaşmış neler yaptım hayattaki öncelikle kendimle hesaplaşıyorum…
Belki hak etmediğim, belki de mucize bir aşk ve sevgi beraberliği yaşadım…
Bunalmış zamanlarımdı, çeşitli etkenlerle, bir kurtuluş gibi girdiğim bu sevgi yaşamı, içinde fedakarlık örneği veren bir insan sandığımla el tutuşmam ki sonraları yanılgım olduğu ortaya çıkmış bir arenada, güç denemeleri ile altüst olmuştum…
Yaşamın bu fark ediş zamanlarına kadar yaşadığım olağan dışı an zamanlarında sanki mutluluk kanatlarım uçmayı deniyordum…
Her an her olay diğer olayları ve zamanları yok saydıracak kadar saygın bir yaşamın iç huzurunu yaşatmıştı bana…
Bir arkadaşımın sözü geldi şimdi kalem ucuma, neden oralardan buralara kadar bir insan için yüreğimdeki vuruşlarla koşa koşa geldim? Evet neden?
Çünkü yaşam ve zaman farkı sevgideki oynak nokta idi. Ve o özveri beğenisi yüreğin koşma dürtüsü ve asıl sevgi özlemi idi…
Sükunet ve dinginlik, bu iki kelimenin ayrı ayrı anlamları ile yan yana geldiğindeki cümle anlamı insanı alıp götürüyor, o anki yüreğin ve beynin istediği yere noktasal olarak…
Ruhsal olarak dinginlik, huzur, sessizlik veya yalnızlık ile birleşirse, aklın ulaşamayacağı an zamanında hiçbir yer olamazdı…
Yaşamın olmazlarıydı belki de bizi yalnızlaştırıp, suskunlaştıran ve ardından uzaklara duyulan bu özlem veya uzaktakinin düşüme düşmesi ki çoğu zaman acıya yönelmiş sanki acının bağımlısı gibi aynı istekte ısrar etmek…
Bu gece çok uzadı, yaşamımda ve kendime açtığım düşünce kapılarının çoğunu kapayamadan kırsal bir düş ile kalabalıklar arasında kurulan yalnızımsı düşlerdi asıl insanın dünyasındaki sarsıntıları ile yığılmış düşünce girdaplarında dönen baş ile dolaşmak ki oldukça ağır bir hareket…
Çoğunda yalnızımsı bir köşe duvarındaki yaşlanmış gibi çaresizlikle baş dönmelerine ulaşmak ardından da kurtuluş hesapları yaparak zor adımlarla hareket edebilme yetiksizliği…
Kendime karşı kendi gücümü kullanıyorum, kendi kendime cephe açıyorum ve her cephenin yüksek bir duvarı oluşuyor önümde…
Sevgi çaresizlik ve hasret körlenmesine adımlarla bu üçgen içinde gereksiz düşlerle adım atış düşlere.
Belki de bunlar, mutluluğu bulmuşken riyaya karışma etkisi ile şaşkınlık duruşuydu, hem de çaresizce zavallılaşma…
Geceler ve yollar…
Apayrı bir birleşen düşüncelerdeki ile ardından ortaya çıkan uzaklar ve özlemi veya uzaklara özlenen ile gitme isteklerine yapışan heyecanlar ile sevgi ve sevginin gerçek düşteki kokusu en çok gecenin uzunundaki yol öykülerimde vardı yaşamımın özlem duyduğu her şey…
Sükut ve gülme sesi ki ansızın tüm düşleri suskunluk ile geçiştirmeye çalışırken gülüşündeki ahenk ile yaşamın gül bahçelerindeki kokuları ile gül rengi seçiminin zorluğu tüm düşlerinden kopup, kendinle garip bir özveri gülüşündeki gülümseme ile varlığın yaşamın içinde kendini belli eder…
Sevmiştim, yoruluncaya kadar yaşamın girdaplarında baş döndürücü bir hisle dönerken, boşluk korkularını içinde hissederken, garip bir soruya cevap vermeye çalışıyorum. Boşluğun sesi var mı? Veya boşluğun kokusunun tarifini yapan olabilmiş midir?
Garipsenecek duygular gerçek dışılığın içinde kendini bulduğun anda ki kalemin hızı artıyor. Çünkü bu sorulara cevap verebilmek acının veya mutluluğun içinde hissedilmekle mümkün olabilir…
Nasıl kendimizi günün ortasında güneşin en dik olduğu zamanda karamsar düşlerle gecenin sesini, gecenin yıldız kayma izlerini yazmaya başlarsak, artık kalemin gideceği nokta uykusuzluğa uzanır…
İşte sevmenin karanlıktaki boşluk sesini yazabilmenin zorluğu sanırım burada ve sevgili ile yan yana isen artık el tutuşmalarının karanlıktaki gölgelerini yazar insan…
Sahi, karanlıktaki el tutuşların gölgeleri nasıldır ve nasıl tarif edilir…
Sallanan iki el ile birbirlerinin avuçlarını sımsıkı tutan iki elin karanlıktaki gölgesi nasıl olurdu?
Denir ya kuş yuvasından uçunca yuvada bıraktığı yumurtalarının artık ısısını bilemez ve hep aklında o vardır, bir an önce yuvasındaki yumurtalarının üstüne tünemek ve onların yaşamını kontrol edebilmek…
İşte böyle vedasız bir gidişler sonunda basar ayrılık acılı düşünceler hep el tutuşma düşünceleri ile zaman bazen hızlı, bazen ağır adımlarla geçiştirilir ve aklında hep sevginin avuç içlerinde bıraktığı ısının avuçta bıraktığı terlerdir artık sevginin özlenen savı…
Tüm kalabalıklığımız yalnızlığıma karışmışken, yaşamın yoksul zamanlarında var olmaktan ziyade kendime güven ve özgüven duyguları ile kendini, kendine saygı duymasını sağlamaktır, belki de bu yaşamın içindeki amacımız…
Kendine kendin saygı erişiminden sonradır, yaşamdaki saygınlığın var olacaktır…
Bu şehir tüm yalnızlığımızı saklarken, mutlaka kalabalıklarımla da saklayacaktır beni…
Tüm yalnızlığımla, kalabalıklarımda sendin sevgili, yaşamın içindeki yalnızlığımdır şüphesiz düşüncelerimizin parçalandığı…
Tüm ıssızlığımız ve de büsbütün yalnızlığımızla dolaşırken kesme taşlı yollarda kendi kendimize konuşarak yürürken, tüm sivrilmiş duygularımız ve duyularımız düşüyordu taşların asfaltların üstüne ve biz kendi kendimize duygularımızın negatif basınç üreten o bitimsiz kabullenemeyişlerimizle gözyaşlarımız ile birlikte sığlaşıyorduk tüm ezici duygularımızda…
Aslında biz, birbirimize kendimizi anlatırken dağılıyordu tüm kasvet duyguları yuvarlanarak kesme taşlı yollarda…
Korkardık biz birbirimizden kopuşarak yalnızlık düşüncelerinden, korkardık biz kendimizle baş başa kaldığımızda karanlık kesme taşlı yollardan yürümekten ve korkardık biz yalnızlık nefeslerinin ciğerlerimize doluşmasından…
Aslında bu korkuların tümünün sebebi yalnızlıklarımızla kesme taşlı yollardan ıslık çalmadan tek yürümekten…
Ben tüm korktuğum gecenin sessizliğinde hep gözlerine konuşurdum…
Yaşamak sanki böyle anlarda kuru sıkı bir mermi karşısında korku boşluğuna düşercesine an an kendinden uzaklaşıp, korku tünellerinde kendi savunmanı, kendin yaparcasına kendine meydan okumakla sonlanacak bir zaman boşluğuydu…
İçindeki patlayan öfkelere tek tek meydan okuyup sabrettiğin olumsuzluklar karşısında düştüğün çelimsiz durumlarla zamana göre kendinden de vaz geçerek lanet ettiğin bir an zamanı için gene suçladığın bir zamanlar uğruna feda etmeyeceğin hiçbir şeyin olmadığı kadınım derken içinin sevgi titremesindeki sevgindi…
Benliğinle çelimsiz zamanlar ürettiğin kesik nefesli öfke zamanlarından kurtulmak pek de kolay olmuyordu camda duran siluetini hatırlarken ellerinle kafanı öfke ile sıktığın bir cumartesi sabahının nefret zamanları idi çoğu zaman kabus gecelerini bana yaşatan…
Sevmek vaz geçemediğin sevgi ile nefret ettiğin sevgili arasındaki tezat sürtünmesini yaşamak pek de kolay geçmeyen zamanlarda parçalanırdı.
Sıra dışı bir sevgi bağı ve patlamaları yaratan bir aşk sonunda nefret ve tiksinti yaratan duygularla hatırladığın bir insan profilini anlatmaya dönüşüyor yaşam artık…
Gün gün kendini güçsüzleştirip güne göre öfke patlamaları ile sonlandırmasını beklediğim bir yaşam kulvarında yürümek ise oldukça zordu artık…
Mustafa yılmaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.