- 903 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Şey
Şey
Ne dilersen iste! Dilek, şeyi vücuda getirir! Aslen “Şeyler” yok, “Şey” var! Şey, her şey!
Şey, tek şey ama sınırsız farklı izafi algısı, çoğul gibi algılanmasına neden olur! Tercih, şeyin oluşmasındaki ilk boyut; tercih, soyuttur, tasarı da soyuttur! Şey, somut algılandığında 3. Boyuttadır! Hiçlikten tercih ile 1. Boyuta çekilir, tasarı ile 2. Boyuta, “Zerre” olarak da 3. Boyuta çekilir! 3. Boyuttaki madde algısı şeyin 3. Boyut halini ifade eder! Zerre, aslen tektir; sınırsız farklı algılanabilir potansiyeli, onun sınırsız sayıda olduğu zannını verir. Şöyle ki, her yeri gören birinin sınırsız göze sahip olduğu düşünülür! Zerre, sınırsız kapsamda farklı algılandığında sanki sınırsız şeyleri ifade ediyor zannını verir! Oysa tüm algılamalar, şeyin izafi görünümüdür! Görünen farklı ve çok sanılan “Şey” aynı “Zerre” gibi tektir. Çokluk, 3. Boyutun izafi algısının ürünüdür! Kuantum fizikteki “Zerre” yani maddenin algılanmasına kaynak olan “Şey”, tüm izafi alanı kapsar; bu nedenle maddenin esasına doğru gözlem yapıldığında, maddeye kaynak olan tercihe doğru yani 3. Boyuttan hiçliğe doğru bir bakış yapılmış olur! 3. Boyutta gözlemlenen somut şey, tasarı ve tercih olarak 1 ve 2. Boyutta soyut olarak vardır; bildik “Somut” haliyle 3. Boyut algılarına görünmez. Yani görünmez ve tutulmaz ya da 3. Boyut maddi gözlem araçlarıyla tespit edilemez!
İrade, soyut; gözlem somuttur! “İrade” ile “Tercih” aynı manayı ifade etmez! İrade, hiçten-yoktan tercihe sunmaktır! İrade edilmiş olanı seçmek, tercihtir; tercih bu anlamda irade gibi düşünülemez! Gözlemler yani somut algılananlar, nesneleşmiş tercihlerdir-şeydir! İrade “Şey” değildir “Şey” tercihtir! İrade, tercihe sunulan şeyi mutlak belirler; tercih, şeyi izafi algılar! “O”, meçhul sınırsız kaynak, “İrade” olarak düşünülebilir! “Ben”, tercih yani 1. Boyut olarak düşünülebilir! “Ruh”, tasarı yani 2. Boyut olarak düşünülebilir! “Şey” 3. Boyut olarak düşünülebilir! 3. Boyuttaki izafi algılamalar; “Zaman-mekan, az- çok, büyük-küçük, iyi-kötü” gibi çoğaltılabilir! “Şey”, 3. Boyutta “Şeyler” gibi çoğul sanılır! Şeyin sınırsız görünümünü akıldan çıkarmamak gerek! Çoğulluğun nedeni izafiyet! Zaman ve mekanın da nedeni izafiyet! İyi-kötü belirlemesi de tercihe göreceli oluşur!
İrade mutlaktır. Hiçlikteki sınırsız potansiyeli mutlak kapsar! Tercih ise iradenin sunduğu şıklardan seçmek gibi olduğundan mutlak değildir. İnsan, “Ben” ile “Tercih” sahibidir! Tercihin kapasitesini “İrade” kapsamı kadar genişletmesi hedefi olabilir ancak, tüm boyutları kapsamadan “İrade” mutlak olarak görünmez. 3. Boyutta gözlenen şeyler, 1. Boyutta “Ben” marifetiyle tercih edilenler ve 2. Boyutta tasarlananlardır! “İrade” ise hiçliğin yani boyutsuz olanın kapsamındadır! Sıralamak anlamsız çünkü eş zamanlıdır ya da “Zaman-mekan, çokluk- büyüklük” gibi izafi görünüm, 3. Boyuta dairdir!
“Kendini bir şey sanmak!”
İnsan, aslen 1. Boyut olarak düşünüldüğünde “Tercih” yani “Ben”! 2. Boyut olarak düşünüldüğüne “Ruh” yani “Tasarı”! 3. Boyut görünümü ise “Şey”! İnsana “Şey” dendiğinde 3. Boyuttaki maddi bedeni kast edilebilir! 3. Boyutun izafiyeti yüzünden de “Bir şey” tabiri ile çoğuldan biri gibi ifade edilir! İnsan için 2. Boyutta ruhsal alanda ve 1. Boyutta tercih noktasında, tekillik vardır! 3. Boyuttaki sayısız insan için 2. Boyutta ruhsal yazılım olarak sadece “İnsan” denilir. Çoğul ifade gerekmez! İnsanın tercih edilmesi noktasında da teklik vardır! Hatta 3. Boyuttaki insanlığın da ilki için “Tek” orijinden söz edilir! Çünkü tercih ve yazılım tektir! Otomobil üreten bir fabrikanın bir modelini ele alalım; o modele ait tüm tasarım tektir yani projenin bütünlüğü olarak tektir. Her otomobil için ayrı yazılım ya da tasarım yapılmaz! Üretim bandından çıkan binlerce otomobil için çoğulluk söz konusu; tasarımı için tek-bütün proje vardır!
İnsanın kendini “Şey” olarak düşünmesi 3. Boyuttaki somut varlığının seyrine dairdir! Tasarı yani ruhsal yönüyle 2. Boyuttaki soyut varlığını bilir! Tercih yani “Ben” olarak da kendini bilir! İnsanın kendini bilmesi tüm boyutlardaki yansımasına dair olduğunda geniş kapsamlı olabilir! Sadece kendini bildiğinde “Ben” yani tercih yani 1. Boyut kapsamı genişletmiş olur! Hiçliğe dair “İrade” kapsamını potansiyel olarak açık düşünmeli…
Boyutlardaki insan görünümü tercihin işleyişini anlamakta faydalı olabilir! Hedef, irade kapsamı! Tercihin iradenin sunumundan yapılması nedeniyle iradenin tercihi kapsadığını tekrar hatırlatırım. İrade, hiçlikten-yoktan tercihe sunmaktır! Tercih ise sınırsız kaynak hiçlikten irade olarak tercihe sunulan seçeneklerden seçmek gibidir! Tercihe sunan ile tercih edenin kapsamı aynı olmaz! Tercih, “Mutlak” değildir. “İrade” ise mutlaktır! Burada bahsettiğim “Mutlak” için bir örnek; şifre, mutlaktır! Şifre tam olarak girilmediğinde maksat açılmaz! İster uzun, ister kısa olsun şifre mutlak olarak istenir! 10 haneli bir şifreyi yaklaşık girmek yeterli olmaz! Para üstünü bir kuruş eksik vermek mutlak olmayan bir ödeme olur ama sorun çıkmaz! İzafi olarak “Kabul” tercih edilebilir! İzafi ve mutlak konusunda zihinsel kıyaslar yapılabilir! İrade, mutlak; tercih, izafi!
Tercih, şeyi belirliyor!
Herkes kendini belirliyor! Tercih olarak “Ben”, tasarım” olarak “Ruh” ve beden olarak “Şey”! Asıl olan “İnsan”, kendini nasıl belirler ise öyle görünür! Tercihten kaçmak, kendinden kaçmak gibi! Kendini inkar ederek, tercihin sorumluluğu ya da karşılığından kaçmak mümkün değildir! Tercihinin karşılığına ya da yansımasına güvenmeyen ya da sahip çıkmayan “Ben”, kendinden kaçmak ister! Bu nedenle benliğini inkar edip sorumluluğu başından atmak ister! Başkasına tabi olmak isteği bundandır! Güya kişi, tercihi kendisi yapmadığı için olumsuz karşılığı hak etmeyecek ama olumlu olanları da kaybetmeyecek! Tabi olduğu tercihlerin, “İyi-doğru” olmasını doğal olarak ister! Bu da savunma mekanizması üretmesini sağlar!
İradenin tercihi kapsadığını söylemiştim. İrade, tercihe müdahale eder mi?
İrade tercihe müdahale eder ise sorumluluk olmaz! Müdahale, sorumluluğu iptal eder! Demek ki irade, tercihi sınırlamıyor; sadece kapsıyor! Tercih, iradeyi iptal etmek istediğinde bu mümkün olmuyor bu da tercihin izafi olmasından kaynaklı! İrade mutlak olduğundan, tercihin izafi kapsamına girmez! İnsanın her tercihini sınırsız olarak gerçekleştirmesi potansiyel olarak mümkün ancak, iradenin kapsamından çıkamayacağı bilinmeli! İrade ve tercih aynı gibi düşünüldüğünde kapsam kargaşası çıkar! “İrade, tercihi kapsar” olarak düşünüldüğünde pek çok soru cevaplanmış olur! Tercihin sınırsızlığı, iradenin kapsamı dahilinde olacaktır! Tercihi sınırlamakla irade kapsamı sınırlanamaz! Sınırsız tercih, mümkündür ancak mutlak olarak düşünülmez!
Son tahlilde; kişi kendini nasıl bilir ise odur! Bilmek, mutlak olmaz izafi olur! Herkes kendi tercihinin karşılığını görür! Başkasının tercihini kabul etmek de bir tercihtir! Kabul edilen tercihin karşılığı görülür! Tercihler izafidir, sonuçları da kaçınılmaz! Herkesin tercihi, kendine göreceli olarak karşılık bulur! Tercihin göreceli olması karşılığa da yansır! “Zan” göreceliliğe dairdir! O halde “Hüsnü zan” dahi görecelidir! Herkesin tercihi kendine yansır; yansımalar, kişinin tercihlerini ihbar eder!
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.