- 393 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
VAH VAH VAH!!!
Nedir bu kadınların hali? Tam bir dram ve de trajikomik sergilenmekte olanlar. Zaman zaman bilmek anlamak, nedir, ne değildir görmek, bazen de gezinirken izlenesi bir kanal bulmak adına ilginç, ibreti şayanlardan birine takılıyorum hayretle. Ve de merakla, bu kadınlar nasıl bu kadar boş zaman buluyor, boş işlerle uğraşmaya, hadi buldu bunca sorun varken etrafta, herkesin de bu konularda yapabileceği pek çok şey varken kendince. Hiç mi buluncuna varamazlar aymazlıklarının, yetersizliklerinin de tamamlama gayreti duymazlar o eksiklerini ve kanal kanal gezip el âlemin hayatlarını yargılayıp, fikir yürütür, tartışır yol da gösterirler uzmanmışçasına, kendi başını bağlayamayan gelin misali. Oysa okunacak onca gazete kitap varken, dünyayı, içinde kendilerinin de yaşadığı dünyayı algılamak, anlamak pek çok konuda bilgilenip bilinçlenmek ve kendisine düşeni yapmak üzere, diyerek hayretlere düşerim bu rahat, bu gamsız, tek derdi el âlemin aşkları olan kadınların karşısında; sabah rutin ev işlerimi yaparken, bir yandan da ses olsun diye televizyonumu açtığımda.
Dizinin yayında olduğu günlerdi; Aliye’yi tartışıyorlardı hararetle. Hayret ki ne hayret bir tabloydu ekrandakiler. Gerçek bir yaşammışça, farkındasız: Aliye bir yandan aldatılmanın acılarını yaşarken dizideki rolüyle, nasıl olur da bir başka kadına, kendisine yapılanları yaparmış gerçek hayatta!
Demek ki bu kadınlar hayalle gerçeği bile ayırt edemiyorlar. Her halde öyle ki izleyen hanımların, inanın % 90’ ı aldatılan eşi kınıyordu. Niye boşandı, niye görmezden gelmedi, niye affedip kocasına sahip çıkmadı. Belli ki geçici bir macera, erkektir yapar, hevesi geçince nasılsa dönerdi geriye, diye.
Tamam, Sanem Özçelik’ in yaptığı hoş görülür bir davranış değil, dahası ayıp, evli bir erkekle, hem de evine konuk gidip eşi tarafından ağırlanılmış bir erkekle, hiç değilse bir fincan kahvenin hatırı bile güdülmeksizin. Lakin bir kadının, bir başka kadını bu denli fütursuzca, gel geç bir macera görebilmesi daha ayıp ve affedilmez değil mi? Hele ki “Erkektir yapar” hoşgörülü bakış! Pes! Bu, en azından kendisine saygısızlığı değil mi kadının? Ve kendisine saygısı olmayanın, başkasından, bu başkası kocası bile olsa, saygı beklemeye hakkı var mı?!!
İçlerinden biri: Kocam beni pek çok kişiyle aldatıyor, biliyorum, ama asla boşanmam 25 yıllık yuvamı yıkıp, o kadınlara yar etmem. Yakalayamıyorum, yakalasam kezzap atacağım kadına. ( Haydaa, kadın suçlu sadece, erkek pir ü pak tertemiz ve günahsız hakkı onun erkek oluşuyla, yıkayıverir elindeki kiri, tertemiz ortalık.)
Bir diğeri: Topuğundan vururum ikisini de, ama asla boşanmam da.
Bir başka dile gelen dramda ise; kadının çocuğu olmuyor, kocasının sevgilisi çocuk bekliyor kendisinden, hamile yani ve erkeğin eşine telefon ediyor: Ne onursuz kadınsın sen (!) Bırak artık kocanın yakasını, boşan, düş yakamızdan, kocandan hamileyim. Senin veremediğini ben vereceğim ona, dediği dile getiriliyordu. La havle… İyice donup kaldım bu kendi onursuzluğuna bakmayıp, bir de zaten çocuk özlemiyle yanan kadıncağızı onursuzlukla suçlayan kadın karşısında!
Ve hep suçluydu S.Özçelik. O baştan çıkarmışmış, oymuş yuva yıkan, erkek yaparmış kadın isterse, dayanıksızmış erkekler bu konuda. Bu görüş, hem kadın hem erkek izleyicilerden geliyordu.
Hadi kadın biliyordu erkeğin zaaf diye adlandırdığının aslında ne olduğunu, kader gibi kabul de etmişti asırlardır bu zaaf diye adlandırılanın ona hak olduğunu, kimi de zorunluluktan, kabul etmese de içinde, kabul etmiş görünüp katlanır olmuştu.
Peki, erkeklere ne oluyordu; erkekler nasıl kabul ediyordu bu kabul görmemesi gerekeni? Açılımı; “Evet biz salağız, aptalız, kafamız basmaz, zayıf karakterli yaratıklarız biz ve kadın yeter ki gel desin, hazır oldayız her an, koşarız hiç hesapsız her gel diyene, önünü ardını düşünmesiz. İrademiz zayıf çünkü hayır diyemeyiz” olan zaaf sözüne sığınmayı.
Yuva; sıcacık sevgilerin yaşandığı, duyguların, yaşamın paylaşıldığı bir mekân. Eşim dediğin adam, eş olmaktan, yuvam dediğin yuvalıktan çoktan çıkmış. Soğuk buz gibi rüzgârlar esiyor o yuva sandığın yerde ve o hâlâ eşin sandığın adam, eş olmaktan çıktığı gibi, bir başka yaşama eşlik ediyor üstelik. Daha neyin peşindesin, sahip çıkmaya çalıştığın ne? Birileri çoktan sahiplenmiş hâlâ senin sandığını. Hiç mi üşütmüyor, o yuva sandığından sarkan buzlar seni?
Süründürecekmiş, yar etmeyecekmiş o adamı o kadına. Adam çoktan yar olmuş ve sürünen sensin, kendini süründürüyorsun soğuk rüzgârların önünde, acıyan duyguların, kanayan yüreğin, çiğnenen onurunla birlikte. Farkında değil misin, varamadın mı hâlâ buluncuna? Ve seni istemeyeni, sen niye hâlâ inatla istiyorsun? Senden çoktan vazgeçmişten, sen niye vazgeçemiyorsun? İntikam belki, ama kendini yaralayışı daha büyük değil mi bu sürecin?
Ev kadınıyım ne yaparım ben? Hah işte bunu düşün, otur neler yapabileceğini düşün kendin ve çocukların için, onlara neler yapabilirimin planlarıyla vakit kaybedeceğine. Var.
Hem de çok şey var yapabileceğin, evinde oturarak da. Ama onurun varsa bir parça.
Zor, evet çok zor. Eşinden ayrılmış bir kadın olarak yaşamak, tek başına çocuk büyütmek, para kazanmak onur ve namusunla zor. Ama kolay olan ne var ki hayatta?
Önemli olan hazlı olan, her şeye rağmen zoru başarmak ve de başın dik gezebilmek değil mi? Diplomam mı var diyorsun. Hep diploma mı gerektiriyor yapılabilecek işler? Otur çocuk bak, bir yandan da, pastalar, börekler, tarhana, turşu, reçeller yap, örgüler, danteller ör, takılar, bebekler, vs vs. Daha pek çok seçenek var, illa evde oturacaksan. Tercih senin. Dışarıdakileri de saymayayım uzun uzun. Orada da sana göre işler var. Şayet çalışmaktaysan, sorun yok zaten. Gelir düzeyi düşecekmiş. Eee o kadar olacak.
Onursuzca, yara bere içinde iki kap yiyeceğine, bir kap ye, ama onurunla, huzurunla çocuklarınla paylaşarak yaşamı. İstersen yaparsın. Yapılabilecek pek çok şey var çünkü.
Ama alışmışsın hazıra, bir gözünü de kapadın mı görmezsin. Görsen bile erkektir deyip geçtin mi gez dur kadın programlarını, başka hayatları yargıla dur kendini görmezden gelerek, kendini sorgulayıp yargılamaksızın. İki de göbek attın mı oralarda, senden mutlusu yok. Akşam yediğin dayağı bile unutuverirsin. “Erkektir döver de sever de” senin bakış açın çünkü.
Hamile sevgili konusunda ise, herkes erkeği suçlamakta. Hocanın deyişiyle, hiç mi suçu yok kadının.
Erkekler bu konuda pir ü pak demiyorum. Suçun tümü kendisinde olan erkekler de var şüphesiz. “Evli değilim.” “Ayrı yaşıyoruz, bizimkisi kâğıt üzerinde, çoktan bitti aslında, boşanmak üzereyiz” veya “Boşandık” gibi daha nice yalanlar eşliğinde, bin bir güzel söz ve vaatlerle, bir başka kadını da eşiyle birlikte aldatan. Bu da başka bir seviyesizlik ki, bu da ayrıca tartışılabilir.
Sözüm, kendisine yapılsa asla hoş göremeyeceği, affedemeyeceği, yaralanacağı seviyesizliği bir başka kadına yapana. Utanmak, arlanmaksızın telefonlar açıp, bir başka, zaten yaralı kadını daha da yaralayana, yıkana.
Lütfen hanımlar, yapmayalım.
Kendimize yapılmasını istemediğimiz hiçbir şeyi, ama hiçbir şeyi, bir başka kadına asla ve asla yapmayalım!!!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.