- 770 Okunma
- 6 Yorum
- 3 Beğeni
GEL DE FITIK OLMA / AH BELLERİM BELLERİİMMMM
Efendim, insanın aslında bir beli vardır ama her nedense beli ağrıdığında ‘Ah bellerim bellerim ‘’ der.
Evet..Lafa böyle başladığıma göre bu gün bel ağrısından bahsedeceğim.
Hani Türk erkek ve kadınlarının neredeyse yarısında var olan bir rahatsızlıktır fıtık. Hele bir de benim gibi bir ömür boyu vücudunuzun tüm yükünü tek ayağınız taşımışsa, hele benim gibi mesleğiniz ayakta icra edilen bir meslekse ve siz o mesleğe ömrünüzün otuz üç senesini vermişseniz yaşınız altımışı aşınca hatta daha öncesinden belinizde fıtık oluşması kaçınılmazdır..
Şimdi denilebilir ki ‘’Hocam ! Öğretmendiniz. Sınıfınızda bir masa ve oturacağınız bir sandalye vardı. ‘’ Doğrudur. Ama eğer bir öğretmen sınıfta oturursa öğrenciler ayağa kalkar. O bakımdan kendi hesabıma ben hiç bir zaman oturan öğretmenlerden olamadım.
Haa Öğretmen demişken: Bu gün öğretmenler günüydü..
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ‘e 24 Kasım 1928 de Başöğretmen Unvanı verilmişti ama gel gör ki 1980 İhtilaline kadar hiç kimsenin aklına bu günü Öğretmenler Günü olarak anmak ve kutlamak gibi bir şey gelmemişti. İhtilal cuntasınınmış nasip ve kısmet.
1980 İhtilalinden sonra paşa bir Milli Eğitim Bakanımız oldu: Hasan Sağlam. ( Yav hakket bizim hiç öğretmen Milli Eğitim Bakanımız olmadı galiba.)
Sağlam paşa , sağlam bir emir ( Ki biz ona genelge diyoruz) gönderdi tüm Milli Eğitim Müdürlüklerine. Milli Eğitim Müdürlükleri de okullara : ’’ Bundan kellü 24 Kasımlar, Öğretmenler Günü olarak kutlana’’
İşte o sene yani 1981 de ben üç senelik bir öğretmendim. 12 Eylül 1980 günü pek çoğu toparlanarak analarından emdikleri süt burunlarından dökülmüş olan pek çok sağcı ya da solcu öğretmen arkadaşım 1981 de de mızıldanmaya başlamışlardı ‘’ Bu ne ya. Bu resmen dayatma’’ Diye ama dediğim gibi bunlar dışarıya kadar ulaşmayan mızıldanma türü sessiz sitemlerden öteye gidemiyordu. Daha bir kaç sene önce ‘’ Kahramanmaraş olaylarını protesto etmek için derslere girmiyoruz’’ Diye doğrudan doğruya kaymakamlığa dilekçe veren cesur arkadaşlar şimdi süt dökmüş kedi misali İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünden gelen ‘’ 24 Kasım 1981 Günü ilçemiz sinemasında sahneye konmak üzere Cevat Fehmi Başkut’un Paydos adlı eserinde görev almak üzere her okuldan gönüllü öğretmenlerin listesi yapıla ve en kısa zamanda bu liste İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne iletile’’ Emr-i Şerifi mucibince ‘’ Bennn..Ölümü öp bennn.’’ Diye piyeste görev kapmak ya da doğrudan doğruya rol almak için yarışıyordu adeta.
Hay Allah. Yahu..Fıtıkla başladık nerelere geldik… İnsan yaşlanınca böyle dağıtıyor işte…
Evet efendim. Ne diyorduk?
Tamam hatırladım.
Çıkarın kağıtlarınızı. Yazılı yapıyorum. Tek bir sorum var bilene beş, bilemeyene sıfır.
Yazın…Soru: Atatürk’e 24 Kasım 1928 de Millet Mektepleri Başöğretmenliği verilmiştir. Peki 24 Kasımın yine Atatürk’le ilgili bir başka önemli tarafı nedir ?( Bakalım bu sorunun cevabını bilen ya da merek eden olacak mı?)
Yok yaa. Burada kalmamıştık. Neydi? Hah tamam hatırladım..
Avrupa Birliği Parlamentosunda Türkiye’nin üyeliğine red kararı çıkmış bu gün. Eyvah ki eyvah… Gel de şimdi fıtık olma. Namussuz herifler. Bula bula bizim Öğretmenler gününü mü buldunuz red kararı vermek için?
Şimdi korkum ne biliyor musunuz?
Vatandaşın biri paylaşmış bu haberi Bir başka vatandaş da altına yorumunu yazmış: ‘’ % 50 Koyun sürüsü sevinsin!!!’’
Bu demektir ki sevinen bir %50 koyun sürüsü var. Yani insan olan(!), İnsan sürüsü bu habere son derce üzülmüş. İşte benim korkum da burada başlıyor. İster misiniz şimdi bu %50 lik insan(!) sürüsü ‘’ Hep öğretmenlerin uğursuzluğu yüzünden’’ desinler? İster misiniz Avrupa Birliğine giremeyişimizin kabağı da gelsin biz öğretmenlerin başında patlasın.? Dahası bu %50 lik insan(!) sürüsü bu günü yani Öğretmenler Gününü ‘’ Milli Yas Günü ‘’ ilan etsinler?
Ah ulan Avrupa Parlamentosu ben sana ne diyeyim. Sürüm sürüm sürün inşallah. Kaç tane gözün varsa hepsi birden kör olsun. Nan’a muhtaç kalasın inşallah. Varımız yoğumuz bir günümüz vardı onun da içine ettin.
Şeyyy..Bu arada söylemeyi unuttum. Biz aslında çooook uzun yıllar önce, bundan tam 160 sene Önce Avrupa Birliğine girmiştik biliyor musunuz?
Şimdi ‘’ Ohaaa be hocam ! 160 sene önce Avrupa Birliği mi vardı?’’ Diyenleriniz olacaktır ama vardı valla. İnanmazsanız 1856 Tarihli Paris Antlaşmasına bakın.
30 Mart 1856 da imzalanan Paris Antlaşmasında bir madde aynen şöyle diyordu:
‘’ Osmanlı Devleti bir Avrupa devletidir. Toprak bütünlüğü Avrupalı Devletlerin garantisi altındadır.’’
Yani?
Yani 1856 da Biz Avrupa Devleti olarak kabul edilmişiz ve toprak bütünlüğümüz Avrupalı Devletlerin garantisi altına girmiş. Daha da özeti. 1856 Yılında Avrupa Birliğine ( Henüz ismi olmasa da ) girmişiz.
Ama sadece 21 sene sonra Ruslar o meşhur 93 Harbinde canımıza okuyup taa Çatalca önlerine kadar geldiklerinde toprak bütünlüğümüzü garanti altına almış olan devletler sadece durup seyretmişler.
O da yetmemiş.
Bir Avrupa Devleti olduğumuz ve toprak bütünlüğümüz Avrupalı devletlerin garantisi altında olduğu halde
1915 İstanbul Antlaşması
1915 Londra Antlaşması
1916 Sykes- Picot Antlaşması
1916 Petrograt Protokolü
1916 Mac Mahon Antlaşması
1917- . Saint Jean de Maurienne Antlaşması .
İle Osmanlı Devletini nasıl paylaşacaklarını tasarlamışlar aralarında.
İşte %50 lik koyun sürüsü bunun farkında olduğu için %50 lik insan sürüsünden farklı olarak Avrupa Parlamentosun bizi Avrupa Birliğine almayacak olmasına ‘’ Çok da tınnn’’ Diyorlar.
1981 yılında da hiç aldırmıyorduk Avrupa Birliğine mi giriyoruz yoksa Avrupa Birliği mi bize giriyor diye. Çünkü o yıllarda tamamen Kenan Paşa girmişti alayımıza. Hem de koluyla bacağıyla. Avrupa Birliği diye bir şey de hiç kimsenin gündeminde değildi. Meğer kapısında bekleşiyormuşuz da haberimiz bile yokmuş.
1981 de nerede öyle babayiğit ki çıksın ‘’ Ne oyunu kardeşim. Ben bu dayatmayı kabul etmiyorum’’ desin. Sıkardı biraz. Hatta biraz değil bayağı bayağı sıkardı… 24 Kasım 1981 günü sahneye çıktık, seke seke oynadık Paydos’u…
Yahu yine dağıttım galiba. Konumuz fıtık değil miydi?
Efendim fıtık aslında’’ iç organlardan birinin bir parçasının, çoğunlukla da bağırsağın bir bölümünün, bulunduğu boşluğun çeperlerinde doğal olarak bulunan ya da sonradan olma bir delikten dışarı taşarak deri altında bir şişkinlik oluşturması.’’ na denirmiş.
Aslında tedavisi kolay bir rahatsızlıktır.
Bacaklarınızdan ağaca asılıp güçlü bir kişi tarafından hızla aşağı doğru çekilmek, keski ve tokmak ile tam fıtığın üzerine orta sert şiddette vurarak dışarı fırlamış olan bağırsağın içeri girmesini sağlamak, elektrik süpürgesinin vakum gücünden faydalanmak başlıca tedavi yöntemleridir. Bu kadar basit bir tedavisi olmasına karşın hâla bazı vatandaşların evlatları ne diye 6 sene Tıp, altı sene de ihtisas için toplamda on iki sene bu tedaviyi öğrenmeye çalışırlar Tıp Fakültelerinde, onu da anlamış değilim.
Bu arada ben bir şey daha keşfettim.
Bilgisayar karşınında tuzlu-susamlı kraker yeyip meşrubat içerken bir taraftan da işte böyle yazılar yazmak fıtığa son derece iyi geliyor. Mesela sabahtan beri ağrıyan belim, şu anda hiç ??? Yok ara sıra zonklama var ama sabahki, ya da öğlenki hele hele ikindi üzeriki ( Türkçemi seveyim ))))) ) kadar değil. İkindi ile akşam arası neredeyse düz duvara tırmanacaktım belimin ağrısından..
Sebep?
Ah onu hiç sormayın.
Meslektaşlarımın pek çoğu bu gün bir yerlerde eğlenirken ve sanki bana nispet yaparcasına yediklerinin içtiklerinin fotoğraflarını yayınlayıp beni daha da bir fıtık ederken ( Sanki Avrupa Birliğinden şutlanmanın üzüntüsü yetmiyormuş gibi (!) ) Ben bu gün, hemi de bu mübarek günümüzde ne yapsam iyi? Sabahtan akşama kadar ev temizliği yaptım efendim.
Bir elimde elektrik süpürgesi, ötekinde paspas. Bir mutfakta bulaşık yıkıyorum, bir tuvaletin fayanslarını ovuyorum. Döküntüleri toplama, marleyleri silme, yağları ovma derken… ‘’Ah bellerim bellerimmmm’’
Bu ağrı sızı içinde her ne kadar saçmaladıysak affola.
YORUMLAR
Değerli hocam, bizi AB'ye almazlar...
Onlar için en başta ekonomik değil...
Bilgi-yoğun bir üretime, çoktan tamamlanmış bir kentleşmeye, kır-kent çelişkilerini sıfırlamış bir sosyolojiye, bütün Avrupa'nın tek bir ulus gibi algılandığı bir ideale, kader birliğine ve dahası bugüne kadar sürdürdükleri ve sürdürecekleri görülen bir oryantalizm, yani Türk ve Müslüman düşmanlığına dayalı bir politikaya sahiplerken, bizim de hiç empati yeteneğimiz yokmuş gibi, kendimizi darı ambarında görmekten ötesini hayal edemiyormuşuz gibi yapmamıza gerek yok...
Öyleyse, "%50 koyun sürüsüdür" diyen koyunların bunu bir anlaması ve şimdiki iktidar vizyonunun sağlamak istediği "Tek vatan+tek millet+tek devlet+tek bayrak" olarak formüle ettiği ideali, en az buna sahip çıkanlar kadar sahiplenip, savunmasından başka yol yok...
Fakat görülüyor ki, daha çoook fıtık olacağız...
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Aslında ülkedeki tüm vatandaşlar olarak üzerinde mutakıl kaldığımız tek konu '' Bizi AQB ye almazlar'' Konusu. Ancak bu konuda mutabık kalsak da '' Neden almazlar?'' Konusunda ayrı düşünüyoruz.
Bir kısım vatandaş '' Bizim neremiz Avrupalı ki? Her tarafımızdan ilkellik akıyor. Avrupanın medeniyetine ve özellikle demokrasi anlayışına ulaşabilmemiz için binlerce fırın ekmek yememiz gerekir ''Düşüncesinde olup o binlece fırın ekmeği yersek '' neden olmasın '' diyorlar.
Bir kısmı ise '' Yahu Avrupa Birliği bir Hristiyan Kulübü,biz Müslümanız. O yüzden bizi almazlar'' Diyor.
Ya hakikaten de Avrupa Birliğinde Müslüman olan ülke var mı? Hani biz de pek Müslüman sayılmayız ama yine de bir Müslüman adımız var..
Yani kısaca evet, sebepleri ne olursa olsun bizi o birliğe zaten almayacaklar.
Selam ve sevgilerimle.
"Meslektaşlarımın pek çoğu bu gün bir yerlerde eğlenirken ve sanki bana nispet yaparcasına yediklerinin içtiklerinin fotoğraflarını yayınlayıp beni daha da bir fıtık ederken"
YENİ NESLİN YA DA SON NESİLLERİN NEDEN BÖYLE NORMAL GÖRÜNÜŞLÜ ANORMAL OLDUĞUNU İZÂH ETMİŞSİN KISACA SAĞ OLASIN.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Filiz Şahin.
Filiz Şahin.
sami biberoğulları
T.C.İnkılap tariki be Atatürkçülük dersinden sıfırı aldın. Önce bu üzücü haberi vereyim.
Şimdi de sorunun cevabı:
Mustafa Kemal'e 24 Kasım 1934 Tarihinde TBMM Tarafından Atatürk Soyadı verilmiştir.
He hee heeee. Sıfırcı Sami iş başında )))))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
Den(iz)
Aha ben de fıtık oldum!
Hemde bu yazı beni fıtık etti.
Sabahleyin kanalın birinde sabah haberlerini dinliyorum! (Eeee ne var bunda herkes dinliyor)
Soyadında benim soyadım olan enkırmen (Benim Türkçem daha düzgün) Soyadı Türk olan adamı savunuyor! Neymiş efendim Sayın Baykal o zatın karısını ziyarete gitmiş! Sanki Baykal ın o adamdan aşağı kalır tarafı mı varmış ki??? Aklıma yine meslekten anılar geldi! (Anlatmam ağabey, hele seninle canlı canlı buluşalım da o zamana saklayayım) Neymiş efendim 1980 ihtilalinden beri arkadaşlarmış! Vatana ihanetin arkadaşı, yoldaşı, dostu mu oluyor anlamadım!
Bir de Avrupadan söz ediyor! Nıç nıç nıç... Lan oğlum hani senin düşüncelerinde Avrupa Ülkeleri Emperyalist ti ya??? Şimdi nasıl oluyor da Türkiye nin AP tarafından dışlandığını kınıyorsun. Sen hangi akla hizmet ediyorsun. Madem ki Emperyalizmin karşısındasın, adam gibi her zaman karşısında dur!
Uzatmayayım ağabey!
Eşimin Fıtık meselesinden dolayı ben çoook çektim. Bursa da gitmediğim Profesör, Doktor, Hastane, Fakulte kalmadı.Harcadığım paraların haddi hesabı yok. En sonunda Yenişehir de bir Bel çeken vardı oraya gittk te Allah u Teala ya hamdolsun kurtulduk. Sen istediğin kadar onları yerden yere vur! Ameliyat olup ta üç sefer, dört sefer bıçak altına yatanları da gördüm.Yine de kurtulamayanları da gördüm. Herşeyden önce dikkat gerektirdiğini de bil istiyorum.Ani hareket yok ağabey.
Yine güzel ve karman çorman bir yazı okudum. Hepsine ayrı ayrı yorum yazacak olsam ohoooo.
Yüreğine sağlık, kalemin ve kelamın kavi olsun ağabey.
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
ncelikle cevap yazmakta çok geciktiğim için özür dilerim.
Siyaset kısmını bir tarafa bırakacak olursak, fıtık gerçekten de önemli bir sorun.
Ben her zaman doktordan yana olmakla birlikte hemen şunu da belirteyim: Fıtık ameliyatı olup da daha sonra hiç bir ağrısı sızısı kalmayan insan olarak sadece 2 no lu oğlumu bilirim. 3 Yaşındayken ksığında vardı. Hatta ' Koca taşş..lı '' diye dalga geçerdik onunla. Ameliyat ettirdik . Ameliyat masasından kalktığında günlerce ağladı ''Pipimi kestiler'' Diye. '' Yok oğlum yerli yerinde dedik ama inanmadı. Taa ki sargıları açılana kadar. Yani tek o var..Onun dışında kimi gördüysem ameliyattan sonra fıtık yine nüksetmiş vaziyette. Fıtıkçıların ise iyi ettikleri de var iyice besbeter kötü ettikleri de. Kısacası ben de bilemiyorum ne yapacağımı.
Selam ve sevgilerimle.
Gündemi takip konusunda çok çok iyisiniz Sami Hocam. Tebrik ediyorum. Ben takip edemez hale geldim. Acaba bende de mi fıtık var?
Avrupa Birliği konusunda ben ayrı düşünüyorum. "Biz girmek istedikçe onlar itiyor mu? Öyleyse biz onları itelim" diyorum.
Kendimiz olduğumuz zaman elin ne dediğine aldırış etmeyiz. Ben bu kanaatteyim.
İnşaallah titrer ve kendimize döneriz.
Kalbî selâmlarımla...
sami biberoğulları
57 sene demek Taaa İnönü döneminden beri demek oluyor. Bunca hükumet gelmiş gitmiş, hiç birini beğenmemiş bu herifler. Bu da gösteriyor ki bizi istemiyorlar. Bence de istenmediğimiz yere girmek için bunca zorlamayalım.
Selam ve sevgilerimle.
Vallahi sami hocam, Türkçe lastiki :) çek çek bırak nereye giderse :)
Fıtık nedir az çok biliyoruz...uyumsuz ve uygunsuz insanlar işlerinde bizi fıtık ederler ya ; bizde fıtık olunca 3F yi çakarız ya :) acı acı geğirtiriz ya ve hakaretle karışık söz yuvarlayacaklar ya ; işte o ehval içinde değme keyfime;yarasına bastıkça basarım tuzu sığırın karşısındakine sığır demesi veya köpeğin karşısındakine köpek demesi aynen şu hınzır avrupalının bize insanlık dersi vermesine benziyor...Gelelim gelişme bölümü sözlerime ;Avrupalı olmak için çok uğraştık;,laiklik bunu gerektiriyordu.Lakin kitap farklıydı.Bunu unutturmak için gereken Dumuru sonradan yasaya alan ve ilkeleştirme yapanlar ki bu millete esaret zincirini takmıştır..Bu millet aziz bir millettir;kendi donunu kendi biçer:)
Dediğiniz gibi Paris antlaşmasında yer alan hükümde Osmanlı toprakları koruma altına alınmış gibi gösterilmeye çalışılmışsa da işin aslı böyle değildir ; Gaye Ülkemizin üzerindeki uzun vadeli egemenliktir... Merkez bankası bunun örneği değil midir ...İnsan hakları dedikleri şu Avrupa birliği geçmişiyle yüz karası bir topluluk değil midir hocam!.. Bize insanlık dersi veren şu haçlı domuz sürüsünün fil dişi ve kauçuk ticaretinde Afrika da yaptığı katliamı tarih sayfalarında ; öyle bir katlıam ki yüz günde bir milyon insan katledilmiş ve çocukların elleri bilekten kesilmiştir..Kabileler arasında üstünlük yarışı yaptırılarak birbirine katliam yaptırmışlardır...Şimdi Avrupalıyız diyen beyni kuşa benzetirim ve derim ki fıtık etmeyin insanı len :) otur da mağazin izleyeceğine belgesel izle ve tarihi-tarihini iyi araştır...Ama uyuşuk bir altın nesil yetiştirildi Emin Oktayın tarihi kitaplarıyla :( Kime diyon ! ..O olmasaydı baban yorgu olurdu diyenlere Hadi ordan D.U diyorum buradan ...Asıl Metehan ve Türk liderleri olmasaydı sen ne idüğü belli olmayan yortu olurdun...bak işte bende bu hallerden fıtık oluyorum ama biz takip ettiğimiz at izinde olduğumuz için güçlü kaslara sahibiz..itlikte mücadele verenler versinler bakalım :) oyunlar tek tek bozulacaktır bu Millet Diriliştedir..Avrupanın hükümleri her halükarda bizi bozar ...Ha birde kurt olmak hele ki Yaşlı kurt olmak şereftir .Ürüyen ürüyecek biz ulumakta devam edeceğiz
selam ve muhabbetle
sami biberoğulları
Öncelikle o belirttiğin uygunsuz tipler her nedense benimle ilişkiyi kestiler. Hani bundan memnun olmadım desem yalan olur. Kendilerince bir sebepleri vardır mutlaka. Zaten gördüğüm kadarıyla da yeni ve oldukça sert rakipler çıkmış karşılarına.
Neyse..Benden uzak, Allaha yakın olsunlar.
Avrupa Birliği konusuna gelince: Herifler bizim canım kokoreçi, İşkembeyi, sakatatı bile o birliğe alınmama için bir sebep olarak önümüze sürüyorlarsa, Bir devlet olma özelliği bile olmayan Güney Kıbrıs'ı -Kıbrıs'ın tamamı onlarınmış ve temsil ediyorlarmış gibi- AB ye alıp bizi kapılarında bekletiyorlarsa birliklerinin canı cehenneme demenin zamanı gelmiştir sanırım.
Yine de ekonomi konusu en zayıf olduğum bir konu olduğu için çok fazla konuşmak da istemiyorum.
Haa ekonomi ne der bilemem ama Tarih ''AB ye hayır'' Diyor.
Selam ve sevgilerle.