- 801 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TARİH BOYUNCA TÜRK VE İSLAM DÜŞMANI YAHUDİLER..
Tarih boyunca İslamın baş düşmanı yahudiler olmuşlardır..Dünyada müslümanlarla yahudiler yıllardır hep mücadele içindedirler.
Yahudiler 1. ve 2.Dünya savaşlarını çıkarmışlar petrol bölgelerine yerleşerek arz-ı mevut hayaline ulaşmak için çabalamışlardır.
Müslüman nufusunun artmasını engellemek için bitkiler,ilaçlar,tohumlar üzerinde genetik araştırmalara yoğunlaşan yahudi bilim adamları durmadan dünyanın sonunu getirecek buluşlara yeni silah teknolojilerine kapı aralamışlardır.
Yahudiler yeni kurulan Devletlerde ilk olarak şeker ve un fabrikası kurarlar.Bu fabrikada üretilen una şekere katkı maddeleri koyup bunu yiyen şu kadar sene yaşar diye ömür biçerler.
30 sene 40 sene yaşar şu hastalığa yakalanır diye hesap yaparlar.Hibrit tohumlar üreten İsrail Yahudisi ülkeleri özellikle müslümanları kısırlaştırmak yoluyla onları yok etmektedir..
O hastalığın ilaçlarını da hemen üretmeye başlıyorlar.Onun için ben mecbur olmadıkça ilaç kullanmamaya çalışırım.İlaçlar her iki tarafı keskin bıçak gibidir.
Bir tarafı yaparken on tarafı bozarlar.İlaç alınca propektüsünü okuyun.Şu kadar denek üzerinde denendi şu sonuçları verdi der.Yüzde onunda böbrek yüzde beşinde karaciğere göze şu zararları yaptı der.Onlardan biri de siz olabilirsiniz.
Dünya uzun yıllardan beri yahudinin hakimiyetindedir.Yüksek maliye,ekonomi hep yahudinin kontrolündedir.İngiliz Fransız saldırıyor onları saldırtan kim? Tabii ki Yahudiler..
Kuran-ı Kerim:Müslümanların en büyük düşmanı yahudilerdir buyuruyor...İman edenlere düşmanlık bakımından en büyükleri şiddetlisi yahudilerdir buyuruluyor.
Şiiliği ilk olarak Medinede yahudiler tesis etmişlerdir.Hz.Osman Efendimiz ra. zamanında olmuştur.
Şianın kurucusu bir yahudi olan Medinede yahudisi dönme Abdulllah bin Sebedir.Yemenli bir dönmedir Abdullah bin Sebe ..Müslüman görünmüş içerden İslamiyete zarar vermiştir.
Şianın İranlıların hristiyanlarla harp ettiği vaki değildir.Hep ehli sünnetle Osmanlılarla harp etmiştir.
Tam 30 sene Osmanlı ile harp etmişlerdir.Hac yolunu kapatıyorlar hacıları öldürüyorlar.
Osmanlı İran ile yaptığı anlaşmalarda hep hac yollarına zarar vermemesi doğuda isyan çıkartmak isteyenlere yardım etmemesini şart olarak koymuştur.Hristiyanlarla anlaşıyorlar siz batıdan biz doğudan Osmanlıları öldürelim diyorlar.
Ecdadımız Kanuni Batıya sefer açtığı zaman hemen şiiler doğuyu karıştırmışlardır.Sultan Süleyman batıdan gelip doğuya hucum edince hemen kaçıyorlar.
Karılar gibi Şah İsmail Çaldıranda kaçmıştır.1980 de İranda bir adam çıktı.1979 sonunda önce Türkiyede sonra Fransanın Paris şehrinde uzun süre saklanan sürgündeki Humeyni bir gün uçakla kırmızı halılar serilerek Cumhuriyet Muhafızları tarafından karşılandı.
Sakallı Humeyniye bizdeki saf müslümanlarda sevgi beslediler.İrana açıktan destek verdiler.Bazıları kendilerine Humeynici denilmesinden zevk aldılar..İrana seferler düzenlediler.
Müslüman kardeşlerimiz Muta nikahıyla tanıştılar.İrancı denilen bir grup türedi Türkiyede o günlerde.Kimdi bu Humeyni yazın internete okuyun..
Fetvalarını görünce nasıl biri olduğunu hemen anlayacaksınız.Hatta buna bazıları Mehdi bile dediler.İslam düşmanına Ehli sünnet düşmanına Hulefa-i Raşidin düşmanına İslamı kurtaracak Mehdi gibi bakmaya başladılar.
Gulaf-ı şia 32 fırkadır hepsi de ehl-i sünnete karşıdır.Gulaf-ı şia üç kısımda özetlenebilir.
Hz.Ali Efendimize İlah diyen grup en tehlikelileri bunlardır.Ölen İran şahı bu kısımda olduğunu söylermiş.Birçok suikasttan beni ilahım Ali kurtardı dediğini duymuştum.
Peygamberlik Hz.Alinin hakkkıydı.Cebrail karıştırdı yanlışlıkla Hz.Muhammed sa. verdi ya da zorla aldı diyenler ...
Hılafet Hz.Alinin hakkıydı.Üç halife ondan bu hakkı zorla aldılar diyenler..Humeyni ve bugünkü İranın bir çoğu bu gruptadır.Bunlar en az tehlikede olan gruptur ama bunlara sevgi beslemek selam vermek bile insanı ahirette zora sokar..
Onun için rafıziler yani şiiler bidayetten beri Hz.Ebu Bekir Hz.Ömer ve Hz.Osman efendilerimizi sevmez onlara düşmanlık besler ve onların adı yazılı levhaları camilerde istemezler.Çocuklarına bu mübarek Hulefa-i Raşidin Efendilerimizin adını koydurmazlar.
O İran müslüman sünni olan Iraka 10 sene savaşarak büyük zararlar verdi.15 yaşına kadar olan tüm askerler her iki taraftan da kırıldı.O İran Amerika ile işbirliği yaparak silah almaya başladı.Hem de kimle İsrailli ajanlar vasıtasıyla.
İsrail İrana deposundaki hurda silahları ve askeri ekipmanları verip Amerikadan gelen silahları kendi deposuna taşıdı.Kazanan ABD ve yahudiler oldu.İranı Iraka kim saldırttı.Tabii ki Abd ve yahudiler..
Bugün İranın durumuna bakacak olursak durum aynıdır.ABD ye büyük şeytan diyen İran ABD ve İsrail çıkarlarına dolaylı yoldan destek vermektedir.
Bakmayın İranın Nükleer silah ve kendi silahnı yaptığına Suriyede Irakta 1991 de ve 2003 ABD işgalinde destek sağlayan ve Irakta en kazançlı çıkan İran değil midir?Irakta Saddamı idam eden cellatlar şiidir.Şii liderin oğlu bizzat idamda rol oynamamış mıdır?
Yahudilerin güdümündeki İranla ecdadımız boşuna harp etmemişlerdir.Kızgın Sina çöllerinde deve üzerinde giden Ecdadımız Yavuz Sultan Selim Han bir müddet yaya yürümüşler nedenini soran askerlere
-Resulullah önümüzde yürürken bizim deve üzerinde olmamız reva yı hak mıdır?Buyurmamışlar mıdır?
Her işini Resulullaha danışarak yapan Ecdadımız Şiiler üzerine sefer eyleyip Anadolunun Şialaşmasına izin vermemişlerdir.,
Bugün Türkiyede Ehl-i Beyt Vakfı adını alıp kendilerini kamufle eden şia yanlıları 10 Muharremde maalesef salonlara sığmaz hale gelmişse bunda Ehl-i Sünnet müslümanlarının umursamazlığı yok mudur.?
***
’İslamiyet ortaya çıkınca, Peygamber niçin kendilerinden değil de başka bir kavimden çıktı diye ilk karşı gelen, yok etmek isteyen Yahudiler oldu.
Önce bunu güç kullanarak yapmak istediler, buna muvaffak olamayınca, Peygamber efendimizin vefatından sonra, Müslümanlar arasındaki iman birliğini bozmak istediler.
Abdullah ibni Sebe isminde Yemenli bir Yahudi vasıtasıyla Müslümanlar arasında ilk fitneyi soktular.
Bu fitne, Hazret-i Osman’ın şehid edilmesine, Cemel ve Sıffin vakalarının meydana gelmesine sebeb oldu. Bununla da kalmayıp, Peygamber efendimizden sonra, halifelik tartışmalarını körükleyerek Eshab-ı kirama dil uzatan kimselerin çıkmasını sağladılar.
Müslümanları birbirine düşürmek isteyen fitneciler, Dört Büyük Halife’den sonra da durmadılar. Elde ettikleri kimselere , müteşabih ayet-i kerimelere yanlış manalar verdirerek müslümanları farklı fırkalara ayırmak için çalıştılar.
Her devirde içerde dışarda Müslümanları parçalamak için kendi fikirlerini uygulayacak adamlar yetiştirdiler. Çeşitli akımların, yolların çıkmasını sağladılar.
Bu akımların yedinci asırda temsilcisi, İbni Teymiyye ile talebesi İbni Kayyım’dır. Bu cereyan on ikinci hicri asırda, Muhammed bin Abdülvehhab’ın kurduğu “Vehhabilik” ile devam ettirildi.
Daha sonra Cemaleddin Efgani, Muhammed Abduh, Musa Carullah, Seyyid Kutub gibi kimselerle bu bozuk yolu devam ettirdiler.
Bu arada İslamiyeti yok etmek için güç kullanmaktan da geri kalmalıdlar. Gelişmekte, yayılmakta olan İslamiyeti yok etmek için Yahudilerin tahriki ile Hıristiyanlar Müslümanların üzerine haçlı seferleri düzenlediler.
Fakat asırlarca yaptıkları acı tecrübelerle bu yolla başarı sağlayamayacaklarını görünce taktik değiştirip, 18. yüzyılın başından itibaren içeriden yıkma faaliyetlerine tekrar ağırlık verdiler. Bu faaliyetlerin başını da İngilizler çekiyordu.
İngilizler iki asırlık, planlı programlı çalışma sonunda muvaffak oldular; İslamın tek temsilcisi olan Osmanlı Devletini yıktılar. Fakat nihaî hedef Osmanlı olmadığı, “İslamiyet” olduğu için çalışmalarına ara vermeden yeni stratejilerle yine devam ettiler.
Önce Osmanlıdan kopardıkları İslam ülkelerine el attılar. Asırlardır İslamın kalesi durumunda olan İslam alimlerine karalama kampanyası başlattılar.
Mezheplere gizli savaş açtılar. Biliyorlardı ki; alimlerin, mezheplerin varlığı maksatlarına kavuşmalarına en büyük engeldi.
Alimlerden, mezheplerden kopmuş kimseleri dinden uzaklaştırmak çok daha kolay olacaktı. Bozuk yolları yaymak, kabullendirmek bu iki engelin yok edilmesine bağlıydı. Bunun için, 18. Asırdan itibaren çalışmalarını bu yöne kaydırdılar.
Alimler, mezhepler, fıkıh kitapları ortadan kalkınca en azından önem veren azalınca, halk doğrudan Hadis-i şeriflerden, Kur’an-ı kerimden dini öğrenmeye kalktı.
Elde ettikleri, satın aldıkları adamlarına istedikleri manaları verdirerek de Müslümanları parça parça ettiler.
Bununla da kalmadılar, birbirlerine düşürdüler. Müslüman ülkeler Batı’nın bir sömürgesi haline geldi. Yerli halk, kendi memleketinde yabancı muamelesi görmeye başladı.
Gidenler, orada yaşayanlar bilir; mesela, Suudi Arabistan’da, İngiliz ve Amerikalılar birinci sınıf insan muamelesi görür. Girişlerde bunlara öncelik tanınır. Sonra yerli halk gelir, bundan sonra da diğer Müslümanlar gelmektedir.
Müslümanların bütün bu perişanlıkları rahatlatmadı bunları. Esas hedef tamamen yok etmek olduğu için, şimdi de” Light İslam” projesini yürürlüğe koydular.
***
Yahudi - Hıristiyan işbirliği ile İslamiyet tamamen yok edilemeyince, yeni bir stratejinin geliştirilmesine ihtiyaç duyuldu. Bu maksatla, “Light İslam” ismini verdikleri yeni bir proje geliştirdiler.
“Light İslam” , hafif, yumuşak İslam manasına gelmektedir. Fakat gerçek manası, “ İslamın içinin boşaltılması” dır. Buna en kısa ifadeyle, “Kendilerine benzetme” projesi diyebiliriz.
Bugün, Batı’da Hıristiyanların tamamına yakını, sorulduğunda, sadece Hıristiyan olduğunu söylüyor, bunun dışında; Hıristiyanlık nedir, kuralları nelerdir, nasıl Hıristiyan olunur, nasıl Hıristiyanlıktan çıkılır? bilen yok.
Hıristiyanların dini bilgisi, sadece boyunlarına bir haç takmak ve Pazar günleri Kiliseye gidip Kilise müziğini dinlemekten ibaret.
Batı’nın istediği, Türkiye’de de bu tür din anlayışı ve yaşayışı olsun. Haftada bir cumaya gidilsin, cenaze namazları, bayram namazları kılınsın, bunu dışında İslamiyet ile ilgili bilgi sahibi olunmasın, İslami şuur olmasın.
Bugüne kadar altı asırlık Osmanlı kültürü buna engel oluyordu. Artık bu sermaye de tükenmek üzere...
İçi boşaltılmış bu tip Müslümanlığı, Türkiye’nin dışında;Türk Devletlerinde, Balkanlarda çoktan gerçekleştirdiler. Türk devletlerinin çoğunda insanlar sadece Müslüman olduğunu biliyor, başka bir şey bilmiyor.
Geçen Ramazan Kazakistanlı bir genç gelmişti. Konuşma esnasında rehber arkadaşa sigara teklif etti. Kabul etmeyince, sigarayı doktor mu yasakladı? diye sordu. Arkadaş, hayır bugün oruç tutuyorum, diye cevap verdi.
Bu defa da oruç nedir diye sordu. Müslümanlar her sene Ramazan da bir ay oruç tutarız, deyince, bu defa da Ramazan nedir? diye sordu.
Bu kimse Hıristiyan filan değildi, ateist de değildi. Samimi olarak Müslüman olduğunu söylüyor ve inanıyordu. Fakat o hale getirilmiş ki, Müslümanlıkla ilgisi, sadece Müslüman olduğunu bilmesinden ibaret kalmış...
Yine, Semerkand’dan gelen Numan Bey anlattı: “Büyük bir markette alış-veriş yapıyordum, bir genç geldi votka istedi, paketleyip kendisine verdiler.
Genç parasını vermek üzere iken ” Burada domuz eti bulunur mu?” diye sordu. “Var tabii, ne kadar olsun?” dediler. Genç öfke ile eline aldığı votkayı bırakıp, “ Ben domuz satılan yerden alışveriş yapmam!” diyerek çıkıp gitti.”
Zavallı nereden duyduysa islamiyette domuzun yasak olduğunu duymuş; fakat başka yasaklardan, içkinin haramlığından haberi yok.
Yine orada türbe ziyaretinde bir şey dikkatini çekmiş Numan Beyin: Halk türbeye geliyor, ellerini kaldırıp bir müddet böyle kalıyor, sonra ellerini yüzlerine sürüp gidiyorlarmış.
Merak edip kendilerine sormuş. Cevapları şu olmuş: Dedelerimiz anlatırlardı. Türbede eller açılıp bazı şeyler okunup sonra el, yüze sürülürmüş.
Biz okunacak şeyleri bilmiyoruz, geriye ellerimizi yüzümüze sürmek kalıyor, biz de onu yapıyoruz.
Balkanlar’da da Müslümanlığın sadece ismi kalmış. Manevi değerlerinden o kadar uzaklaşmışlardı ki, Boşnaklar, savaştan önce Sırplardan kız alıp vermekte bir sakınca görmüyorlardı, çocuklarına Müslüman ismi koyup koymamak onlar için bir şey ifade etmiyordu.
Türkiye’yi bu hale getiremedikleri için korkuyorlar. Çünkü, bugün Batı’da Hıristiyanlık bitmiş durumda; gençlerin çoğu ateist. Bunun için de bir arayış içindeler.
Avrupa Birliğine, Türkiye bu hali ile girerse Avrupa kendi halkından korkuyor. Türkler’den İslamiyeti öğrenir de Müslüman olur, Batının çehresi değişir diye ödleri kopuyor.
Bunun için de İslamiyeti emir ve yasakları olmayan tamamen ahlaki, felsefi bir sistem haline getirmek istiyorlar. Son senelerde Batı’nın öncülüğünde sık sık gündeme getirilen, dinlerin birleştirilmesi, dinlerarası diyalog, hoşgörü programları da “Light İslam” projesinin bir parçasıdır.
Günümüz şartları da bu projeyi uygulamaya elverişli. Çünkü, farklı ekonomik sistemler sebebiyle yapılan kavgalar gerilerde kaldı artık. Yeni dönemde çatışmalar, farklı medeniyetler, inançlar arasında olacak.
Bu durum Amerika’nın da işine geliyor. Sovyet sisteminin çökmesi ile ABD, süper güç olarak yalnız kaldı, başka bir ifade ile düşmansız kaldı. İslam medeniyetini kendine gizli düşman seçti. Zaman zaman müdahale edebilmek için de fanatikler besleyip büyütmeğe başladı.
ABD’nin Afganistan’daki Taliban’ı desteklemesi ve Taliban’ın İsyancı Usame bin Laden’i teslim etmemesi bu planın bir parçası... Böyle olmasaydı, Afganistan’daki kampların ve Sudan’daki ilaç fabrikasının bombalanmasına nasıl bir mazeret bulacaklardı.
ABD bir taraftan fanatikleri besleyip büyütüyor, diğer taraftan onları bahane ederek askeri güç kullanarak jandarmalığı elden bırakmıyor. “Ben ne dersem o olmalı”, kuralını uyguluyor...
İslam dünyası, oynanan oyunları bilip terörizmden uzak durmalıdır. Demokrasi çağı olan günümüzde kavgasız bir şekilde farklı medeniyetler, asli değerlerini muhafaza ederek bir arada yaşamayı öğrenmelidir.
“Evrensel İnsan Hakları” da bunu gerektiriyor.’ Dinlerarası Diyalog Tuzağı..
Ehl-i Sünnete düşman,Resulullahın Halifelerine düşman birileri nasıl Ehl-i Beyt olabilir??
Müslüman Türk kardeşlerimizi bu zararlı akımlara karşı uyarmak istiyorum..
Uyan Müslüman Kardeşim uyan.Atı alan Üsküdarı geçmeden uyan!!
15.01.2016//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.