Güvenlik!
Güzel Türkçemizde var olan ad türü bu sözcüğün standart lügat anlamı şöyle: Toplum yaşamında yasal düzenin aksamadan yürütülmesi, kişilerin korkusuzca yaşayabilmesi durumu, emniyet.
Başta Anayasamız olmak üzere tüm kanun, tüzük ve yönetmeliklerde insan merkezli hüküm ve maddeler öncelikle ve özellikle insanın temel hak ve özgürlükleri, can ve mal güvenliği, iyelik hakkı, özel hayatın korunması ve kişilerin kendilerini geliştirmeleri gibi konularda hiçbir sıkıntı ve kaygıya yer vermez.
Güvenlik güçlerimizin de yasa ve yönetmelikler çerçevesinde özverili ve özgeci çalışmaları her tür takdirin fevkindedir.
Toplumun huzuru, barış ve güven ortamı için tüm vatandaşların karşılıklı saygı, anlayış, hoşgörü ve ille yasa ve yönetmeliklere uygun olarak yaşamalarının gereğini her vesileyle ve her zaman ortaya koymaktadır.
İnsanların başkalarına madden ve manen zarar vermekten kaçınmaları, herkesin hukuk ve özgürlüklerine mutlak saygı göstermelerini gerektirmektedir.
İşitsel ve görsel basından izlediğim kadar merakımı mucip kılan bir husus vardır ki onu sizlerle paylaşmak isterim: Bazı milletvekilleri kendi güvenliklerini kendileri sağlamak zorunda kaldıklarını beyan etmekte iken, sade vatandaş kendi güvenliğini nasıl sağlayacak?
Yaşanmış ve ara sıra yaşanmakta olan kavgalar, yumruk, tekme ve tokatlar, galiz küfürleşmeler, karşılıklı dövüş pozisyonu almalar, soylu ulusumuzun kutsal ve saygın meclisine hiç yakışıyor mu?
Dokunulmazlık zırhı, özel korumalar, kolayca edinebildikleri silah ve her tür iletişim ve lojistik desteğe sahip olmalarının yanı sıra milletin vekilleri bazı uzak doğu meclislerini örnek mi almaktadırlar?
Kaos, anarşi ve terör başını almış giderken, her an nerede, ne zaman ve nasıl bir olumsuz ortamın oluşacağını ve hangi süreçlerin yaşanacağını kestirebilmek mümkün değildir elbet!
Âli devletimiz necip milletimizin her ferdini her şart altında korumaya zorunlu ve buna da muktedir olup, bu hususta hiç kimse herhangi bir kuşku, kaygı ve korkuya kapılmamalıdır diye düşünmekteyim.
Türkiye Cumhuriyeti devleti asla bir korku krallığı ya da imparatorluğu değildir ve asla da olamaz.
Aksi niyet, duygu ve düşüncelere sahip olanlar varsa – ki sanırım yoktur – alayının hüsrana uğramaları kaçınılmazdır.
İç ve dış düşmanlarımızın ortak tavrı odur ki tamamı suyu bulandırarak bulanık suda balık avlamayı düşlemektedir.
Allah; devletimize zeval vermesin, âmin!
YORUMLAR
Değerli Eğitimci, sizin gibi TC. Anayasa'sından habersiz eğitimcilerin yetiştirdiği insanların yönettiği bir Türkiye ancak bu kadar olur. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti var olduğu günden ve daha öncesinden de her zamana tek dil, tek din ve tek düşünce mantığında yaşayanların can ve mal güvenliğini sağlayan yasa ve kanunlar mevcut olduğu doğrudur. Ancak bunun dışında düşünenler için her türlü yok etmek ve saf dışı bırakan faşist yasa ve kanunlardan neden bahsetmiyorsunuz? Bu da bilerek yapılıyor. Fakat bütün dünyada biliyor ki, mevcut Müslüman Türkik devlet anlayışı, Ortaç mantığından kalan bir sistemle yönetilmektedir. Selamlar
Eğitimci
Öncelikle sayfama hoş geldiniz! Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim. Şiir ve düz yazılarımda ayrımcılığa, kışkırtıcılığa ve bölücülüğe asla prim vermemişimdir ve vermem de. Ya devletten yana olursunuz, ya da devlete karşı! Kişilerin tercih hakkının da anayasal bir hak olduğunu her halde bilirsiniz. Paylaşımlarımda aşırıcılığa kaçmamaya ve haddimi de aşmamaya özen göstermeye çalışırım; bu, böyle biline! Saygıyla.