- 736 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sonsuz Yazı - Bölüm İki
Beklentiler, Uzun Bekleyişler:
Hayat bir kumardı benim için. Hep siyaha koyardım paramı ve hep kırmızı gelirdi. Kaybetmeye mahkümdum ve alışıyordum artık. Peki bu noktaya nasıl geldik onu irdeleyelim biraz..
Bir noktaya kadar kazanıyordum hep. Şansım yaver gidiyordu, bir noktadan sonra tamamen kaybetmeye başladım. Kaybetmemin nedeni inancımın kırılması, umutsuzluğa bulaşmamdı sanıyorum. Zira mantıklı da olsa mantıksız da olsa kaybediyordum artık. İlk başta arkadaşlarımı kaybettim, bir şeyler uzaklaştırdı beni, daha sonra kız arkadaşımı sonsuzluğa uğurladım. Para kaybettim, zaman kaybettim. Zor yollardan geçtim, karanlıkta ışığım bile yoktu. Görmeden ilerliyordum ve işin garibi düşmüyordum..
Uzun bir süre kendi kabuğuma çekildim bu çekilişin sonu yukarıda bahsettiğim hastane oldu. İçime kapanıp beklemiştim arayıp, sorarlar belki diye kendimi hazırlamıştım. Ancak ucunu kaçırdım elbette, sinekleri elden kaçırmamak gerekiyormuş. Bunu da öğrenmiş oldum. Neden kaybettim ben peki? Neden ışığı bulup yakamadım?
Kader miydi? Seçim miydi? Her şeye kader kulbu takamam elbette benim iradem var. İyiyi doğruyu seçebilme özgürlüğüm var. Her şeye kader dersem ağlak bir yapıya bürünürüm. Arabesk dinleyip, derbeder yaşarım. İsyan ederek yaşamadım, hep bir kabul ediş vardı, başıma ne gelirse gelsin razıydım sanki. Belki de uyarılmayı bekliyordum. Oğlum o seçenek yanlış şu seçenek doğru diye yönlendirilmeyi. Ama gençliğimde kaldığım yerde. Zor kullana, kullana. Kafama vura vura mankafaya dönmüştüm bu bir gerçekti. Gençliğimde tanıdığım çoğu kişiyle bağlantım koptuysa bu nedenden olabilir. Sürekli azar işite, işite vazgeçiyordum artık yapmaktan. Veya hiç başlamıyordum bile. Başladıklarım ise yarım yamalak kalıyordu. Sonunda terkedişler oluyordu. Üzülüyordum elbette taş değildim ya. Ama anlatamıyordum ki derdimi. Anlatmaya kalksam inanmıyorlardı. Sanki romandan çalıyordum yaşantımı, gerçekçi gelmiyordu kimseye..
Kova da biriktiriyordum işte anlatamadığımdan ve bazı zamanlar vanayı açıp boşaltıyordum zihnimi. Ağlıyordum kapalı kapılar ardında. Kimse duymadan ağlıyordum saatlerce. Yoksa beni ağlarken kimse görmemiştir, duygusuz demişlerdir bana bu yüzden. Bazen elime valiz alıp yollara düşüyordum, geçmişimde, çocukluğumda mutlu olduğum yerlere gidiyordum. Ama kalıcı olamıyordum, oraya istiyordum ama korkuyordum da. En son gittiğimde 3-5 gün kaldım biraz rahatladım. Ama o zamanda ortamın yerlilerinden birisi beni ihbar etti 2-3 saat karakolda kalmıştım. Her şey değişmişti gittiğim yerde doğal olarak insanlarda..
Babamdan almışımdır belki de bu kaybediş unvanını, zira babamda çok şey kaybetmiştir hayatta. Zengin bir hayatı kaybetmiştir, mutlu bir aileyi kaybetmiştir. Ama babam farklı olarak bunları hiç sorun etmemiştir benim aksime. Ben sürekli kaybettiklerimi yineleyip bir gün kazanma umuduyla aklıma gömerdim. Babam unuturdu, hiç yaşanmamış sayarak..
O kadar çok bekledim ki..O kadar çok istedim ki. Gelmediler hiç bir zaman. Bir şeyi çok istersen gerçekleşir diye bir laf var ya hani. O lafı çıkarana sormak istiyorum. Hani gerçekleşiyordu? Hamle yapmadan beklersen böyle benim gibi anılara takıntılı bir biçimde yaşıyorsun işte. Ekmeğin sözler oluyor, suyun hareketler. İnsanı yaşatan umut soluyor bazen ama yaşamaya devam ediyorsun. İnançlı bir insan olarak hayatının artık sona ermesini istiyorsun. Çünkü o kova (beyin) artık yıpranmış her türlü darbeyi almış. En sonunda kendin fişi çekeceksin, bunu yapmama adına ölüm diliyorsun yaradandan. Ama dilek kabul olmuyor elbette. Daha yaşayacağımız bir sürü dert, keder var, onlarla da sınanalım hele..
Hayatım artık esen yel doğrultusunda ilerliyor. Kuvvetli bir rüzgar lazım bana hedefe ulaşma adına. Yoksa sırf küreklemeyle aşamam ki bu okyanusu. Titanik bile batmış benim sandalım neye dayanabilir ki? Bazı insanlar çok mutlu, bazıları çok mutsuz. Kim neler yaşadı tahayyül edemem ama ben mutsuz kısmındayım daha çok. Bazen gülüp geçiyorum yaşadıklarıma ama bir sigara dumanı çektiğimde kederleniyorum. Nasıl bu kadar güçsüz kalabildim diye soruyorum kendime. Yaşamayı hala mı öğrenemedin bre deyus!
Babam çocukken çok takma isim takardı. Dallama derdi bana mesela, gerçektende dallamayım bu kadar büyümeme rağmen. Ayakta nasıl durulur nasıl konuşulur kestiremiyorum bazen. Çocukken koymazdı çoğu şey babam vardı arkamda. Her türlü kavgaya girerdim, her türlü oyunu oynardım. Her yere giderdim pedal çevirerek. Ama babam yaşlandıkça bende yaşlanıyorum ve gücüm yetmiyor artık pedal çevirmeye. Hayat bu işte inişler çıkışlar muhakkak oluyor. Yoksa bende iki elimi brakarak yokuş aşağı bisiklet sürdüm korkmadan. Ama artık süreç değişti, bisikletler değişti. O çocukluk tozlu sayfaların arasına karıştı gitti...
Özlüyorum elbette geçmişi. Gerçi çocukluğumun babamla geçmeyen bölümü için: Hemen büyümek istemişliğimde vardı. Al büyüdün noldu diye soruyorum bazen kendime. Çocukken yaşadığım kötü olaylar şimdi ki yaşamımın yanında sinek ısırığı gibi kalıyor. Çocukken atlatabiliyorsun, hastalık gibiydi çoğu an’ım ama kaldırıp atabilmiştim sonunda. Şimdi ise vucüduma kanser gibi yayıldı bu olaylar. Sıkıyorsa şimdi atlat diyor hayat.
Başlangıçta rulette neden siyaha koyuyorsun paranı diyenler olacağından şimdi söyleyeyim. Benim hayatım siyah ve ışıksız olduğundan siyaha basardım paramı. Zira siyah gelme umuduyla oynardım ama gelmezdi çok ilginç, kaç tur dönse de hep kırmızı, hep kırmızı..
Topun siyah zemine düşmesini bekledim, hayatımın bir nebze renklenmesini bekledim, gidenlerin dönmesini bekledim. Hiç biri gelmedi, dönmedi. Dar odamda bir elimde sigara diğer elimde bira hayaller kurup durdum. Bazen içinde yüzdüm. Sigara dumanıyla bir kaç isim yazdım, onları düşündüm. Benim bir uğurum vardı yeni bir sigara paketi aldığımda içinden bir sigarayı ters koyardım pakete. En son onu içerdim bu benim dilek sigaram derdim. Onu yakarken bir şey dilerdim. Deli saçması işte hiç bir şekilde gerçekleşmezdi.
Bekleyişlerle geçiyor yani şu sancılı hayat. Her insanın eminim bir bekleteni var. O bekleten gelince her şey tuzla buz olacak yeniden yaşayacaksın diye düşündüreni vardır. Ama emin olun şartlar müsait olduğunda olmadıysa şimdi gelse hiç olmaz. Hayat işte deyip yaşaman gerekiyor daha çok bekletenin olacak belki de, yaşa ve gör..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.