Yitirilen güzellik
İki kolum yanıma geldi derler hani, işte öylesi bir hali yaşıyorum. Sanki çok şeyler yapmışım da ürettiğim elimden alınmış gibi.
Sabah kahvaltıdan sonra fatura yatırmak ve ekmek almak için dışarıya çıktım. Yine oturduğum apartmanın önündeki önce bizim
olan ama belediyenin ne hikmetse alıp kendine mal ettiği yere baktım yine. Hemen yol kıyısında dikenli bir bitkinin adeta ardına
saklanmış ne sarı, ne tam beyaz olan sanki aşılanmış bir papatya gibi duran çiçeğe baktım. Çiçekler göremedim üstünde. Yine
çocuklar koparmış diye üzüldüm. Bu çiçeği buradan alıp balkonumdaki saksıya dikmeliyim. Günlerdir bunu yapmayı düşünüyorum
ama yapamıyorum. Bitkiyi yerinden kök ve toprağıyla çıkaracak, ne kazmam ne de belim var. Aşağıya bodrum kata insem bir alet
bulur muyum diyorum. Annemle araya dargınlık girince ondaki çepini almak ve bitkiyi çıkarmak isteğim de suya düştü. Üzülerek
geçip gittim yanından. Dönüşte papatya çiçeğini görürüm umuduyla yine yüzüm oraya döndü. Apartmanın bodrum katında bel
vardır. Evin önündeki küçük yeri bellemişlerdi. Yine sonra alırım diye yukarıya,evime çıktım.Oturma odasının penceresinin önüne
geçip her zaman olduğu gibi yabani otlar, çiçekler, süren ağaçlarla bezeli yere baktım.Hep iki kelebek uçar bu bitkilerin üstünde
yine varmı diye baktım. Tohuma durmuş, iyice boylanmış, yemyeşil üfeleklere baktım. Bir kez bulgurlu iç hazırlayıp doldurur gibi
yaparak yemiştim. Onların ekşi, değişik hafif kokulu tadı damağımda seyrettim. Daha sonra bir saat kadar kitap okudum. Uykusuz
gözlerim kapanmaya başlayınca, bir saat yatıp kalkayım dedim. Uyanıp odama geldiğimde olanları hissetmişçe pencereden dışarı
baktım. Yine olan olmuştu. Yemyeşil alanları yok eden güç benim küçük yeşil alanımı da yok etmişti. Yok edici aracın tekerlek
izleri ıslak toprağı çamurlamış, burasını altüst etmişti. Hemen balkona çıkıp çiçeğimin bundan zarar görüp görmediğine baktım.
Toprak arasında dal yaprak ezikleri görünüyordu. Yine geç kalmıştım. Yıkıcılar soluk aldırmadan işlerine devam ediyordu.
Yıkımlara ses çıkarmayarak sanki bizler de destek verir gibiydik. Gerçi pek sessiz de sayılmaz sanıyorum. Bazı yapılanmalar
yasal yollarla karşı çıkıyorlar. Oysa öyle bir ortamdayız ki yasalar tanınmıyor. Yıkım yapmayı kararlaştırmışlarsa bu uygulanıyor.
Bir adamızın yolunmuş tavuk gibi çıplak yüzü içimi acıtmıştı. Bu halde dava kazanılsa ne olacak. Giden ağaçlar yerine gelecek mi?
Pencereden bakarken bu yerin eski halini anımsadım. İki tarafı bahçeli, ağaçlı yoldan gelirdik buraya. Çocukken şarkı söyleyerek
yürürdük bu yolda. Babamın ağaç dallarıyla yaptığı derme çatma kapıyı açar içeri girerdik.Şimdi kürenmiş kaş gibi duran bu yerde
su akan geniş arktan atlayarak geçerdik. Kara kavaklar karşılardı önce, kuşburnularla birlikte. Üç adım sonra bir dizi kavak ağacı
ve ayva ağaçları ve yine kıyılarda servi kavaklar. İleride Çubuk çayı akardı. Kıyısında kara kavaklar, servilerle. Çocuk sesleri
buraya kadar gelirdi. Geniş bir kavaklık vardı önünde. Okul öğrencileri buraya pikniğe getirilirdi. Her yer bahçeydi. Şimdi betonlar
arasında gün güne yiten yeşile baktıkça insanın içinin kararmaması olası değil. Donup kaldım sadece önümdeki doğallık silinince.
Az önce artık doğal hale gelen bir silâh sesi duydum. Birlikte bir köpek çığlığı. Hayvanı tanımayan bir düşünce, insan yararını hiç
düşünür mü dedim içimi çekerek..
26. 05. 2016 / Nazik Gülünay
YORUMLAR
ç.dışı yazıları da şiirleri de mümkün olduğunca okumaya çalışırım. diyelim bir yerdeyim, bir şey bekliyorum ve okuyacak bir şey de yok yanımda. açarım okurum o an başlığı güzel gelenlerden ya da sevdiğim kalemlerden.. boş oturmaktan çok daha iyidir. ama maalesef daha önce aldığım "neden sayfama girdiniz, okudunuz da yorum yapmadan çıktınız. yoksa beğenmediniz mi" tepkilerinden sonra bunu çevrim içiyken yapmamaya çalışırım. çünkü evet, her zaman yorum bırakmak gelmez insanın içinden, bazen beğense bile. bazense gerçekten beğenmez, e bu da olası. yani aşağıdaki serzenişi hem anlıyor ama bir yandan da çok gerekli bulmuyorum. yani okuyan okusun, isteyen yorum bırakır, isteyen okumasın. ama önemli olan, eğer seviyorsak yazmayı, yazmaya devam etmek.. ki biliyorum, sen de çok seviyorsun yazmayı...
öyküye gelecek olursak, gerçekleri yansıtmayı sevdiğini ve ne kadar hassas bir kalbin olduğunu da biliyorum. yıllardır okuyorsun ve az çok tanıyorsun insanları... senin yazılardaki doğallığını seviyorum. ve bu yazı da öyle doğal ve öyle güzel ki... neleri mahvediyoruz değil mi:( nasıl da iyi beceriyoruz yok etmeyi... herkes agresif, herkes mutsuz. gerçekten bunu görmüyorlar mı da, şehir diye beton yığınları kuruyorlar da kuruyorlar. sen anlatmışsın, ben de hatırlıyorum, daha kaç yıl oldu ki.. pikniklere giderdik ve kaplumbağalar, yeşillikler... mutluyduk o zamanlar. çünkü buna ihtiyacımız var. topraktanız çünkü. sudanız. boğuyorlar bizi, gökyüzünü bile göremeyeceğimiz yükseklikte taştan binalarla. öldürüyorlar.
bir kangalımız vardı, Coffee... yıllarca bize vefalı bir şekilde hizmet etti. sonra bir gün yaşlandı ve hastalandı. öyle iyi bir köpekti ki... ama işte hayat, hiçbir şey yapamaz hale geldi. ve evimize gelen kaç insandan duydum bu çirkinliği, anlatamam. "uyutun bu hayvanı" evet, biz buyuz işte. belediyelerden, baştakilerden ne bekleyebiliriz bu cehaletimizle? "nasılsanız, öyle yönetilirsiniz" biz ne zaman bu kadar acımasızlaştık ve vefasızlaştık be glenay:( oysa vefa da Allah'tan değil miydi...
neyse, çenem düştü.. ama öyle içten geldi ki yazın, biz de dökülüverdik işte. az özle çok şey anlatmak da sanat elbet ama beceremiyoruz, napalım^^
glenay
arkadaşlarıma azıcık sitem çok görme.
Aslında yorumumu görür de belki okumaya girenler olur diye yazdım.
Ben de çok sık giremiyorum yazılara. Kimbilir kaçırdığım ne kadar güzel yazılar vardır.
İlgine gönülden teşekkürler.
Ben de bazen okur, yorum bırakmadan çıkarım.
Çevremizdeki güzellikleri yitirmek, buna duyarsız kalmak üzüyor beni.
İnsan yönetildiğine lâyıktır diyorlar, belkide ses çıkarmadığımız için.
Çok teşekkürler güzel yorumuna,
sevgiler..
küsss
sevgiler sana da.
Günaydın sevgili Nazik Hanım;
Nefes alacak yer kalmayacak yakında. Büyük şehirlerde yapay parklar dışında kalmadı bile. Biz gene buralarda bir nebze şanslıyız.Bir nebze diyorum çünkü önüne geçilemeyen bir yapılaşma söz konusu dağlar taşlar bina... Dağa taşa yapamayanlar da denizi doldurup dikiyorlar üstüne... Hala yok edemedikleri mandalina bahçeleri de olmasa yeşile hasret kalacağız.
Yitip giden onca değerle birlikte yok edilen doğa, yükselen beton yığınlarına inat gittikçe alçalan insanlık.Doğaya, hayvana, kendisi de dahil olmak üzere hiç bir canlıya ne merhameti kaldı insanın ne sevgisi. Korkunç bir şey bu.
Haklı serzenişinize sonuna kadar katılıyorum.
Diğer siteminiz için de haklısınız okumaktan ziyade yazmayı seven bir kitle var ne yazık ki. Vaktim elverdiğince sindire sindire okumaya çalışıyorum yazı ya da şiir ne varsa, gözüme o gün ne takıldıysa. Çoğunu da kaçırıyorum kaçırmamam için 7/24 online olup göz yummadan okuma yapmam lazım ki bu da mümkün değil.
Her neyse ne diyordum şiirlerinizdeki lezzet bu yazıda da hissediliyor. Tasvirler öyle güzel ki zihninizde canlanan eski görüntüler resmoldu gözümün önünde.
Daha güzel günlere inşallah diyelim...
Sevgiyle....
glenay
Sesime cevap vermenize sevindim.
Hiç mi arkadaşım yok diye inanın üzülmüştüm ve yazma isteğim gitmişti.
Ben biraz da ilgiyi seviyorum galiba.
Okumak konusunda çok haklısınız. Ben de aynı durumdayım. Her yazılanı okumak isterim aslında ama zamanım elvermiyor. Hep burada oturamam
tabii.
selam ve sevgimle..