- 1026 Okunma
- 6 Yorum
- 4 Beğeni
İLÂHÎ ADALET
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Yaşam her anıyla değişik ve kendine özgü güzellikler içerir. Çocukluk, gençlik, orta yaş ve derken yaşlılıkla son bulan zaman diliminin her merhalesinde; insanın dünyaya, doğaya eşyalara ve çevresinde ki olaylara bakış açısı değişir.
Edinilen bu hayat tecrübesi zihnimizde acı tatlı hatıralarla bir sinema şeridi gibi canlanırken zamanın nasıl gelip geçtiğinin farkına varıyor insan.
Dün gece kaçan uykumun geri gelmesini beklerken: yüzümde beliren tebessüm bin dokuz yüz seksen dokuz senesinde yaşadığım trajikomik olayın aklımda canlanmasından olduğunu söylemek isterim.
Sıcak bir yaz günü on yedi yaşın verdiği delilikle Diyarbakır sokaklarını arşınlarken hayat başka bir güzeldi. Adımlarımı yere daha sağlam ve öz güvenle basıyordum. Hareketli ve oldukça seriydim. Video ve sinemalarda izlediğim karate ve macera filmlerinde yaşıyormuşum hissiyle bakıyordum etrafıma.
Terk etmiştim okulun ağır ders havalarını. Surların gölgesinde çınar ağaçlarının yükseldiği Yeşil Çınar çay bahçesi meskenimiz olmuştu bana ve mahallenin gençlerine.
Her gün Yeşil Çınar çay bahçesinde cepteki küçük harçlıkları çay parası yaparak oynanan, Nezere (Hoşkil) , dost kazığı gibi kâğıt oyunlarıydı vakit geçirip eğlenmemizi sağlayan.
Küçük parklarda geçirilen zamanlarda sohbetler yapılırdı hayata dair. Arkadaş meclislerinde fikir ve düşüncesini anlatırken; her şeyi ben bilirim edasında konuşmalar dillerden dökülürken anlatılanlara muhalif biri çıkınca, işte o zaman durum içinden çıkılması zor bir hal alırdı.
Bu keşmekeşi aşmak için içimizde en fırlama olan arkadaşımız Nihat devreye girer türlü türlü şakalar yaparak ortamı yumuşatır, mevzu nihayete ermeden konu kapanmış olurdu. Nihat’ın diline düşüp de sakız olmamak için susmak herkes için en hayırlısıydı.
Nihat benim mahalleden çocukluk arkadaşım ve çok samimîydik. Günün büyük zamanını beraber geçirirdik. Bazen bende para olmazdı ona takılırdım. Bazı gün ise o tam takır olunca benden geçinirdik.
Lâfazan çok dikkatli ama her zaman safı oynayan, gülmesini çok seven, çevresinde ki herkesle dalga geçebilen tam bir fırlamaydı Nihat.
Bir gün öğlenden sonra saat beş sularında Nihat’la Diyarbakır’ın yeni şehir semtinde dolaşırken kızlarla nasıl arkadaşlık kurulabileceği konusunda sohbet ediyorduk.
İşin aslı konuştuğumuz konu hakkında ikimizde bir tecrübeye sahip olmamakla beraber, daha önce hiç kız arkadaşımız olmadığından dolayı konuya da yabancıydık.
Kızlar hakkında ben fazla konuşup ukalâlık yapınca
Nihat:
-“Bana bir kıza nasıl arkadaşlık teklifi yapılır göster” dedi
Bende erkekliğe leke sürdürmemek için olur dedimse de gelmiştim bir kere Nihat’ın gazına içimden oğlum Selçuk bu işin sonu iyi değil dedim.
Yürüdüğümüz yol oldukça sakindi. Önümüzde bizim yaşlarda bir kız yürüyordu.
Nihat:
-“Hadi” dedi ve kızı işaret etti
-“bu kıza arkadaşlık teklifinde bulunda bende öğreneyim.”
Kendimi tezgâha gelmiş gibi hissetsemde çekingen adımlarla kıza doğru ilerlerken, kalbimin göğüs kafesinden çıkmaya çalıştığını hissediyordum.
SSK kurumunun tam önünde kıza iyice yaklaşarak:
-“Af edersiniz sizinle arkadaş olabilir miyiz ?” diye sordum.
Saat beş SSK kurumunda çalışan personelin çıkış saati bomboş olan kaldırım, bir anda onlarca insanla doldu. O an kız bana dönerek cevap verdi.
Kız:
-“Aptal mısın sen? “
Dedikten sonra yüzünü yola çevirerek yürümeye devam etti. Ben aldığım cevapla yaşadığım heyecanla kıza:
-“Bu kadar mı ?”diye sorunca
Kız SSK kurumunun dağılan memur kalabalığının tam ortasında bana bir daha dönerek
-“Geri zekâlı mısın? Sen “
Dedikten sonra kız hızlıca yürüyerek uzaklaştı. Bende onlarca memur bana bakıp gülerken gözlerim Nihat’ ı arıyordu.
Nihat bir köşede gülmekten ayakta duramıyor kahkahalarla bana bakıyordu gel gel diye eliyle işaret ediyordu.
Yaptığım ukalâlığın bedelini fena ödemiştim, üstelik birde Nihat’ın diline düşmüştüm, vay benim halime.
Kahveye giderken Nihat’ın gülmeleri bitmiyor, yaşanılan o anları tekrar tekrar anlatarak gülüyordu. Kahveye gelince; oradaki arkadaşlara ballandıra ballandıra anlatıyor, herkes bana gülüyordu. Gün sonunda eve giderken büyüleyici karizma yerlerde idi. Bu yaşanılan olayın yarın unutulmasını ümit ediyordum.
Ertesi gün kahvede arkadaşlarla oyun oynarken yanımda oturan Nihat: kulağıma yaklaşıp fısıldayarak –“af edersiniz arkadaş olabilir miyiz ?” diyince ben bu hamurun daha çok su çekeceğini anlamıştım.
Nihat günlerce peşimi bırakmıyor; oyunda, yolda, sohbette fırsatını bulduğu her yerde –“af edersiniz arkadaş olabilir miyiz?” diye lâfı sokup, kendiyle beraber herkesi güldürmeye devam ediyordu.
Ben sabırla bu konu kapanır geçer diye düşünürken gün geçtikçe dallanıp budaklanır oludu.
Kahvede lâvaboya gidiyorum locaya girdiğim gibi arkamdan, Nihat ve bir iki arkadaş gelip locanın kapısını yumruklayarak” arkadaş olabilir miyiz ?” diye bağırıyorlar, ben utanarak lâvabodan nasıl çıktığımı bilemiyordum.
İki hafta olmuştu ben Nihat’ın diline düşeli. O gün ben Nihat ve tekerlekli sandalyede özürlü olan arkadaşımız Hayri ile beraber günlük gezimizi yapmış, Yeşil Çınar kahvesinin önünde yolda aldığımız yarım ekmeği yavan bir şekilde yerken
-“Ben lâvaboya gideceğim Hayri” dedim
Hayri’de;
-“Beni de lâvabonun karşısına kadar götür” dedi.
-“Olur”
Dedikten sonra, ben ve Hayri kahvenin geniş bahçesinin bir köşesinde bulunan lâvaboya doğru ilerlerken geride kalan Nihat bizi takip ediyormuş.
Ben Hayri’yi lâvabonun karşısında sakin bir yere bıraktıktan sonra, lâvaboya doğru yürürken, elimde ekmekle lâvaboya girilmez diye düşünürken; geri dönüp Hayri’nin yanına gelip arabasının yanına çömelerek elimdeki ekmeği yemeye devam ettim.
Nasıl olmuşsa Nihat benim lâvaboya doğru yürüdüğümü görmüş ama geri döndüğümü görmemişti. Ben Hayri’nin üstünde oturduğu özürlü arabasının yanında çömelerek oturduğum için lâvaboya doğru koşan Nihat beni görememişti.
Yeşil Çınar Kahvesi’nin lâvabosu iki pisuar, ikide tuvalet locasından oluşuyordu.
Nihat koşarak girdiği lâvaboya açıkta olan pisuarları boş görünce localara yöneliyor: locaların birinin kapısı açık ama diğeri dolu olunca, içerdeki kesin Selçuk’tur diyerek başlıyor kapıyı yumruklamaya.
Biz Hayri ile dışarıda lâvabodan gelen Nihat’ın sesini duyuyoruz.-“ af edersiniz arkadaş olabilir miyiz ?” diye bağırıyor ve kapıda patlayan yumruk sesleri çabası.
Otuz saniye sonra Nihat rengi kaçmış paniklemiş bir halde lâvabonun cümle kapısında göründü. Etrafa bakıp bizi gördüğü anda koşarak yanımıza geldi. Elimdeki ekmekten bir parça kopartarak sırtı lâvaboya dönük bir şekilde:
-“Selçuk kurban olayım çaktırmayın”
Dedikten sonra, lâvabonun cümle kapısında şalvarının ipi açık, şalvarını eliyle tutmuş ve ellili yaşlarda bir adam bağırarak küfürler ederek ekliyordu.
Şalvarlı adam:
-“Arkadaş olak ha, arkadaş olak ha”
On beş saniye kadar bağırdıktan sonra şalvarlı adam yine tuvalete girerken söylenmeye devam ediyordu Nihat rengi kaçmış ağzındaki ekmeği çiğnerken.
Nihat:
-“Gitti mi gitti mi ?”
Diye bize soruyordu. Hayri ile ben gülme komşuna gelir başına misali gülerken;
Nihat:
-“Yok, yok bir daha tövbe yapmam asla” diyordu.
İlâhî adalet yerini bulmuş bende rahatlamıştım. O günden sonra Nihat bana bir daha arkadaşlık teklifinde bulunmadı.
Selçuk KORKMAZ 30.Nisan.2016
YORUMLAR
Okurken keyif aldım. Gülmekten kendimi alamadım. Çok samimi sıcak bir anlatım vardı. Saygıyla..
MEDAMED Selçuk KORKMAZ
Selçuk Bey, harika bir anı yazısı olmuş okurken gülümsemem hiç eksik olmadı hele sonun da Nihat'ın başına gelenleri gerçekten de ilahi adalet olarak yorumlamak gerekir, günün seçkisine çok yakışmış samimi yazınızı gönülden kutlarım.
Kaleminize emeğinize sağlık
saygı ve sevgilerimle.
MEDAMED Selçuk KORKMAZ
Geçmişten bizlere miras kalan böylesi güzel hatıralarımızı paylaşarak değerli İnsanların yüzünde tebessümü bırakabilmekte çok güzeldir.
Vakit ayırıp hatıramı okuduğunuz için teşekkür ederim.
Hayırlı günler iyi çalışmalar dilerim.
D.bakır hey gidi günler dedim Yeşil Çınar çay bahçesi çift kapı' sur içi yeşillikler içindeki parklar ' anılara yolculuk yaptım bir kaç dakikalığına sayenizde ..
İlahi adalet er geç ' elbette ki yerini bulur ' fakat keşke biraz daha iyi yanlarımızı törpüleyip ' derslere mahal veremsek Nihat 'karakterinin ' yaptığı taşkınlık gibi ' müstehak etmiş bence '
affedersiniz arkadaş ola bilir miyiz .' sonrası vahim di ama :)
Seçkiye gelmişse' bir bildikleri var dedim. ..
Kolay gelsin ..selamlar..
beren yılmaz tarafından 5/2/2016 6:17:24 AM zamanında düzenlenmiştir.
MEDAMED Selçuk KORKMAZ
Diyarbakır yeşiliyle hatıralarıyla İnsanlarıyla unutulmaz bir şehir yazının vesile olmasıyla şehri gezmeniz güzel olmuş.
Diyarbakırı İyi yanlarımızı anlatmak meselesine gelince İnsanlık olsun ve Çırık fırını adlı yazılarıma göz atarsanız seveceginize eminin.
Hayırlı günler iyi çalışmalar dilerim.
Bir Diyarbakırlı olarak, yazıyı okurken olayları kafamda canlandırmak daha kolay oldu.
Güzel bir anıydı.
Tebriklerimle...