- 1319 Okunma
- 17 Yorum
- 0 Beğeni
GEÇİCİ BİR EMRE KADAR DOĞUMLARI YASAKLADIM
YAZININ HİKÂYESİ: Geçtiğimiz cuma günü yedi ay öncesinden rendevu aldığımız ameliyât hastahane tarafından gelen bir telefonla bir sene sonrasına ertelenmişti. Yardımlarından dolayı Çapa tıp fakültesine teşekkür ederim...Annemin bacağında kemik erimesi olduğundan acilen protez takılması gerekiyordu. Ve kadıncağız yedi ay hem ağrılar çekti, hem ameliyat korkusu yaşadı. Beklenen gün gelmiş,hasta ufak valizini hazırlamış,eşten,dosttan helâlliğini almış ve çevresinin telkinleriyle âmeliyat’a gidecekti ama son anda gidemedi...
Bende onu güldürmek amacıyla(her zaman bana düşen o olur)ve birazda morâl vermek amaçlı; Elimde pudra,kremlerle sol bacağına ameliyat olmuş gibi ilk pansumanını eldivenli ellerimle gerçekleştirdim. Hastanın sırtını sıvazladım, haydi şimdi koşun,zıplayın mükemmel bir bacağa sahip oldunuz,genç kızlarda bile böyle bacak yok, geçmiş olsun dedim...
__Haydi giyin!..Seninle Kadıköy’e gidelim,biraz vapur havası alalım,martılara simit atalım dedim...
Ve..telaşla annemin cevabını beklemeden,hazırlanıp kendimizi sokakta bulduk...
Hava çok sıcaktı. Kadıköy vapuru oldukça kalabalıktı. Üst kattaki güvertede oturduk. Vapur hareket etmişti ve esen rüzgâr azda olsa ikimizede iyi gelmişti. Etrafta koşuşan çocuklar,satıcılar,umutla denizi seyreden yolcular, mavinin üzerindeki küme küme beyaz bulutlar...Küçükken onları aile zannedip hep el sallardım(anne,baba,çocuk,amca teyze bulutlar...) Annemle hatırlayıp, gülüştük ve hiç çekinmeden yine el salladım.
__"Annem hem çok güldü, hemde ayıp kızım artık büyüdün" demekten de kendini alamadı...
Tam öyle gülerken; vapurun tutunma demirlerine ayağı sakat bir martı kondu ve sanki hissediyormuşçasına anacığımın gözlerine dikti gözlerini ve yavaş yavaş aksak aksak yürüdü...O’da ameliyat olamamıştı ama <<UÇABİLİYORUM>> der gibiydi...
Uzun zamandır Kadıköy’ün havasını solumamıştım, keşke solumasaydım da...Ya ben sokaklara fazlayım, ya sokaklar bana dar geliyor,sığdıramıyorum gördüğüm manzaraları yüreğime...
Kadıköy iskelesini,meydanı ve çevresini gezdikten sonra, balıkçılar sokağına gittik.Akşam yemeği için taze balık almayı düşündük. Önce annemle bir masada oturup, birşeyler yiyip çay içtik,sobet ettik. Tam kalkmamıza yakın bir sürü kadın kucaklarında bebeleriyle masa masa gezip para istediler. Bir çok kişide vermedi elbette. Kadınlar da cevap olarak küfür ettiler o vermeyenlere...Fakât işin tuhaf tarafı az ilerdeki dört yol ağzında oluyordu, kadınlar sürekli değişiyor, bebeler kucaktan kucağa veriliyordu...Ve bebecikler figürân değildi ağla deyince salya sümük ağlıyordu, "AÇIZ" der gibi...
Bunların hepsi şirketti, bir aile adına ekipçe çalışıyorlardı belliki...bebelerin giyimleri yırtık,yüzleri kirli ve sürekli ağlıyorlardı...
Bir tanesini masama çağırdım, çay ikrâm ettim, yediğimiz yiyecekleri paylaştım...
Ve onu yakından tanımak istediğimi söyledim...Çok kızdı bana ama cevapladı...
Bir çoğu kardeşmiş çok ufak yaşlarda babasız ve evsiz kalmışlar...Sokaklarda yaşamışlar ve mart kedileri gibi onlarda annelerinin kaderini devam ettirmişler ... Değişik cevaplar beklerken bildiğimiz cevapları yine ısrarla dinlemekten kendimi alamadım...Hayat kendini tekrarlıyordu, insanlarıda peşinden sürüklüyordu diye düşündüm...İlerdeki balıkçıdan onlara yetebilecek kadar balık aldım ama biliyordum ki bir gecelik karınları doyacaktı ve kendimi de çok eleştirdim o anda...Onlar imkânsızlıktan okuyamamış, evsizlikten kaldırımları mekân etmişlerdi kendilerine...Ya ben böylesi imkânsızlıklar yaşaşamama rağmen neydi hayatla alıp veremediğim...? Gördüğüm manzaralarmı...? benimde kendimce hayat mücadelem mi...? Lütfen bakamayacağınız çocukları doğurmayın...! Hatta hiç doğurmayın!..Kimi sokaklarda,kimisi çok zengin barlarda sarma sıgaralar ellerinde sabahlarken, yeni doğumlara gebe...!
Bugünün devamı diğer yazımda paylaşılmak üzere hoşçakalın....
Saygım ve sevgimle...
Maviler yüreğinize...
İnatla yarın umut olsun hepimize...
ayşe yayman
YORUMLAR
Çok geçmiş olsun saygı değer annenize acilen şifa diliyorum,ellerinden öperim yüreğine sağlık melek ruhlu şairem, keyifle okudum ve size katılıyorum, herkes bakabileceği kadar çocuk yapmalı onları dünyaya getirdiğimizde onlara sormuyoruz ve anne, baba tercih hakları yok..
UMUt ve DOSTCA
Okadar çok haklısınızki ama ben dostlarım için yazıyorum ve sizlerle payllaşmayıda çok seviyorum...Çünkü yorumlarınız içten ve okudukça hem kendimi geliştiriyor,birşeyler öğreniyorum,kazanıyorum hemde bir bakıma dertleşiyorum...Yoksa ne kurdela nede başka şeyin derdindeyim...Zaten belli kişiler belli kişileri okuyup seçip seçki veriyor...Neyse Serap hanım ,can arkadaşım bizler sevdiğimiz dostlarla paylaşımlardan mutluyuz çünkü içten ve doğru yoldayız ...ve biliyorumki gerekirsede eleştirsiniz...hepsi bu işte,gerisi boş...
sevgimle....
bluecould tarafından 7/16/2008 2:41:16 AM zamanında düzenlenmiştir.
Canım yazında şiirin kadar duyarlıydı ve aynı güzel yürekle yazılmış dizelerdi ben bundan bir, iki ay önce Yazılara asla yorum yapmayacağımı açıklamıştım Bunu Kardanadam rumuzlu arkadaşımızın yazısında da belirtmiştim ama yine de çok sevdiğim ve saygı duyduğum arkadaş ve dostları kıramıyarak ricaları üzerine bir iki cümlede olsun bişiler yazmaya çalışıyorum .Çünkü bu sitede de anladım ki yazılara şiirler kadar özen gösterilip okunmuyorlar o zaman buraya eklemenin de bir anla mı yok diye düşünüyorum, iki ay kadar önce siteye iki yazı eklemiştim birinde 3 yorum diğerin de 5 yorum getirilmişti onların da kanımca es kaza tıklayarak yapıldığına inanıyorum 3 kişi hariç, es kaza diyorum çünkü diğer iki arkadaşı o zamanlar hiç tanımıyordum.Bana siteden dahi yazı yazmam konusunda bir teklif geldiği halde bunu yine de hiç dikkate almadım ve gerekçesin de ne olduğunu siteye açıkladım Ama bu yazıları okumadığım anlamına gelmiyor hepsini severek ve beğenerek okuyorum ama dediğim gibi sadece yorumlarda bulunmuyorum ve ben de yazmıyorum zaten Ve yazılarım birçok siteler tarafından takdir edilirken anlayamadığım burada şair arkadaşlarımız lütfedip yüzüne bile bakmıyor olması sade ben değil bir çok arkadaşlarımız da da görüyorum ben ilgisizliği. 2-ya da 3 ay önce bir sitede Atatürkümüzle ilgili bir yazı yazmıştım bu yazım bırakın o sitede okunmasını, o yazımı Antoloji oradan bulup çıkartıyor, Antolojide yayınlıyor ve yazım önce günün yazısı seçiliyor daha sonrada okuma oranını yüksek bularak beğeni sonucu haftanın şiiri olarak yazım 1 hafta Antolojinin ana sayfasında yayınlanıyor, burada yazı yazarak okunmaması inanın benim bir yazar olarak çok ağrıma gitti evet can bunu burada uzun uzadıya açıkladım belki ama amacım bu sıkıntıları kendi üzerimden örneklemekti Yazı yazdığınızı kimseye duyurmazsanız asla kolay kolay okunmuyorsunuz, benimse bunları yazmakta kendi adıma hiç bir gayem ve kaygım yok çünkü burada asla yazı yazmayı düşünmüyorum, amacım sadece emek vererek yazan arkadaşlarımıza yardımcı olmak adınaydı, okunmaları adına ve yorumumuda içeriği aynı olduğu için senin şiirine anlık doğaçlama yazdığım şiirimi eklemek istiyorum can sanıyorum yazının bir çok cvp larıda o şiirimde var..Ve sana bir kez daha tşk ler bitanem yine harika yüreğinle güncel bir konuya daha değindiğin için sağol varol ...sevgilerimle kal..
Ekmek Teknesi
Ben henüz doğmadan alınır tüm kararlar...
Zevki âlem içinde, bulurum kendimi,
Bir kadının teninde...
Artık bir amacımdır
Araç sa sonrasında gelir...
Yavaş yavaşta büyüdükçe,
Azar- dayak…
Serpilirim yollara…
Sonra ektiklerini biçerim
Biçerken;
Yine azar- yine dayak-yine küfür
Batar içime içime…
Korkarım ses çıkaramam
Toplarım ürünlerini
O küçücük bedenimle..
Akşam olur tutarım evin yolunu
İsmen evdir sadece…
Cismen;
Orası onlar için bir aşk yuvası
Benim gözümde ise
Anne- baba sıfatı yüklenilmiş
İki yabancı…
İyi ki yapışmışım o tene, boşa gitmemişim…
Sayemde olmuşum onların, en sadık,
Haraç mezat kapısı...
Ye… Ye… Bitmeyen…
En güzel meyvası…
Serap Sönmez
Değerli Dost,her konuda olduğu gibi burada da önce bütünü görmeli ondan sonra varlığı ve eşyaları yerleştirmeli,daha sonra uygun olup olmadığına bakılmalı.Yetmiş milyonluk bir ülkeyiz,büyüyen fakat kesinlikle şehirleşemeyen bir ülkeyiz,sürekli göç halinde aşırı seyyaliyete sahip bir mekan anlayışımız var.Dünyaya gelen çocuklara yüklediğimiz anlamlar çok farklı.Önce insanımızı yatay vr dikey olarak tanımamız gerekli,kültür coğrafyalarını ve anlamlar dünyasının kodlarını analiz edip çözmemiz gerekli.Kim çözecek?Bu ağır sorunlara cevap arayacak meslek dallarımız henüz emekleme döneminde,bir modelimiz yok ve şehirlerimiz göçe yenilerek kimlik kaybetti.İyi bir şey mi bilmiyorum,sekülerleşemedik,derde çare milli çözüm üretemedik.Gettolar oluşturduk kıyıda köşede,bazen tam göbekte...Çok doğurdun,az doğurdun,neden doğurdun,sen hali vakti yerinde olan birisin neden doğurmadın?Bu soruların hepsi anlamsız.Neden doğurmaması gerektiğini bilmeyen adama,kadına, bu soruyu nasıl soracağız?Neden doğuruyorsun denilen yerde,neden doğurmuyorsun sorusunu da sormalı..Cemiyet olarak yaşamayı kabullendiyinizde tek soru sorakazsınız..Sorduğunuzda da bir işe yaramadığını görürsünüz.Neyin peşinde olduğumuzu bilmek durumundayız ve ya ne istediğimizi..Bunu bilemeyince kadın kalkıp dese bu soruyu sen neden bana sordun?Ya kalabalık ediyorsun,bak sokakta çok gürültü oluyor demeyeceksin..Daha anlamlı şeyler bulmak zorundasınız,zorundayız..Çoğaldıkça zenginleştik mi,çoğaldıkça fakirleştik mi?Kim araştırmış?Var mı böyle bir çalışma?..Birileri neden fazla çoğalırken,birileri hep azalıyor ve çocuksuz aileler oluşuyor.Nedenleri üzerine kaç toplum bilimcinin araştırmasına rastladınız.Yoksulluk kültürümüzün kaynağı nedir.Şiir yazan adamlar bu işe neresinden bakacak?Görüyorsunuz bir sürü labirent dolaştım.Ama kadınlar doğurmaya devam edecek,çünkü ikna edecek hiç bir şey söyleyemedim.Benim işim değilde ondan.İşi olanlar neredeler?Bu ülkede üniversiteler ne işe yarar?Çok basit örnek vereceğim;Ben Ziraatçıydım.Asli görevim,tarımdaki teknik gelişmeleri çiftçiye doğrudan aktarmak.Teknik gelişmeyi ben nereden temin edeceğim?Ben çalışma hayatımda bu soruları hep sordum.Kim verecek bana teknik gelişmeyi?..Ben üretemem,yapılanmam uygun değil,gücümde yok ,uygulama alanımda.Kimin var Araştırma Enstitülerinin,kimin var üniversitelerin.Ben otuz yıl içerisinde ne onca Ziraat fakültelerinden,ne Araştırma enstitülerinden doğrudan gelen tek bilgiye rastlamadım.Herkes çalışmayı yapar ve arşivine kaldırır.Onun içinde bu ülkenin araştırma enstitüleri 1934 de kurulmuştur,İsrail devleti 1948 de,İsrailliler bize her türlü hibrit tohumu altın değerinde satarlar.Tohumculuk,kuyumculuğa dönüşmüştür.Bu dehşet bir şeydir!...Çünkü araştırma enstitüleri sürgün yeri olarak kullanılmış,teknisyen ve mühendisle idare edilmiş,tek bir uzman gönderilmemiştir.Peki neden vardır bu müesseseler?Cevabı yok,hanım neden çok çocuk doğurdun sorusuna alacağımız cevapla aynıdır.Ey suçlu neredesin?...Benmişim galima!...Çok üzgünüm...Çok teşekkür ederim,selam,saygı...
Çok güzel ve anlamlı bir yazıydı, bir o kadar da ustaca kaleme alınmıştı... Yazıyı okudum, okudukça şiirler geldi aklıma ve paylaşmak istedim sizlerle...
***********************************************************
günde kaç milyon insan ölür yeryüzünde
doğar kaç milyon
kaçı yaşadım diyebilirdi
kaçı yaşadım diyebilecek
kaçı günde üç öğün yemek yiyebilirdi
kaçı yiyebilecek
Nazım HİKMET
**********************************************************
Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
oynasınlar türküler söyliyerek yıldızların arasında
dünyayı çocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
dünyayı çocuklara verelim
bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
çocuklar dünyayı alacak elimizden
ölümsüz ağaçlar dikecekler...
Nazım HİKMET
***************************************************
Şiirde de söylendiği gibi önce çocuklara verelim bu dünyayı, onlar yaşanır hale getirsinler(ki bunu yapabileceklerine eminim) ondan sonra çocuk doğurmayı düşünelim...
Çok haklısınız,çok güzel de anlatmışsınız haklılığınızı yazınızda...
Üç çocuk muhabbetine gelirsek, çocuğuna gemicik verebilecekler yapsınlar üç çocuğu,sözümüz yok ama en azından halkın işine karışmasınlar... Neyse yorum yok bu konuda...
Kutlarım yazarı ve kalemini...
canımsın benim...Siteye şimdi geldim ve paylaşımları okudum...Haklısın can...Acaba diyorum bendemi dilensem ama kızım 18 yani reşit(RAŞİT) oldu...önce doğum yapmak gerekiyor...malum ufak çocuk gerekiyor....Arada şiirde okurum ama beni görürsen tanımzadan gel:)))) ve kağıt para verki diğerleride senden görüp arkası gelsin(sonra kırışırız seninle...:))))))) yazının gerilimini azaltmak amaçlı espri yaptım.....
Maalesf dünyanın çivisi çıkmış sözü çok doğru....
****************************************
Yorum yazan tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum....Yazımın devamı var...Uzun yazıp sizleri sıkmak istemedim....Hele dönüşte vapurda neler yaşadık bir bilseniz....:))) hem dram hem fıkra gibi bir gündü anlayacağınız...Hatta TUHAF BİR GÜNDÜ adlı şiirim o güne özeldir...(reklÂM gibi oldu ama)...
Enis sana hiç izin vermiyorum ona göre...:))) çayını şimdiden ikram edeyim...(_)0...afiyet olsun can...
hepinize saygı,sevgi,selam gönderiyorum şiir dostlarım...
Öncelikle sevgili annene çok geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.. Acil şifa versin yaradanım inşallah..
Ve yitik Türkiyem benim.. Amaliyatı öne almak hocaların özelinden geçer her yerde, malesef.
Ah can gülüm ne kadarda temiz yüreğin var..
Ama sırf bildiğime derim bu kadar üzülme diye.
Hastanenin çevresinde senin hesap, çoluk çocuk, yaşlı hep numaradan dilenirler..Ben 20 yıldır hastaneye giderim onlarda 20 yıldır beni tanımazdan gelir ki imkansız.. Her yıl bebe yaparlar ki her yıl kucaklarında acınacak bebeleri olsun.. Asla acınacak kadar fakir değillerdir.
Ve bunların saatleri vardır araçlardan inerken görmeni isterim, şamata ile..İnan çok düşündüm sadece ulaşım paraları günlük karınlarını doyurur bunların ve asla kimseye insalık adına acımaları yoktur..Yazık son parasını veren kaç hasta, öğrenci gördüm .. kendimde ilk zaman tanımadığım için verdim.. Kimine engel oldum, kimi bana inanmadı..
Artık kuşak değiştirler..gelinleri , kızları geliyor..hatta dediğin gibi bir kaç metre ötede saklanır beklerler.. Paralar mı; barbie kıyafetler, hergün dışarıdan yemek vs. .. Gördüğüm ve şahit olduğuklarımın en azı diyeyim....
Bir ara baktılar kimse yoksul görüntüye pirim vermiyor ..Maddi durumu iyi ama cidden acile gelip yolda kalmış numaraları yaptılar..Halleri piyasaya göre değişmekte bunların.. Hatta o civar taksiciler ve esnaf hep tanır ki bozuk parayı bunlardan temin ederler..
Gördükçe cinnet geçiriyorum.. Bazen acımamak gerekiyor inan bana..
En basiti kapıda kalem satan bir erkek var ama bunu dilenci gibi yapar.Yalvarır.. Gidip temizlik şirlketine girip çalışmaz ama. Sonuç mu evi var beğenmeyip başka semtte kiraya geçmiş.. En azından çekinip dediği bu ki
kesinlikle fazlası vardır azı olamaz..
Neyse yarama değdi bu yazı ve bende vaktinde bu saydıklarımın hepsine çok üzülerek para vermiştim.. Ama onlar 20 yıl boyunca her sabah benden istemekten hiç utanmadılar ve utanmıyorlar..
Çoğuna derim ya "utanmıyor musun, ayıp artık" diye.. cevap pek alamam. Ama birisi bir gün dedi; utanmıyorum sana ne diye..
Yani bebeğim üzme tatlı canını..
İnan herşey göründüğü gibi değil..Annemin sözünü çok severim;
_ Acıma, acınacak hale düşersin diye..
Kalemine ve yüreğine sağlık..
Öptüm yüreğinden..
tebrıkler guzeldı paylasımınız -sobet- ettıgın kadının mı bakalım çocuklar genellıkle kıralık olurlarda
ama ne olursa olsun umutlarımız her yerde heba oluyorlar. butun hastalarımıza geçmiş olsun acil şifalar neden bır sene sonraya tehır ettıklerını anlamadım umarım ıyı olur.
Bu emri üç çocuktan sonrası için verdin değil mi:)
Senden önce en az üç çocuk emri gelmişti:)))
Balık almışsın ya bir çin atasözü bu durum için şöyle der;
çaiiiooo hyaa hoyt!
Yani bana balık verme balık tutmayı öğret.
Tamam ciddi olalım.Öncelikle anne teyzeye geçmiş olsun ileklerimi iletiyorum.
İkinci olarak,bahsettiğin sorunlar memleketimden insan manzaraları olduğu gibi aslında tüm dünyada örnekleri sıkça görülen şeyler.En süpermen güç devletlerde bile dolandırıcılık had safhada..Ve en süpermen güç devletlerde bile geçen gün haberlerde gördüğümüz üzere hastahanenin aciline gelen hastaya bir gün müdahale edilmemesi sonucu ölümler yaşanabiliyor..
Çocuk meselesi konusunda kısmen haklısın.. Kiimseye çocuk yapma denemez.. Bu hem içgüdüsel birşeydir hem de herkes durumu ne olursa olsun çocuk sahibi olmayı ister.
Dolayısıyla üç mü hiç mi arasında kararsız kalan vatandaşım
biri yapacaktır sanırım:)
Güzel bir gündü..
Tekrar buluşalım vapurda ama bu kez çay ısmarla.böyle martıyı gösterip kandırma :)
Sevgilerimle..
İstanbul'u vapuruyla dolaştık. İstanbula yine imrendim bu kısaca yazıda bile. Hele çocukluğumda bir İstanbul lafı duysam Allahım elim ayağım doaşır, nasıl hayallere dalardım, görmek kısmet olur mu diye! Yani İstanbul'un taşı toprağı altın diye o gerçekten altın yurtlarımızdan terkettirildik, ya okutulmayan çocuklarımız yüzünden. Ya köyde yetiştirilen ürünlerin pazarlanamaması yüzünden. Yoksulluk çoğaldıkça üreyen çocuklar, çareyi ya dilendirilmekte buldu, ya çetelere tetikçi durdu. İstanbul günden güne bitti kül oldu. Ne ağlayanı var ne sızlayanı. Hastaneler özele, yollar tüzele, biz hastalara hastane yollarında koşturmaktan ölmek kaldı, çocuklar eskiden ayakkabı boyar simit satarlardı, onlarda ellerinden alınınca, dilenmek kaldı. Dediğin gibi onlarda ayrı bir şirket tabii.
Baya uzattım galibâ.
Annenize geçmiş olsun.
Güzel ve günceldi yazınız hepimizin ortak sorunlarıydı.
Tebrik eder, selamlar, saygılar sunarım.
Aman Ayse hanim biraz duyarli olun allah askina :)))
Tayyip bey en az 3 cocuk isterken her aileden oldumu simdi ?
Allah büyük, nafakalarini verir. :)))
Biz belki halk olarak herseyin farkindayiz ama Koskoca basbakan sadece kendi basina baktigi icin halkin basini sadece nüfus olarak sayi olarak görüyor. Valla ben bu konuda yorum yazarsam fazla asiri olurum en iyisi fazla yazmayim. Halka hitaben konusmasinda cocuk yapin diyen basbakanimiz cocuk basina bir de gemi hediye edecekmis. Hortumlari denize atin kismet ordan cikacaktir. Tabi halkin hortumlari var mi O düsünemiyor olabilir.
Haklısınz...Çocuk kısmetiyle doğar değilmi..?...:))) Halkımız özellikle fakirliğe itilmektedir hatta açlığa bu bir strateji hilesidir...Ve sonrasında aç kalanlara yardımla oy toplama gibi amiyane planlar...Ama halk görüyor elbet...Ülke nereye gidiyor çok net ve belii..Eğitim,hastahane,trafik,sosyal yaşam ve na sosyallik içinde yaşanılan kısa paslaşmalar....
Teşekkürler...
bluecould tarafından 7/15/2008 3:13:27 PM zamanında düzenlenmiştir.
maalesef ekonomik verilerin bilimselliği bir gerçeği
tokatla vuruyor yüzümüze
nerede yoksulluk var orada haddinden fazla üreme
ölüme karşı doğanın direniş eylemi bu. Bu biyolojik genlerin
doğal silahı. Bir de işin içine sorumsuz ve cahil bazı molla hükmündeki adamların siz üreyin Allah bakar demesiyle iş zıvanadan çıkıyor.
Yazınız beni çok duygulandırdı ve gördüm ki yazıda oldukça ve umduğumdan başarılısınız ve zevkle okuduğumu belirtmek isterim
sevgi ve selam ve başarı dileklerimle ayrılıyorum bu güzel sayfanızdan
Canım benim bir kere anacığına çok üzüldüğümü bilmeni isterim . Ne ilginçtir ki benim anacığımda ameliyat olmuştu ve ben de geçen Mayıs ayında onun yanındaydım ve ben de onu dışarı çıkartıp hep yürütmeye çalışıyordum , ne ilginç değil mi Ayşe yaşam o kadarda karmaşa ve anlamsız değil . Dünyanın neresinde olursa olsun duygular, yaşanılanlar ve yaşatılmak istenenler çok da farklı değil birbirinden ... Çok duygulandırdın beni Ayşe ..
Memleketimden iç acıtıcı manzaralar gerçekten de çok fazla ve çok üzücü .. Onların çok çocuklu olmaları onların suçu değilki can , asıl suç onları eğitimsiz, cahil ve en önemliside aç bırakmak değil midir ? Ben de o manzaraları gördüğümde hemen diyorum '' kardeşim doğurmayın madem bakamıyacaksınız '' diye ama sonra işin aslını düşündüğümde ve bazı gerçekleri gördüğümde ki Allah kahretsin şu gören gözlerimi hemen vazgeçiyorum dediğimden ve içinde yaşamış olduğum topluma basıyorum küfürü , sistem sorunu canım sistem sorunu .. Başımızda bizleri güden birileri olduğu müddetçe bizler daha çoook çocuk doğururuz hem de dokuz doğurturlar bunlar adama :))))
Seviyorum seni okumayı ve düşüncelerini ve bundan dolayı her an yine gelebilirim sayfana biliyorsun bunu :))))
Kutluyorum ve öpüyorum seni , sevgilerim senle ve o güzel anacığınla olsun ......
Guldane Dal tarafından 7/15/2008 2:58:20 PM zamanında düzenlenmiştir.
bu durumu istanbulun trafiğine benzettim, örneğin yollar ve alt yapı 3 milyon araç için ancak istanbulda 13 m,ilyon araç var, işte ülkemin gerçeği her konuda böyle, ülkemin geliri, okulu, ekonomik girdisi ancak 50 milyon yurtdaşımıza tam normal bir hayat sağlayacak standartlarda ancak ülkemde 75 milyon insan var, eğitim seviyesi düştükçe çocuk sayısı çoğalmaya başlamış, sanki fakirliğe inat.ülkenin batısına birde doğusuna bakınca
açıkcası bu net olarak görmek mümkün.
bir söz var sevgili Ayşe:
DOĞUR DOĞUR SAL BAYIRA
ALLAH KAYIRA........................Kutluyorum böyle bir konuyu işlediğin için sevgilerimle...