Herkes kendi Tanrısı adına konuşmayı seviyor
-1-
Aşıklar birbirlerinden hediye bekliyordu. Fahişelerse her müşteriden sonra bir gün bulacakları gerçek aşkı. Kitaplar okuyucuyu, camiler inançlı gerçek kulu, toprak yağmuru. Hapistekiler affı, şairler ilhamı, hastalar şifayı… Herkes bir şeyler bekliyordu.
Ayşe Teyze de yolunu gözlediği askerinin şehitlik rütbesi takılmış tabutunu…
-2-
Yetişkinler siyaset telaşındayken çocuklarına sarılmayı unutmuşlardı. Sevgiden kesiliyordu çocuklar ve büyüklerden ümidi kesip, kimi Heman oluyordu, kimi Benten. Kalanlarsa kaçta devre kaçta biter maç onu tartışıyordu. Sandıklar oya dolarken çocuklarını kaybeden büyükler ülkeyi kurtarıyordu.
Televizyonda “oğlumu şehit eden kurşuna göğsümü siper edemedim” diyen bir anne feryat ediyordu…
-3-
Kafası karışık bir grup kızlı erkekli genç bir kafede oturmuş, sevdikleri şarkıcıların saç stilinden giydiği elbiseye kadar her şeyini konuşuyordu. Bu senenin modasında anlaşamasalar da birkaç dersin gereksizliği konusunda hemfikirlerdi ve ebeveynlerinin anlamadığından dillerini. Sigara içiyorlardı. Acemi tutuşları ve öksürmeleri ele veriyordu hallerini. Yeni başlamışlardı belli ki.
Arkalarındaki televizyonda bir anne baba sessizliğe uğurluyordu şehidini…
-4-
Çimlere basmayın yazıyordu tabelalarda insanlar birbirini çiğniyordu çığlık çığlığa. İleride bir adam çatıya çıkmış “atlarım..” diyordu, hayata sımsıkı tutunarak. O kalabalıktan merhamet dilenirken aşağıda “atlar “ diyen de vardı “atlayamaz “ diyen de. Hatta iddiaya giren de. Fırsattan istifade cüzdanları toplayan yankesiciler ve balkonlarda beyaz yarıştıran kadınlar gibi hiç umursamayanlar da vardı. Emniyet güçleri “toplanmayın, dağılın” diyordu. “İstihbarat var. Teröristler bomba yüklü araçlarla şehri turluyorlar” Finali göremeyen kalabalık isteksiz dağılırken telsizlere anons düşüyordu .
“Bombalı araçla yapılan saldırıda yaralanan polis memuru arkadaşımız için acilen a rh pozitif kana ….”
-5-
Stadyumlarda on binler İstiklal Marşı sonrası hep bir ağızdan “Şehitler ölmez Vatan bölünmez “ diye haykırıyordu. Maç başladıktan sonra aynı on binler hakeme ve rakibe hep bir ağızdan küfürler ediyordu. Az sonra gol atan rakip oyuncu sevincini asker selamıyla gösteriyor ve golünü şehitlere hediye ediyordu. Çıldırmış kalabalık mağlubiyet sonrası rakip takımın taraftarlarını sokak aralarında levye, bıçak, satır ve silahlarla kovalıyordu.
Şehit oğlunun mezarına gitmek için yola çıkan bir baba bu arbedede kör bir kurşunun adresi oluyordu…
-6-
Televizyonda bazı kanalları yarışma programları istila etmişti. İnsanlar yarışmacılardan birini seçip onu alkışlıyor, onunla birlikte sanki mücadele ediyor, kaybederse onun yerine üzülüyordu. Bazı kanallarsa ahlaksızlıktan nasıl menfaat elde ediliri öğretiyordu diziler üzerinden. Burada da insanlar karakterlerden birini seçip, onu taklit ediyor, gerektiği yerde gözyaşı bile dökebiliyordu. Üç beş kanalda da koca koca profesörler aynı ülkeye farklı tarihler anlatıyorlardı. Elini taşın altına koymak yerine konuşmak kolaydı ve paralı. İzleyenler de duruma ayak uyduruyor, kimi önderini kalbine gömerken kimi mezardan çağırıyordu. Her birinin önderi boldu.
Konuşanların da izleyenlerin de işi çoktu. Hepsi de doğruluğunu kanıtlamak için ideolojisinin üzerine şehit kanı sürüyordu…
-7-
Herkes kendi tanrısı adına konuşmayı seviyordu. Dilenciler yeni numaralarla bozukluklara göz dikerken, falcı kadınlar beş lira karşılığında yalnız insanların avuç içine sevgili çizebiliyordu. Kahveler doluydu. Kimi okey dönüyor, kimi pişti yapıyordu. Bazen sinek ikili bile adamdan sayılıyordu. Ebeler durmadan bebek taşırken kuvözlere, puslu havalar için çantasında mayın saklayanlar meydanları dolduruyor, trafiği kilitliyordu.
Bir ambulans yaralı askeri yetiştirebilmek için acile sirenden yardım istiyor, bulamıyordu…
-8-
Televizyonda spiker haberi sunuyordu.
Hükümet kur/dur/mamak için tüm siyasi partiler bin bir kılığa girerken,
“Vatan sağolsun” diyen ana/baba sayısı 43’e çıktı…
-9-
İnsanlar sanalda ya da gerçek hayatta aynı cümleyi kuruyordu.
“Şehidim hakkını helal et ! “
Kendisini zorlayıp rolüne uygun iki damla gözyaşı çıkarabilen bile oluyordu.
Halbuki Şehidin hakkını helal etmemesi için hiçbir sebep yoktu !!!!!! …
Özgür SARAÇ / Râzı
19082015Denizli
YORUMLAR
Hangi yoldan gidersek gidelim, tek bir Allah'a çıktığı halde, herkes kendi tanrısi adına konuşuyor derken, aslında herkes kendi inancina göre konuşuyor.
Oysa Allah'ın bir olduğunu bildiğimiz gibi, evladıni karatoprağa vermiş anaların ağıtları da gerçek.
Güzel bir yazıydı tebrik ederim
Saygilar
Râzı.
hem Hübel'e taparım hem cennet düşü kurarım hesabı
bari şehitlerin kanını sürmeseler üstlerine....
teşekkür ederim Emine Hanım
Herkes kendi Tanrısı adına konuşmayı seviyor
bu başlık zaten herşeyi anlatıyor.
çok zengin bir bakış açısı. kalemine bereket.
ama ben başlığa takıldım. bunu burada bırakma bu başlıkla , başka yazılarda yazabilirsin şiirlerde.
bende kullanmalıyım aslında izninle.
insanlar kendi kafalarındaki öyle biçimlendiriyorlar ki, eh az ötesi kendini tarife çıkıyor.
ama, İbrahimin savaşı tam da bu yüzden başlamamış mıydı.
Râzı.
ben İbrahim'in savaşını değil de -ki doğru demişsiniz katılmakla beraber- Kızıldeniz'in Firavun'un boynuna sarılan elleriyle bitirecektim yazıyı ...
teşekkürler
evet herkes kendi tanrısı adına konuşuyordu ama unutulan tek bir yaratıcı vardı ve o sırada herkes cinayetlerine kılıflar buluyordu: şehit ya da terörist. ve üstelik hepsinin annesi ağlıyordu. öldürmeyi yasaklamışken tanrı, insan kılıfını çoktan boyamıştı bile.
diye mırıldandım Râzı.
Râzı.
dediğin gibi Sema Enci insan kılıfını çoktan boyamış....
teşekkür ederim