- 874 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Mülkiyet Kavramsalı ve Sonuçları - 1
Mülkiyet Kavramsalı Ve Sonuçları – 1
Yeryüzünde birilerinin çıkıp belirli bir araziye kazık çakarak “Burası artık benim” demesi, yaşadığı fiziksel mekan üzerinde doğal hak sahibi olduğunu savlaması ve elindeki varlıkların sahibi olduğunu beyan etmesi ile sonsuz bir kavga da başlamış oldu insanlık tarihinde.
Evren üzerindeki kavgaların, savaşların, gerginliklerin gerisinde insan kısmının en temel savunma güdüsü olan mülkiyet, hem ben olmanın önkoşulu hem kendini korumanın da anahtarı gibidir. Bu öyle bir anahtar ki elinde olduğu kişinin artık başkalaşmasının görünmez etkenidir.
Ana hatlarıyla belirtmek gerekirse mülkiyet güdüsünün psikolojik, sosyolojik (Ahlak, din, gelenek-görenek), ekonomik ve siyasi etkilerini şöyle sınıflandırmak mümkündür:
1. Temel ihtiyaçların (Güvenlik, beslenme, barınma, üreme ve kendini gerçekleştirme vb.) karşılanmasının teminat altına alınma baskısı sonucu malik olma güdüsü.
2. Maliki olunanın korunmasını sağlamak için aidiyet duygusu (İşbirliği) geliştirme (Bir veya bir çok kimlik edinme ve o kimliğe taabi olma)
3. Süreç içerisindeki kayıp ve kazanımların sosyal ve ruhsal etkilerini azaltmak için manevi çözümler geliştirme ve taklit olay ve hayaller ihdas ederek iç benliği inançlar vasıtasıyla koruma tepkisi. (Dinsel ritüel ve pratikler oluşturma, yerleşik değerler vasıtasıyla ahlaki sınıflandırma ve sınırlandırmalar yolu ile tanınması ve idaresi görece kolay benzer bireyler yaratarak tehlikeleri kontrol altına alma hali)
4. Kıt ve elde edilmesi kolay olmayan fiziksel varlıkların korunması için gerekli olan güç ve şiddeti masumlaştırma veya meşrulaştırma çabası (Yasa koymak, kutsal aygıtlar (Devlet) yaratmak, ortak simgeler tayin etmek (Vatan, bayrak vb).
5. Maliki ve mülkünün geleceğini teminat almak için var olan rekabet riskini azaltacak ortak ülküler (Siyasi teoriler, siyasi erkin ele geçirilerek muhafazası) oluşturma ve bu ülkü çerçevesinde toplumu örgütlemek, savunma refleksini diri tutmak için dış tehditler yaratma ve koşullandırma.
Beş bölümden oluşacak bu makalenin ilk bölümünden başlayalım.
1 - Temel İhtiyaçlar Nedeniyle Mülkiyet Güdüsü:
Doğadaki diğer canlılar gibi insan da kendini güvende hissetmek ister, bu güven ortamında beslenmek, barınmak, neslinin devamını sürdürmek ve insana özgü olarak yapabilirse içsel tatmin elde etmek ister. Buraya kadar olanı doğal bir etki tepkidir. Ancak hepimiz biliriz ki doğa serttir; baş edilmesi kolay olmayan güçlerle doludur. Her yerde yaşamaya uygun biyolojik-kimyasal özelliklerimiz mevcut değildir. Beslenme zincirinin en tepesinde yer alan insanın, ne beslenme ihtiyacı teminat altındadır ne de neslini sürdürme. Bundan dolayıdır ki olanaklarımızı genişletme çabası içinde türdeşlerimizle rekabete gireriz. Hergün lavların püskürdüğü bir yanardağ için kimse mülk kavgasına girmez, bir kuru otun bile yetişmediği bir arazi parçası için kimse kılını kıpırdatmaz. Fakat yerleşime, tarıma, huzur içinde yaşamaya uygun bir mekan daima rekabet konusudur ve ele geçirilmek, sahip olunmak ister. Doğada bu tur yerler azdır, sınırlıdır, neslin güvenli geleceği için zorunludur çünkü. Unutmamak gerekir ki biz insanlar “Yer”e basmak zorundayız, “Yer”de yaşamak zorundayız. Sürekli havada kalma, havada bazı ihtiyaçlarımızı giderme yeteneğimiz yok şimdilik.
Tam da bu noktada, doğadaki tüm canlıların davranışları aynıdır: Kendine av-yaşam bölgesi tayin etmek, bu bölgeyi inatla ve ısrarla korumak. Görüldüğü üzere bu koruma daima savaşmak suretiyle olmuştur ve “Güç”lü olan kazanmıştır.
Ortada bir “Savaş” varsa, “Güç” kullanılıyorsa hakkaniyetten söz etmek mümkün olmaz. Güçsüz elenecektir, yem olacaktır, av olacaktır.
Bu böyle olmak zorunda mıydı peki?
İlk cevap, yukardan geldi: TANRI
Hepimiz biliriz ki güçlü olanın dıştaki adalete, merhamete, şefkate ihtiyacı yoktur. O, kendini koruyacak mekanizmanın zaten malikidir. İhtiyaç sahibi olan, güçsüz olanıdır. İlahi adalet arayışı böyle doğdu kanımca. Hakikat, Nirvana, Vahdet,i Vücut, böyle doğdu. İnsan Hakları, Demokratik yaşam talebi, sosyal devlet zorlamaları böyle bir ihtiyaca cevap için mücadele konusu oldu.
Tüm bu taleplerin altında yatan sebep, mülkiyet kaygısı değil midir? Neden İnsan Hakları diyoruz? Neden sosyal devlet istiyoruz?
Güven ve huzur içinde yaşamak ve barınmak için bir mekana, beslenmek için üretim kaynaklarına, miras bırakacağımız bir nesile ve manevi tatmin için eser sahibi olmaya ihtiyacımız var.
En bencil, en doğal, en şiddetli ihtiyacımızla hem insanız hem insan olmaktan çıkıyoruz.
Antalya, 06.07.2008
Aşık Kosani
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.