- 654 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Gaziosmanpaşa Üniversitesi Engelli Öğrenci Birimi Öğrenci Temsilcisi Yunus Yılmaz ile...
GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ ENGELLİ ÖĞRENCİ BİRİMİ ÖĞRENCİ TEMSİLCİSİ YUNUS YILMAZ “ BİZLER(ENGELLİLER) KENDİ DAVAMIZA SAHİP ÇIKMAZ VE DAVAMIZIN TAKİPÇİSİ OLMAZSAK KİMSE DE BİZE SAHİP ÇIKMAZ”
SORU- .Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız ? Hangi okullarda okudunuz ? Nerede çalıştınız bugüne kadar?
YUNUS YILMAZ- Adım Yunus Yılmaz. Ben, 16.04.1990 yılında Ağrı ilinin Eleşkirt ilçesinde dünyaya geldim. YEDİ kardeşiz. Dört erkek üç kız. Baştan ikinci sıradayım, benden büyük bir ablam var. Doğuştan görme engelliyim. Küçükken çok fazla gördüğümden, ailem pek fark edememiş engelli olduğumu. Okula başlarken fark ettim.. uzaktan tahtayı göremememle başlayan sıkıntılı sürecümün öğretmenlerim farkına vardılar. Fakat doğuştan ve genetik olması hasebiyle, birazda tedaviye geç kalmamızdan ötürü gözlerim gittikçe kapandı. Akabinde herhangi bir müdahalenin olamaması sonucunda ise şuan yüzde seksen beş görme kaybım oluştu. İlk öğretime Esentepe İlk öğretim okulunda başladım.
Öncelikle almış olduğum temel eğitim ve bunun peşi sıra gelen süreci ele almak gerekirse: İlköğretim beşinci sınıfa kadar normal okulda, herhangi; bizim engelli diye tabir ettiğimiz, “ tanımladığımız” gruba dahil olmayan bireylerle eğitim serüvenime başladım. . .
O dönemde biraz fazla görmem vesilesiyle normal yazıyı öğrendim. . . Fakat; görme engelli oluşumun oluşturduğu sıkıntının da etkisiyle Sınıfta en geç yazıyı öğrenen ve okumayı söken herhalde ben oldum. . .
Zira bir engellinin hele bir görme engellinin eğitim hayatına atılması, öğrenimini verimli bir şekilde sürdürebilmesi, kendisini her alanda geliştirebilmesi bu şartlarla imkânsızdır. . . Nitekim aynı zehirli balın ben de kurbanı olarak hayata bir sıfır başlamanın darbelerine maruz kaldım. . . Fakat, hani derler ya: yaradan bir azasını eksik ya da yetersiz verirse diğer azalarını daha kuvvetli verir ki; eksik olan azanın dezavantajını bir nebze de olsa gidersin. . . Öylede oldu. . .
İlköğretim ikinci sınıftan liseye kadar başarı listesinin en başında yer aldım. . . Bunu nasıl yaptığıma gelince: gözlerimi kullanamayacağımı anlayınca zihnimi daha çok yormaya ve eğitip bilgiye hazır hale getirdim. . . Artık her şeye dikkat kesiliyor, merak ediyor, sorguluyordum. . . Bu nedenle kısa sürede derslere ve eğitim öğretim sürecine adapte olmayı başardım. . . Daha sonra ilköğretim beşinci sınıfta okul müdürümün araştırmaları sonucunda Erzurum’da bir görme engelliler ilköğretim okulunun yeni açıldığını öğrendim. . . Ailemin; özellikle babamın duyarlılığı sayesinde Erzurum Görme Engelliler İlköğretim okuluna başladım. . .
Burada ikinci kademe dediğimiz altı, yedi ve sekizinci sınıf yeni olmanın verdiği dezavantajla öğrenci yetersizliği nedeniyle açılamamıştı. . . Beni tekrar beşinci sınıfa aldılar. . .
Erzurum Görme Engelliler İlköğretim okulunda biz görme engellilere yönelik olan ve kabartma yazı dediğimiz ( BRAİLLE ) harflerle tanıştım. . . Alfabenin kendine has kısaltmaları dahil üç dört yılda öğrenilen bu alfabe ve akabindeki kitap okuma sürecini çok fazla üzerine düşerek, o zamanki görme engelli Türkçe öğretmenimden bir buçuk ay gibi çok kısa bir sürede eğitimini aldım. . . Daha sonra bir buçuk sene burada eğitim hayatımı sürdürdüm. . . Öğrenci yetersizliğinden kaynaştırma olan bu okuldan ayrılarak kendi memleketime gelip normal bir okulda: ( Ağrı Eleşkirt’e ) gelip ( Merkez Atatürk İlköğretim okulunda öğrenimime devam ettim. . . Tabi bu süreç de hiç kolay olmadı!. . . Görme engelli olmamdan ötürü okutamayacaklarını, benim normal öğrencilerden seviye olarak geride olduğumu, eğitim yönünden zayıf ve o okulda yetersiz kalarak başarılı olamayacağıma dair birbiri ardına bahaneler sıralayan o zamanki okul müdürüne rağmen babam inadına okuldan almayacağını, müdürün ufak bir sorun çıkarması halinde milli eğitime başvuracağını sert bir şekilde ifade etmesi ve benim o haftayı müteakip il genelinde seviye belirleme sınavına girerek ilde birinci olmam benim o okula alınmama vesile oldu. . . Burada önümdeki engellerin ve zorlu sürecin farkında olarak öğrenimime devam ettim. . . Materyal imkansızlıkları, kullandığımız yazı kağıtlarının az bulunması ve pahalı olması benim mecburen kabartma yazıyı bırakarak tamamen zihinle eğitimimi almama neden oldu. . .
Buradaki Türkçe öğretmenimin ( Engin Bayram ) askerliğinin Tokat’a çıkmasıyla öğretmenimin burada bir görme engelliler ilköğretim okulunun olduğunu öğrenmesi üzerine gidip okul müdürüyle konuşması ve benim kaydımı yaptırarak: ( Tokat Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okuluna sekizinci sınıfı okuyabilmemi sağlaması benim dönüm noktalarımdan biri oldu. . .
Tokat Mehmet Akif Ersoy İlköğretim okulunda eğitimimin devamını sağlayabilmem için gerekli materyaller daha fazlaydı. . . Okumamı geliştirebilmem için kabartma yazılı roman ve hikayeler, her derse yönelik sesli cd’ler, el becerilerimizin gelişmesi için halı dokuma tezgâhları, tasarım odaları, zihinsel sürecimizin gelişimi için satranç öğretimi ve spor salonu benim o döneme kadar bir arada bulduğum tek donanımlı okuldu. . .
Bu bir yıllık süreçten maksimum derecede verim elde etmeye çalışarak ilköğretimimi birincilikle bitirdim. . .
Daha sonra liseye geçiş sınavı olan o zamanki adıyla O K S ye girdim. . . Fakat özürlü durumumu kullanmak istemiyorum ibaresinin işaretli olması üzerine girdiğim sınavda çok rahat bir şekilde fen lisesi puanıyla en iyi Anadolu liselerinde okuyabilecekken düşük bir puan alarak Ağrı Anadolu Lisesini kazandım. . . Bu arada itiraz hakkımız bir hafta gibi kısa bir süre olunca bu hakkımızı kullanamadık. Geç kalmıştık.
Burada da aynı ithamlara okul müdürü tarafından maruz kaldım. . . Bu okula gelenlerin çok zeki olduklarını, benim bunlarla yarışamayacağımı, zorlanarak sınıf tekrarları yaşayacağımı, böyle bir öğrenciyi bu okulun kabul edemeyeceğini, daha önce böyle engelli bir öğrenci okutmadıkları için nasıl davranıp eğitim vereceklerini bilmediklerinden benim Ağrı Anadolu lisesinde okuyamayacağımı söyleyip başka okula verilmem gerektiğini tekrarlayıp durdu. . .
Ailem,başta babam yine benim arkamda olup bana destek vermeye beni motive etmeye devam etti. . .Şans buya; ilk hafta kazanan herkesi bir seviye belirleme sınavına tabi tutarak sınıf listelerini, öğrencinin başarı sırasına göre oluşturdular. . . Ben de bu sınava girdim ve ikinci olarak büyük bir başarıya imza attım. . .
Okul müdürü bunun üzerine beni kabul etmekten başka bir çarenin olmadığını anladı. . .
Ağrı Anadolu lisesinde de materyal eksikliği peşimi bırakmadı. . . Birinci sınıfta sayısal derslerin çokluğu benim çok fazla zorlanmama neden oldu. . .İkinci sınıfa geçerken öğrenci olmadığından bana sözel bölümü açmıyor, eşit ağırlık bölümüne gittiğim takdirde de sayısal derslerin şekilli kısmından muaf tutmuyorlardı. . .Bir yıl boyunca ikinci sınıfta sözel bölümde okuyabilmek için durmadan uğraştım. . .Çareyi başbakanlık iletişim merkezinde buldum. . .
Bu güne kadar şiirlerden, denemelerden, kompozisyon yarışmalarından öykü, tiyatrolardan ve spordan aldığım dereceleri birleştirerek bir mektup halinde sunarak, ancak bu sayede sözel bölümü açtırabildim. . . Bu güne kadar dördüncü sınıftan bu yana elliyi aşkın şiir, kompozisyon tiyatro ve öykü yarışmalarından ilçe, il ve Türkiye dereceleri aldım. Erzurum Görme Engelliler İlk Öğretim okuluna başladıktan sonra görme engelliler sporuyla tanıştım. Futbol, atletizm, goalball gibi engelliler spor dallarında Türkiye şampiyonalarına katıldım. Uzun süre gol krallıkları yaşadım bu liglerde. Atletizmde 100 200, 200 400, 400 800 ve 800 1500 gibi kısa ve orta mesafeli koşularda mücadele verip toplam ( şahsi iki kupa olmak üzere bir çok kupa ve bir çok madalya aldım. Bunların dışında ilköğretim dördüncü sınıftan itibaren hedefimi koydum. Türkçe öğretmenliği okuyup öğretmen olacaktım.
Lise ikiden itibaren, Üç yıl boyunca tek bir sınıfta yalnız, öğretmenlerimle birebir ders işleyerek kendimi hadsiz bir şekilde geliştirip, her alanda donanımlı ve yeterli olan değerli hocalarımdan maksimum derecede verim elde etmeye çalıştım. . .
Daha sonra üniversiteye giriş sınavlarına, yani ( Y G S VE L Y S ) ye girerek aldığım puanla bilinçli olarak ilk tercihime yazdığım Tokat Gazi Osmanpaşa Üniversitesi Türkçe eğitimi Bölümünü kazandım. . . Aldığım puanla engelli olduğum için kontenjandan Türkiye’nin he r üniversitesinde okuyabilirdim. Fakat tokat Gazi Osmanpaşa Üniversitesi Türkçe Eğitimi Bölümü yeni açıldığı için yüksek lisans ve doktoramı burada yapmak istedim. Bilinçli olarak tercih ettim. Birinci sınıfı ikinci olarak bitirdim. Şuana kadarda ikinci olarak sürdürmekteyim.
Burada da her ne kadar ufak tefek sorunlarla karşılaşsam da daha bilinçli insanlarla ve çözüme daha müsait sorunlarla bu durumları atlatıyor, verimli bir şekilde kendimi geliştirmeye çalışıyorum. . .Hocalarımın ve arkadaşlarımın bilinçli olmasıyla benim tecrübelerim şuan verim bakımından güzel bir derecede seyir etmektedir. . .Çoğu vize ve finallerime kendi bilgisayarımla giriyor, bilgisayarımda ses programı olduğu için çoğu sınavlara birebir cevap veriyor ve cevaplarımı kendim yazıyorum. . .Ödevlerimi, araştırmalarımı, yazışmalarımı, eğitimime dair yaklaşık her şeyimi artık bilgisayarda takip ediyorum. . .
Bunun yanı sıra görme engellilerin materyal ve imkan bakımından istifade edebilecekleri sitelerden, milli kütüphanelerden yararlanıyor, kendimi daha güvenle geliştiriyorum. .
SORU- Neden Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi ? Neden Türkçe Öğretmenliği? Bu okulu yazmadan önce ve şu an duygularınız arasında ne farklar var?
YUNUS YILMAZ- Tokat Gazi Osmanpaşa Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği bölümü üç yıldır eğitim vermektedir. İlk öğretim dördüncü sınıftan bu yana kendime koyduğum başarı ve hedef çıtası doğrultusunda Türkçe öğretmenliğini seçtim. Zira dil bir ulusun maddi ve manevi bütün değerlerinin paylaşımı, geleceğe aktarımı ve kalıcılığı için en önemli unsurdur. Bu amaç doğrultusunda kendime bir yol çizerek Türkçe öğretmenliğini seçtim. Gazi Osmanpaşa Üniversitesini seçmemin en önemli nedenlerinden biri kendi alanımda yüksek lisans ve doktora yapmak istemem, öğretmen yetiştirmek üzere kendimi geliştirmeyi hedef kılmamdandır. Elbette, yeni gittiğiniz bir ortamdan haberdar olmanız mümkün değildir. Ben de ilk geldiğim dönem ve öncesine dönecek olursam: tereddütlerle geldiğimi kafamda milyon soru ve başarabilir miyim başaramaz mıyım endişelerini taşıyarak bu sürece başladığımı itiraf etmeliyim. İlk başta pürüzlerin olduğunu söylemek isterim. Fakat bölümdeki hocalarım ve öğrenci arkadaşlarımın bana olan yakınlığı ve her türlü sıkıntıda yanımda olarak çözüme kavuşturmak istemeleri benim bu süreçteki yardımcılarım oldu. Zaman zaman ufak tefekte olsa sıkıntıların olmadığını söyleyemem. Fakat kesinlikle doğru bir karar verdiğimin arkasındayım şuan.
SORU-.Bize ailenizden bahseder misiniz ? Anne ve babanız ne iş yapar ? kardeşleriniz nerede okur? Onların sizin çabalarınıza bakış açısı nedir ?
YUNUS YILMAZ- Biz sekiz kardeştik. Dört kız dört erkek. Fakat geçen kurban bayramı döneminde, 18 ekim 2013 te Eleşkirt Anadolu lisesi ikinci sınıf öğrencisi olan on beş yaşındaki kız kardeşim Elif-i trafik kazasında kaybettik. Babam çalışmamaktadır. Birkaç yıl öncesine kadar esnaflık yapardı. Annem ev hanımıdır. Benden büyük bir ablam var. Şuan evli, Benim bir küçüğüm yavuz Van Yüzüncü Yıl üniversitesi matematik öğretmenliğinde okumakta, ondan bir küçüğü, Açık öğretim Türk Dili ve Edebiyatını Eskişehir Anadolu üniversitesinde okumakta ve hali hazırda Ağrı Eleşkirt İlçe tarım ve Hayvancılık müdürlüğünde Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmenliği görevinde bulunmaktadır. Bu kardeşim kızdır, o da benim gibi doğuştan görme engellidir. Diğer kalan üç kardeşim ise Ağrı Eleşkirt Esentepe ilk ve orta okulunda okumaktalar.
Benim daima en büyük destekçilerim annem, babam ve kardeşlerim oldular. Şüphesiz bütün olumlu ya da olumsuz hadiseleri beraber göğüsledik.
SORU- Şiir yazmaya ne zaman başladınız ? Şair olmak şiir yazmak size sosyal hayatınızda ne kazandırdı?
YUNUS YILMAZ- Şiir yazmaya, İlk öğretim Dördüncü sınıfta başladım. O dönemde verem haftasıyla ilgili bir şiir yarışması vardı. Bende bu yarışmaya katılarak İlde ikincilik aldım. Öğretmenlerimin beni onurlandırması ve öğrenci arkadaşlarımın arasında şair olarak anılmam benim şiir ve edebiyatın diğer dallarına olan ilgimi arttırdı. Herhangi bir sanat dalıyla alakadar olmak şüphesiz meşakkatli bir sürecin ürününü toplamak sanıldığı kadarda kolay bir iş değildir. Lakin bu serüvene müptela olduktan sonra vazgeçmekte olanaksızdır. Sizin için bu süreç tatlı bir sancı halini alır. Sosyal yaşamıma şiir yazmamın ve akabinde diğer dallarda da eser vermemin fevkalade etkilerinde bahsetmek mümkündür. Zira toplumun ilgisini çekmek, nabzını yoklamak, yürek hanelerinin baam tellerine usulca dokunmak elbette beni onurize ettiği gibi sosyal yaşamıma da katkılarda bulunmasına önayak oldu.
SORU- Şiir yazmanız ile Türkçe Öğretmenliği okumanız arasında en gibi bağlar var?
YUNUS YILMAZ- İnsanın yaptığı işi ustaca yapmasına benzer. Şöyle ki: bir marangoz annesinde doğduğu gibi marangoz doğmamıştır. Bu doğrultudaki yeteneğini keşfettikten sonra elbette ki üzerine çalışıp püf noktalarını almak durumundadır. Öylede şiire bakacak olursak: yeteneğimin akademik destekle elbette daha ileriye gideceğinin farkındayım. Nitekim, dilimi ne denli geliştirir ve bu doğrultuda eğitimimi ne derecede ilerletirsem, şiirim ve diğer edebi çalışmalarım da bu derecede gelişim sağlayacaktır.
SORU- Siz aynı zamanda Gaziosmanpaşa Üniversitesi engelli öğrenci birimi öğrenci temsilcisisiniz. Öğretmenleriniz ve öğrencilerin engellilere bakışını nasıl buluyorsunuz ?
YUNUS YILMAZ- Bu sorunuza temelden bir yanıt vermek istiyorum. Zira
doğuştan gelen bu sürecin dizginlerini ele geçirmem çok zor bir durum oldu benim için. Cahil insanlar, okumuş cahiller ve materyal eksiklikleriyle bu güne gelmem kolay olmadı. Bunun farkında olan bir birey olarak üniversitemizde bulunan engelli öğrenci arkadaşlarıma bir rehber olmak istedim. Kendilerine gerekli olan her türlü desteği sağlamak için. Her gülün dikeni olduğu gibi, her insanın da cahili kendini bilmezi, yaptığı yanlışın farkında olmazı vardır. Şuana kadar birkaç öğretmen ve öğrenciye denk geldim. Fakat şunu ifade etmeyi bir zaruriyet bilirim ki Üniversitedeki tanıdığım öğretmen ve öğrencilerin çoğu destek çıkmaktadır. Şunu çok iyi kavradım ki bizler kendi davamızın takipçisi olmazsak, bunun için mücadele etmezsek kimse bizim için mücadele vermez. Önce bizler engelliler olarak her şeyin farkında olmalı ve bu doğrultuda yılmadan mücadele etmeliyiz.
SORU- Türkçe Öğretmenliği öğrencisi bir şair olarak hangi yazar ve şairlerden ilham alıyorsunuz ?
YUNUS YILMAZ- Öncelikle okumak zorunda olan bir toplumuz. Zira bizim eksiğimiz hat safhada. Bakınız, Avrupa ülkelerinde ana dil ders kitaplarında en az kırk bin kelime bulunurken ( Almanya-da yetmiş bin ) Türkiye-de ise bu sayı beş bin!. Bu da bizim daha çok okuyup bu eksikliğimizi ivedi derecede gidermemiz gerektiğini göstermektedir. Bir zorunlu okuyucu olarak ve bu husustan haz duyarak daha çok hangi yazar ve şairleri okuduğumu belirtmekten mutluluk duyarım. . . Öncelikle: Nurullah Genç, Cemal safi, Ümit Yaşar Oğuzcan, Abdurrahim Karakoç, Sezai Karakoç, Hilmi Yavuz, Ahmet Haşim, Ahmet Hamdi Tanpınar, Necip Fazıl Kısakürek, Asaf Halet Çelebi, Özdemir Asaf, Serkan Çınar, Halit Hüseyni, Murathan Mungan, Shakespeare, Goethe, İskender Pala, Nazan Bekiroğlu, Mevlana, Yunus Emre, Agatha Christie, ANTON ÇEHOV, Dostoyevski, Tolstoy, Turgenyev vb. . . Tabi burada hepsini saymak mümkün değil!.
SORU- Engelli olmanız ile şiir yazmanız arasında ilham olarak bir ilgi var mı sizce?
YUNUS YILMAZ- Engel dediğimiz şey insanların bizlere engel teşkil etmesidir kanımca!. Zira bunun dışında bizlere engel sıfatı yükleyen varlık yok. Hiçbir şekilde ilhamımın engelimden ötürü engellendiğini düşünmüyorum. Nitekim bizler de normal insanlar gibi her türlü materyali okuyabiliyor, dinleyebiliyor, onların tasvirleriyle hayal dünyamızı karabiliyoruz. Aksine yaşama dört elle sarılan bizlerin hayal dünyasından beslenen ilham perisi daha fazla güçleniyor düşüncesini taşıyorum.
SORU- Hem memur, hem öğrenci, hem şair, hem öğrenci temsilcisi gibi pek çok işleri bir arada engelli bir insan olarak yapıyorsunuz bunun olumlu ve olumsuzlukları neler?
YUNUS YILMAZ-Evet birçok işi bir arada sürdürmek hayli güç bir iş. Fakat çalışma azmim, planlı programlı bir hayat felsefesi gütmem ve durmadan üreterek ülkeme, milletime yararlı bir birey olma arzusu ateşini içimde gür tutmamın olumlu yankısıyla şu an tüm hızla bu görevleri aksatmadan ilerletmemi sağlamaktayım. Elbette olumsuz yanları da var. Özellikle bir plan ya da proje üzerinde çalışırken destek istediğiniz mercilerin sizin önünüze taş koyması, sizi önemsememesi aksamanıza ve o azmin bir kısmının körelmesine neden olmaktadır.
SORU- Bölümünüzün, fakültenizin, Üniversitenizin gelişmesi ve engelli öğrencilere bakışının değişmesi ve gelişmesi için neler önereceksiniz ?
YUNUS YILMAZ-Özellikle toplumumuzun akademik açıdan önde gelen bir mercii olan üniversitemizdeki aydın öğretmen ve öğrencilerimizin tembellikten artık kurtulup bu ülkenin onların gerçekten ilmine ve bilimine ihtiyacının olduğunun farkına vararak o doğrultuda çalışmalarını sürdürmelerini istiyorum. Bu süreci takip ederken de biz engelli bireylerin de bir yerlere geldiklerini göz önünde bulundurmalarını ve bu doğrultuda bizlere artık düşkünmüşüz gibi bir muamelede bulunmayı bırakmalarını önemle istiyorum. Zira Yazar, şair, gazeteci, avukat, profesör, millet vekili olduğumuzdan bihaber öğretim görevlileri de bulunmaktadır. Bizler de bağrından kopup dünya sahnesine geldiğimiz, bu ünvanla anıldığımız milletimiz ve vatanımız için canla başla çalışan bireyleriz. Artık bu hususta çağ atlamış milletlerin eskittiği köhne zihniyetlerden kurtulup bizleri de ortaçağ skolastik düşünce zinciri bir durumdan çekip çıkarsınlar!.. . . Biz Engellilere de hak ettiğimiz değeri versinler istiyorum!.
YUNUS YILMAZ (( ŞAİR ) ( SİMİN ))
Çok teşekkür ederim Yunus çok güzel bir söyleşi oldu.
YORUMLAR
Gerçekten de güzel bir söyleşi olmuş. Özellikle de materyal eksikliklerinin vurgulanması gayet yerinde. Tabi artık günümüz koşullarında problemler daha aza inmiş gibi görünse de, halen pek çok sıkıntı mevcut.
Bu konuda nereden nereye geldiğimizi acılı bir anektod ile bölüşmek isterim: Benim gibi bir görme engelli olan dayım, ilk ve orta öğrenimini körler okullarında tamamlar. Sonrasında liseye devam etmek ister. Doğduğu ilçedeki liseye kayıt yaptırır. Pek çok sıkıntıyı aşar, sınıfında arkadaşlarıyla kaynaşmaya başlar. O zamanın teknolojisi itibarıyla teyp kasetleri yoluyla dersleri takip etmek ister. Ses kaydı yapabilme özelliğine sahip bir teyp ve yeterince kaset temin edilir. Bütün öğretmenler ders kitaplarını kasete kaydetmeyi kabul eder. Fakat bir öğretmen, kadın sesinin böyle bir kayıt için uygun olmadığını, dinen çeşitli sakıncaları bulunduğunu ileri sürer. Etrafındakileri de buna ikna eder. Ne ilginçtir ki, seslerini sınıf duvarlarında yankılandırmakta, öğretmenler odalarında meslekdaşları olan karşı cinsleriyle bir arada bulunmakta bir beis görmeyen bu öğretmenler, dayımın okul yaşamının bitmesine neden olurlar. Zira dayım gurur yapar, belki de ileride çok pişman olacağı bir kararı alır ve okuldan ayrılır.
Günümüz yaklaşımları biraz daha ilerici olsa dahi, yine de çok çeşitli problemler bizleri karşılamaktadır yaşam dahilinde. Fakat yılmamak, davamıza sahip çıkmak, biz de varız diyebilmek önemlidir. İçe kapanmak, bu durumda yapılması en gerekmeyen şeydir. Kutlarım bu başarı öyküsünü ve ileride daha büyük başarıların gelmesini temenni ederim.