EVDEKİ SAVAŞ
Sabahleyin kalktığımda okul kıyafetlerimi giyinip,saçımı topluyorum.Kahvaltıya otururken annem bana yandan yandan bakıyor.Hah işte ne güzel olmuşsun, benim güzel kızım diyor.Saçlarımın güzelliği ve bana ne kadar yakıştığından giriyor konuya.Dinliyorum hiç cevap vermeden.Çünkü kahvaltı yapmak istiyorum.Sadece bakıyorum yüzüne.Kahvaltı bitince banyoya uğrayıp ,dişlerimi fırçalıyor ve aynanın karşısında Matematik hocamın bana hediye ettiği başörtüsünü takıyorum.
İçeri gelip ev ahalisine size iyi günler çıkıyorum diyorum.Annem in birden rengi değişiyor.Allah seni kahretsin yine mi diyor.Anne geç kaldım seninle tartışacak vaktim yok diyorum.Öyle dışarı çıkamayacağımı ,onu rezil ettiğimi ve bir kocakarıya benzediğimi söylüyor.Anneme peygamberin ümmetin en hayırlıları yaşlılara benzemeye çalışan gençlerdir müjdesini veriyor ve teşekkür ediyorum.Annemin cevabı Allah belanı versin oluyor.
Okula giden yolda, evi gören dönemeçe kadar annem arkamdan bakıp aptal,salak ,yaşlı kadına benzemişsin,ben sizi bu günler için mi yetiştirdim,beni rezil ediyorsun,arkadaşların arasında neden ayrılıyorsun,ne kadar çirkin olmuşsun diye bağırıyor.Anneme hiç bakmadan el sallıyor ve hızla ilerliyorum.
Okula girdiğimde Edebiyat hocama rastlıyorum ve günaydın diyorum.Hiç cevap vermeden çabuk çıkar o başındakini ,o da ne diyor.Daha önce beni çok seven hoca birden iğrenç bir mahluğa bakar gibi bana bakıyor .Örtümü çıkarıyorum ve sınıfa giriyorum.Matematik hocam gibi bütün hocalarımla aram çok iyi.Beni çok severler sağolsunlar,bende onları.Fakat örtü taktığımdan beri bazılarıyla aram bozuluyor.Kimisi bana daha uyanıkça davranıp odasına çağırıyor ve nasihat veriyor.Ama olmaz ki güzelim ,seni seviyoruz ,sen akıllı bir kızsın diye söze başladıklarında annemin etkisini hissediyorum.Bazıları kendi kendine yapıyor ,hepsi belli oluyor.Ben bulunduğum yerde saygın bir ailenin kızıyım ve annem tam bir Cumhuriyet kadını safsatalarını dinliyorum.
Biliyorum annem de onu söylüyor zaten.Ben burada tanınan ,itibarlı biriyim diyor sürekli.
Ne yapmalıyım ?
Birden itibarlı,sevilen ,sayılan bir ailenin deli kızı oluyorum.Hastahaneye her girdiğimde etrafıma doluşup beni seven doktorlar ,hemşireler ağız dudak bükerek bakmaya başlıyorlar.Onlarda okuldakiler gibi kimisi çok ters davranmayı seçerken kimisi de tatlı abla rolleriyle yaptığımın yanlış olduğunu söylüyorlar.
Tülin hemşire bana sarılıyor ve artık saçmalama lütfen ,nereden çıkardın ya ne güzel kızdın sen diyor.Tülin ablaya anlatmaya çalıştıkça beni susturuyor ve bak güzelim sen annen gibi aklı başında ,saygın,kendi ekmeğini kazanan ,güçlü bir kadının kızısın diyor.Bunların deli saçması olduğunu söyleyince artık dayanamıyor ve tamam Tülin abla kabul ben deliyim diyor ve ayrılıyorum.Arkamdan yine konuşalım her zaman gel diye bağırıyor.Arkamı dönüp giderken , istemsiz iki damla yaş düşüyor gözümden.
Akşam annem okulda neler oldu diyor.Hiç diyorum neden ki,her zamanki okul işte.Türkçeci seni çağırmadı mı diyor.Anne artık yeter peşime takma şu hocaları diyorum.
Sabah yine çıkarken yalvarır gibi yapıyor.Sen küçüksün daha ,niye arkadaşların arasında ayrılıyorsun ki ,garip bir yaratık gibi kalıyorsun içlerinde diyor.Ama sen büyüksün anne ve hiç umurunda değil diyorum.Çalışmak zorunda olduğundan bahsediyor.Bütün bu masrafları kim karşılıyor sanıyorsun,sadece baban yapabilir mi diyor.Benim hayatı anlamadığımı ekmek elden su gölden yaşadığımı söylüyor.Yine yavaş yavaş tansiyon artıyor evin içinde.Anneme daha çocuk olduğumu hatırlatıyorum.Birazda asileşip eski söylemlerimle , dünyaya beni sen getirdin, ben mi istedim diyorum.
Annem bu şekilde bir hayat yaşarsam, hiçbir yerde yerim olmayacağından ,okuyup çalışamayacağımdan bahsediyor.Ben sinirden gülüp çantamı alıyor ve evden çıkıyorum.Çıkarken bana bir adamın karısı olacağımı ve ne derse yapmak zorunda olacağımı bütün gün evi paspaslayacamı söylüyor.
Parlak bir hayat doğrusu diyorum ve gülüyorum giderken.Annem yine yumuşak başladığı yalvarmalarını noktalıyor ve arkamdan ağlar gibi bağırıyor.Allah belanı versin be salak!..
Tamam anne diyorum söyleyeceğim versin de kurtul benden.Yine el sallıyorum bakmadan.
Giderken her zaman dua ettiğim anneme artık dua falan edesim gelmiyor.İçimde bir hırs oluşuyor ,Onların bu kaba ve duygusuz yaklaşımlarının artık beni üzmediğini hissediyorum.
Biliyorum şimdi örtümü çıkarsam annem ve hastanedeki arkadaşları ,çevremdeki tüm insanlar gençlik işte her şeyi denemek istiyor diyecek ve beni yeniden bağırlarına basacaklar.Tülin abla sakın bir daha yapma güzelim ,ay bizi çok korkuttun ,az daha seni kaybediyorduk diyecek ve bana sarılacak.
Annemin tezi de bu zaten ben çok asi bir gençmişim ,her yolu deneyen ,çılgın,insanları ve çevreyi takmayan kişiliğimle buna da bir el atmışım ve düzelecekmişim.Onlara göre ben bir hastayım artık ya da deli.
Tülin abla ve diğer hemşireler annemin ayartmalarıyla faaliyetteler.Yanlarına geldiğimde hadi git o kadife pantolonunu giy, hani siyah olan, sana çok yakışıyor diyorlar ve beni zorluyorlar.Ben onu attığımı söyleyince hepsi afallıyor ve aşk olsun artık böyle yaşlı gibi mi giyineceksin diyorlar.Doktor teyze yandan bağırıyor benimle uğraşan hemşirelere ‘’Bırakın kızı ,ne olacak sanki bu onun seçimi zorlamayın artık demek ki akşama kadar bebek altı temizleyen,ev paspaslayan bir kadın olmayı planlıyor’’.
İçlerinden ayrılıyor ve bir daha hiç hastaneye girmeye karar veriyorum.Mahallede de bir ayrılma oluyor.Bazı arkadaşlarım artık benimle dolaşmıyorlar.Okulda da tabi.
Artık yalnızım !..
Bu öyle bir yalnızlık ki .Şükürler olsun ,daha önce hiç bunun tadını almamıştım.Çok güzel,müthiş bir yalnızlık bu.
Bu sırada güzel kendimce dostlar buluyorum.Annem onları eve sokmuyor.Çünkü hiç beğenmiyor.Kendimce hocalarım,kendimce mahalle arkadaşlarım oluyor.
Ne yapmalıyım? Onlar beni sevmiyor ve beğenmiyor, beni bırakan onlar.Ben kimseyi kırmızı giydi diye bırakmam ama onlar beni bırakıyorsa suç bende mi?
Artık kendime ayrı bir hayat kuruyorum.Bu benim hayatım ve benim tercihim oluyor.Kendi kendimce yaşıyorum ,bildiğimi okuyorum .Etkili olamayacaklarını anlıyor ve evin delisi gibi özgür bırakılıyorum.
Bu kabullenmeler sonsuz olmuyor elbette.Kınamalar ,eleştiriler aşağılamalar devam ediyor.Ben bütün bunlara alışıyorum.
Okudukça fikirlerim olgunlaşıyor.Bir iki sene sonra anneme son darbeyi vuruyor ve artık okul içinde de saçımı açamayacağımı söylüyorum.Annem çıldırıyor ,adeta küplere biniyor.
Yeni bir dönem başlıyor.Oldukça zor !
Annemin lanet olası ,Allahın belası ,utanılacak kızı olup çıkıyorum.Fakat ben çok mutluyum .Allahın her yerde olduğunu hissediyorum.En sevgili ile aram çok iyi.Çevremdeki insanların kınamaları uzaktan gelen sinek vızıltıları gibi.Onlar beni yerin dibine geçirirken ,ruhum merviven merdiven yukarı çıkıp yükseliyor.
Allahın varlığını ve birliğini bütün iliklerimde hissediyorum.Ben örtünerek çirkin olduğumu düşünmüyorum.Zaten beni ilgilendiren kısmı bu değil.Biz örtü takanlar çirkin değiliz.Tam tersine çok güzeliz ,çünkü en güzele talibiz!..
Peygamberlerin mücadelelerini okuyor ve diriliyorum.Sahabeler zaten gökteki yıldızlar.Kuranı kerim bana Rab den gelen güzel mektup. Dünya umurumda değil ey sevgili , çünkü sen benim gönlümdesin diyorum.
YORUMLAR
Evdeki savaşın böyle bir yazıya dönüşeceğini asla tahmin edemezdim
Sevgili Neslihan.
Bu baş örtüsü konusu....Kısaca Türban sorunu dedik çıktık bu olaya..İlk mucidi Şule Yükselden bu yana olaya '' Türkiye'nin sonunu getirecek yegane faktör '' Gözü ile bakılmasaydı, ülkenin beyinler bu sorunu halletmek için ikna odalarından tut da alttan tavşan kulağı gibi bağlamaya kadar çeşitli bağlama metodları üzerinde kafa yoracaklarına memleketin hayrına ilere kafa yorsalardı bu gün ülke olarak çok değişik yerlerde olabilirdik.
Benim çok çok fazla sayıd başı açık öğrencim vardı..Bir o kadar da başı kapalı öğrencim oldu. Hiç birine başı kapalı ya da açık diye bakmadım..Öğrenci gözüyle baktım. Eğer toplum da bu şekilde baksaydı bir sorun yaşanmazdı.
Şİmdi geldiğimiz noktaya bakalım.
Türban yasağı diyebir yasak yok..Öyle olunca da Türban bağlayan ile bağlamayan arasıbda sadece başı bağlamak veya açmak kadar bir fark kaldı..Onun dışında aynı.
Daha bu gün..Bu mübarek Ramazan gününde üstelik Ümraniye gibi mutaassıp bir yerde türbanlı bir kızın sokak ortasında bir gençle öpüştüğünü gördüm. .
Velhasılı kelam türban tak diye zorlamak da, çıkar o türbanı diye zorlmak da yanlışmış.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları tarafından 7/25/2013 8:23:06 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ne kırmızı giyiyor diye, ne de kırmızıyı giymeyi sevmiyor diye insanları ayırmak doğru değil. Bunun böyle olduğunu herkes biliyor da ne diye kırmızıyı giyenler, kırmızıyı severek giyenler, kırmızıyı sevmeyenler olarak ayrılıyoruz o halde?
Renkler sesler yüzler hepimiz için. Seçim yapabilmeliyiz hepimiz. Sonuçta kendi yaşamımızı idame ettirebilmemiz adına vereceğimiz kararlarımız olabilmeli. Hiçbir karar dayatılmamalı. Ne kırmızıyı giymeye mecbur edilmeliyiz, ne de giymemeye.
Bu netameli bir konu. Uzun, üzerine çok yazılır söylenir bir girift mevzu. Fakat şu kadarını söylemek lazım: Ne baş örtüsü takanlar takmayanlardan daha ileri dindarlardır, ne de baş örtüsü takanlar takmayanlara göre daha az düşünüp yazıp söyleyip yapanlardır. Her iki genelleme de yanlıştır.
Yabancı menşeyli filmlerde hep müslümanlar geri kalmış toplulukların insanlarıdır. Aslında görünüşte doğrudur da bu. Hiçbir müslüman ülkesinden uzaya uydu fırlatılamamıştır, İrandan başka. Hiçbir müslüman ülkesi kendi nükleer başlıklı füzelerini geliştirememiştir, İrandan başka. Peki İrana nasıl bakarız biz? İran şiilerin çoğunluğu oluşturduğu bir ülkedir. Şiilere nasıl bakarız biz? Yani sunniler? Yani ekseri müslümanlar? O ap ayrı bir tartışmanın konusu. Yani anlaşılacağı üzere bölündükçe bölünmüşüz. Bölündükçe çoğalmamış, azalmışız. Galiba ihtiyacımız bölünmeye değil birleşmeye. Ah bunu bir kavrayabilsek... Ah bir ayırmasak kırmızı giyenler koyu kırmızı giyenler açık kırmızı giyenler kırmızı giymeyi sevmeyenler olarak birbirimizi... Tebrikle.
Annen Tülün abla da bir şey mi.
Türkiyenin saygın Hocaları biler "Başörtüsü için okul terkedilmez,Açon başınızı gidin okulunuza" dediydi ya...
Ey gidi günler oldu şimdi.
Tesettür gitti....Başörtüsü geldiiii...
Ve islamcı partilerin gayretiyle "siyasi simge" leştirildi.
Olsun hayat nasıl olsa geçip gidiyor.
herkes hesap verecek.
beğendim..
Selam ile.