- 852 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
BENİM ZİHİNSEL ENGELLİLERİM-1-
Biliyorum…Benden Besili Hürremle Aksak Timur Aşkının devamını bekliyorsunuz. Yazacağım..Vallahi de billahi de yazacağım ama şu sıralar ellerim mizah yazamıyor. Bu anneler günü bozdu beni nedense.
Bu gün sizlere tanıdığım dört tane zihinsel engelliyi anlatmaya başlayacağım. (Dördünü birden değil )
İlkiyle 1982 yılında tanıştım. Adı Mehmet’ti. Eşimin üvey annesinin kardeşi oluyordu. Yirmi yaşlarında zayıf, kara kuru, çirkin bir şeydi. Bir şeyler konuşurdu ama onu pek de adam yerine koymadığım için ne dediğine aldırmaz, ne konuştuğunu anlamaya çalışmazdım. Zaten kırk yılda bir görüyordum.
Eşimle Nişanlılık dönemlerimizde bir iki kez gördüğüm Mehmet’i evlendikten sonraki ilk görüşümde onun eşime olan aşırı sevgisi dikkatimi çekti. Bir taraftan bana pis pis bakıyor ve benden çekiniyor, öte taraftan eşime sarılmak istiyordu. Benden çekinmesi de geçti sonunda..Ağabeyisi, kardeşi, annesi, tüm akrabaları yanındayken benden çekinmemesi gerektiğini idrak etmişti sanırım. Ve ağzından o müthiş kelime döküldü:
-Hegilim.
Evet..Eşime ‘’Hegilim’’ diyordu…İyi de neydi bu ‘’Hegilim’’
Eşim ‘’ Mehmet susss..Bak enişten kızar sonra.’’ Dese de Mehmet ona ‘’ Hegilim’’ demeye devam ediyordu.
Sonunda dayanamadım. Çağırdım Mehmet’i yanıma..Hayatımda belki de ilk kez sevgi göstererek sordum:
-Gel Bakalım Mehmet..Sen ne diyorsun Münire’ye bakayım?
-Hegilim.
Millet yerlere yatıyor gülmekten. Ulan kakalarında boncuk mu buldu bunlar? Neye gülüyorlar ki?
Münire gülmekten karnını tuta tuta yaklaştı yanıma.
-Ah Sami ah…Dua et bu Mehmet seni kesip cesedini şu arka atmıyor.
-Allah Allahhh..Ben ne yaptım ki Mehmet’e beni kesecek?
-Daha ne yapacaksın? Sevgilisini elinden aldın?
-Kimmiş sevgilisi bu çatlak zurnanın?
-Kim olacak ? Anlamadın mı? İki saattir bana Sevgilim diyor.
‘’Hegilim’’ Meğer ‘’Sevgilim’’ Demekmiş Mehmet’in dilinde. Namussuz köpek(!) Yeğenine aşık olmuşmuş meğer.
Sonradan öğrendim ki Mehmet kendisini seven herkese ‘’Hegilim’’ diyormuş. Nitekim kısa bir süre sonra aramız düzelince bana da ‘’ Hegilim’’ demeye başladı.
Benim karıma ‘’ Sevgilim’’ diyecek adamın gözlerini oyardım elbette. Mehmet hariç...Ona serbestti. Hem o zaten ‘’ Sevgilim’’ demiyordu ki ‘’ Hegilim’’ diyordu.
Mehmet sık sık aylarca evden yok olurdu..Hiç kimse de merak etmezdi nereye gittiğini. Finike Antalya arasında yocu taşıyan midibüslere biner hatta orada yatıp kalkardı. Şoförler her nedense o arabada olduğu takdirde kaza yapmayacaklarına inanırlardı.
O arabalarında olduğu sürece kaza filan da yapmadılar ama duyduğum kadarıyla bir arıza anında kendi bindiği arabaya ‘’ Sağ yap , sol yap. ‘’ Demek için aşağıya inen Mehmet , karşı yönden gelen bir aracın çarpmasıyla ayrılmıştı bu fani dünyadan.
İkinci Zihinsel Engelliyi Batmanda tanıdım. Adı neydi unuttum…Hafızam beni yanıltmıyorsa sanki Zeliha diye hatırlıyorum.
Sapsarı saçları, masmavi gözleri ve kiraz gibi kıpkırmızı dudakları vardı Zelişin. Batman gibi bir yerde pek de alışılmadık bir tip… Zihinsel engelli filan olmasa al istediğin dizide genç kız olarak oynat...Reyting rekorları kırmazsa o dizi ben de bir şey bilmiyorum.
Severdim Zelişi…Bir ailesi, annesi babası, yakınları var mıydı bilen yoktu. Sokak sokak gezer, bazen karakollarda ama çoğu kez de şehirler arası otobüslerde geçerdi hayatı. Bazen bir kaybolur aylarca görülmezdi ortalıkta.
Zeliş konuşmazdı da...Kim bilir belki de dilsizdi. On dört ya da on beş yaşındaki bu güzeller güzeli kız iyi niyetli insanlar tarafından doyurulur, üstüne başına bir şeyler alınırdı ama ne yazık ki onu bir evlat olarak herhangi bir eve almak mümkün değildi. Sokaklar, karakollar ve otobüsler dışında bir ortamda yaşayamazdı o. Kim bilir belki de yaşardı ama hiç kimsenin Zelişle uğraşacak ne zamanı vardı ne de böyle bir niyeti...
Uzun bir kayboluşun arkasından Zelişi yine Batman sokaklarında gördüm. Ama o eski neşesinden eser yoktu. Karnında giderek büyüyen şişkinlik belli ki onu çok tedirgin ediyor, korkutuyordu. O şişkinliğin oluşmasına sebep olan olaylar belki de daha korkunçtu ya o konuda bir bilgimiz yoktu.
Zeliş Hamileydi…Bütün parmaklar bir polis memurunu gösteriyor, polis memurunun parmakları ise kendisi dışında bir sürü daha insanı...(Pardon insan dedim dilim sürçtü…) Daha doğrusu İnsan müsveddesini gösteriyordu.
Polis Memuruna kamu davası açıldı. Dava sürerken ben oralardan ayrıldım. Sonradan duyduğuma göre polis ile Zeliş’in evlendirilmesine karar verilmiş ama polis ‘’ Yahu bu kızı ilk kez ben becermedim..Bana gelinceye kadar üzerinden bir ordu insan geçmiş. Ben böyle zihinsel engelli birini nasıl karı diye koynuma alırım‘’ Diyerek bu evliliğe itiraz etmiş…Bir kaç saniyelik kahrolasıca zevki için koynuna aldığı Zeliş’i evinin kadını olarak koynuna almak istememiş…Üzerindeyken hiç aklına gelmeyen namus onun kocası olma ihtimali belirince aklına gelebilmiş …Sonunda evlenmişler mi evlenmemişler mi bilmiyorum.
Son aldığım havadis Zeliş’in başının taşla ezilmiş bir vaziyette bir çöplükte bulunduğu ile ilgiliydi. O sapsarı saçlar kızıl kana bulanmıştı ha?…Bir kaç saniyelik bir zevk için mi? Bir başkasının hakim karşısında ter dökmemesi için mi? Yoksa bir infaz mıydı? Anlayamadım…Bir vardı bir yok oldu Zeliş.
Diğer ikisi yarına.
YORUMLAR
Yinede ne olursun batman deme bana.
Çocukluğumdaki acılarımın başkenti.
Yetim çocukların yalın yüreği.
Sakalı olgunlaşmamış delikanlıların feryadı.
Çiçek güzelliğindeki gelinlik giymemiş sevdaların
Genç kızların, delikanlıların mezarlarının baş şehri.
Başlarında tülbendi boncuksuz anaların yürek acısı.
Ne olursun batman deme, hüzünlenirim, yıkılırım.
Yüreği yanmış şehirlere sığmaz bu sevda.
Hüzünlendim hem hikayeye,hemde batmana.
Yüreğine sağlık...
Yazı beni çok hüzünlendirdi,
Benim yaşadığım Çubuk için de delisi çoktur derler. Yani engelli. O engellilerden biri çöplükte ölü bulundu, üç beş lira parasını almak için öldürmüşler. Elinde kalınca bir çubuk, saz gibi çalarak
sokaklarda türkü söyler gezerdi. Şimdide biri daha var çarşıda gördüğüm. Ona kendini
çok akıllı sanan zavallı insanların sataştıklarını ve onun küfürlerine güldüklerini görüyorum.
Şu pisliklere bir şey söylemeli diyorum. Kadın olduğum için, bir küfür de ben yememek adına
dişimi sıkıp, sabrediyorum..
tebrikler,
selâm ve sevgilerimle..
Hocam bu kadar birikiminizi Milli Eğitim Bakanlığımızın tayin yönetmeliğine borçlusunuz herhalde ,değil mi?
Zihinsel Engelin kimde olduğuna karar verememiş bir insan olarak memleketimizde engelli özellikle çocukların değişen kanunlar sayesinde gün yüzüne çıkarıldığına şahit olduk hep beraber.
Yıllar önce aileler evlerindeki "özürlü" çocukları köşe bucak saklar,kolu komşuya bile göstermezdi. Şimdi ise devletten yardım almak için güneşe çıkardılar çocukları.tabii ki hepsi için böyle bir hükmeün manasız olduğunun farkındayım.
Ben de bu çocuklar ile kolay iletişim kurabiliyorum.
Zihinsel engelli çocukları gezdirmek için çalıştığım birimde "Engelli Gençler İstanbulu Geziyor" temasıyla gezi programı koyarak ihalenin büyümesine ve "yetimler ile engellilerin" dahil edilmesini temin edip gezilere başladık.
Ayasofyayı gezerken bir Davut kardeşimiz vardı. Yalvar yakar Galatasaraylı yapamadık. Bir de rehber Hocamız var bize mekânlar hakkında bilgi veren. Ayasofyada dilek taşına parmağımızı takıp çevirdik. Dışarıya çıkınca “Davut Galatasaraylı olsun diye niyet ettik” dedik. Davut geri dönüp bir parmak da “Beşiktaş ölünceye kadar” dedi.
Bir arkadaşımın Zihinsel Engelli kardeşi var.
Hediyeleşirik,bayramlaşırık,kızarız da birbirmize. Neden arayıp sormazsın diye kızarım.
“Geçen yıl ziyaretlerine gittik ailece. Çocuk beni bekliyormuş bahçe girişinde.
İndim selam vermedim ,geldi sarıldı”ben ne yaptım ki?” dedi.
Neyse barıştık.Güya darılmıştım arayıp sormadığından.Bir de hocam bu çocuklar kendilerine normal insan gibi davranılmasını istiyor.Anlıyorlar saçma sapan davranışları.
Ve dünya kısa ,değmez bu kadar hıza.
Yarın sırat köprüsünde ebemizinkini görmemek için merhamet ve dürüstlükten vazgeçmeyeceğiz.
Her şey Allah için.
Daha kolay ve beklentisin oluyor.
Selam ve saygı ile.
Yıllarca (1987-2009 arası kadrolu sonra ücretli olarak) engellilerin eğitiminde görev almış bir eğitimci olarak yazıyı ibretle okudum. İnsanlarımıza, engellilerin de bir insan olduğunu nasıl anlatmalıyız? Kader... deyip geçiştirecek miyiz hep? Hangimizin garantisi var bir gün aynı kategoriye girmemeye veya evlâdımızın engelli olmayacağına ...
El insaf.. el insaf.. el insaf...
Kaleminizi kutluyorum Sami Hocam.
Yarınki yazıyı bekliyorum.
Sıhhat ve selâmet dileklerimle..