EDİTÖRLÜK FELSEFESİ
Bir yandan paylaşımın düzenine ve sitenin güvenliğine ilişkin konularda yönlendirici/bilgilendirici etkinliklerde bulunmak, öte yandan da kendi üretkenliğinin çıktılarını sunmak arasında bir yerde kalan bir görevdir editörlük. Çoğu keresinde de bunları ayrı tutmak becerisini göstermek durumundadır editör. Ancak tüm bunların en üstünde duran esas kılıç, sanattır. Poetika temelli karşılıklı iletişim, genelde diğer kıstasları kolaylıkla kotarılan bir etkinliğe dönüştürür. Bu bağlamda, otosansür ve kişisellikten ırak paylaşımlar mümkün olur; böylece paylaşım ahengi de kendiliğinden temin edilmiş olur. Gerçekten de şiir sitelerinde ‘editör’ konusu; özel bir incelemeyi, görüş alışverişini, katkı oranını irdelemeyi gerektiren bir heyet meselesi ve ayrı bir konu olarak değerlendirilebilir.
Bir editör, kendi sitesini sahiplenir, onun paylaşım düzeninde söz sahibi olur ve ahenk içinde üye paylaşımının sürdürülmesini sağlar. Editörler içinde diğer sitelerde zaman harcayan birey varsa, bunun nedenlerine inmek ayrıca gerekir. Eğer kendi sitesinin paylaşımını canlandırmada veya sitede verimli olacağına dair bir şevk olmadığı ortadaysa, yönetişimin karar alma zamanı gelmiş demektir. Sitedeki paylaşımı artırıcı/kışkırtıcı olmak üzere herhangi bir tetikleyici öğe, yahut kan değişimi, üyelerde sanatsal ilerleme veya bir tartışma dinamiği olmazsa, editörlerin yorulmaları zaten mümkündür. Elbette ki bu, fizikî bir yorgunluk değildir; her şeyin aynı olması, her gün yeni bir sanat olayının konuşulmaması, aynı sükûtun sürmesi, yani sanatsal kısırlık, kısır döngü psikolojisinden kaynaklanan bir yorgunluk olabilir. Mütevazı biçimde yaptığı sayısız yorumuna yanıtsızlık, bir dayanma eşiği getirebilir ve birden kesebilir yorumunu birdenbire. Sükût ise gayyâ gibidir, ne kadar bekleseniz geri bildirim alamazsınız, dibine de inemezsiniz gerekçelerinin.
Mesele; seçki de değildir sitenin paylaşımında verimliliğe etken olan tek nokta. Kalite düştüğünde; seçkideki şiiri üyelerin yüzde doksanı sorgulamaya başlamışsa, yönetimin kalitesini de masaya yatırırlar hemen. Paylaşılmayan bir ortamdaki seçkiye, itibar da düşük olur; çünkü birkaç şiirin biri seçilmek durumundadır, çoğu kere seçilecek olanı etkin üyelerin geneli tahmin etmekte hiç zorlanmaz. Şiir asıp gidenlerin şiirini seçmek zorunda kaldığınızda, birkaç kere daha şiir asmaya teşvik etmiş oluyorsunuz. Bazen yorum yazmadıklarınızı seçki olarak gösterirsiniz; ancak bu anlamsız kalacaktır. Çünkü seçilen bir şair, artık bundan hiç etkilenmez bile. Esasen paylaşımın dinamiğinin belkemiğini oluşturan gençlerin ‘yapay’ reytingini bir süre için faydalı bulabilirsiniz aslında, sitede biraz daha hareket olsun diye. Tam tersine bu, kaliteli olan birkaç paylaşımın da göreli olarak geride kalması sonucunu doğurur; asla genele yayılmaz ortalıktaki dinamizm. Sadece bir arkadaş grubu içinde sınırlı kalan renkli bir ortam gözükür; rahatça yazmalılar tabii, ama bu paylaşım trafiği genele yayılmalıdır.
Nerede bizim eski ’yaşlılar’? Şu Türklerin içinde, 2-3 yıl dayanacak bir paylaşımcı bulmak zor. Kan değişimi iyi derken; küçük üye portföyünde bile kimse birbirini tanımaz halde. Dostluklar kurulmayınca, belki paylaşmalar, yorumlaşmalar da olmuyor. Yani asıl meseleye gelebilmek, paylaşıma zorlamaya dayanıyor; çelikten bir duvarla savunuyor kendisini üye yorumsuzluğu üniformasını giymiş olan neferler. Belki de kurucu tarafından üye kabûlü, diğer bir koldan editörlerinse gelenleri paylaşıma zorlaması; geliş amacında bir odak şaşkınlığı yaratıyor; o nedenle bir üyeyi kurucu davet ettiyse o sorumlu olduğu üyeleri zorlayabilir; hangi editör davet ettiyse, ancak o, sorumlu olduğu üyeleri zorlayabilir artık. Birçok kereler belirtildiği üzere ’zor kullanma’; sitenin canlı kalması için polisiye bir önlem olup, nâzik kişiliğe uymasa da, kurucunun da bu doğrultuda davranması zorunlu gözüküyor; sivri dilli bir editör olarak zorlama yapılırsa da, ’sana ne’ dediklerinde üyelik şapkasıyla yola devam etmek gerekiyor. Yorum zorlama işini, zaten zaman zaman yoğun olmakla birlikte, politik dürtüklemeler olarak yapabilirdiniz. Ancak üyelerin EGO geçmişi biliniyorsa, paylaşımının gelişimini ve nasıl sürdürdüğünü ilk birkaç sükûtundan algılamak mümkün olabilirdi.
Aslında bilineceği üzere, bir editörün üyelerin kişiliğine bağımlı olması, kişi obsesifliğine prim vermesi beklenmez. Editör, genel düşünür, kimde paylaşmama eğilimi varsa, bir kere dokundurur. Paylaşımda sessiz kalmak, sitenin varlık nedenini çürütür. Sitenin varlığı ise, yorumlaşmaya bağlıdır, bu nedenle paylaşım uyarısı, bir masumiyet karinesinden öte anlam taşımaz.
Gerçekte siteyi ahenkli sürdürmek için her editör, kendi penceresinden gördüklerince aklını işletebilir; hiçbir üyenin nasıl çıktığını, girdiğini, paylaşımı bozan olayları bilmediğinden, noksanlıkları da bilemez. O nedenle, siteyi canlı tutmak için kurucunun, editörlerce verilen uyarıları yerinde ve zamanında irdeleyip, vizyonu yerinde değerlendirip, önlemlerini alması beklenir. Çünkü sanat görüşlerinin çokluğuna, çeşitliliğine dayalı olan ve heyetli olması gereken birçok işlem, tek elden sürmek durumunda kalmaktadır. Bu mekanizma, daha çok basılı dergi ve gazete yayın yönetmenlerinin tek elden yönetişim kararlarına göre işletilir. Bu teknik, hem yönetmen ve hem de kurucu olan bileşenin, üyelik etkinliklerini de sürdürmesi ve editörlüğe de müdâhil olması durumunda, sanal sitelerde aksaklık yaratabilir. Editör, üyenin üzerinde bir kılıç gibi durması gerekirken; kurucu veya yönetmen de, editörün üzerindeki pala işlevini görür.
Aslında çoğu kere sitedeki seçki işlevi, ikinci derecede önemli olan bir teşvik etkinliğidir. Asıl önemli olan ve ağırlıkla gözlenen yönetişim yüküdür. Bu yükü az sayıda yönetişim bireyi ile paylaşmak, sanatsal kalitenin düşmesine yol açabilir. Çünkü kişisel davetlerle üyelikler, kişinin paylaşma trafiği; seçkilerde kişisel tercihlerin öne çıkmasına da izin verebilir. Sanat paylaşımı, giderek insanlarla uğraşmaya dönüşebilir, yönetişimin bir ‘halkla ilişkiler’ şirketine çevirir. Bu nedenle yönetişimin sanat ve idare içermesi için bir ‘iş paylaşımı’nın yapılması gerekir. Örneğin seçki önerme grubu, bir meclis kararı gibi ciddiyet arz etmelidir. Yani sanat kurullarının olması gereken bir yerde, tek bir elden sanat görüşünün yansıdığı seçki, yahut onurlandırıcı şiir yorumları /tahlilleri/ gibi diğer davranışlar, tek elden yürütülemezdi.
Hiç katılmadığım hayat görüşüdür: sükût ile bekle; sonra geri dönmez biçimde patlasın!
Aslında olması gereken: ânında haklı patla; sonra sağlıklı durulsun!
Peki bunun için ne yapılmalıdır? Bir yol haritası vermek gerekmez mi, bu denli derin konuları uzun uzun konuştuktan hemen sonra? Yani dağılmış bir dış lastikle uzun yola gidilmez; ancak iç lastiği görmek gerek zamanında; zamanında yapılacak yamalarla, sağlıklı sürer yolculuğumuz. Bildiğimiz üzere birdenbire dış lastik yenilenmez; içine bakmayınca da dış lastiğin iflâs ettiği, yahut iç lastiğe uygun olmadığı, patlayacağı anlaşılmaz. Esasen yamalarla devam eder, hep zamanı gelince iç lastiği yenileriz, en sonunda da dış lastiği; gâliba bir tamirci gibi olup, aracınızı en verimli biçimde, uzun soluklu bir süreci yönetmeye hazır tutmalısınız.