- 973 Okunma
- 10 Yorum
- 1 Beğeni
SAVRULMUŞ KELİMELER
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Çaresizliğim, bir ömür boyu yakamı bırakmayan yalnızlıklarım! Senle dolu ve sensiz cehenneme dönen gecelerim! Uykusuz gecelerimde seni sayıklayışım. İskambil kağıtlarında fallar açışım! Hepsinde de; “ gelemeyeceğim “ deyişlerin! Seni ne denli özlediğimi mırıldansam da telefonlarıma hep kaçamak yanıtlar verişlerin, suskunluğun!.. Hasretinle yanıp tutuşum, Kollarımı açıyorum ama nafile kalıyor bekleyişim. Kendimi frenlemek için koliler dolusu romanlar devirişim. Hiç bir romanda aşkımızın izlerini yansıtan sözcüklere rastlayamayışım. Anladım ki; her aşk, kendi mihverinde güzelmiş!
Son buluşmamızın ardından kaç yıl geçmiş? Aylardan hangisiymiş ? Zemherinin tam ortası mı, yoksa ilk cemrenin toprağa düşüşü mü? Üzerinde kaşmir kırmızı manton, kırmızı kaşkolun; içinde kırmızı bluzun ve diğer kırmızılar…Hava buz gibi olmasına rağmen kuytu bir köşede; sımsıcak kaynaşmamız. Soluksuz öpüşümüz! Damlardaki sarkıklar gibi olan bıyıklarımdan canının yanışı… Ama sen… Senin, “ Aşk, acıyı bal eylemek “ deyişin. İşte yıllardır canlı kalan, bu üç harfin tılsımıyla hala seni içimde yaşatışım. Hiç bir kaprise yenik düşmeden, sendromlara takılmadan her şeyi doğallığında sevişim.
”Hüzün” benim göbek adımış. Bastırılmış namuslu(-suz) arzularım.Vicdanlı(-sız) hesaplaşmalarım! Sanrılı yürek atışlarım. Bazen isyanlarım; her şeye karşı gelişlerim. Kuralsızı kural olarak tanıyan felsefi yanım. “ Sen gittin gideli hiç bir şey tat vermiyor, “ diye iç çekişim.
Dalgınlıkla çarptığım ağzında sigarası olan afili bir hanımefendinin, “ Önüne baksana moruk! “ diye serzenişte bulunuşu… Sunturlu küfürlere kulaklarımı tıkayışım. Bir de bana beslenen asılsız kinlere, yönelen kinayeli bakışlara…
Issız gecelerimin sessizliğinde, sensizliğinde; ölgün bakışlarımla, gökyüzündeki yıldızlardan medet; olayların neden - sonuç ilişkilerinde bilimsel sorgulayışım. Kayıp giden yıldızlara lanetler okuyuşum; parçalanan yüreğiminin acısıyla canhıraş; ismini haykırışım: “ Mavişim, mavişimmm! “ Yitip giden sen olmayasın diye kendimi yırtışım, döğünüşüm. Sadece geceleri değil, günün her anında usuma senin gelişin ve bedenimde kalışın… Yokluğunla; kanserli bir hasta gibi mum gibi eriyişim, damla damla gözyaşlarımı içime akıtışım. Nihilistliğimle ayakta kalışım.
Yırtık resminde, teselli arayışım. Dakikalarca gülümsemene takılışım; yanılsamalarımda seni tekrar yaşamak isteyişim. Sanki paranoya gibi derinlere dalışım.
En acılı günlerimde dahi seninle çocuklar gibi şen oluşum. Gözlerinde empati kuruşum, kendimden geçişim. Kalpten kalbe; viyadük kuruşum.
Bir gün; gözlerinde gözlüklerin; elinde asan, kulaklarında kulaklıklarınla dönersen; bıraktığın yerdeyim, MAVİŞİM!..