- 1704 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
Çitlembik Vadisi- Kömür Ocakları Kuruluyor
Habip, güneşin ilk ışıklarıyla birlikte yattığı şilteyi yana atarak yerinden fırladı.Tabakasından çıkardığı tütünden okkalı bir sigara yakarak derin bir nefes çekti.Önceki günün yorgunluğundan eser kalmamıştı üzerinde. Doğancık köyünden beş-altı kilometre uzaktaki dik yamacın yer yer makiliklerle kaplı küçük çalılıklarına sürtünerek zorlukla ilerlemişlerdi. Etraf defne, keçiboynuzu,en çok da çitlembik ağaçlarının birbirine girmişçesine yaslandıkları bodur ve kısa ağaçlardan, kırmızısı yer yer siyaha çalan böğürtlen çalılıklarıyla kaplıydı.Bu yamacın yer yer sağa sola kıvrılan, mini sekilerin yağmur sularıyla basamak oluşturduğu ancak bir insanın ya da katırın yürüyebileceği kadar dar keçi yolunun sağ tarafı hep dik bir uçurumla kesilmekteydi.Habip ürpererek, uçuruma kaçan korkak bakışlarının kendisini nasıl titrettiğini bir kez daha acı acı derinden anımsadı. Babasından yürüttüğü çarıklar ne de sağlam çıkmıştı, üstelik bir kez dahi ayakları kaymamıştı onca yol boyunca. İki çakı, birkaç kama, domuz kapanı, gazocağı, bir bidon zeytinyağı ve gazyağı da cabasıydı işin… “Evdekiler fark edene kadar…” diye düşündü muzipçe.
Ayşe erkenden kalkmış odun ateşinde demlediği çayı, iki adet ahşap bardağı ve tandır ekmeğini yine tahtadan yapılmış bir tepsiyle birlikte Habip’in önüne bıraktı.
“Nasıl, uyuyabildin mi Ayşe” dedi. Ama cevap alamadı bile.Bu durum Habip’in alışık olduğu bir şeydi, Ayşe pek cevap vermezdi her sorulana.
Konuşmayı pek sevmezdi Ayşe, hep susmayı öğrenmişti. İçinden konuşan, karanlığı düşünen bir yapısı vardı. Ne düşünürdü, kimseler bilemezdi bunu. Bunca sene anne babasına ve kardeşlerine itaat etmeyi, hizmeti vazife edinmişti kendine. Okuma yazması da yoktu ama, sağduyulu, mantıklı düşünen, sakin bir yapısı vardı.Hayvanları gütmek, sütlerini sağmak, tereyağı çıkarmak, yayık çalmak, odun kesmek, kömür yapmak O’nun için sıradan işlerdi.Bir kez dahi güldüğünü, yüksek sesle konuştuğunu duyan olmamıştı…Uzun kış günlerinde tandır etrafında yapılan sohbetlerde, annesi onlara tüm namaz surelerini öğretmişti. Hem namazı, hem de bildiği tüm tandırnameleri… İnançlı biriydi Ayşe, her türlü ev işlerini de annesinden öğrenmişti…
Habip altın gibi parlayan güneşe doğru ellerini selâm verircesine gözlerinin önüne yerleştirerek şöyle bir baktı.Sonra oturduğu yerden kalkmadan, başını çevirerek arkadaki yüksek tepeyi alıcı bir bakışla süzerek, güneşin burada erkenden batacağını ve karanlığın erken çökeceğini hesaplar bir edayla çayını yudumlamaya başladı.Yamacın şose yolla kesiştiği vadinin ortasından geçen dereyi, sonra derenin karşısında çam ve çitlembik ağaçlarıyla kaplı karşı yamaçları uzun uzun süzmeye başladı. Çakallarıyla ünlü olan bu dereye hep “Çakal deresi” derlerdi. Yazın bu derenin yer yer iki insan boyuna varan derinliklerinde yüzmek, alabalık avlamak gençlerin en büyük zevklerindendi.
Habip’in, bir takım hesaplar yaptığı anlaşılıyordu… Habip de bunları paylaşmazdı eşiyle. Derinden yapılırdı ince hesaplar.
Habip gençliğinden beri bu civarları avuçlarının içi gibi bilirdi.Katır sırtında Antakya’dan Arsuz’a, Samandağı’na ve civar köylere kadar kömür satmadığı, gidip görmediği, bilmediği yer yoktu. Genellikle de katırlara üç çuval kömür yüklediğinden giderken hep koştururcasına hızlı adımlarla seğirtirdi katırların ardından, ama dönüş hem paralı hem de katır üzerinde olduğundan oldukça keyif verirdi Habip’e. Mis gibi kokan fırın ekmekleri, tatlının ve meyvenin, kuruyemişlerin envai çeşitleri katır sırtında pek de güzel yenirdi. Gerçi birkaç defa eşkıyaların saldırısına uğramış en çok da paralarının dayakla alınmasına içerlemişti Habip. Bir de askerde yediği dayakları hiç unutmamış, komutanın kendisini dövmekten yorulup duvarı yumruklatmasını, iki parmağının nasıl kırıldığını da asla unutamamıştı. “Ş….siz, duvarın bu kadar sert olduğunu bilmiyor mu ki” diye geçirdi içinden.”Ben de kimselere acımayacağım” diyordu içten içe. Babasından yemediği dayağı askerde ve dağ başlarında eşkıyalardan yemiş, üstelik aylarca emek vererek elde ettiği kömürden kazandığı paraları da gasp edilmişti. Ya altın zannederek taşla kırıp çaldıkları sarı teneke kaplı köpek dişini hiç affetmeyecekti.Yanındaki iki sağlam dişini de bu yüzden kaybetmişti. “Ah sizi bir elime geçirirsem ş….sizler, a...lar “diye bağırıp çağırıp, ağlayarak dönmüştü o gün köye. Artık parasını vücudunun değişik yerlerine saklıyor, bir kez gittiği yoldan bir daha geçmiyordu Habip. Dönerken de…
En çok da meşe kömürü para ederdi, en dayanıklı olanı da buydu. Kime kömür götürse meşe olup olmadığını sorarlardı, meşe ise anında satılırdı kömür. Tahra ve nacakla eşit boylarda kesilen odunlar, çadır biçiminde üst üste, aralarında boşluk kalmaksızın yerleştirilir,üzerleri ise çamurla ya da ıslak kömür tozlarıyla çepeçevre kuşatılır, hava almamasına dikkat edilirdi. Ortaya yerleştirilen uzun dikme ise, ortasından ateş verilmek üzere çekilir, yanma sağlandıktan sonra çamurla kapatılarak yanmanın içten içe, yavaş gerçekleşmesi sağlanır, yirmi gün kadar devam eden bu yanma sonrasında odun kömürü elde edilirdi.Hemen günde iki üç defa ocağın çöküp çökmediği kontrol edilir, çöken yerler anında çamurla kapatılırdı, yoksa tüm odun yanardı. Ne kadar çok ocak kurulursa, ne kadar büyük kurulursa o kadar çok kömür elde edilirdi. Bu da ormandaki genç ağaçların ve yaş dalların sonu demekti.
...
YORUMLAR
Hocam bu güzel yazınızı sayfama taşıyorum kalemde kelamda süper ilgiyle takip ediyorum saygı ve selamlarımla.
Mevlüt GÖZDE
Beğeniniz mutlandırdı...
Selâm ve saygılarımla, esen kalınız.
Bir an kendimi o tertemiz havada kırsal alanda yaşıyor gibi hissettim
o patika yolları sağ tarafı uçurum yolları hayalimde canlandırdım
hele Antakyanın harbiyesi o kuş ve yeşil cenneti gözümde canlandı
tabiki heryerde olduğu gibi doğadada mücadele gerekiyor
...............devamını bekliyoruz Mevlüt hocam
.......................Saygıyla
Mevlüt GÖZDE
Zaman ayırıp okuduğunuz için, teşvik eden, onore eden yorumunuz için çok teşekkür ederim...
Hayırlı geceler, selâm ve saygılarımla Mine Hanım, esen kalınız.
acıdım Habibe
eskiden yol kesen eşkıyalar vardı.
bizim buralarda anlatılar hep
olaylar kızışmaya başlıyor yavaş yavaş
takipteyim Mevlüt hocam
selamlar saygılar
Mevlüt GÖZDE
Habib şimdilik acınacak halde ama, ileride çok canlar yakacak gibi...
Hayırlı akşamlar.
Selâm ve saygılarımla...
devamını bekliyorum geniş bir kritik için...
daha serinin ikinci bölümü ve yazı giriş aşamasında...
konular da şekillenecek, kritik için yeterli envanterler de...
okumaya devam diyorum...
saygılar ...
=================================== e d i b / a h m e t
Mevlüt GÖZDE
Selâm ve sevgimle...