- 4191 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Vakit Geçirmeye Virane Yeter
/
Gel Gönül Gidelim Aşk Ellerine
Muradın Var İse Bir Tane Yeter
Fikreyle Kıldığın Amellerine
Havayı Cehline Efsane Yeter
Havayı Cehline Efsane Yeter
Efendim Gül Yüzlüm Tabibim
Meyl-İ Dünya Kılıp Olma Bednam
Kim Aldı Felekten Muradına Kam
Ölüm Var Mı Yok Mu Ahiri Encam
Vakit Geçirmeye Virane Yeter
Vakit Geçirmeye Virane Yeter
Efendim Gül Yüzlüm Tabibim
Turabi Özün Payımal Eyle
Erenler Yolunda Kesbi Hal Eyle
Şu Fani Dünyayı Bir Hayal Eyle
Gelip Konan Göçtü Nişane Yeter
Gelip Konan Göçtü Nişane Yeter
Efendim Gül Yüzlüm Tabibim
(Sivas-Kangal Yöresi/ Turabi Baba)
/
Bir şarkı dinledim görünürde,
Ruhumun neler dinlediği, neler gördüğü ise bambaşka bir alem.
Sözler ne kadar arifane ise, o derece fazla içime işlemekte.
Bunu keşfedeli çok oldu aslında,
Kelimelersiz yaşayamam, nefes bile alamam duygusundayım
Tuhaf olan şu ki; bundan artık korkmuyorum,
Tam tersine buna müptelayım.
Bir söz, ruhumu hemen ele geçirebiliyor
kelimelerin sayısız mana görüntüsü tüm benliğimi teslim alabiliyor.
Ruhum görüntülerden besleniyor galiba.
O görüntüler ise, nedense zahiri değiller,
tamamıyla Batıni ve içsel özellikleri ön planda.
Bu didiklemeden sonra,
Sözün, batınında saklı olan manasal uçsuz bucaksızlığına dalalım.
Oradan inciler devşirmek, her kişinin harcı değilse de,
Biz kendimiz kadar oyalanalım, takliden de olsa gezinelim bu alemde.
Sayalım ki tecelli-i zuhurumuz olsun bu.
Bağa girdikte, ancak seyreyleyecek gözümüz olmamasına rağmen
Öyle avare bakakaldık diyelim.
/
Bu irfan türküleri, ince eleklerden elenmiş,
Süzülmüşte artık ipek gibi olmuş gönüllerin meyveleri.
Hep dedikleri ise aynı şey.
“Bir”
Bir’den başkaya dönmemişler yüzlerini,
Arifane taşmaların izi buradan anlaşılıyor hep.
Dünya söz konusu olduğunda ise, onun neresinde bulacağız bu“bir”i?
Her şey fani, ama pek çok.
Çokdan da çok, sayısız ama sonlu.
Oysa “bir” sadece bir işte.
Ne var’ı var, ne yok’u yok.
Ne görünür, ne görünmez.
Ne hep, nede hiç.
O sadece “bir”
Yar desek de “bir”
Ah! Desek de “bir”.
Ölsek de bir, kalsak da yine bir.
/
Vakit her ne şekilde olursa olsun geçecek.
İstesek de geçecek,
"yok dursun geçmesin" desek de yine geçecek.
Bu fena’ya mahkum gelip geçiciliğin neresinden tutalım ki biz.
Kendisi zaten durucu değil,
Biz ona bağlansak neye yarayacak.
Ha süslemişiz de içinde köşkler kurmuşuz,
Ha bir dalda tüneyip de sonra kanatlanıp uçmuşuz.
Turabi Baba’nın dediği de bana böyle seslendi işte.
"Vakit geçirmeye virane yeter".
Viranelerin misafiri olmak,
Süslü bağların evsahibi olmaktan yeğ değil midir?
Birisinde, misafiriz olduğumuzu bilip,
gönlümüzü bağlamamamız gerektiğini işaret ediyor,
Diğeri, sahip çıksan bile sahip çıkılamayacaksın,
zaten kendisi daim ve kaim değil durumunda olmanın dile gelişi.
Bazen konmaya merakım var sandığım zamanlar oluyor.
Bir yere, bir fikire, bir menfeze, "ait" ve "dahil" olmak arzusu içindeyim sanıyorum.
Sonra, çok geçmeden bir türkü, söz, kelime, yada bazen sadece bir ses tonlaması,
“ahh! tarzı bir şey silkeleyip ,aklımı başıma getiriyor.
Ya Huu! Neyine meyledeceksin ki şu hayal aleminin,
Kendisi zahirliği içerisinde daimi bir yokolmak istilasında.
Yıkılıp yeniden yapılmaları seyredemeyecek kadar kör gözlerinle aldanıp duruyorsun.
Yok işte hiçbir şey.
Göçünceye dek seyreyle,
senden seyretmek murad edilmiş olan ne ise, işte o cihaz olarak emre uy.
Gerisini ise ne düşün, nede tasalan.
Ne’sin ki?
Ne kadarsın ki?
Diyerek elimi gözümü gönlümü geri çağırıyorum bu yüzden.
Başka imgeler de bu duygumu onaylayıp tasdik ettiğinde ise,
durduğum yerin ne olduğunun bilinmezliğinde öylece kımıltısız sakinleşiyorum.
Tepinsem, coşsam, neye yarayacak,
Ha varmışım, ha yok.
Alemden ben gibi milyarlarca beşer yığını geçmedi mi?
Postun derdinde değilsem,
O zaman geriye bir tek şey kalıyor.
İlla bir dert olacak ya!
Hiç değilse dert bakımından TEK!e inebilmek duası ve muradı ile
O zaman “DOST’un derdi yeter bana” diyorum kendime.
Yeni bir şarkıda, kelimelerin ruhuna iştiyak ile sabitleyip Kalbim’i,
Aynı derdin değişik bir dile gelişine yaslanıyorum tüm güçsüzlüğümle.
/
(Eski yazılardan birisi)