- 1295 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
SAVAŞ MI ???... UYKULARIMI KAÇIRIYOR!!!...
SAVAŞ MI ??? … UYKULARIMI KAÇIRIYOR!!!..
Okul öncesi yaşlarım… “Koreli” diye çağırılan üst komşumuzun sağ kolunun bilekten aşağısı olmadığı halde sol elini destekleyerek kendi evinin ufak tefek tamir işlerini yapmak için malzemeleri taşıyıp sol elinde mala harç karıp nasıl çabaladığını gördüğümden beridir ki; en duymak istemediğim söz…
Anneme sormuştum; ”Amcanın eline n’olmuş?” , diye
Annem; “O, Kore gazisi, kolunu da savaşda kaybetti”
“Ama, çok yazık olmuş anne yazık değil mi, peki o nasıl çalışıyor, çocuklarına kim bakıyor?”, demiştim.
Annem; “Kızım, orda gazi olanlara maaş bağlanıyor. Onunla geçimini sağlıyor. Dayın da gitmişti Kore savaşına, yıllarca sürdü Kore Savaşı, kimileri sağlam dönüyor, kimileri gazi oluyor, kimileri de hiç dönmüyor” şeklinde cevaplamıştı.
Hiç anlam verememiştim bir insanın diğerini acımadan öldürmesine, o gece gözlerim bir türlü uykuya teslim olamamıştı, ya gene savaş çıkarsa, insanlar ölürse ne kötü diye düşünmekten…
Ertesi gün bir taraftan çağla yemek için badem ağacının başına tırmanmaya çalışırken bir taraftan da tırmanmama yardımcı olmaya çalışan erkek kardeşime, o zaman ki çocuk aklımla;
“Ben, senin askere gitmeni istemiyorum.” , demiştim. Her ne kadar üniversite yıllarımda kadınlar da askere alınsa da ben de gitsem diye düşünmüş olsam da sonraları…
Erkek kardeşim sormuştu “Neden?”, diye..
“Eee baksana” demiştim “Koreli amca askere gitmiş, sonra savaşa katılmış, kolu kopmuş, yazık… size de bir şey olursa ben dayanamam”
Savaş sözüne hassasiyetim taa o yıllara dayanır ve yıllar sonra, bu sözümden yaklaşık yedi-sekiz yıl sonra Kıbrıs Barış Harekatı yılları, evimizin önünden geçen limandan sevk edilen askeri araçlar, askerler, ana kuzuları, yağız delikanlılar, yirmi dört saat durmayan bir hareketlilik, hergün evimizin karşısında helikopterlerle yapılan erzak-yakıt ikmali, karartılan geceler, gecelerce karanlık odalarda oturmalar, devrilen askeri araçlar, yaralanan askerler on iki yaşımda olan ben ve ruhumda kopardığı fırtınalar, ardı arkası kesilmeyen sorular… Yüce Allah’ın; “Verdiğim canı ancak ben alırım” sözüne rağmen kullarının, insan katletmedeki nasıl bu kadar iştahlı olduğu, bir evladı yetiştirmenin, ana yüreğinin yangısı ahh o ne derin bir acı, Yarabbim!
SÖZ KONUSU VATANSA EN ÖNDE BEN GİDERİM, TOPLA TÜFEKLE, VATAN UĞRUNA CAN VERMEK ŞEHADET MERTEBEESİNE YÜKSELTİR HAKK KATINDA DA O CANI, ancak Haçlı seferleri zamanında Batılı Komutanlar için geçerli olduğu gibi, sırf birilerinin maceracı ruhunu, egosunu tatmin etsin diye, “Hadi bugün hep birlikte sinemaya gidelim der” gibi çıkmamalı savaşlar… “Küsmek için bahaneler üretmek yerine birbirinizi sevmek için gerekçeler yaratın”, sözünde olduğu gibi “BARIŞ” için harcanmalı tüm çabalar, zamanlar, enerjiler…
VATANIN BEKASINA HALEL GETİRECEK DURUMLAR SÖZ KONUSU İSE BAŞIMLA BERABER, BİN CANIM OLSA DA FEDA OLSUN VATANA, olmadık hesaplar, planlarsa söz konusu olan o zaman olmadı işte…
Paulo COELHO’nun; “ Güneşin, denizlerin, rüzgârların enerjisinden yararlanabiliriz. Ancak, insanoğlunun sevginin enerjisinden yararlanmayı öğrendiği gün, ateşin keşfedildiği gün kadar önemli olacak.” Sözünde olduğu gibi keşke bizler bir insan olarak yüreğimizdeki sevginin enerjisinden yararlanmayı öğrenip, ateşin keşfedildiği gün kadar önemli bir güne çıkabilmeyi başarabilmiş olsaydık. O zaman “Savaş” sözünün “S” sinden bile bahsediyor olmazdık.
Ülkesi için gözünü kırpmadan, canını ortaya koyan, milletine VATAN İÇİN ÖLMENİN KUDSİYETİNİ ANLATMAK AMACIYLA; “BEN, SİZE ÖLMEYİ EMREDİYORUM” diye Mustafa Kemal ATATÜRK:"Harp zorunlu ve kaçınılmaz olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeyle karşı karşıya kalmadıkça harp bir cinayettir", sözleriyle “SAVAŞIN NE BERBAT BİRŞEY “olduğunu vurguluyor.
Ülkemiz üzerinde kara bulutlar dolaşırken, aklım Necati CUMALİ’nin şu dizelerine takılıyor;
Kaç günümüz varsa şunun şurasında
O kadar güneşimiz var.
Her günlük hakkımızdır mutluluk
Anla
Dün bugün eksilen güneşler
Ödenmez yarınla....
Evet, kimbilebilir ki “Şunun şurasında kaç güneşimiz var ve ödenebilir mi hayatımızdan eksilen güneşler yarınla???”
SAVAŞ MI???... UYKULARIMI KAÇIRIYOR!!!...
Kan revan, irin, barut kokan sokaklarda, şarapnel parçaları yerleşmiş darma- duman olup birbirinin üzerine hangi parçası kime ait olduğu belli olmayan insan organlarının, belki toparlayıp da bir araya bir can olarak kendine has bir mezara bile konamayacak canların, sadece memleketimde olduğu gibi sembolik olarak adlarına dikili mezar taşlarının varlığıyla ne kazanacak kana susamış egolar, yavrum diye o soğuk taşlara sarılan anaların ağıtları yedi kat gökyüzüne ulaştığında Hakk cezasını kesmeyecek mi bütün bunlara sebep olanların, insana layık görülen bu cefanın…
Uykularımı kaçırıyor, anaların bir zamanlar meydana getirmek için uykusuz kalmayı göze aldığı yavrularının kutsal bir amaçtan öte, olmadık hesaplar için bir kör kurşuna gideceği düşüncesi, uykularımı kaçırıyor ne yazık ki…
HAKK’A DUALARIM, MİLLETİMİZ, ÜLKEMİZ İÇİN HERŞEYİN EN HAYIRLISI OLSUN, YÜCE ALLAH KORKTUĞUMUZDAN KORUSUN, İNŞAALLAH. AMİN.
04/10/2012
Perihan METİN
YORUMLAR
Bizler savaşa hayır desekte onlar bildiklerini okuyorlar. Allah yardımcımız olsun. Sevgilerimle...