Şişmanlık Psikolojisi
Özellikle duygusal insanlar için dünyanın en zor, en kötü ve en akli dengeyi zorlayıcı durumudur...
Bundan 1 Sene öncesine dek, 17 Yaşında 130 Kilogram ağırlığında ve 1.78 boyunda bir insandım. Ve öyle ki, inanılmaz derecede duygusal bir insanım dış görünüşümden bu kadar alışılagelmişin dışında olunca aynı şekilde inanılmaz bir özgüven eksikliğine, korkaklığa yol açmaktaydı. Örnek vermem gerekirse; Sokakta yürürken benden yaşça çok küçük ve tanıdığım yada tanımadığım çocukların benim dış görünüşümle alay etmeleri ölümden daha acı gelirdi. Keza özel hayatımda da pek farklı bir tablo yoktu. O yaşıma kadar bir tek kız arkadaşım yoktu. Şişmanlığın getirmiş olduğu bir psikoloji olsa gerek ki, arkadaş ortamlarında, iş ortamlarında yada okul ortamlarında her zaman popülist kişilerle dostluk kurmaya özen gösterirdim... Aksi halde aynadaki şişman bedenimle yüzyüze başbaşa kaldığım zaman yaşam savaşına girişiyordum. Ve herşeyden önemlisi bu durumu en azından benim gibi duygusal insanlara bir kusur, çözülemez başa çıkılamaz bir problemmiş gibi lanse eden şey toplumumuzun bu sorunu yadırgaması, Şişmanlık sorunu olan insanları aşşağılayıp iyiliğini düşünüyorum suretiyle her fırsatta bunu yüzlerine vurmasıdır. Örnek vermem gerekirse; ’ Bu kadar çok yemeye devam edersen ileride yerinden kalkamayacaksın!’ demek yerine, ’O kadar yakışıklısın/güzelsin ki, şu fazla kilolarıda versen tam olacak.’ demek her halukarda o insanı en azından birşeyler yapmaya, çabalamaya teşvik eder. Ama tamamı olmasa dahi toplumumuz bu durumlarda da, Yapıcı değil yıkıcı olmayı seçmektedir.
Velhasıl kelam, şükürler olsun ki bugün 74 Kilogram ağırlığında 1.83 boyunda bir insanım. O sıkıntılı dönemleri atlattım mı? Açıkçası o dönem almış olduğum psikolojik hasarları henüz tam olarak atlatamadım. Lakin 18 yılda kendimde gördüğüm 2 bedende yaşadığım hayatları göz önüne aldığım zaman, gerçekten şu hal’de hayat başka bir güzel. Ve biri şişman biri zayıf 2 bedenin hayatları arasındaki farkı ancak uçurum tabiri ile ifade edebilirim.