- 724 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ÖZ ELEŞTİRİ
Öyle bir nesil ki; yapamayınca, yapanların yaptıklarını günah sayan din bekçileri, genel ahlak sahipleri kesilirler. Kendi üzerlerine farz olan ibadetten ise kimse söz etmez...
Öyle bir nesil ki; masadaki diğerini güldürmek için, diğerinin şerefi ve onurunu ayaklar altına alıp ciddi müesseselerde şeref ve onur davası konuşurlar. Kendi karaktersizlikleri söz konusu olunca ya cebren müdahale ederler ya da inkâr... Kabul etmezler!
Öyle bir nesil ki; kötü olmamanın eksikliği ve ezikliği içerisinde, iyi olmanın isyanını haykırırlar. Bu gün iyilik adına ne yaptın diye sorduğunda, düşünmek için geçirdiği zaman, değişen nefesi ve kısılan sesi ne kadar iyi olduğunu gösterse de; söylediklerindeki çelişkiden de utanmadan, küçük basit birkaç şeyin iyi olduğu kanısında bir şeyler söylerler.
Öyle bir nesil ki; sırası gelmeden söze girerler üstelik sözün kendisindeyken dünyanın düzenini değiştirebilecek güçte olduklarını iddia ederler. Vatansever, misafirperver, dindar, laik, ileri görüşlü bir lider olarak sözler sarf eden, iddia eden, vaat eden, garanti veren bu büyük nesil; önüne atılan lokmayı korumak için hırlayan kedi kadar dava adamı olabilmişler midir?
Öyle bir nesil ki; erkeği ataerki kadını Anadolu, her hareketi iman dolu, her hamlesi onurlu!
Öyle bir nesil ki; bir kişi bine bölündü. Yolda kabadayı veya hanımefendi, klavye önünde mükemmel ve mükemmeliyetçi insan, korkunun yanında saygı, saygının yanında gaddar, sevgiye kin, kine sevgi, sevene kaygı, kaygıya hodri meydan bir nesil...
Öyle bir nesil ki; en zekice tasarlanmış yalanları dahi yutmazken, basit yalanlarla en zeki kabul ettikleri arkadaşlarını kandıran ikiden de fazla yüzlü bir nesil. Bu zeki arkadaşları ya zeki değildir ya da arkadaşları. Ve ayrıca ikiyüzlü olmanın en entrikalı yollarında hiçbir yere değmeden yürüyebilmeleridir zekâları...
Öyle bir nesil ki; ‘ben’ için onu ‘ben’ eden her şeyi duman eden, satan, kullanan, bölen, parçalayan, yarı yolda bırakan bir nesil, ailesi en önemlisi iken ve o ailesinin en değerlisi iken, öyle bir nesil ki annesine küfredene sigara uzatıp tebessümle çakmağı çakan karşılıklı şakalaşan ‘kardeş’ bir nesil...
Ve öyle bir nesil ki; her şeyi doğru zanneden ve aksini ne iddia eden ne de aksini kabul eden bir nesil...
Bir öncemizin bizim için düşündüğüydü bu... Bizim bir sonramıza mesajımızdır bu... Öyle bir nesil yetişecek ki bir sonrası için bu harfler hafif kalacak... İletirler mi bilmem!
Osman KAVALCI
YORUMLAR
Tabandan tavana…
Yoksuldan varsıla, cahilden eğitimliye…
Sağından soluna, inançlısından inançsızına, güzelden çirkine…
Kentten varoşa, taşradan en ücra köyüne değin koca bir nesil -kör parmağım gözüne misali- göz göre göre yoz kültürün ve değer aşınmasının koskocaman ayakları altında çiğnendi, örselendi, incitildi ve kendi kirliliğimizin aynası olarak karşımıza dikildi; kendimizi, kendi eserimizi görelim diye! Ama hâlâ enaniyet duygularından kurtulamamış büyükler yüzünden, farkında değiller içinde bulundukları bu cenderenin!
Biz bu hale getirdik gençliği, biz! Kirlenen siyaset, kirlenen inanç, kirlenen değerlerle...
Üretmeden tüketmeyi öğrettik, kıskançlığı sevgiye yeğ tutarak örseledik dostluğu, paylaşımı, kardeşliği velhasıl insancıl duyguları! Maddiyatın albenisine biz kapıldık öncelikle, onları da sürüklerken...
Emeğe saygı duymadık, insana, can' a duymadığımız gibi. B u yüzden de her şeyin emeksizce, sabırsızca, hayâsızca, kolayca kazanımına çanak tuttuk; yedik yaladık, yuttuk... Unuttuk erdemi, çerçeve dışına ittik!
Gelişen teknolojiyi, alt yapısıyla kavrayıp öğrenerek algılamadık, duyarsız kaldık kolaya kaçarak! Özentiyi çağdaşlık zannettik, kolay zenginlik ile gelen kazanımları, çevreyi, dostluğu...
Kafamız müthiş çalıştı, zekâ denilen o kıvrak algı nedense hep bireysel çıkarlarımızda işlerlik kazanıp tavan yaptı! Ne ülke için ne de başkalarının iyiliğine karşılıksız çaba göstermedi, verici olmadı hiç!
Özel okullarda okumayla, sadece ders notu yükseltilmesiyle, giyim kuşamla adam olunacağına... Ha! Bir de, para ile güç sahibi olunacağına inan /dırıl/ dı nesil!
İkide bir de "eğitim öğretim" ve " adalet" kavramları üzerinde satranç oynanır gibi oynandı. Aktif siyasetten el çektirilirken nesil, siyasete bir şekilde dâhil edildi piyon olarak; kendilerinin hâlâ farkına varamadıkları bir yöntemle!
Aileler kendi egolarını tatmin için nesil üzerinde gelecek planları yaptılar; insanlık değerlerini çerçevenin dışında bırakarak ya da yüksek ihtimamla üzerinde durulmayarak! Gelişen teknoloji ve bilgi zenginliğini de yine bencil bir rahatlığın aracı olarak sığ bir çerçevede algılayıp uyguladılar hayatlarına!
Okumanın, araştırmanın, düşün ve duygu derinliklerinde insanı, evreni ve Yaratan' ı arayıp bulma, geliştirme, zenginleştirme yerine; paranın ve siyasetin gücüyle bir takım kıymetli kâğıtlar, sertifikalar, diplomalar vs. elde edildi!
Saygının, sevginin, adaletin, emek ve disiplinle çalışarak kalkınmanın, farklılıklara tahammülle hoşgörünün herkes için gerekliliği üzerinde kafa yorulup çaba sarf edilmedi! Böyle bir olgunluk ve geniş düşünce kazandırılmadı nesle! Görünen kendi aynamızdı; ne beklenirdi ki?
Her şeyin yüzeysel olanına, albenili, yaldızlı, derinliksiz ve kolay getirisine bakarak -sağlıksız taktiklerle ve kolayca- yön değiştirmedik mi, her alanda?
Toplum, önce tek tek bireylerden başlar gelişmeye, zenginleşmeye; yeşererek boy verir, çoğalır ve o gür orman oluşur. Toplum dediğimiz orman! Sağlıklı, sorumlu, duyarlı, farkındalıklı, çalışkan, insancıl, paylaşımcı ve hakkaniyetli bireyleriyle gelişen ve yükselen orman! Elbette böyle bir ormana seller, depremler (!)çok fazla etki yapmaz! Aksi, cıpcıbıl kelaynak kuşu gibi ortada...
Ama tek tek bireylerle, toplumu bir potada ayrımsız ve adil bir yönetimle birleştirip kaynaştırarak ve geliştirecek olan da sistemdir! Sistem hasta, sağlıksız ise... !
Sistem paranoyak, deli fişek, dayanaksız ve ayrılıkçı köksüz düşüncelerin rüzgârında esiyorsa, elbette toplumun gelişimi de bundan nasibini alacaktır!
Her tümcesiyle okuru düşünmeye iterek sarsan, sorgulayan duyarlı yazınıza katılmamak olanaksız, değerli yazın dostu...
Sorumlu kaleminize saygı ve dostlukla...