- 761 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Üç yıl sonra istanbul'da
Taksiden inen kadın hayallerimin de ötesinde idi. Aradan geçen üç yıl bana ne düşüneceğimi dahi unutturmuştu. Nasıl hareket etmeli idim. Ona bile karar verememiştim. Sadece uzaktan uzağa tokalaşmalı mıydım ? Yoksa daha ilerisi olabilir miydi? Ben bu düşüncelerle boğuşurken her şey kendiliğinden oluştu. Birden bu günkü Tuğrul ortadan yok oldu yerine üç yıl evvel sevdiği kadın için hiç düşünmeden günü birliğine İzmir’e giden Tuğrul geldi. Bütün içtenliği ile sarıldı Radife’sine. Belki zaman olarak kısa bir sarılış. Bir kaç saniye ama bazen o bir kaç saniye saatlere bedeldir. Ya da kayıp olarak geçen üç yıl kadar uzun.
Unutmuşum seninle yan yana yürümeyi zaten yan yana yürümedik ki Ben önden koştururdum sonra seni bekler ve sarılırdım dudaklarımız buluşuncaya kadar . Sahil boyunca.
Eskiden kalma alışkanlıkta olmasa gideceğimiz kafeteryanın yolunu da bulamayacaktık gözlerden uzak bir masanın kenarına iliştik. Benim için hayat şimdi başlıyordu. Üç yıl önce kaldığı yerden Radife ve ben iki bardak çay söyledik. Gelen çaylar içilecek gibi değildi. O bile keyfimizi bozamadı. En güzeli de neydi biliyor musunuz? O konuşurken susmak ve onu seyretmek hani bir yudum çay içerken yaşadığın mutluluğu onu seyrederken yaşamak yaşarken seyretmek.
Konudan konuya atladık yeter demek aklımızın ucundan bile geçmedi. Julia Roberts’ten Richard Gere’den bahsettik. Ve ben bu yazıyı yazarken Richard Gere’nin Aşk Mektubu filmini izliyorum. Seyrederken yazmak biraz zor oluyor ama olsun olacak o kadar.
Bu gün hiç olmadığım kadar mutluyum Seni seviyorum Radife
19.07.2012.Perşembe