- 947 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Kadınlık Zor İştir Beyler Dağılın!!
ey cesur! ey sevgili! sıkıysa bak gözlerime
taşa çeviririm seni, mum gibi eritirim
çocukluk acıları pazılarımdır benim
ah ben ne güçlü ne unutkanım bilemezsin.
Lilithle başlayan kadınlık öyküsü bugünlere dayanmaktadır.Adem oğlanın baskısı ve Lilithin varolma çabası. Kovulur Lilith isyancıdır erk(ek)e çünkü.
Nasıl da tanıdık geldi değil mi? Hayatımız boyunca bize çekilen restler ve suratımıza kapanan kapılar, öylece solup giden yaşamlar...İşte taa o günlerde başlar kadın olma mücadelesi yada ikinci cins kadını tarifleme gayesi. Günahın başrol oyuncusudur kadın, günah tohumlarının ekildiği bir tarladır... Bugünse çok konuşan bir rahim,her halükarda ölüme mahkum bir hiç. Her çağda günahın kıvılcımıdır kadın olmak ...
Yaşam(a)... Yaşam; kadının kendi kadınlığında sırra kadem bastığı, acılarını içinde dağladığı, özgürlüğünü evinin penceresiyle yastığının arasındaki hıçkırıklarıyla sınırlı sandığı kayıp zamanlardır.
Biz ki baştan sona bildiği hikayeleri tekrar tekrar yaşayan, aynı hikayelerle de kızlarını büyüten bu engin coğrafyanın kadınlarıyız.Biz ki öküzden daha az değerli, namusla eli kolu bağlı bir cins kısacası kocaman dünyasında yapayalnız insancıklarız .
Rahim kadın, anne kadın, çalışan kadın, seks kölesi kadın, çok konuşan kadın, ... kadın .... Çocuk olamayan kadın.
Bizde çocuktuk oysa, hayallerimiz vardı çokça...Kocaman bir dünyamız vardı küçücük evlerimizde, avuç dolusu hayaller biriktirmiştik . Evlenmeyi bekledik sessizce... Omuzlarımız ağırlaştı, öğrendik yaşamayı içimizde.
Hayat her kadını kamburlaştırır, dik yürüyene de etiketini yapıştırır öğrenmiş olduk ayakta kalmaya çalıştıkça.Bir kadının ben diye başlayan bir cümle kurması kaç yıl aldı bilir misiniz?Ben demeye dili varmaz bir kadının çünkü fedakarlıktan başka bir şey öğrenmemiştir bu hayattan, anadan, babadan, abiden. Sırtına sopa beline sıpa yakışır diyerek sindirilmiştir kadın.
Böyle sürüp giden cümleler okuduk kimi zaman, kimi zamanda elimize kalemi alıp haykırdık... Hayatımız boyunca erkeklerin üstünlük çabası altında varolmaya, kadınlığımızı yaşamaya yada kızlarımızda yaşatmaya çalıştık. Sonuçta mutsuz olduk, yalnız, kimsesiz hatta çaresiz hissettik.Büyümek için çabaladık durduk sonra da büyüdüğümüz her güne kadın olamadığımız her güne bin lanet okuduk. Kısacası kocaman bir zavallılar yığını olduk büyüdükçe.Ağladık, aciz dediler bağırdık, çirkef dediler. Onlar dediler biz sustuk
Her gün bir kadın yitip gidiyor. Ardında unutulup gitmeye mahkum anılar bırakıyor.Önce babaevi sonra koca evinde çile doldurmak zorunda bırakılıyor.Okuyan kadın yakışıklı prens masallarıyla büyütülüyor ve büyük bir umutla yeni bir yaşamı bekliyor . Okumayan kadınsa yine bir kurt-arıcı beklentisiyle yaşıyor. Yuvanın mezara, kurtarıcının kurda dönüştüğü her çağda , erk(ek)e olan bağlılık-bağımlılık devam ediyor.
Birçok kadın gibi bende kimi zaman hatta ve hatta çoğu zaman kendimi dünya denen kıskancın içine sıkışmış gibi hissediyorum. E ne yapabileceksin?? ’Sen kadınsın, burası Türkiye haydi evine’ dedikleri gibi duvara çarpıveriyorum. Gözlerim doluyor önce, sonra umutsuzluğun dipsiz kuyusuna yuvarlanıveriyorum. Sirkeleniyorum sonra her zaman yapacak bir şey vardır diyorum kendime. Peki ya bu kuyudan çıkamayanlar?? Kendi kuyusunu yaratıp, orada boğulacak olanlar.Mutsuzluğu mutlak son bilen kadınlar. Bizim Kadınlarımız!!!
Yalnız değilsiniz, yalnız değiliz, yalnız değilim...
YORUMLAR
Kadınlık zor iştir elbette, hele de bu kadar çok, onun adına konuşan ve karar veren erk(ek)varsa. Kadını toplumsal yaşamdan soyutlayan, kutsallık adına biat kültürüne boyun eğdiren anlayış hakim ise, kadınlık daha da zorlaşacak. Kadın üzerindeki şiddette artış bunun en somut göstergesidir. Böyle bir konuyu gündeme getirdiğin için teşekkür ederim. Güzel ve çarpıcı bir yazı.