yasemin
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Hızlı adımlarıyla, kaldırımları dövüyordu. Nemli gözlerini sık sık siliyordu. Kaşları çatık, başı dik, insan suretleri, hayvan suretleri arasından geçiyordu. Avuçlarının kızarıklığı da geçmemişti. Yol boyunca dünkü yaşadıklarını düşündü. Sözlerine, nasıl inanmıştı ve değişebileceğine...
Nisan sabahı, kahvaltı sofrasını hazırlayan annesine yardım ediyordu. Babası yine baş köşesindeydi, erkek kardeşi uykulu gözleriyle, çatalını zeytine batırıyordu. Ağabeyi, elinde sigarası muzurca gülümsüyordu. Ablası, tavada ki yumurtayı son lokmasıyla sıyırıyordu.Annesi çayından büyük bir yudum aldı.
Nisan akşamı, eve ilk gelen annesi oldu. Elbiselerini çabucak değiştirdi ve mutfağa doğru geçti. Arkasından, eve ağabeyi ile ablası geldi. Onlar da salonda ki yerlerini aldı. Babası her zamanki gibi geç geldi. Erkek kardeşı bugün grip olduğu için okula gitmemişti.
Nisan gecesi, annesinin başında ki yemenisi omuzlarına kadar sıyrılmıştı ve ablası, yerlerde tepiniyor ve bazı bazı elleriylen saçlarını yoluyordu, erkek kardeşinin yüzünde şaşkınlığı okunuyordu. Ağabeyi, bir köşeye sinmiş, sinirli sinirli tırnaklarını kemiriyordu. Babası, sıkıca eliyle kavradığı kemeri tutuyordu.
O gece, ağabeyi; kısa etek giydi diye yasemin’e bir tokat atmıştı ve ablası dayanamamış araya girmişti ve sırayla ailenin diğer fertleri de kavgaya karışmıştı.
Bugün, on yıl geçmişti, en son kavgalarının üzerinden ve neredeyse unutmuştu. Annesini aramak istedi. Ancak, sözcükleri boğazına düğümlendi ve numarayı çevirmeden telefonu çantasına koydu. Aslında, annesinin kollarına ihtiyacı vardı.
Akşam karanlığı da etrafı sarmaya başlamıştı. Nereye gidebileceğini uzun uzadıya düşündü. Baba evine geri dönemeyeceğini çok iyi biliyordu. Hem "kocandır döver de, sever de derlerse " yine ne diyebilir di ki...Nasılsa onu haklı görmeyeceklerdi. Zaten, evlenmeden önce baba evinde de şiddet görüyordu.
Oturduğu banktan usulca ayağa kalktı ve elbisesinin yukarıya kıvrılmış, yerini düzeltti. Vapurdan inen yolcuları göz ucuylan takip etti. Bir süre sonra, otobüslere doğru yöneldi. İki gencin kahkahasını, kuş cıvıltılarına benzetti, birkaç saniye gözlerini yumdu.
Otobüsün, arka koltuğunda yer buldu ve cılız gövdesiylen koltuğu doldurma gayretine girdi. Yanında oturan bayanın boyalı saçlarına baktı ve kremli ellerine...İçinden; kimbilir " peri padişahının kızıdır" dedi. Yüzüne hafif bir tebessüm yer etti ve başında ki yemenisini düzeltti.
Bu gece evinde uyumadı. Çocukluk arkadaşına gitti. Arkadaşı, bir yandan kızıyor, bir yandan üzüluyordu. O adamla nasıl evlenmişti, anlam veremiyordu. Arkadaşına kaç kere uyarmıştı. Bu adam, nişanlıyken de üzerine yürümüştü. O zamanlar, ayrılsın diye gönül koymuştu. Üstelik, aşk evliliği de değildi. Babasının ve ağabeyinin şiddetinden kaçmıştı "yağmurdan kaçarken, doluya tutulmuştu".
Yastığa başını koyar koymaz, çürükleri ve morlukları sızlamaya başladı, gözlerinden sicim gibi yaşlar döküldü.
YORUMLAR
kimbilir kaç yüzbin insan vardır bunları yaşayan. çaresizlik ötü şey, sığınacak liman bulamamak daha kötü. insan ne olursa olsun evladına sahip çıkmalı. öykünüz güzeldi, tebrik ederim.
UÇUK
Degerli sayfa dostum Yine cok acikli bir konuyu i$lemi$iniz ; malesef Tüm Dünya`da öyle . Bu gibi tiplemeler kendi egolarini gercekle$tiremedikleri icin önce en yakinina $iddet uyguluyor ki , sonrada yabancilar üzerinde denerler. Bu gibi tiplemeleri bende bir Kadinin dünyasi acisindan kiniyorum. Kadin evde. Kadin kocada. K. gelin olunca hep birileri tekmeler. Cünki kadin sabirlidir ondan icinde ya$ar di$ari vurmaz duyulur diye; öbürüdü bunu firsat bilir her defasinda , bir kere ali$mi$ya , artik ali$kanlik haline getirir ve Pis egolarina ula$ir. Hep sopayi kadinlarimiz yiyor, neden erkekler degil.?
saygimla cok agir bir konuyu ele almi$iniz sizi enicten duygularimla kutluyorum. Samimiyetinize ...
saygim ve sevgimle.
Siz yazin bizler hep okuyacagiz.
UÇUK
Bu bir fotoğraf, anladığım kadarıyla.. Anlık dünya ve insanımız. Nasıl ki zafer ve sevinç ve muhabbet zamanları olabiliyorsa bu da olduğu inkâr edilemez en çirkin karelerinden biri..
Kadına şiddet olarak bakmak da âcizlik oluyor. Şiddet, hiç kimse için âdil olamaz ki kadını kutsî olarak göstermek "evet şiddet normaldir belki ancak kadına şiddet çok kötüdür.." söylemeye çalıştığımız şey bu değil dimi.. Şiddet tek başına kötüdür. Ve kadınımız şikâyet etmeden evvel kaynağına ve sebebine bakmalı. Bu hayat, bir erkeğin çehresinde güller açarsa daha güzel olmayacak ki..
Kadın değerlidir. Çok. Ancak söylemek yetersiz. Her nefes kendinden başlamalı nefesin değerini ölçmeye..
Yazı, güzeldi. Aksi sızı olsa da hatırlamakta ve hatırlatmakta yarar var.. Ve okuru yormayan kelimeler ve örülen o gri nakışlar..
Teşekkürler..
Esen kalın.
UÇUK
Acılar, sancılar, hatta morluklar bile geçer gider derler Sevgili Uçuk.
Gel gelelim, hani o insanın yüreğini dağlayan demir ateşi yok mu?
İşte onun lekesine merhem olacak hiç bir ilaç yoktur.
Tebrik ederim. Başarılarının daim olması dileklerimle.
Sevgiyle.
UÇUK
Niceleri var böyle...
Sadece Türkiye de de değil kadına şiddet, dünyanın her yerinde
Sözle konuşmayı bilmeyen, şiddetle başvuruyor işte.
Cehalet desek o da değil, zira bu insanlar her kesimde, her mevkide
:(
UÇUK
Maalesef hayatın gerçekleri bunlar Zeynepciğim. Huzursuz bir aile ortamından kaçmak için yapılan yanlış evlilikler. Erkek egomonyası içinde büyümüş erkek çocukları haliyle babayı örnek alıyorlar. Sonuçta kadına şiddet çıkıyor ortaya. Bence bu öyküyü devam ettirmelisin. Tebrik ediyorum. Sevgilerimle.