"SİYAH BEYAZ İNTİKAM....." isimli şiir 7.1.2019 13:00:26 Edebiyatdefteri.com Web Zamanında Edebiyatdefteri.com Sunucularına Yüklenmiş/Güncellenmiştir.
Edebiyatdefteri.com sunucularına yüklenen veya güncellenen şiirler web zaman damgası ile işaretlenir. Web zaman damgası ile işaretlenen şiirleri sertifika zamanında yer alan bilgilere göre doğruluğunu taahhüt eder.
Detaylı Bilgi İçin Tıklayın.
Siyah beyaz bir ölüm gibiydi Resimdeki zaman canavarının küflü pozu ! Yüzlerimize sıvamıştı özenle, Kanserli yapısını zaman mefhumu. Kan kusan ve kusturan şivesiyle, Tehdit savuruyordu olanca hiddetiyle Mazi ikliminden günümüze !…
Bir elma bahçesinde çektirmişiz resmi, Bulunduğumuz köy, Toros’ların tam kalbi ! Ben, annem, kız kardeşim, Babamla ablam bir de. Sonra ki yıllar bu iki atamız bizleri, Yaşamın dikenli kucağına emanet edip Göçüp gitmişlerdi !…
El de üç varken Heyecanlandırmıştı dört müjdesi ! Tamamlanmıştı o resmin arkasından, Ailenin son bir can eksiği…
Siyah beyaz yıllarımızın kazancı Yeni kardeşti açıkçası Giderayak çoğalmış sayılırdı Zaman cinayetinin görgü tanıkları !…
Anlaşılan mevsim hasat ortamı Ye, diyor gibiydiler bizlere sanki, Yıkılan dalların kızıl elmaları. Poz vermiştik bir ağacın altında Fotoğrafçı amcaya Yan dönmüş bakıyordum kameraya Altıncı yaşın ürkek nazarlarıyla…
Suratım asık, Duruşum sıkıntılı, Beden dilim buruk acılı, Mahzun görüntümün altın da kim bilir, Daha ne tür cefalar kundaklıydı ?...
Ta o zamanlar tanışıp kendime Arkadaş edinecektim belki de, Türlü dertleri acemi yüreğime…
Annem arkam da, Dağ kadar bir sevgi yumağı ! Sessizliğe gömülmüş yüzlerimizin gülen hatları; Bir şeyler dalgalandırmış olmalıydı, Süt limanken ruhlarımızın açıklarını !…
Ne sürüklemişti bizleri böylesi bir poza, Muhteşem anımızın tek belgesin de ? Tıkış tıkışmış galiba, Puslu yıllarımızın dert bohçası o yıllarda Çözememiştim,paslı görüntümüzün sırrını Neyin sıkmayı başardığını, En sevgi dolu çağların da, Bu bir avuç insanın canını !...
Köyden inmiş büyük kente Saflık canına kastetmeden önce, Babamı yakıştırmış annem neyse ki kendine Erken yaşta çeyiz sandığının içini Doldurmuş ruh emeğiyle Hasret, keder, umut ve sevgi adlı, Göz nuru, el emeği işlemeleriyle…
Balıklama girmiştim sisli resmin içine Gördüm ki babamın doğallığı bir harika ! Tıpkı düşündüğüm şekil de, Poz verecek değildi ya !. Bizler gibi elbette, Üç çocuktan sonra…
Şık giyinirmiş babam sağlığında Muntazam tararmış saçlarını, Hele ayak ayaküstüne atışıyla, Hemen haykırıyordu farklılığını Ne yalan söyleyeyim hani, Babam bu resimde ki canların en fiyakalısıydı…
Ablam zaman mefhumunun, Masum yürekli kurbanı ! Saçları beline değin yetişmiş Bir elin de elma dalı Diğer elinde, Baba sıcaklığı ! O zarif pozuyla ablam, Sanki bir peri masalından fırlamıştı !...
Kız kardeşim orta da Anneyle baba sevgisi arasına sıkışmış Unutmuşuz gibi duruyordu kendisini ezik ezik En güvenli yerdeydi o halbu ki Hem yaşının sevgisi bizden tazecik ! Hem de dört sevgi arasında üstelik…
Ayrı ayrı kentleri vatan edinmiş, Hasret emekçisi kardeşleriz şimdi Birbirimizi sık görmemiz şans eseri Kader hepimize çünkü, Kendi arzu ettiği rolü seçtirmişti…
Ortak yanımız o solgun resim de Hiç birimizin yüzünün gülmemesi Usumu ne kadar çok eşelediysem de şimdi Hatırlayamıyorum bir tesadüfün ihanetini. Zaman acı imal eden çatallı diliyle, Böyle ifade ediyordu kendini bizlere, Biz kurbanlarının ruhunu tahrip ede ede !...
Anlaşılıyordu salyalı kükreyişinden resme baktıkça, Zamanın zalimliği açıkça ! İtiraflar yağdırıyordu dünlerden bugünlere Yüzlerimizin gülmemesi nedeniyle, Gücünü resmeden bir fırsat düşmüştü öylece Zaman mefhumunun o kanlı ellerine !?…..
OCAK/2013
Sitemizde daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerez kullanılmaktadır.