"BULUTUN RENGİ ..." isimli şiir 15.1.2020 17:24:36 Edebiyatdefteri.com Web Zamanında Edebiyatdefteri.com Sunucularına Yüklenmiş/Güncellenmiştir.
Edebiyatdefteri.com sunucularına yüklenen veya güncellenen şiirler web zaman damgası ile işaretlenir. Web zaman damgası ile işaretlenen şiirleri sertifika zamanında yer alan bilgilere göre doğruluğunu taahhüt eder.
Detaylı Bilgi İçin Tıklayın.
Eskiden, çok eskidendi; Hiç de fazla etkilemezdi, Yüreği alkol kokan o şarkı beni. Duyardım bazen orada burada, Bazen de tarafımdan mırıltılar halinde söylenirdi Takmazdım daha doğrusu, Önceleri ben o eski şarkıyı pek yüreğimin kafasına…
Sevmeye görsün bir insan ama, Öyle değişirmiş ki her şey o insanın ruhun da Keşke aşk sırf sevmekten ibaret olup, Anıldığı yer de donarak kalsa ? Ya bir yürek sürekli terk edilmek korkusuyla yaşayınca, Kaynar ruhun sahibi öyle bir şarkının cehennemi kıvamında Hemen ezber olur bu şarkı senin titreyen dudaklarında…
Önceden hiç fark etmediğin bu türden nağmeler Şaheserin olur artık sen de yarinden ayrıldığın günler Kendi ölümünün tek müziği gibi yansır adeta, Öylesi bir günün ardından senin masum kulaklarına...
Hele bu gibi yitik bir şarkıya dayanmasını bilmelisin Çünkü o şarkının hikayesini sen bire bir yaşayıp bilensin, Yani her aşığın olduğu gibi senin de var öyle bir eserin İlk tınısını bile duyduğun an da varlığını heba edersin !...
Gözün kör, kulağın sağırdır dahası tüm yabancı namesel seslere Dirilir yüreğinde ki tozlanan duyguların o şarkı aklına her geldiğin de Başlarsın sen isyanlara ve inlemelere Bir günün bin yıla denk düşünce ! Bir gün rakı, bir gün şarap sunarsın sen kendi ömrüne...
Abdullah Yüce söylerdi o şarkıyı bir taş plak da, “Bulutun Rengi Vurmadan Cama…” Damıtır bu şarkı ölümlerini geçerken ciğerinden yüreğine Sanki bir cenaze müziği etkisiyle sarsılır ruhun birden bire ! Sensindir sen artık, ayrılık sonrası bu malum cenaze !!!...
Dağılırlar küflü nağmeler bir bir tüm kılcal damarlarına Aşk’tan çok, ölümü yakıştırırsın sen kendi mevcut varlığına İlahi bir aşk gibi yapışıp kalır anılar canının en zayıf tarafına Ve savrulup durursun hep o şarkının kanatları altın da Kaybolup giderken büyülü nağmelerin furyasıyla !…
Çok büyük konuşmamalıymış meğer ki bir insan Ahenkli bir mırıltı, Veya bir sokak şarkıcısının sunduğu çatlak bir ses, Asla burun kıvırmaya gelmez ! İlk kez duyduğun bir şarkı bile, Halka halka büyür yüreğin de, sana olacağı hiç belli etmez...
Püskürtür duygularını ıssız sokaklara ve meyhanelere Tekleyince yüreğin sanki kurtuluşa doğru sendelersin Ve konuşur senin yerine derin derin, Biri dolup, biri boşalan o teselli kadehlerin !…
Bırak ki “Bulutun rengi vursun” ruhunun camına, Paslanan içini yıkasın bu yitik aşk biraz daha O şarkıyı sen duyup duyup giderek alışınca "Bulutun rengi" vurmaz artık bir gün olur ki camlara Zor da olsa alışırsın belki sen sonun da, Yüreğinde yaşlanan o kansız acılara...
Bulutun rengi şu an yağmur toplamak da Bulutun rengi şu an yürek de bin parça ! Aşkın nağmeleri serpilirken içinde ki özlem dağlarına Ararsın “Bulutun Rengi’ni” istemesen de sen bütün puslu camlarda…
Eski ve yitik bir şarkıydı mazinin sahipliğinde Şimdi ise “Bulutun Rengi” yıllanmış şarap değerinde Büyülerdi dinleyeni sesiyle merhum Abdullah Yüce de ! Şaraplaşmıştı çünkü o dura dura zamanın gönül mahzenin de...
“Şarap mahzen de yıllanır” derlerdi ama, O yürekler de yıllanırdı daha çok da ”Dertleri zevk edinmek” tek çözümdür biten aşklarda Sen de zevk edin aşkını “Bulutun rengi vurmadan cama” Tüm dertleri istemesen bile zevkle taşıyabileğin sırtında, Bir şarkı var artık senin o unutulmaz anılarında Sen...sen...Sen de bunu sakın unutma ?!!!!.....
İsmail Hakkı Gürcanok
Adana
05 Nisan 2000
Sitemizde daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerez kullanılmaktadır.